TÖLÖGÖN KASIMBEKOV'UN " İNSAN OLMAK İSTİYORUM " ÖYKÜSÜNÜN YAPI VE İZLEK YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ (original) (raw)
Related papers
TÖLÖGÖN KASIMBEKOV ÖZEL SAYISI KÖROĞLU DERGİSİ
Aybek "Fenerci Dede" (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), Köroğlu Dergisi, Sayı: 12, Eskişehir, s.61-62., 2016
Kırgız tarihî romancılığının kurucularından Tölögön Kasımbek’in doğumunun 85. yıldönümünde özel sayıyla siz değerli okurlarımızı selamlıyoruz. Meşhur yazar, romancı Tölögön Kasımbek 15 Ocak 1931 tarihinde Celalabad’a bağlı Aksı kazasının Akcol köyünde doğdu. Kırgız, Rus ve Özbek edebiyatlarını yakından tanıdı. Bu üç dili çok iyi seviyede bilmektedir. Onun kültür havzası çok geniştir. Kırgızların 19. asrın sonu 20. asrın başındaki çalkantılı hayatını eserlerinde çarpıcı şekilde yansıttı. Onun eserleri bugün de aktüelliğini korumaktadır. Köroğlu edebî mektebi kurulduğu günden itibaren Türk Dünyası edebiyatının nabzını tutan bir dergi oldu. Dergimiz bir yılını doldurdu. On ikinci sayımıza ulaşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Sevgili dostlar, bir yıl içerisinde Türk Dünyası edebiyatından yazarlarla ilgili özel sayılar hazırladık. Bize destek olan başta devlet büyüklerimiz olmak üzere çevirmen, yazar, akademisyen, eleştirmen bütün gönül dostlarımıza minnettarlığımızı bildiriyoruz. Köroğlu dergisi bir yıl içerisinde Türk Dünyasının dört bir köşesine seslenmeye çalıştı. Azerbaycan diyarından Ramiz Asker, Ejder Ol, Sabir Rüstemhanlı, Eyvaz Zeynalov; Kırgız diyarından Murza Gaparov, Tölögön Kasımbek, Kasım Tınıstanov; Kazak elinden Abay, Mukagali Makatayev, Alihan Bökeyhan ve Alaş Edebiyatı, Türkiye’den Ahmet Midhat Efendi özel sayılarında katkısı olan bütün gönül dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Karınca kararınca Türk Dünyasına Allah rızası için hizmet etme yolunda emeklerimiz boşa çıkmadı. Aziz milletimiz bizden desteklerini esirgemedi. Dergimiz her sayısında yeni yazar ve çevirmen arkadaşlarla güçlendi. Köroğlu edebî hareketi çığ gibi büyüdü, bir çınar gibi tedricen gelişti kök saldı. Türk Dünyasının dört bir köşesine uzanmaya çalışan dergimiz aynı zamanda genç çevirmen ve yazar arkadaşların bir araya geldiği bir edebî mahfil hâline geldi. Türk Dünyasına gönül veren çevirmen dostlarımızı da tanıtmaya çalıştık. Her sayımızda bir çevirmen arkadaşımızın çeviri ve edebiyat çalışmalarının bibliografyasını, çevirmenin hâl tercümesini siz değerli okurlarımızla paylaştık. Bu sayımızda çevirmen bölümümüzde Kazak edebiyatından yaptığı çevirilerle tanınan, şair çevirmen Zafer Kibar’ı tanıtıyoruz. Gelecek sayımızı Azerbaycan’ın lirik şairi Mikail Müşfik özel sayısı olarak yayımlayacağız. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
TÖLÖGÖN KASIMBEKOV’UN ESERLERİ ÖRNEĞİNDE KIRGIZ TÜRKÇESİNDE NE…NE… BAĞLACININ İŞLEVLERİ
Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi (TÜRKLAD), 2023
In this study, it was emphasized the usage characteristics of the conjunction “ne…ne…” in Kyrgyz language. Resources that we have examined were stated that the conjunction “ne…ne…” is not commonly utilized in the Kyrgyz written language, but it is mostly used in the southern dialects of Kyrgyz language. Since there are no examples of the conjunction “ne…ne…” in the new written texts in Kyrgyz language. Due to this, in this study there were determined sentences in which the conjunction “ne…ne…” which is commonly used in two historical novels named “Kelkel” and “Sıngan Kılıç” written by Tölögön Kasımbekov. When it was analyzed in the sentences that have identified the