EKOLOJİK KRİZE BİR ÇÖZÜM YOLU OLARAK SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE KOOPERATİF ÖRGÜTLENME (original) (raw)

SÜRDÜRÜLEBİLİR ve EKOLOJİK TİYATRO HAREKETİ

Duvar Kitabevi 978-625-8109-40-5, 2022

Sahneye Dönüşüm, ortak paylaşıma açık bir dönüşüm ağı ile tiyatro ekipleri ve kurumları arasında dekor, kostüm ve aksesuar etmenlerini farklı zamanlarda farklı işlevlerle değerlendirilebilir hale getirecek bir proje olarak tasarlanmıştır. Birbirini destekleyen dört temel adımdan (Üretim – Eklem – Tedavül – Miras) oluşan projenin hedefi, tiyatro yapımlarında geri dönüşümlü malzeme kullanımının yaygınlaştırılması, sahne tasarımı eğitimi veren üniversitelerdeki öğrencilere sürdürülebilirlik fikirlerinin aktarılması, dijital dolaşıma açık bir ağ sistemi ile tiyatro ekipleri arasında yeni iletişim ve paylaşım kanalları oluşturulmasıdır. Ayrıca tiyatro ve sinema projelerinde mevcut kullanılabilecek gündelik eşyaların atığa dönüşmesinin de önüne geçilerek, yeniden kullanıma uygun olarak bağışlanarak değerlendirilmesini sağlamaktır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM KAPSAMINDA SERTİFİKASYON VE EKOETİKETLER

Ekonomik, kültürel ve sosyal kalkınma araçlarından biri olan turizm sektörünün karşılaştığı en önemli sorunlar çevresel sorunlardır. Bu sorunların önlenebilmesi ve var olan kaynak değerlerinin etkin kullanılabilmesi için sürdürülebilir turizm kavramı gelişmiştir. 20. yüzyılın sonlarına doğru turizmde daha çok kullanılmaya başlanan kavram gün geçtikçe turistlerin, yerel halkın ve otoritelerin öncelik verdiği bir öge haline gelmiştir. Son yıllarda artan çevre duyarlı ve doğaya dost turizm aktivite talepleri turizm alanlarında bazı önlemlerin alınmasını beraberinde getirmiştir. Bu anlamda turizm aktivitelerinin daha iyi uygulanması, dikkat çekmesi ve gerekli farkındalığı yaratması için harekete geçilmiştir. Bu amaçla, hem ulusal hem de uluslararası çeşitli ölçütler içeren, gönüllülük esasına dayanan birçok sertifikasyon uygulaması ve eko-etiket bulunmaktadır. Bu sertifikasyonlar ve eko-etiketler, koruma yasa ve yönetmeliklerini destekleyen etkili araçlar haline gelmişlerdir. Çalışmada; Blue Flag, GreenKey, Yeşil Yıldız gibi yaygın olarak kullanılan ulusal ve uluslararası sertifikasyonlar ile ekoetiketlerin amaçları, uygulama alanları, getirdiği etkiler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

ETİK VE SOSYOLOJİK AÇIDAN EKOLOJİK MODERNİTENİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SÖYLEMİ

UFUK ÜNİVERSİTESİ BİRİNCİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ 21. Yüzyılda Ekonomi, Siyaset ve Çevre Boyutlarıyla Dünya TAM METİN KİTABI, 2021

Ekolojik etik yaklaşımı içerisinde ekolojik modernite, insanın, çevre teknolojileri ve ekolojik politika düzleminde doğanın karşısında değil onun içerisinde bulunması idealine dayanmaktadır. Bir uygulamalı etik örneği olarak kendi üzerine düşünen modernitenin ekolojik ilerleme düşüncesi kendisini “sürdürülebilirlik” olarak daha iyimser bir algıda tanımlar. Küresel siyaset ile örselenmiş ussallık sonrası, eko-eleştiri insanlığın geleceği açısından çevre etiği ve sosyolojisi bağlamlarında tüketim-üretim dengesizliğini sürekli gündeminde tutmaktadır. Doğa kavramından “çevre” tanımına geçiş bu eleştirinin felsefi özünü oluşturur. Özellikle post-neoliberal gündelik yaşam döngüsü her bir şeyi tüketim nesnesi kılmak konusundaki izleğini “sürdürülebilirlik” teması ile yenilemektedir. Böylelikle ekolojik olanın da kendisine organik pazarlarda, turizm paketlerinde, eğitim modellerinde, kentsel sosyal hareketlilikte yer bulması söz konusudur. Bu çalışmada 21.yüzyılda dünyanın ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarında geldiği nokta çevresel krizlerin etik ve sosyolojik dayanakları açısından söylem analizi yaklaşımıyla ele alınacaktır. Bu çerçevede araştırma sorunsalı olarak ileriye sürülecek sorular şunlar olabilir: Ekolojik modernitenin ve sanayileşmenin çözümleri kendi içerisinde arayarak sürdürülebilir bir dünya yaratması olanaklı kılınabilir mi? Sürdürülebilirlik söylemi etik bir söylem midir; yoksa, sosyolojik bir tahayyül veya gelecek mühendisliği modeli midir? Anahtar Sözcükler: (1) Ekoeleştiri (2) Çevre Etiği (3) Çevre Sosyolojisi (4) Sürdürülebilirlik (5) Risk toplumu.

