ÖZGEÇMİŞ, Ayşegül Pomakoğlu (original) (raw)
Related papers
uzun zaman uğraşlırmıştır. Ama bu nasıl bir tümel? Bu tümelin 'varlığı' nasıl bir varlık? Tümeller kimi zaman Auguslinus'la ve Erigena'da olduğu gibi Tanrı'ya kadar götürülmüş ve onların 'gerçekten varoldukları' savı böyle lemellendirilmiştir. Kimi zaman da Ansel-mus'la olduğu gibi, düşünmede varolmanın varlıksal boyutu ile gerçeklik alanında varolmanın varlıksal boyutu bir ve özdeş tutul muştur; bu arada başka seçenekler de düşünce dünyasına sunul muştur. Farklı seçeneklerde ılımlı bakış açıları sergilendiği gibi, aşı rılıklara da kaçılmıştır kimi zaman. Tek tek varllıklarm dışında hiçbir şeyin olamayacağı, tümel deııilenin boş, anlamsız bir şeyden, bir flatus vocis'ten başka bir şey olmadığı görüşü ileri sürülürken, ılımlı bir görüşün temsilcisi olarak Abelardus belirmiştir. L.M. De Rijk'in dediği gibi, Abelardus felsefi açıdan gerçekçi, mantıksal açıdan adcıdır. "Abelardus'un bir mantıkçı olmasından ötürü, mantık hakkındaki düşüncesi, mantığın bir 'ars sermocinalis' olması bakımın dan 'voces'le, 'sermones'le ilgilidir sadece: bu da mantıksal adcılıktır. Eğer obje olarak 'şeyler'i olsaydı mantığın, artık o, mantık olmaz fizik olurdu. Bununla birlikte Abelardus felsefi gerçekliğe bağlı kalır. " ö 6) Abelardus'un burada şöyle bir dokunulup geçilen görüşlerinden de anlaşılacağı gibi tümeller sorunu, o dönemin felsefi üretiminin asıl konusu olmuştur. Bu sorunla birlikte, mantık (diyalektik), bilgi felsefesi, varlık felsefesi, dil felsefesi içiçe girmekteydi. Özellikle Abelardus bu durumun bilinçli bir şekilde aynmındaydı. Bireyin sadece 'gerçek' varlığının olduğu görüşü kavram gerçekçilerini son derece tedirgin etmiştir. Özellikle, Anselmus'un anımsanması gereken kavram gerçekçiliği bağlamında asıl varlığın, tek tek varlıklardan yükselerek, düşünme planına aktanlışı söz konusudur. Bu görüş biraz olsun sallanüya düştüğü takdirde, kendini korumak için neye sığınacaktır? Aquinas'ta görüldüğü gibi, bireyselleştirici ilkeye (principium individuationis). tbıı Sina ve tbn Rüşd'ün Aristoteles'ini kendine Philosophus olarak seçen Aquinas, aslında tbn Sina'nın yolundadır. Aquinas'a göre tbn Sina, bileşik tözlerin (biçim ve maddeden oluşan töz, yalın töz Tanrı) (16) L.M. De Rijk, Petrus Abelardus: Dialectica, "Introduction". Assen 1956 s. XCIV. (17) F.A. Lange, M ateryalizm in T arihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi s. 126 (20) P. Boehner, Medieval Logic. The University of Chicago Press, Chicago-Illionis 1952. s. 38 * Augustinus 'yapmak' diye karşıladığımız sözcük olarak hep 'facere' eylemini kullanmaktadır. 'Creare' (yaratmak) eylemi kullanılmamakta, yalnızca XII. Bölümün sonunda 'creatura ('yaratılan' diye çevirdik) sözcüğü kullanıl maktadır.
EĞİTİM DENETMENLERİ VE MENTORLUK, Ayşen BAKİOĞLU, Özge HACIFAZLIOĞLU
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 2000
ÖZET Modern çağla beraber mentor sözcüğü, çağdaş eğitim denetiminin temel dayanağı olarak düşünülmüş olup eski çağlardan günümüze etkili denetimin kapısını açan bir anahtar görevini üstlenmiştir. Araştırmanın genel amaçları doğrultusunda eğitim denetmenlerinin. Mentorluk (rehberlik ve kılavuzluğun sistematik şekli) kavramlarına ne derecede önem verdikleri ve denetimde ne derecede uyguladıkları, kendilerine mentorluk yapanları değerlendirmeleri saptanmaya çalışılmıştır. Üç denetmen ve on öğretmenle yapılmış olan mülakatlar ve ilgili literatür taraması sonucunda anket taslağı oluşturulmuş, uzman görüşleri de alındıktan sonra ankete son şekli verilmiştir. 2000-2001 yılında Marmara Üniversitesi'nde lisans tamamlama programına katılmış 39 ilköğretim denetmeni bu çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır, istatistiksel analizlerden sonra bazı önerilere gidilmiştir. Anahtar Kelimeler: Eğitim denetimi, öğretmen yetiştirme, denetmenler. SUMMARY Since the early ages, mentoring has played a key role in effective supervision and in the modern world it serves as the basis of contemporary supervision. The goal of this study is to find out to what extend mentoring is important for the supervisors and to what extend they practice it in their fıelds. As a result of the related literature review and unstructed interviews conducted both with three supervisors and ten teachers, a draft questionnaire was prepared. The questionnaire has been revised and given its final shape based on the feedback received from the experts involved. 39 primary school supervisors who fınished the undergraduate course at Marmara University, Faculty of Education, constitute the scope of this study. After having statistical analysis fındings were documented and some recommendations were reached. Key words: Educational supervision, teacher training, supervisors
OSMANOĞULLARI'NIN TÜRKLÜĞÜ VE İLHAKÇILIĞIN ZAFERİ
Ali Kemal Yıldırım, 2023
Osmanoğullar'nın kökenini açıklamaya Osmanlı dilinden başlamak açıklayıcı olabilir. Osmanlı dili; Farsça ve Arapça'nın baskın olduğu Türkçe ve Moğolca'nın yer bulduğu karma bir dildir. Bu özelliği ile, Osmanlıca, bir tek etnik unsurun değil, belirli bir süreç sonucunda birçok bileşenin katkısı ile oluşmuş bir dildir. Bu sentezdeki farklılaşma, göçler ve savaşlarla oluşan etnik ve sosyal değişimi yansıtır. Rum Selçuklu devletinde resmi dil Farsça'dır. Osmanlı devletinde, Farsça, Osmanlıca çinde varlığını korumakla birlikte, Arapça bu dil ile yarışır duruma gelir. Bu gelişmede Fatımi, Eyyübü ve nihayetinde Memlüklüler'in bölgede yükselerek, Kayseri'ye dek dayanmalarının etkisi olmalıdır. Daha önceleri İslam halifeleri döneminde, Malatya, Adana; kuzeyde Ahlat ve Azerbeycana dek bölgeye çok sayıda Arap kolonisi yerleşmiştir. Memlüklüler'in başarısı ile bu göç artarak devam eder. Tabiatı gereği Rum-İrani bir devlet sayılması gerekli olan Selçuklu devletinin gerilemesi, alternatif oluşumlara fırsat sunar. Bunlar içinde, kuşkusuz en avantajlı olan Arapça'dır. İkinci bir unsur olarak Moğolca'nın varlığı önem arz etmektedir.