conjunction “ne…ne…” besides the meaning of “biri ”(one) and “hepsi”(all), the elements compared in the sentence which was seen that it is also used in the meaning of “hem …..hem” (both….and), “da…de…” (also), “ya……ya” (either….or ) and “mı … mı” (question conjunction). In addition, brief information was given also on the evaluations, in the studies on the usage and origin of the conjunction “ne”. In these studies, some researchers have evaluated about the origin of the conjunction as Persian origin, while some researchers have appraised it as Turkic. Yudahin stated that two different “ne…ne…” conjunctions are used in Kyrgyz language, one of them is the “ne” conjunction from Persian, and the other is the “ne” conjunction, which means “ne…ne” (either……or) in Turkic. Radloff, on one hand, stated that the predicate is used with the negation suffix at the end of the sentences in which the conjunction “ne…ne…” is used in the northern dialects of Turkic, on the other hand he stated that in southern dialects, as in Persian, the predicate of sentences in which the conjunction “ne…ne…” is utilized in a positive meaning. Murataliyev stated that the origin of this conjunction is Persian, but also stated that it was transferred to Kyrgyz language via Uzbek and Tatar languages. Based on this information, after examining the sentences in which the conjunction “ne…ne…” is used in the novels, it has been determined that most of the predicates have a negative suffix. There, Deny and Ediskun's views are given extensively in the continuation of the study on whether the verb can be either positive or negative in sentences with the conjunction “ne…ne…
İSLAMOFOBİ'NİN PSİKOLOJİK OLARAK İNCELENMESİ
İSLAMOFOBİ’NİN PSİKOLOJİK OLARAK İNCELENMESİ, 2013
Tarihsel, ekonomik, siyasi, dini ve sosyolojik nedenleri olan İslamofobi 11 Eylül olaylarından sonra artışa geçmiştir. Günümüzde antisemitizmin yerini alan İsla-mofobi Müslümanlara yönelik ayrımcılık, nefret, sözlü ve fiziksel saldırılara ne-den olmaktadır. Bunun sonucunda Müslüman bireylerde kaygı, korku, stres gü-vensizlik gibi psikolojik etkiler görülmektedir. Bu makalede öncelikle fobi kav-ramının tanımı ve fobi ile ilgili psikolojik yaklaşımlar açıklandı. Daha sonra İsla-mofobi’nin tarihi, nedenleri ve Müslüman bireyler üzerindeki psikolojik etkileri incelendi.
İKİLİKTEN TEKLİĞE: BEN DE BİR İNSAN OLMAYA GELDİM
İKİLİKTEN TEKLİĞE: BEN DE BİR İNSAN OLMAYA GELDİM, 2023
İnsanlar asırlardır süregelen yaşayış öykülerinde ortaya çıkan duygularını, düşüncelerini, alenen ifade edemedikleri ancak bilinçaltlarında yer etmiş kodlamaları türküler yoluyla aktarmışlardır. Bu yönüyle türküler bir insanın duygularını aktarabildiği gibi bir toplulukça benimsenmiş motifleri, ait olduğu toplumun iktisadî, siyasî, kültürel, psikolojik ve sosyolojik durumunu anlaşılabilir kılmanın sanatsal bir yoludur. Konusu bireysel veya toplumsal olsa da asıl önemli nokta anonimleşme serüveniyle birlikte halka mâl olmuş türkünün; toplumun tamamınca benimsenmesi, aktarılması ve anlaşılması sayesinde canlılığını sürdürmesidir. Günümüzde teknolojik olanaklar türkülerin ulaştığı kitleyi arttırsa da bu benimseyişte türkülere duyulan sevgi de göz ardı edilemeyecek bir unsurdur. Bu çalışmada Türk toplumu içerisinde kendisine yer edinmiş, Arif Sağ tarafından bestelenen ve türküleşen "İnsan Olmaya Geldim" adlı eser üzerinde durulmuştur. Nimrî Dede'ye ait olduğu bilinen şiir, çeşitli sanatçılar tarafından icra edilerek yaygınlık kazanmıştır. Deyişin Nimrî Dede tarafından dile getirilen ve yazılı ortama aktarılan metni ile bestelenmiş