EKONOMİK BÜYÜMENİN ELEŞTİRİSİ VE ALTERNATİFİ KAVRAMLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

İnsan topluluklarının toplayıcılıktan tarım toplumuna geçtiği, yani devletleri kurup devletleri ile birbirleri rekabet ettikleri zamandan bu yana, ekonomik büyüme devletin devamı ve toplumun yaşamının sürdürebilirliği için büyük bir önem teşkil etmiştir. Günümüz iktisadının ve siyasetçilerinin en büyük dertlerinden biri olan ekonomik büyüme olgusu basitçe, üretilen mal ve hizmet kapasitesinde meydana gelen artıştır. Yani bir ülkenin ekonomik büyümesi, ülke fert başına Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) sürekli olarak artması anlamına gelir. GSYH formülünü açarsak; C + I+ G+ Nx, yani C= tüketim, I= yatırım, G= hükümet harcamaları, Nx = Net ihracat (toplam ihracat -toplam ithalat)'da ki artışı simgeler. Daha doğrusu bu artışın ülkedeki fert başına düşen ortalama değerini simgeler. Günümüzde gelişmiş kapitalist ülkelerde büyüme oranları daha sabit ve düşük yüzeyde gerçekleşirken, kapitalist gelişim evresinde olan ülkelerde çok daha yüksek ve bir o kadar da oynaktır. Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler de ihracat büyümenin motoru olurken, mesela Türkiye'de başlı başına tüketim ve harcamalar ekonomik büyümenin dinamiğini oluşturmaktadır.

KÖRKÜN (KARAİSALI İLÇESİ) KANYONUNUN EKOTURİZM AMAÇLIKULLANIM VE KORUNMASI İÇİN TURİZM PLANLAMASI

Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler, 2023

Akdeniz Bölgesi’nde Adana ili Karaisalı ilçesinin Körkün havzasındaki Körkün Çayı, Aladağ’ın batı eteklerinden doğup yukarı çığırda Üçkapılı ve Ecemiş Çayı yukarı mevkide Mahmatlı’da birleşmektedir. Pozantı Kamışlı Mevkii’ne kadar birçok yan kolları da alarak bu noktadan itibaren Körkün Çayı adıyla Aladağ İlçe sınırları içinde akmaktadır. Karaisalı ilçe sınırlarında büyük bir kanyon oluşturmakta ve vadiler içinde aktıktan sonra Seyhan Baraj Gölüne katılmaktadır. Körkün Kanyonu Adana’ya 60 km uzaklıkta olup Karaisalı ilçesinden sonra köy yolu olarak devam etmektedir. Karaisalı ilçesinin Körkün havzasındaki Körkün Çayı, Aladağ’ın batı eteklerinden doğup yukarı çığırda Üçkapılı ve Ecemiş Çayı yukarı mevkide Mahmatlı’da birleşmektedir. Pozantı Kamışlı Mevkii’ne kadar birçok yan kolları da alarak bu noktadan itibaren Körkün Çayı adıyla Aladağ İlçe sınırları içinde akmaktadır. Karaisalı ilçe sınırlarında büyük bir kanyon oluşturmakta ve vadiler içinde aktıktan sonra Seyhan Baraj Gölüne katılmaktadır. Körkün Kanyonu Adana’ya 60 km uzaklıkta olup Karaisalı ilçesinden sonra köy yolu olarak devam etmektedir. Ekoturizm potansiyeli yüksek Karaisalı Körkün Havzası’ndaki kanyon, karstik oluşumlar (sarkık ve dikikler), karstik kaynaklara bağlı şelaleler, endemik bitkiler yönünden zengin olan doğal oluşumlardır. Körkün Kanyonuna ilçe dışından tur şirketleri sulu parkurla düzenlemekte ve gelir elde etmektedir. Bunlar yaz aylarında rastgele düzensiz kanyonun kaldıracağı insan sayısından fazla insanlarla birlikte bu kanyona girmekte ve doğal alanlarda tahribata yol açmaktadır. Bu parkurlardan ilçe resmî kurumlarının haberi olmadığı gibi çevreye verdikleri zararlardan da habersiz olduklarını ifade etmişlerdir. Üstelik çevre kırsal halkta sosyo-ekonomik katkı elde edememekte ve çevre tahribatı da fazla olmaktadır.

