TEKİRDAĞ HALK KÜLTÜRÜNDE GEÇİŞ DÖNEMLERİ DOĞUM-EVLENME-ÖLÜM (original) (raw)

DİRİLİŞ ERTUĞRUL DİZİSİNDE TÜRK HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Edebiyatı Programı Yüksek Lisans Tezi, 2022

Kültür, toplumların tarihleri boyunca biriktirdikleri bütün oluşumlarını kapsayan bir kavram olarak bilinmiştir. Kültürün bünyesinde ele alınan her konu, insanla gelişen psikolojik ve sosyolojik unsurları içinde barındırmaktadır. Bilinçaltına etki edip davranışlara yansıyan olaylar araştırılarak insanın yaşam dünyası anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Toplum bünyesinde başlayan, devam eden ve son bulan birçok unsur bulunmaktadır. Bunların içinde geniş bir yelpazeye sahip olan ve incelenmesi insana bağlı olarak devam eden halk kültürüne ait değerler yer almıştır. Halk kültürü; toplumların dil, din, yaşam olgularını içerisinde barındırıp aktaran bir bilim olmuştur. Halk kültür değerlerinin bilinip tanınmasına ve aktarımına yardımcı olan çalışmalar yapılmıştır. Zamanla medya sektörü, halk kültürünün tanınmasını sağlayan yapımlar ortaya çıkarmışlardır. Medyanın iki büyük kuvveti sinema ve televizyon, batı dünyasından örnekle Türk yaşam kültürüne alınan, evrenselde ve özelde ses ve görüntüyle ilerleyecek olan bir sürecin başlangıcı olmuştur. Önce batı televizyonlarından alınıp Türk televizyonlarına sunulan yapımlardan sonra, zamanla gelişen Türk sinema ve televizyon sektörü, Türk toplum yaşamı doğrultusunda diziler, filmler, programlar hazırlamıştır. Özellikle milli sinemanın oluşmasıyla; inanç, tarih ve kültür gibi temel konulara ekranlarda yer verilmeye başlanmıştır. Böylelikle batının bu sektör üzerinden değiştirmeye uğraştığı öz kültür değerlerinin, öğrenme duyularının en yükseği olan görsellik ve işitsellik üzerinden korunmaya alındığı görülür. Bu bağlamda tarih ve Türk halk kültürü unsurlarından yararlanılarak senaryoya dökülen konular aracılığıyla, izleyicilere milli bilincin unutulmaması, yaşanması ve yaşatılması sağlanmaya çalışılmış, kimlik bilinci kazandırmak, ata kültüne bağlılığın önemini hatırlatmak amaçlanmıştır. Sinema ve televizyonun, tarih ve halk kültürünü harmanlayarak kurguladığı pek çok örnek bulunmakta olup bunlardan birisi de Diriliş Ertuğrul dizisidir. Söz konusu dizi, yayına başladığı günden, final yaptığı zamana kadar inceleme ve araştırma konusu özelliklerine sahip olduğu görülmüştür. Senaryonun içinde yer alan kültürel oluşumlar sinema, televizyon ve tarih ilişkisine göre dizinin ekrana, Türk insanı ve kültürüne bağlı olarak sunduğu konulardır. Kültürün içinde yer alan halk edebiyatı, dönem insanlarının anlattığı; destanlar, hikâyeler söylediği; atasözü ve deyim gibi özlü sözler, verdiği; öğütler, ettiği dualar, ağıtlar, ninniler, söyleşmeler vb. konular sosyo-psikolojinin değerlendirmesine uygundur. Eski Türk inancı, ozanlık, insanın bilinçaltı ve davranışlarının gizi olan motifler ve Türk yaşam kültürü oluşumlarını incelemek eski Türk toplum yapısını anlaşılabilir kılmıştır. Popüler kültürde yayınlanan bir dizi olduğu için modern çağın bu tarz dönem yapımlarına gösterdiği ilgi ve tepkiler bağlamında eskinin bugüne etkileri çalışmanın amacını oluşturmuştur.