versiyonu arasında bazı farklılıklara rastlanmaktadır. Ezgisel amaçla yapıldığı görülen söz değişikliklerinin kimi dizelerde anlam değişikliklerine yol açtığı tespit edilmiştir. Söz edilen değişiklikleri ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada öncelikle metinler arasındaki farklar belirlenmiş, ardından da metinle alakalı bulgulara yer verilmiştir. Metin, Türkçede yorum bilgisi ya da yorumsama şeklinde kullanılan, kısaca bildirme, haber verme, çeviri yapma, açıklama ve açımlama sanatı şeklinde tanımlanan "hermeneutik" yaklaşımla incelenmiştir. Metin çözümlemeyi, metindeki mevcut anlamları bulup ortaya çıkartmak değil, metinden anlamlar üretmek şeklinde değerlendiren Barthes'in bakış açısıyla metne yaklaşmak amaçlanmıştır. Metin incelemede önemli hususlardan birisi de metnin yaratıcısı hakkında bilgi sahibi olmaktır. Bu durum göz önünde bulundurularak öncelikle Nimrî Dede'nin hayatı ve kültürel çevresi üzerinde durulmuş, deyişin türküleşme sürecinde bestecinin ve döneminin konumu ele alınmış, ardından içerik çözümleme denemesi yapılmıştır.
KASIM TINISTANOV ÖZEL SAYISI KÖROĞLU DERGİSİ
Kasım Tınıstanov, (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), BAKÜ TÜRKOLOJİ KONGRESİ’NDE YENİ ALFABEYE GEÇİŞ TARTIŞMALARI , 2016
Muhterem okuyucu, Yeni bir yıla başladık. Yeni ve dolu bir özel sayıyla karşınızdayız. Türk Dünyasının Başkenti Eskişehir’de yayın hayatına devam eden Köroğlu edebî mektebi, 2016 yılında da Türk Dünyası gündemine özel sayılarla damga vurmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde Murza Gaparov, Ramiz Asker, Abay bu sene ilk sayımızda Ejder Ol gibi önemli yazar, şair, Türkologlara özel sayılar hazırlayan dergimiz Türk Dünyası Edebiyatı’nda ilklere imza atmaya devam ediyor. Köroğlu kıratın dizginlerini zapt edemedi, Kafkaslardan, Maveraünnehirden, Tanrı dağlarından geçerek Isık Göl’e doğru yol aldı. Doğumunun 115. yıldönümünü kutladığımız Kasım Tınıstanov hakkında hazırladığımız özel sayıyla merhum âlimin ruhunu bir nebze de olsa bahtiyar etmek istedik. Otuz yedi yaşında Stalin terörünün kurbanı olan, kurşuna dizilerek şehit edilen Kasım Tınıstanov, Kırgız medeniyet tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Kırgızcanın önemli gramer âlimi, Kırgızcanın Morfolojisi, Kırgızcanın Sentaksı, Kırgızcanın Grameri kitaplarına imza atan Kasım Tınıstanov, Türk Dünyasının yetiştirdiği güzide Türkologlardan biridir. Kasım Tınıstanov Manas destanını derleme çalışmalarını da Kırgızistan’da başlatan halk bilimcilerdendir. 1926 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen meşhur Türkoloji kongresine Kırgızlar adına katılmış ve alfabe değişikliğiyle ilgili orada bir bildiri sunmuştur. Köroğlu, bu bildiriyi sizler için hazırladı. Köroğlu edebî mektebi ilk sayısından itibaren Türk Dünyası matbuatında geniş yer buldu, Türk diyarlarında sevinçle karşılandı. Kazakistan, Kırgızistan, Kırım, Azerbaycan, Türkiye matbuatlarından yansımaları siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalıştık. Çağdaş Azerbaycan edebiyatının önemli yazarlarından Ejder Ol sayısı Azerbaycan basınında haber olarak yayımlandı. Burada Türkiye ve Azerbaycan basınına yansımaları siz değerli okurlarla paylaşıyoruz. Önümüzdeki sayılarda yine bu yansımaları sizlerle paylaşacağız. Çevirmen olarak bu sayımızda Azerbaycanlı yazar, çevirmen Eyvaz Zeynalov’u sizlere tanıtıyoruz. Kasım Tınıstanov ile ilgili özel sayılar arttıkça Kırgız dilci yakından tanınacak, fikirleri geniş okuyucu kitlelerine ulaşma imkanı oluşacaktır. Kasım Tınıstanov hakkında özel sayıların artmasından kazanan Türk Dünyası Edebiyatı ve Türkoloji âlemi olacaktır. Böyle güzel çalışmaların, özel sayıların artması dileklerimizle. Gelecek sayımızda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…