KAPİTALİZMİN EKOLOJİK KRİZLERİ ÜZERİNE BİR OKUMA: TURİZM FAALİYETLERİ ÖRNEĞİ

KAPİTALİZMİN EKOLOJİK KRİZLERİ ÜZERİNE BİR OKUMA: TURİZM FAALİYETLERİ ÖRNEĞİ, 2018

İnsan-doğa ilişkiselliği yaşamla başlar ve dolayısıyla uzun bir tarihe sahiptir. İnsanlık tarihi boyunca güç, bilinç ve çeşitli üretim formları üzerinden gelişen bu etkileşim, başlangıçta çevre merkezli (ecocentrik) bir yaşamsal ilişkisellik şeklinde süregelirken, özellikle coğrafi keşifler ve sanayi devrimiyle birlikte insan merkezli (antropocentrik) pratiklerin gelişmesiyle birlikte bu etkileşimde başat aktör insan olmuştur. Özellikle teknik devrimlerle birlikte, giderek güçlenen, çevreye yönelik uygulamalarda yeterli derecede duyarlı ve hassas davranmayan insan, daha fazla güç ve sermaye sahibi olmak adına sonu gelmeyen bir rekabete girmiştir. Bu rekabette, “güç ve yapının ürettiği tekelleşme, ciddi bir territoryal hegemonya üretmiş” ve sermaye kazanımı, aynı zamanda ekolojik krizlerin ve dolayısıyla tükenişin de nedeni olmuştur. Mevcut siyasal sistemlerin uygulandığı Türkiye dâhil pek çok ülkede güç, artı değer kazanımı ve sermaye artırımına yönelik çabalar, Bookchin’in ifadesiyle; “büyü ya da öl” veya “yok et ya da yok edilmeye hazır ol” tanımlamasını özetler niteliktedir. Özelikle kır yaşamına içkin duru ve seyri güzel alanların/yerlerin, gücün sermayenin ve dolayısıyla kapitalizmin birer aygıtı olarak metalaştırılması ve artı değere dönüştürülmesi, günümüzde birçok ülkede karşılaşılan yaygın pratiklerdendir. Bu tür uygulamalar, aslında, doğanın-çevrenin ve dolayısıyla yer küredeki sayısız biyomun yaşam alanlarının tehdit edilmesi ve dolayısıyla yaşamsal krizlerin davetiyesi anlamına gelmektedir. Bu çalışmada da amaç, kapitalizmin bu tür uygulama alanlarından biri olan turizm faaliyetlerine içkin metalaştırma ve sermaye artırımına yönelik pratikleri analiz etmek ve örnek verilerle konunun önemine dikkat çekmektir. Az gelişmiş birçok dünya ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de iktidarların ve özellikle sermaye gruplarının tek boyutlu ve insan merkezli yaklaşımlarla çevreyi; bitmeyecek-tükenmeyecek bir kaynak veya meta olarak duyumsaması, günümüz toplumları için en önemli bilişsel yoksunluklardandır. Bu bağlamda, Ekolojik Devrim yaklaşımı üzerinden, Türkiye’de sürdürülen çeşitli turizm faaliyetlerinin ve doğa pratiklerinin, sermaye grupları tarafından nasıl çevresel krizlere evirildiği analiz edilmiş ve çözüm odaklı önerilerde bulunulmuştur.

“KENT YOKSULLUĞUNA BİR ÇÖZÜM : TARİHSEL ÇEVRELERİN SÜRDÜRÜLEBİLİR KORUNMASI”

Bu bildirinin konusu; “Yoksulluk” olarak tanımlanan ve kentlerde yaşam kalitesi ile mekan kalitesini belirleyen olgular ile, “Geleneksel/tarihsel ve gecekondu konut alanlarının”, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda “Korunması”, “Sağlıklaştırılması” ve “Geliştirilmesi” ’ne yönelik öneriler geliştirilmesidir . Türkiye Barolar Birliği ve Mardin Bölge Barosu İNSANLIĞIN ORTAK MAL VARLIKLARINA SAYGI HAKKI VE KÜLTÜREL MİRASI YAŞATARAK KORUMAK PANEL'inde Sunulmuş ve kitap halinde yayınlanmıştır.