YÖRÜK YAŞAMININ VE KÜLTÜRÜNÜN HALK ŞİİRİNE YANSIMALARI

YÖRÜK YAŞAMININ VE KÜLTÜRÜNÜN HALK ŞİİRİNE YANSIMALARI, 2017

“Yörük” kelimesi, etimolojik bağlamda incelendiğinde birçok farklı anlamı içerisinde barındıran bir kavram olmakla birlikte; sosyolojik ve kültürel bağlamda, bir yerleşim ve yaşam biçimini, Türk kültürü içerisinde bir alt kültürü ve bu kültürün, yaşamın mensuplarını ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Birçok araştırmacı, “Yörük” kelimesinin “Yörü-” fiilinden türetilerek meydana geldiğini ve Anadolu’ya gelip burayı yurt tutan göçebe Oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade etmek için kullanıldığını belirtmektedir. Geçmişten bugüne Anadolu’da Güney ve Batı Anadolu’da özellikle de Toroslar ve çevresinde yoğun olarak yaşayan göçebe Yörük Türkmenlerinin hayatlarında Eski Türk yaşamının kültürünü ve izlerini görebilmekteyiz. Yörük Türkmenleri; oldukça zor olan bu yaşam biçimi içerisinde bir yandan kültürlerini, geleneklerini, örf ve adetlerini canlı bir şekilde devam ettirirlerken bir yandan da kendilerine özgü hayat tarzlarını halk edebiyatı ürünlerine yansıtmışlardır. Duygularını, düşüncelerini, acılarını, sevinçlerini sözlü kültür dairesi içerisinde; koşmalar, türküler, ağıtlar, maniler, ninniler ve destanlar aracılığıyla ortaya koymuşlardır. Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi günümüzde bile büyük şöhrete sahip halk şairleri yanında, bu kültür ortamı içerisinde yetişmiş ve belki çoğu unutulup gitmiş yüzlerce şairin manzum ürünleri Yörükler arasında hala söylenmeye devam etmektedir. Türk halk edebiyatı içerisinde en zengin temalara rastlayabileceğimiz eserler de bu kültür ortamlarında yetişmiş şairlerin şiirlerinde yer almaktadır. Zengin bir pastoralizm barındıran bu eserler, duyguyu tabiattan beslenerek harekete geçirmiş ve halk şiirimiz içerisindeki yerini almıştır. Bu çalışmada, halk şiiri kaynakları ve Yörüklerle ilgili çalışmalar taranarak geçmişten bugüne göçebe yaşam tarzı ve kültürünü benimseyen Yörük Türkmenlerin halk şiirimiz içerisindeki yeri ve önemi belli ana kavramlar üzerinden (Yörük insanının özellikleri, göç, hayvancılık, giyim- kuşam, tabiat, çadır gibi) ortaya konulmaya çalışılacaktır

ANLATI VE MÜZİK İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA HALK HIKÂYELERİNDEN HALK MÜZİĞİ DAĞARCIĞINA GEÇEN TÜRKÜLER

Mustafa Öztürk'e Armağan (Ed. Mustafa Argunşah), İstanbul, Kesit Yayınları, s. 305-318., 2015