ÂŞIK EDEBİYATINDA İDEAL İNSAN TASAVVURU OLARAK YİĞİT TİPİ
Öz Geleneksel bir yapı arz eden Âşık edebiyatı; Türk toplum yaşantısı, hayat anlayışı, eğlence ve eğitme biçiminin tezahürü olarak uzun yıllar varlığını sürdürmüştür. Geleneğin icrası olan âşıklar, yaşadıkları toplumun sesi ve onların hayata bakış açılarının müşahhas örneği olmuşlardır. Ellerinde sazlarıyla diyar diyar gezen âşıklar mesleğin icra ortamını yaşadıkları bölgenin dışına taşımışlardır. Böylece geniş bir alanda farklı bölgelerdeki insanlarla iletişim kurmuşlar, onların duygu ve düşüncelerini öğrenme fırsatı elde etmişlerdir. Bunun neticesinde genel anlamda Türk toplumunun değer yargılarını ve olaylar karşısındaki tavırlarını yansıtabilecek bir malzeme elde etmişlerdir. Âşıklar bu malzemeleri kendi sanat süzgeçlerinden geçirerek edebî kişilikleri ile bütünleştirmiş ve yaşadıkları toplumun ortak değer yargıları olarak şiirleştirmişlerdir. Toplum tasavvurunda ve değer yargılarında yer alan "ideal insan" gerçeği, âşıkların şiirlerinde sınırları çizilen bir olgu olarak karşımıza çıkar. Aslında tüm kültürlerin kendilerine özgü böyle tipleri vardır ve toplumlar eğitim sistemlerini, sözlü veya yazılı normlarını, sosyal yaşamlarını ideal insanın ortaya çıkması üzerine inşa ederler. Çünkü bu tip, kültürün yaşatılması ve toplumun gelecekte var olmasının güvencesi olarak görülür. Âşıklar da Türk toplumunun yetiştirmek istediği ideal insanı "yiğit tipi" kavramıyla dile getirmişlerdir. Türkçe'de yiğit kelimesi 11. yüzyıldan itibaren "genç" kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Gençler, bir toplumun geleceğinin belirlenmesinde önemli bir noktada görüldüğü için Âşık edebiyatındaki yiğit tipi ve bu tipin özellikleri geleceğin inşasında daha da önem kazanmaktadır. Yaşadığı toplumun aynası olan âşık, bazen "muhannet ve namert" gibi olumsuz insan tiplerini de dile getirerek, aslında ideal insanın yapmaması gerekenleri ifade etmişlerdir. Böylece toplum nazarında insanların nasıl davranmaları gerektiği konusunda kalıplar ortaya koymuşlar, bunu da yiğit tipi ekseninde şiirlerine yansıtmışlardır. Çalışmamızda 17, 18 ve 19. yüzyılda yaşayan âşıkların şiirlerinden hareketle yiğit tipinin özelliklerini tespit ettik. Böylece Türk toplumunda ideal insanın vasıflarının çerçevesini çizmeye çalıştık. Sonuçta kültürel devamlılık açısından yiğit tipinin günümüz ideal insan tipine büyük oranda benzediğini söyleyebiliriz. Anahtar Kelimeler: Âşık Edebiyatı, Değerler, İdeal İnsan, Yiğit. Abstract The minstrel literature, which is based on a traditional structure, has continued to exist for long years as a representation of Turkish social life, point of view, types of entertainment and education. Minstrels, the performers of the above-mentioned tradition, have become the voice of the societies which they live in, and they have concretely illustrated their points of view in life. They have traveled numerous places together with their traditional musical instrument (baglama), and they have gone beyond the borders of the places where they live to perform their professions. By this way, they have established communication with the people living in different regions, and they have had the chance to know about their feelings and thoughts. Consequently, they have gathered important information which may reflect the value judgments and the behaviors of Turkish society. The minstrels have processed these