"Roma'nın Cumhuriyet Döneminde Siyaset ve Felsefe İlişkisi" Başlıklı Doktora Tezinin Savunma Metni (original) (raw)

Auspicium et Imperium- Roma Cumhuriyet Döneminde İç Siyaset ve Kehanet- Doktora Tezi

an Appendix on the Religion of the Etruscans, Johns Hopkins University Press, Baltimore, 1996, s.133.; Dürüşken, Ç., Roma Dini, s.1. xi I.2 Kaynakların ve Modern Araştırmaların Durumu Eskiçağ yazarlarından M. Tullius Cicero, Roma tarihi, edebiyatı ve felsefesi alanlarında olduğu gibi, bilicilik söz konusu olduğunda da en önemli kaynaklardan biridir. De natura deorum, De divinatione, De legibus, De haruspicum responsis ve De domo sua yapıtlarında, Roma'da bilicilik ile ilgili ilk elden bilgilere ulaşmak mümkündür. Livius, Dionysos Halikarnassos gibi tarihçilerin yapıtları yanında Plutarkhos'un ünlü Yunanlı ve Romalı şahsiyetlerin biyografilerini içeren "Bioi Paralleloi" adlı yapıtı, Valerius Maximus'un Factorum ac Dictorum Memorabilium Libri yapıtı siyaset ve bilicik ilişkisi konusunda önemli bilgiler içermektedir. Cicero, Livius, Dionysos Halikarnassos ve Plutarkhos gibi yazarların yapıtlarında bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Ancak temel sorun bu döneme ilişkin yazılı belge yetersizliği değil, bu belgeleri yazanların aşağı yukarı tamamının İ.Ö. 1.yüzyıl ve sonrasında, yani söz konusu olaylardan yaklaşık 350-400 yıl sonra, yaşamış kişiler olmasıdır. Ayrıca bu yazarlar yapıtlarında, yaşadıkları döneme ilişkin bir takım olgulardan ve değer yargılarından yola çıkarak geçmişte yaşandığı düşünülen olayları biçimlendirmişlerdir. Bu bakımdan söz konusu yazarların bu dönemle ilgili yazdıkları zaman zaman yanıltıcı olabilir ya da tarihi gerçekleri tam olarak yansıtmayabilir. Ancak bu durum yazılanların yine de önemli ve incelemeye değer olduğu gerçeğini değiştirmez. Zira, Romalılar dinle ilgili bir sorun ortaya çıktığında, atalarının benzer durumlarda yaptıklarından yola çıkarak sorunu çözmeye çalışmışlardır. Dinle ilgili kuralları belirlemek açısından geçmişte yaşadıkları deneyimler onlar için son derece önemlidir. Dolayısıyla sözlü geleneğin egemen olduğu, deneyimlerin söylence biçiminde kuşaktan kuşağa aktarıldığı Roma toplumunda geçmişle ilgili olaylara nasıl bakıldığı, bu olayların nasıl yorumlandığı konusunda bu yazarlar bize en azından bir fikir vermektedirler. xii Roma dini ve siyaseti üzerine günümüze değin yapılmış olan çalışmalar 4 , siyasi mücadelelerin büyük bir hız kazandığı İ.Ö. 1. yüzyılda dinin, özellikle de biliciliğin, siyasal yaşamda ne denli önemli bir rol oynadığını, birbirlerine üstünlük sağlama amacı güden siyasetçiler tarafından çıkar amaçlı kullandığını bize göstermektedir. Cumhuriyetin son yüzyılında biliciliğin ve dinin siyasi çıkar uğruna bu denli sıkça kullanılması, bazı bilim adamlarınca Roma'da devlet dinine olan inancı zayıflatan ve Hrıstiyanlığın bireyler arasında yayılmasına olanak tanıyan unsurlardan biri olarak değerlendirilmiştir 5 . Roma dininin inanç temelinden çok, gelenek ve işe yarama açısından değerlendirilmesi gerektiğini savunan bazı bilim adamları ise bu zayıflama görüşüne karşı çıkmışlardır 6 . Auspicium ve augur'lar kurulu üzerine yazılmış olan kuramsal eserler de tartıştıkları konularla ilgili örnekleri genel olarak İ.Ö. 1. yüzyıl içinden seçmişlerdir 7 .