Halk hikâyesi anlatı geleneğinin icrasında en önemli unsurlardan birisi müziktir. Bu geleneğin müzikal boyutunu ise hikâyeye ait türkülerin saz eşliğinde söylenmesi oluşturur. Günümüzün geleneksel müzik dağarcığı içinde bu türkülerin önemli bir yeri vardır. Bu çalışmada, geleneksel anlatı-müzik/türkü ilişkisi, hikâye anlatım geleneğinde türkülerin rolü ve işlevi irdelenmekte, günümüz halk müziği geleneğinde bu türkülerin yeri ve türkülerin anlatı/ hikâye ile bağı, geçirdikleri sözlü süreç ışığında tartışılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Halk hikâyesi, anlatı geleneği, hikâye ve türkü, anlatı ve müzik, anlatı türküsü, sözlü gelenek ve süreklilik. Geleneksel Anlatı-Müzik/Türkü ilişkisi: Türk sözü kültürüne özgü bir anlatı geleneği olan sözel hikâyecilik veya halk hikâyeciliği, hem manzum (şiir), hem de mensur (düz anlatım) özelliklerin bir araya gelmesiyle tamamen kendine özgü yapısal nitelik kazanmış bir gelenektir. Bilindiği gibi, bir hikâyede olaylar nesir/düz anlatım biçiminde anlatılırken, duygular manzum/şiir biçiminde ve şiirin ezgiye koşulması suretiyle ifade edilir. Sözü edilen bu yapı özelliğiyle, temeli destancılık geleneğine dayanan bu anlatı geleneğinin geçmiş asırlardan bugüne gelmesinde müzik unsuru başlıca etkendir. Sözlü

TERCEME-İ AYNÜ'L-HAYAT'TA HALK HEKİMLİĞİNE DAİR BULGULAR

İnsanlık tarihi boyunca hastalıkların teşhis ve tedavileriyle ilgili birçok yöntem kullanılmıştır. Önceleri bedensel, ruhsal, sosyal tüm olumsuzlukların nedenini tabiatüstü olaylarda gören insan, çareyi ilk olarak büyücülerde aramıştır. Şifacı, iyileştirici olarak da bilinen bu kişiler hastalıkların tespitinde ve tedavisinde önemli rol oynamışlardır. Daha sonra deneme-yanılma yoluyla yeni sağaltma yöntemleri keşfeden insanlık, modern tıbbın temelini atmıştır. Halk hekimliği/tıbbı bilimsel tıptan uzak, tamamen geleneksel ve büyüsel sağaltma yöntemlerinden oluşan bir müessesedir. Mantık dışı uygulamaların tedavi amaçlı kullanıldığı halk hekimliği metinleri ve içeriğinde halk hekimliğine dair uygulamaların ağırlıkta olduğu metinler, yazıldıkları dönemin bilimsel tıp anlayışına bağlı kalan tıp metinlerinden ayrılırlar. Bu çalışmada 16. yüzyıl Osmanlı müellif/mütercimlerinden olan Bâlî Efendi‟ye (öl. 980/1572-73) ait tercüme bir eser olan “Terceme-i Aynü‟l-Hayat”taki halk hekimliği sahasına giren bazı uygulamalar ele alınacaktır. Terceme-i Aynü‟l-Hayat‟a içinde birçok hekimden alıntıların ve tecrübelerin de aktarılmış olmasına rağmen daha çok geleneksel ve büyüsel uygulamaların bulunduğu bir halk hekimliği kitabı demek yanlış olmaz. Bu uygulamaların bir kısmı tedavi amacı güderken bir kısmı da tedavi etme maksadı dışındadır. Tedavi amaçlı uygulamalar, hayvansal ürünler, bitkiler, insan organları ile hazırlanan tedavi yöntemlerinden oluşmaktadır. Tedavi amacı olmayan uygulamalar ise nazara karşı koruyucu, aşk ve muhabbeti arttırıcı, savaşta ve ikili ilişkilerde üstün gelmekle alakalı birçok konuyla ilgilidir. Anahtar Kelimeler: Tarihî Tıp Metinleri, Terceme-i Aynü‟l-Hayat, halk hekimliği, batıl inanışlar, büyüsel uygulamalar Several methods have been used throughout the history of humanity on the diagnosis and treatment of disease. Human, who previously see all the negativity of physical, mental and social as a supernatural event, firstl sought remedy on sorcerers. These people, who were also known as healers, have played an important role in the detection and treatment of disease. Later, mankind who discovered new treatment methods through trial-and-error, has laid the foundation of modern medicine. Folk medicine is an institution that is away from scientific medicine and composed entirely of traditional and magical treatment methods. The folk medicine texts that are used for the treaatment of people as illogical practice and the text that is on the weight of that application on the folk medicine are separated from the medical texts that depend on the scientific medicine understanding that were written of that time. In this study, some applications will be discussed that are within the field of folk medicine and a work named „ Tercemi-i Aynül Hayat‟, which is a work of Bali Efendi ( 980/1572-73 ) who was one of 16th century Ottoman authors/translators. Although many excerpts and experiences were transferred in Tercemi-i Aynül Hayat, it would not be wrong to name this work as a folk medicine book where more traditional and magical practices are found. While some of these applications are used for therapeutic purposes, some were used out of treatment. The therapeutic applications consist of treatment methods that are prepared from animal products, plants and human organs. The applications that were not for treatment purposes consist of subjects related with protector against evil, love and affection enhancer, and dominate in war and bilateral relations. Key Words : Historical Medical Texts, Terceme-i Aynü'l-Hayat, folk medicine, superstitious beliefs, magical practices.

