DOĞU'DA UNUTULMUŞ BİR KÜLTÜR OCAĞI: VAN HALKEVİ (original) (raw)
Related papers
HALK ÂŞIKLARININ DİLİNDEN KADIN OLGUSU: YOKSUL DERVİŞ ÖRNEĞİ
Özet Yoksul Derviş, 4000'e yakın beyitinin olduğu bilinen irticali kuvvetli, bağlama çalan bir halk aşığıdır. Deyişler, destanlar, ağıtlar, güzellemeler yanında aşk ve sevda şiirleri, bilim, eğitim, milli ve kültürel bayramlar, kadın, toplum, insan hakları vb. birçok konuda şiirleri vardır. Panel, sempozyum ve konferanslarda yer almıştır. Onlarca şiiri antoloji, ansiklopedi, dergi, gazete ve kitaplarda yayınlanmıştır. 150'den fazla şiiri Fransızca'ya çevrilmiş; âşıklar bayramı, şairler etkinliği ve şölenlerinde ödüller almıştır. Çok kültürlü bir topluluğun içinde, bir kadından ilham alarak felsefesini oluşturan; sevgi, hoşgörü ve barışçıl duygularla yetişen Yoksul Derviş'in kadın ve kadın hakları üzerine şiirleri ve görüşleri bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırmada Yoksul Derviş'in kadın hakkındaki şiirleri incelenmiş ve konu ile ilgili görüşleri yarı yapılandırılmış görüşme yöntemiyle alınarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Yoksul Derviş'in kadın özelindeki şiirlerinin; kadın hakları, dini alanda ulu kadınlar, anne, eş, sevgili, bacı ve nine rolleriyle kadının çeşitli açılardan dile getirilmesi, bireye, aileye, dine, vatana hizmetlerinin hatırlatılması, değerinin bilinmesi ve haklarının korunmasına yönelik olduğu ortaya konulmuştur.,
VAN GÖLÜ HAVZASI HALK İNANIŞLARINDA KAPI VE EŞİK
VAN GÖLÜ HAVZASI HALK İNANIŞLARINDA KAPI VE EŞİK * Ramazan ERGÖZ ** Öz İnsan, fiziksel durumu nedeniyle dış dünyanın zorlu şartları ile mücadele edebilecek yeterliliğe sahip değildir. Hayatta kalabilmek için doğanın etkilerinden korunabileceği yalıtık mekânlara ihtiyaç duyar. Bu nedenle hayatta kalabilmek için barınma, insanlık tarihi boyunca en temel ihtiyaçlardan biri olmuştur. İnsanlığın gelişimine paralel olarak barınma tipolojisi değişmiştir. Başlangıçta tabii barınaklara sığınan insanlar, zaman içerisinde bilgi birikimlerinin artması ile ev denilen yapıları oluşturmuşlardır. Ev insanları dış tehditlerden koruyan bir unsurdur. Bunun için evin en temel ögesi kapı olmuştur. Kapı eve giriş ve çıkışı sağlamakla birlikte evin güvenliğini sağlama, dışarısı ile içeriyi ayırma ve iletişim görevlerini görmüştür. Kapıya yüklenen anlamlar onun fiziksel özellikleri ile sınırlı kalmamış, kapı ve evin bir unsuru olarak kabul gören eşik, birtakım olağanüstü canlıların yaşadığına inanılan, çeşitli inanış ve uygulamaların merkezine oturan önemli bir mekâna dönüşmüştür. Kişinin kutsal olanla temasa geçme noktası olarak görülen kapı ve eşik halk inanışları arasında kendisine yer edinmiştir. Bu inanışların doğumdan ölüme kadar insan yaşamının merkezinde olması dikkat çekicidir. Lohusa kadının evde yalnızken kapının açık bırakılmaması, Alkarısından korunmak için odanın kapısına süpürge konulması, kapının üzerine evi kötü unsurların etkisinden korumak için birtakım nesneler asılması, eşiğe basılmaması, eşikte oturulmaması, gelinin baba evinden ayrılacağı sırada kapının tutulması, gelinin yeni evine girmeden önce eşikte tabak veya fincan kırması, kapının üzerine bal veya yağ sürmesi, kapının önünde köpeğin ulumasının ölümün işareti olarak düşünülmesi bu inanışlardan sadece birkaçıdır. Türk dünyası ve Anadolu sahasında kapı ve eşik ile ilgili inanışların bu doğrultuda olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Van Gölü Havzası sınırları içerisinde yer alan Bitlis, Van ve Ağrı illerindeki kapı ve eşik ile ilgili inanış ve uygulamaların tespit edilmesi ve incelenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda yörede kapı ve eşik ile ilgili inanış ve uygulamalar sözlü ve yazılı kaynaklardan derlenmiştir. Çalışmamızda folklor araştırmalarında yaygın olarak kullanılan alan araştırması metodu kullanılmıştır. Görüşme tekniği kullanılarak önceden hazırladığımız sorular sözlü kaynaklara yöneltilmiş ve yöredeki kapı ve eşik ile ilgili inanışlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Toplanan veriler tasnif edilmiş ve gösterge bilimsel yöntemle de incelenmiştir.