Roma İmparatorluğundaki Pragmatik Felsefe Anlayışının Toplum ve Siyasete Etkisi (Lisans Ödevi)

2022

Romalılar, hem cumhuriyet hem de imparatorluk döneminde Yunan felsefesinde ciddi oranda etkilenmiştir. Bu etkileşim sayesinde meydana gelen Roma felsefesi sadece felsefe yapma amacı taşımamış aynı zamanda toplumsal bir üst sınıf yaratma gayesinde içinde barındırmıştır. Cato, Cicero, Seneca ve M. Aurelius gibi filozoflar, stoa felsefesini bu doğrultuda etkin şekilde kullanmıştır. Devletin resmi felsefi ideolojisi konumuna gelen bu düşünce içinde barındırdığı hedef ve amaç ile Roma tarihi için çok önem teşkil etmektedir.

Roma Dönemi'nde Karia Kentlerinde Dağıtımlar Yüksek Lisans Tezi

2017

Roma Dönemi’nde Karia kentlerinin toplumsal yapısı içerisinde elitlerin prestij yarışları ve bu yarış içinde verilen hizmet ve armağanlar arasında dağıtımların yeri ve önemi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak çalışmanın amacı; Roma Dönemi Karia kentlerinde özel şahıslar tarafından yapılan dağıtımların niteliğini ve niceliğinin tanımlanması ve belgelenmesidir. Böylece dağıtımı yapan kişi veya kişilerin kent sosyolojisi ve ekonomisi açısından konumunu belirleyebilmek, kentteki elit sınıfın bu armağan alışverişi içerisinde önceliklerini ve imtiyazlarını tanımlayabilmek amaçlanmıştır. Yapılan çalışmayla birlikte, dağıtımların en erken ve en geç örnekleri, dağıtımların en sık yapıldığı tarihler ve kentler, dağıtımların nitelik ve nicelikleri konularına ışık tutmaya çalışılmıştır. Karia kentlerinde yapılmış araştırmalarda ele geçmiş ve yayınlanmış yazıtlar taranarak veri sunan yazıtlar derlenerek bir katalog oluşturulmuştur. Bu çalışma kapsamında 46 yazıtta toplam 123 veri ele alınmıştır. Katalog kapsamını; Aphrodisias, Herakleia Salbake, Iasos, Lagina, Nysa, Panamara, Sebastopolis, Stratonikeia ve Tralleis kentlerinden ele alınan yazıtlar oluşturmaktadır. Bu veriler ışığında belgelenen dağıtımlar; alıcı, verici, dağıtımın niteliği, niceliği, mekanı gibi kriterler altında irdelenmiş ve istatistiki sonuçlara ulaşılmıştır Elde edilen istatistiki veriler de ayrıca tablo ve grafikler aracılığıyla sunulmuştur. Para, yemeklik ve sportif amaçlı zeytinyağı, et, tahıl, şarap, sabah ve öğlen yemekleri ve kamusal ziyafet niteliğindeki dağıtımlar bu çalışma altında ele alınmıştır. Dağıtımın yapılmasına ilişkin motivasyonun ne olduğu sorusu da bu çalışmanın temel omurgasını oluşturmaktadır. Ayrıca, dağıtımın alıcısı olan zümre veya grupların imtiyazları ve dağıtıma yönelik ihtiyaç sahibi olup olmadığı da sorgulanmıştır.

Doğu Roma İmparatorluğu'nun Akdeniz'deki Egemenliği ve Nikaia Konsili Arasındaki İlişki (Yüksek Lisans Tezi)

DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’NUN AKDENİZ BÖLGESİNDEKİ EGEMENLİĞİ VE NİKAİA KONSİLİ ARASINDAKİ İLİŞKİ, 2022