YEME-İÇME KÜLTÜRÜ ETRAFINDA OLUŞAN HALK İNANIŞLARI

HALKBILIMI BAĞLAMINDA TÜRKIYE’DE YEME- IÇME KÜLTÜRÜ, 2021

Kültürü etkileyen ve beslenme kültürünün şekillenmesinde önemli bir rol üstlenen diğer faktör ise inançtır. İlkel zamanlardan itibaren insanlar farklı birtakım inançları ve bu inançlar doğrultusunda zaman içerisinde oluşan inanışları benimsemişlerdir. İnanç ve inanışlar toplumları kurallarla çevreleyen ve hayatın birçok alanında etkin rolü olan düzenleyici bir sistemdir (Şeker, 2020: 314). İnançlar ilahi olarak tasvir edilen dinin hüküm ve öğretilerini ifade ederken inanışlar bu hüküm ve öğretiler dışında kalan toplumdan topluma değişiklik gösteren halk inanışlarını ifade etmektedir (Irmak, 2018: 191). Söz konusu bu inanışlar geçmişten günümüze kadar farklı kaynaklardan beslenerek taşınmış ve kültürü şekillendirici bir etki göstermiştir. Bu sistemler neticesinde toplumların yeme-içme kültürleri oluşmuştur. Kitabın bu bölümünde yeme-içme kültürü etrafında şekillenen halk inanışlarına değinilmiştir. Bu çerçeve doğrultusunda yemek kültürüne, halk inanışlarına ve geçmişten günümüze kadar ki süreçte Türk halk kültüründe önem arz eden ve özel gün olarak nitelendirilen doğum, evlenme ve ölüm gibi günlerde tüketilen yiyecek-içeceklere ve halk inanışlarında yer alan bereketli, uğurlu ve uğursuz olarak nitelendirilen yiyecek ve içeceklere yer verilmiştir.