ALİ HOCA DİVANI'NDA TASAVVUFÎ UNSURLAR
KORKUT ATA TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Klasik Türk edebiyatı yüzyıllar boyunca süregelmiş köklü bir yapıya sahiptir. Bu edebiyat, köklü geçmişinin temelini oluşturan; Kurân-ı Kerim, İran mitolojisi, peygamber kıssaları gibi pek çok kaynaktan beslenmiştir. Klasik şiirin beslendiği en önemli kaynaklardan biri de tasavvuftur. VIII. yüzyılda ortaya çıkan zühd cereyanıyla gelişmeye başlayan tasavvuf, İslam medeniyetinin hâkim olduğu bütün coğrafyalarda derin etkiler bırakmış ve zamanla edebiyatla birbirlerinin doğal bir ifade aracı hâline gelmiştir. Divan şairleri şiirlerinde tasavvufi terminolojiyi kimi zaman doğrudan doğruya kimi zaman da edebî sanatlar aracılığıyla sembolik ifadelerle kullanmışlardır. Bu sembolik ifadeler ise klasik şiire anlamsal bir derinlik katmıştır. Günümüzde yapılan şerh ve tahlil çalışmaları da bu derinliği görünür kılmaktadır. XX. yüzyıl Antepli divan şairleri içerisinde yer alan Ali Hoca da şeyh ve tarikatlara oldukça bağlı, tasavvufî kimliği ön planda olan bir şairdir. Bu çalışmada, daha önce üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan Ali Hoca'nın şiirlerinde Tasavvufî unsurlar; tasavvufî tabirler, mutasavvıflar, ekoller, imamlar ve mekânlar başlıkları altında taranmıştır. Böylece tasavvufun şiirlerdeki anlam dünyasına kattığı derinlik ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
VAN KALESİ HÖYÜĞÜ İNSANLARININ ODONTOMETRİK ANALİZİ
International Journal of Eurasia Social Sciences, 2024
Bu çalışmada Orta Çağ'a tarihlendirilen Van Kalesi Höyüğü insanlarının dişlerinden elde edilen verilerle odontometrik analiz yapılmış ve çağdaşı topluluklarla olan ilişkisi saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmada 56 kadın ve 69 erkek olmak üzere toplam 125 erişkin bireyin 1251 adet dişi üzerinde çalışılmıştır. Çalışmada dişlerden mesiodistal uzunluk (MD) ve buccolingual genişlik (BL) ölçüleri alınmıştır. Alınan ölçülerden taç alanı, taç endisi ve taç birim endisi değerleri hesaplanmıştır. Tüm hesaplamalardan sonra genel olarak erkeklerin diş boyutlarının kadınların diş boyutlarından daha büyük olduğu görülmüştür. Buna karşın istatistiksel olarak cinsiyetler arasında dişin şeklini karakterize eden taç endis değerlerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. Taç endis değerlerinin dışında kalan tüm ölçüler için, üst çenede Pm2, Pm1, C ve I2, alt çenede ise M2, Pm1 ve C'de istatistiksel olarak bir fark görülmüştür. Buna karşın üst çenede M3, alt çenede M1 ve I2'de tüm ölçüler için anlamlı bir fark bulunmamıştır. SPSS programı kullanılarak yapılan kümeleme analizi sonucunda elde edilen fenogram iki ana gruba ayrılmaktadır. İlk grupta Tefenni, Yarımburgaz, Ayatekla, İznik, Van Kalesi Höyüğü, Minnetpınarı, Dara ve Güllüdere toplulukları yer alırken ikinci grupta Panaztepe, Çemberlitaş, Topaklı, Kocamustafapaşa ve Adramytteion toplulukları bulunmaktadır. Van Kalesi Höyüğü, İznik, Minnetpınarı ve Dara topluluklarıyla aynı kümede yer almaktadır. Bu kümenin, Ayatekla, Tefenni ve Yarımburgaz topluluklarının yer aldığı kümeye de en yakın küme olduğu gözlenmiştir. Fenogramdan çıkan sonuçlarda genel olarak Van Kalesi Höyüğü insanlarının Anadolu'nun güneyi ile ilişkisinin daha fazla olduğu net bir biçimde görülmektedir. Bunun sebebi, siyasi karışıklıktan dolayı 11. yy başlarında bölge insanlarının Anadolu'nun iç ve güney kesimlerine ve hatta Suriye ve Bulgaristan'a kadar göç ettirilmesinden kaynaklanıyor olabilir.