Nikaia Konsili ülkemiz toprakları içinde gerçekleşmiş üç büyük olguyu; Doğu Roma, Hristiyanlık ve Akdeniz Bölgesi’ni etkilemiş büyük bir olay olarak tarihte yerini almaktadır. Bu bağlamda öncelikle bu çalışmada Erken Doğu Roma ve Nikaia Konsili arasındaki ilişkiye kısa bir bakış attıktan sonra bu dönemin imparatoru Constantinus’un İmparator oluşuna kadar olan zaman incelenmeye çalışılmıştır. Constantinus’un Roma’nın iç savaşı sırasındaki zaferini bir görüme bağlaması konusu ele alındıktan sonra Constantinus’un Hristiyanlığının samimi mi yoksa bir siyasi güç için mi kullandığı sorularına farklı bakış açılarıyla cevaplar aramaya çalışılır. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu’ndaki varlığı yayılışı ve etkisi açıklanıp Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığa tepkisi açısından yapılan baskılara ve bunların sonuçları incelenir. Akdeniz Bölgesindeki kiliselerin varlığı ve iki Akdeniz kilisesi olan Aleksandreia ve Antiokheia kiliselerindeki teolojik tartışmalar ve tartışmaların sonucu olan Nikaia Konsilin’de kilisenin ve imparatorluğun birbirlerini etkilediği görülmektedir. Daha sonra İmparator’un Hristiyan Kilise üzerindeki söz konusu yetki mirasının Doğu Roma İmparatorlarını da nasıl etkilediği hususuna kısaca değinilip Kilisenin bu dönemde nasıl güçlendiği konusuna odaklanılır. Bu çalışmada Nikaia Konsili’nin olayları kapsamında İmparator ve Kilise ilişkisi incelenmeye ve bu iki olgunun birbirlerini nasıl etkilediğine ilişkin veriler tartışılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda Erken Doğu Roma döneminin önemli olaylarından biri olan Nikaia Konsili’nin İmparator’a kilise üzerinde yetki verip vermediği ve ayrıca bu yetkinin tüm Akdeniz Bölgesini nasıl etkilediği soruları bu çalışmanın ana konusunu oluşturmuştur.

Mehmet Fuat Köprülü: Resmi Tarih Tezine Bilimsel Tepki ve Muhafazakâr Katkı

Milletleşme sürecinde milletin çekirdeğini oluşturacak kavme veya kavimlere yazının olmadığı dönemlere kadar uzanan şanlı ve köklü bir geçmiş yaratılması ihtiyacı tarih yazımına ilham veren en önemli saiklerden biridir. Özellikle 19. Yüzyılın ikinci yarısında milletlerin "hayali cemaatler" olarak yaratılması sürecinde tarih yazımı, disiplinleri ve araştırma yöntemleri olan bir bilim dalı haline geldi. Ulus-devletlerin ortaya çıkması da ulusun tarihinin tarihçilerce yeniden yazılmasını gerektirdi. Hobsbawn'ın deyişiyle "ulusun tarihin derinliklerindeki varlığının ispatlamasını öngören "milli tarihler" milliyetçi tarihçilerce … icat edildi."

TÜRKİYE’DE ROMANLARA YÖNELTİLEN NEFRET SÖYLEMİNİN ROMANLAR TARAFINDAN ALGILANMA BİÇİMİ: ROMAN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE NİTEL BİR ÇALIŞMA

Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019

Öz Türkiye'de Romanlar, etnik kökenleri ve kültürel kimliklerinden dolayı nefret söylemine en çok maruz kalan azınlık gruplardan birini oluşturmaktadır. Bu araştırmanın amacı Türkiye'de Romanlara yönelik nefret söyleminin Romanlar tarafından algılanma biçimini ortaya koymak, bu söylemin hangi unsurlar üzerinden üretildiğini belirlemektir. Araştırma yöntemi olarak Roman üniversite öğrencileriyle odak grup çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen veriler; Romanlara yönelik nefret söyleminin üretildiği unsurlar olarak saptanan altı ayrı başlık altında kategorize edilip değerlendirilmiştir. Yapılan bu değerlendirmenin sonucu; Türkiye'de Romanların nefret söylemine maruz kaldıkları, bunun farklı unsurlar üzerinden üretildiği ve kapsamının oldukça geniş olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca gerek sosyal yaşam olsun gerek eğitim ve çalışma hayatı olsun toplumun her alanında damgalanma, ayrımcılık ve sosyal dışlanma yaşadıkları, medyanın da Romanlara ilişkin içeriklerinde toplumdaki nefret söylemini pekiştirici bir rol oynadığı belirlenmiştir. Abstract Romanies in Turkey constitute one of the minority groups most exposed to hate speech because of their ethnic origins and cultural identities. The purpose of this research is to reveal how the hate speech that against Romanies is perceived by Romanies in Turkey and to determine what elements of this hate speech are produced. As a research method a focus group study was conducted with Romany university students. The data obtained from this study were categorized and evaluated under the six different headings identified 1 Manisa Celal Bayar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü, Doç.Dr., nuray.