materials with their own artistic skills; they have integrated them with their literary personalities, and they have poetized them as common value judgments of their societies. The reality of "ideal person" mentioned in the description of society and value judgments is depicted as a concept the borders of which are predetermined in the poems of minstrels. In fact, all cultures possess similar distinctive characters, and the societies establish their educational systems, oral and written norms, and their social lives on the appearance of the ideal person since this type is considered as a guarantee for the sustention of the culture and the future existence of the society. Also, the minstrels have described the ideal person whom the Turkish society wishes to raise with the concept of "stouthearted (yiğit) type". The word of "yiğit" (which literally means "stouthearted" in English) has been used in the meaning of "young" since 11 th century. Since the young are considered as a significant actor in the determination of the future in a society, the stouthearted type and the features of this type in Minstrel literature have gained great importance in the construction of the future. As a reflection of their societies, the minstrels have also mentioned about the actions not to be taken by the ideal person by narrating the types of bad characters such as "dishonorable and despicable persons". By this way, they have introduced certain models in terms of the behaviors not to be exhibited by the people in the sight of the society, and they have reflected these models in their poems within the scope of stouthearted type. In our study, we analyzed the features of the stouthearted type in the poems of the minstrels living in 17 th , 18 th and 19 th centuries. Thus, we tried to form the framework of the characteristics of the ideal person in Turkish society. Consequently, we may say that the stouthearted type is quite similar to the type of ideal person in today's world in terms of cultural continuity.
NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN ‘BİR ADAM YARATMAK’ ADLI TİYATROSU ÜZERİNE BİR İNCELEME.pdf
NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN ‘BİR ADAM YARATMAK’ ADLI TİYATROSU ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2018
‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eser, Necip Fazıl’ın Zonguldak’ta bir maden ocağında yazdığı, Muhsin Ertuğrul tarafından başarıyla sahnelenen üç perdelik bir tiyatro oyunudur. Konusu meçhul bir tarihte, İstanbul’da geçen oyunun karanlık, boğucu bir atmosferi vardır. Yazar, aralıklarla iki yıl süren bir çalışma sonucunda oyunu tamamlar. Eser Türk edebiyatında büyük bir etki yaratır. Eser gerek olay örgüsü, gerekse yazarın bilinçaltı dünyasında yaşadığı düşünsel çatışmaları diyalog, monolog ve iç çözümlemeler vasıtalıyla izleyici ve okuyucuyla buluşturduğu için derin bir etki yaratır. ‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eser üç perdelik bir oyundur ve yazarının yaşadığı büyük ruhsal kırılmaları anlatır. Eserde ölüm korkusu, metafizik ürperti, tevarüs eden kader, cinnet konularına derin bir yoğunla ele alır. Yazar eserde oyun kahramanı, anlatı kişisi olan yazar Hüsrev’in kaleme aldığı ‘Ölüm Korkusu’ adlı oyun ile ‘Bir Adam Yaratmak’ piyesinin içine ustalıkla yerleştirilerek üst bir kurmaca elde eder. Bu kurmaca içinde yer alan kişilerin mekân (dekor) zaman içinde yaşadıkları trajik durum ve kendileri kurma çabası esere psikolojik bir boyut kazandırır. Kişilerin yaşadığı içsel çatışmalar, olayların girift bir yapıya dönüşmesini sağlar.