DOĞU'NUN KARANLIK HAZİNESİNİ AYDINLATAN ARAŞTIRMACI
USBAD Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, 2021
Azerbaycan’da Doğu felsefesinin araştırılmasında Prof. Dr. Zakir Memmedov’un büyük hizmetleri vardır. Alimin kırk yıllık bilimsel faaliyetinin ana yönü, Doğu felsefesi tarihinin ve Orta Çağ’da Müslüman Doğu’sunda ortaya çıkan felsefi talimlerin incelenmesidir. O, Doğu’nun büyük filozof ve düşünürleri arasında önde gelen onlarca Azerbaycanlının isimlerini, hayatlarını ve eserlerini keşfetti. Onun Orta Çağ Azerbaycan felsefe tarihi üzerine değerli araştırmaları vardır. Arapça ve Farsça bilen alim, araştırmalarını orijinal kaynaklara dayanarak tetkik etmiştir. Makale, Zakir Memmedov’un hayatı, eğitimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermektedir. Burada, araştırıcının bilimsel çalışmasının özü ve yönleri ayrı ayrı sunulmaktadır. Araştırdığı filozof ve düşünürler hakkında bilgiler, dünya görüşleri analiz edildi. Zakir Memmedov’un kariyeri boyunca ana hedeflerinden biri, Azerbaycanlı şahsiyetlerin çalışmalarına öncelik vermekti. Çeviri eserler de alimin yaratıcılığında özel bir yere sahiptir. Faaliyeti Azerbaycan’da Doğu felsefesi tarihinin incelenmesi ve öğretilmesi ile bağlantılıydı.
MUĞLA DÜĞÜNLERİNDE UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR ÇALGI KÜLTÜRÜ: DELBEKÇİLİK
İnsan hayatın önemli üç büyük geçiş eşiğinden biri evlilik, evlilik de kısaca iki insanın resmi ve toplumsal kurallara göre yaşamını birleştirmesidir. Evliliğe giden yolda ise tanımdaki kısalığın aksine toplumsal geleneklere ve inançlara göre şekillenen pek çok alt geçiş eşiği vardır. Evliliğin alt geçiş aşamalarından belli başlıları; kız isteme, söz kesme, nişan, kına gecesi, düğün ve gelin almadır. Evlilik töreni aşamaları içersinde yemekler yapılır, konuklar karşılanır, bayrak hazırlanır, çeyiz taşınır, kına yakılır, çalgılar çalınır, türküler söylenir, oyunlar oynanır. Bütün bu aşamalarda yemeklerin yapılmasından sorumlu yemekçiler, geline ve damada yardımdan sorumlu sağdıçlar ve yengeler, bayraktan sorumlu bayraktar dediğimiz düğün görevlileri vardır. Bir diğer görevli grubu da evlilik töreninde bu mutlu olayın kutlanması için gerekli eğlence ortamının yaratılmasını sağlayacak olan düğün çalgıcılarıdır. Bunlardan biri olan Muğla düğünlerindeki delbekçiler de bizim bildiri konumuzu oluşturmaktadır. Delbekçilik geleneğinin uygulayıcıları, uygunlanma alanı, geçmişte ve bugünkü durumu ele alacağımız konular olup unsurun müzik tekniği açısından incelenmesi, nitekim bu konu daha önceki yıllarda işlenmiştir , dışarıda tutulacaktır. Delbekçilik ile ilgili alan araştırması, Aydın DURDU ve Bircan DURDU tarafından 07.08.2010 tarihinde Fethiye-Boğalar Köyü ile 30.09.2010-01.10.2010 tarihleri arasında Fethiye ve Dalaman ilçesinde gerçekleştirilmiştir.
SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINDA EĞİTİME YÖNELİK İLK ADIM: HALK KÜLTÜRÜ DERSİ
Bilindiği gibi UNESCO'nun 17 Ekim 2003 tarihinde kabul ettiği, Türkiye'nin de 27 Mart 2006 tarihinde resmen taraf olduğu "Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi"nin önemli amaçlarından biri, bu mirasın önemi konusunda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde duyarlılığı ve farkındalığı artır-maktır. Dokuz bölüm ve kırk maddeden oluşan sözleşme, özellikle "Eğitim, Duyarlılığın ve Kapasitenin Güçlendirilmesi" adlı 14. maddede sözleşmeye taraf devletlerin uygun önlemlerle gerçekleştirmeye çalışacakları hususlara işaret etmektedir. Söz konusu 14. maddede belirtilenlerin ortak paydasında ve alınacak önlemlerin başında eğitim gelmekte;
“DİVANÜ LUGATİ'T-TÜRK”TE TASAVVUFÎ VE AHLAKÎ UNSURLAR
Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 2023
Öz: “Divanü Lügati't-Türk”te 11. yüzyılda Türk topluluklarının yaygın olarak kullandığı kelimelere yer verilmiştir. Döneminde yazılan diğer Türkçe eserlere göre tamamına yakını Türkçe kökenli kelimelerdir. Bu eserin yazıldığı dönem Türklerin kitleler halinde İslam’a geçtiği bir dönem olma özelliğine sahiptir. Bu sebeple Divan’da İslami birçok kavrama da yer verilmiştir. Tasavvuf, Türklerin İslam’ı kabul ettiği bu dönemde İran ve Arap ülkelerinde yaygınlık kazanmış ve Türk coğrafyasının İran’la komşu olduğu bölgelerde etkisini göstermeye başlamıştır. 11. yüzyılın başında Farsça ve Arapça olarak ilk tasavvuf eserleri verilmeye başlanmıştır. Divan’da yer alan Türkçe kelime ve metinlerde de tasavvuf düşüncesinin etkisini görmek mümkündür. Bu da Türklerin tasavvuf öğretisine çok erken dönemlerde ilgi duyduğunu ve ona dâhil olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Divan’da dinî, tasavvufî ve ahlaki birçok konuda örnekler vardır. Bunlar: Tanrı, peygamber, ahret, nefis ve akıl, ibadet, Allah dostları, hayatın faniliği, sabır, dünyanın aldatıcılığı, bilge insanlara yakın olmak, yumuşak huy, iyilik ve cömertlik gibi konulardır. Bu ve benzeri birçok malzemeyi içinde barındıran “Divanü Lügati't-Türk” o dönemki Türklerin tasavvuf konusunda hiç de azımsanamayacak bir söz varlığına sahip olduklarını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Divanü Lügati't-Türk, tasavvuf, ahlak, din. MYSTICISM AND MORAL ELEMENTS IN DIVANU LUGATI'T-TURK Abstract: In Divanü Lügati't-Türk, the words commonly used by Turkish society in the 11th century are included. According to other Turkish works written in the period, almost all of them are words of Turkish origin. The period in which this work was written also has the characteristic of being a period when Turks converted to Islam en masse. For this reason, many Islamic concepts are also included in the Divan. Sufism gained prevalence in Iran and Arab countries in this period when Turks accepted Islam and started to show its influence in the regions where Turkish geography is neighbor to Iran. At the beginning of the 11th century, the first Sufi works began to be given in Persian and Arabic. The influence of Sufi thought is also seen in the Turkish words and texts in the Divan. This is very important in terms of showing that the Turks were interested in and included in the Sufi teaching in very early periods. There are many examples of religious, mystical and moral issues in the Divan. These are: God, the prophet, the hereafter, the soul and reason, worship, the friends of Allah, the transience of life, patience, the deceitfulness of the world, being close to wise people, mild disposition, goodness and generosity. Divanü Lügati'tTürk, which contains this and many similar materials, shows that the Turks of that period had a notable vocabulary on Sufism. Keywords: Divanü Lügati't-Türk, sufism, morality, religio