Uslu, Ateş (2016) Cumhuriyet Döneminde Türkiye'de Siyasal Hayat ve Siyasal Düşünceler (Tezsiz Yüksek Lisans) - Ders İçeriği

Gülhane Yerleşkesi -IV %20 Sunum-ödev; %20 Vize; %10 Derse Devam; %50 Final Dersin İçeriği Cumhuriyet Döneminde Türkiye'de Siyasal Hayat dersinde öncelikle Osmanlı siyasal hayat ve düşüncesinden Cumhuriyet dönemine devredilen miras incelenmekte, daha sonra Cumhuriyet döneminin çeşitli uğraklarında siyasal olgu ve olayların gelişimi tahlil edilmektedir. Türkiye'de siyasal hayatın ve düşüncelerin gelişimi tarihsel-kronolojik bir perspektif benimsenerek incelenmekte; üretim ilişkileri, siyasal olaylar ve siyasal ideolojilerin oluşturduğu karmaşık bütünlüğün siyasal sistem ve kurumlarla nasıl bir ilişki içinde olduğuna değinilmektedir.

ROMA'NIN ORTA İTALYA HÂKİMİYET MÜCADELESİNDE İZLEDİĞİ SİYASİ POLİTİKA VE SAMNİT SAVAŞLARI (MÖ 343 -290) Tuba ÖKSÜZ

MÖ 343 yılında başlayan ve İtalya'nın kaderini belirleyen Roma-Samnit savaşları, MÖ 290 yılına kadar devam etmiştir. Bu süre boyunca Latium bölgesinde Roma'ya karşı ittifak kuran Samnit, Etrüsk, Veii, Campania ve Latin birlikleri ile savaşmak zorunda kalınmıştır. Özellikle birinci Samnit savaşından (MÖ 343-341) sonra Latinler ile yapılan savaşta (MÖ 340-338) uyguladığı stratejiyle her şehirle birebir savaşan Roma devleti, hâkimiyeti altına aldığı Latin şehirlerine tam hukuklu ya da yarı hukuklu vatandaşlık hakkı vererek kendisine bağlamış ayrıca kendi içlerinde evlenme ve ticaret yapma gibi durumları engelleyerek bölgedeki halkların tekrar birleşmesini engellemiştir. v İkinci Samnit savaşında (MÖ 326-304) ağır yenilgiye uğrayan Roma devleti, Samnium bölgesinin dağlık alan olması ve askerlerinin ağır teçhizatla donatılmasından dolayı hareket alanları kısıtlandığını için askeri alanda reformlar yapmış ve ordusunu Samnitler'in dağlık bölgelerinde savaşmaya uygun bir hale getirmiştir. Yaptığı bu reformlar sayesinde Samnitler'e destek veren Etrüskler, Umbrlar ve Hernicler'e karşı üç cephede savaşan Roma devleti, bu savaştan başarıyla ayrılmıştır. Roma'nın emin adımlarla ilerlediği Orta İtalya'nın fethi sürecinde bölge halkı bir kez daha Roma'ya karşı ayaklanarak koalisyon kurmuş ve Üçüncü Samnit savaşı (MÖ 298-290) başlamıştır. İkinci Samnit savaşında uyguladığı stratejiyi bu savaşta da uygulayan Roma devleti, Etrüsk şehirlerine saldırarak koalisyonun güçlü müttefiklerini kendi bölgelerine çekmiştir. Uyguladığı stratejiyle tekrar zafer kazanan Roma, Latium bölgesinde kazandığı zaferleri kalıcı kılmak için hâkimiyeti altına aldığı topraklarda koloniler kurarak bölge halklarını millileştirmiştir. Samnit cephesinde sağlanan barış ortamından sonra yönünü güneye çeviren Roma, burada Molos kralı Pyrrhos ile yaptığı savaşta da zafer elde ederek Orta İtalya fethini tamamlamış ve Akdeniz dünyasının en önemli devleti haline gelmiştir.