İTTİHAT VE TERAKKİ FIRKASI'NDAN HALK FIRKASI'NA SİYASAL ÖRGÜTLENME DENEYİMLERİ

TARİH OKULU DERGİSİ, 2014

II. Meşrutiyet, XIX. yüzyıldan itibaren oluşan örgütlü muhalefet hareketinin en son merhalesidir. II. Meşrutiyet, bir yönüyle anayasal değişimin yaşandığı dönem olma anlamı taşırken bir yönüyle de büyük kitlelerin siyasete dahil olduğu ve siyaset yapma alanın genişlediği evre olma özelliği taşır. II. Meşrutiyet kuşağı değişik düşünsel akımlarla meşgul olup devletin geleceği konusunda alınan kararlara tesir etmek istemiştir. Bu yıllarda siyasal örgütler kurma ve onları organize etme konusunda büyük deneyimler kazanan asker-sivil bürokrat ve aydınlar, burada kazandıkları birikimleri Milli Mücadele sürecinde kullandılar. Özellikle de cemiyetleşme adına sürdürülen çalışmalar sonraki evrede Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin oluşumuna zemin hazırladı. Milli Mücadele’nin başından Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen sürede İttihat ve Terakki Fırkası’nın bırakmış olduğu örgütsel yapıdan ve yetişmiş insan faktöründen istifade edildi. II. Meşrutiyet kuşağının edindiği cemiyet kurma, örgütleme ve yönetme alışkanlığı, deneyimsel olarak ilk önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin daha sonrasında ise Halk Fırkası’nın örgütlenme sürecinde etkili oldu. Bu makalede, 1908-1923 tarihleri arasında İttihat ve Terakki Fırkası - Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri - Halk Fırkası çizgisinde oluşan örgütlenme deneyimlerinin nasıl dönüşümler geçirdiği anlaşılmaya çalışılacaktır.

HALK DANSLARINDA DEVRİMCİ BİR MİRAS: DOSTLAR HASAD ÇAĞDAŞ HALK DANSLARI TOPLULUĞU

Bu makalede Türkiye'de halk dansları alanında bilinen ilk devrimci deneyim olan HASAD Çağdaş Halk Dansları Topluluğu, nam-ı diğer Dostlar HASAD'ı, modernizm, sosyal kimlik gibi kültür teorileri bağlamında Marksist bir bakışla irdelemeye ve anlamaya çalışacağım. Diğer bir ifadeyle, HASAD'ın kuruluş felsefesi ve dansa bakışının modernizm ile olan ilişkisini, topluluğun yarattığı ve kendini anlamlandırdığı kimlikleri Marksizmin diyalektik ve sınıfsal bakışı ile yorumlamaya çalışacağım. HASAD Çağdaş Halk Dansları Topluluğu Avrupa’daki toplumsal hareketlerin de etkisiyle Türkiye’nin çalkantılı bir siyasal atmosfer yaşadığı 1970’li yıllarda dönemin devrimci tiyatro topluluğu Dostlar Tiyatrosu bünyesinde tiyatro sanatçısı ve koreograf Mehmet Akan yönetiminde kuruldu. Kuruluş amaçlarından en önemlisi dönemin güncel toplumsal sorunlarına dans alanından yanıtlar üretmekti. Bu bakımdan Dostlar HASAD bir dans tiyatrosu olmasının yanı sıra bir siyasi oluşumdu. Dolayısıyla koreografileri Türkiye’de geleneksel halk danslarında daha önce denenmemiş siyasi içeriklere sahip çağdaş temalardan oluşuyordu. Makalenin temelini henüz başlarında olduğum bir sözlü tarih projesinin ilk verilerinin ışığında oluşturmaya çalıştım. Dolayısıyla bu kapsamda görüştüğüm tiyatrocu ve dansçı toplam 7 kişinin tanıklıklarını alarak bunları yukarıda belirttiğim teoriler bağlamında yeniden anlamaya çalıştım. Bir kitap projesine kavuşturmayı umduğum bu çalışmanın ilk görüşmeleri usta tiyatro sanatçıları Genco Erkal, Arif Erkin, Levent Yılmaz ve HASAD dansçılarından Serdar Türkkan, Şerafettin Güner, Sezai Babakuş, Dostlar Tiyatrosu ve HASAD'ın kostüm tasarımcısı Sula Bozis ile gerçekleştirildi. Bu görüşmelerin yaklaşık 7 saati video kaydı altına alındı ve deşifre edildi. Türkiye’de halk dansları çevreleri tarafından pek bilinmeyen/görmezden gelinen bir geçmişin parçası olan HASAD'ın, alanımıza sunduğu "görünmez" katkının anlaşılması açısından bu çalışmayı önemsiyorum. Anahtar Kelimeler: Halk Dansları, HASAD, Modernizm, Sosyal Kimlik, Kültür Teorileri, Marksizm.