Halk Hikâyelerinde İşlevlerin Kişiler Arasındaki Dağılımı Üzerine Bir İnceleme: Kerem ile Aslı - Ferhat ile Şirin Karşılaştırması [Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi] (original) (raw)

Kerem ile Aslı Hikayesinin Kahramanın Sonsuz Yolculuğu Bağlamında İncelenmesi

Kerem ile Aslı Hikayesinin Kahramanın Sonsuz Yolculuğu Bağlamında İncelenmesi, 2017

Türk anlatı geleneği içinde daha çok anonim halk edebiyatı içine dahil edebileceğimiz halk hikâyeleri, oluştuğu toplumun kültür kodlarını da içinde taşır. Bu eserler dilden dile aktarılırken değişir ve gelişir. Bu sayede temel eser üzerinden eş metinler meydana gelir. Bu çalışmada Kerem ile Aslı hikâyesinin İran/Save-Buinzehra varyantı temel metin alınarak Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’na göre incelenecektir.Türk anlatılarında genel olarak olağanüstü doğum ile dünyaya gelen kahraman bir maceraya çıkmaktadır. Joseph Campbell, bu macera sürecini kahramanın içinde bulunduğu ruhsal gelişime göre “ayrılma- erginlenme- dönüş” evreleri olarak ele almıştır. Bu evreleri tamamlayan kahraman belli bir olgunluğa ulaşarak macerasını tamamlamış olur. Bu çalışmanın amacı Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı eserinden hareketle Kerem ile Aslı Hikâyesindeki Kerem’in karşılaştığı olayları simgeler ışığında ortaya çıkararak yorumlamaktır. Bu yorumlama esnasında toplumların kültür kodları olan arketiplere de değinilerek metnin daha anlaşılır hale getirilmesi de amaçlanmıştır.

Kerem İle Asli Hi̇kayesi̇nde Olağanüstülük Moti̇fleri̇

2010

The story of Kerem and Aslı is one of the most well-known and most loved among the stories in Turkish Folk Literature. This story has a special importance because of it carries the features of folk literature. From Taskent to Rumeli Kerem and Aslı was read and loved is a story, gave so many products in Anatolia and Azerbaijan. One of the features of the folk literature is also to include the elements of extraordinariness. In this article the motifs of extraordinariness in the story of "Kerem and Aslı" are studied. At the end of the study it is seen that there are so many motifs of extrordinariness which should not be underestimated.

Garp Cephesinde Yeni Bir şey Yok ve Bir Piyade Subayının Anıları Adlı Eserlerde Kültürün Kişiliğe Etkisi Bağlamında Başkarakterlerin Analizi

Birinci Dünya Savaşı büyük yıkımlara neden olmuş, insanları hem cephede hem de cephe gerisinde etkileyerek maddi ve manevi büyük kayıpları beraberinde getirmiştir. Birinci Dünya Savaşında savaşan askerler farklı sosyal sınıflardan, coğrafi bölgelerden dolayısıyla da farklı sosyo-kültürel ortamlardan bu korkunç deneyimin içine dâhil olmuşlardır. Toplumun her kesiminden olduğu gibi edebiyatçılar da savaşın kendilerinde meydana getirdiği çöküntüyü kendi uluslarının edebiyatlarına yansıtmışlardır. Bu çalışmada Alman yazar Erich Maria Remarque'nin (1898-1970) "Garp Cephesinde Yeni bir Şey Yok" adlı romanı ve İngiliz şair ve yazar Siegfried Sassoon'un (1886-1967) "Bir Piyade Subayının Anıları" adlı kurgusal biyografisi araştırma nesneleri olarak ele alınmışlardır. Eserlerdeki başkarakterlerin kişisel özellikleri, yaşları ve eğitim durumları üzerinden değerlendirilerek savaşı yaşayış biçimleri ve savaşa bakış açıları incelenmiştir. Başkarakterlerin ait oldukları farklı sosyo-kültürlerin kişiliklerine yansımasının sonucu olarak bireysel tutumları, duygu

Kerem İle Asli Hi̇kâyesi̇ni̇n Anlati Yapisinda Arketi̇p Ve Ti̇pler

Journal of Social Sciences, 2021

Tip, benzerlerinin özelliklerini üstünde toplayan örnek kişidir. Tipler; ortak davranış, zihniyet ve değerlerin evrensel temsilcisidir. Halkın anlatmalarındaki kişi kadrosunu tipler oluştururlar. Arketip; ilk örnek, ilk tip gibi anlamlara gelir. Arketipler bir araya gelerek yeni kavramlar oluşturup bilince çeşitli semboller şeklinde gelir. Kolektif bilinçdışı, insanın soyaçekim yoluyla atalarından gelen ve farkında olmadan taşıya getirdiği kültürel olgularda ortaya çıkmaktadır. Kültürel olgulardan biri de halk hikâyeleridir. Hikâyeci âşık denilen anlatıcılar tarafından aktarılan hikâyeler bir süre sonra yazıya geçirilmiş bireysel ürünler gibi görünseler de temelde halkın bir ürünüdür. Konu bakımından aşk ve kahramanlık hikâyeleri olarak ikiye ayrılır. Aşk hikâyelerinden biri de Kerem ile Aslı Hikâyesidir. Çalışmanın amacı Kerem ile Aslı Hikâyesindeki kolektif bilinçdışından yansıyan arketiplere göre şekillenen tipleri belirlemektir. Bu belirlemede tipler; cinsiyet, olumlu olumsuz vasfı ve işlevleri yönünden belirlenmiştir. Yöntem olarak halkbilimin metin merkezli yapısalcı ve psikoanalitik kuramının C. G. Jung Okulunun kabullerinden yola çıkılmıştır. Sonuç olarak incelen hikâyede kolektif bilinçdışında yer alan anne, baba, ihtiyar adam, gölge ve persona arketiplerine bağlı âşık tipi, sevgili tipi, ebeveyn tipi, zalim ebeveyn tipi, yönlendirici tip ve yardımcı tipinin bulunduğu tespit edilmiştir.

Bertolt Brecht'in "Cesaret Ana ve Çocukları" ile Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" Adlı Eserlerinde Toplumun Ahlaki Açıdan Yozlaşması: Karşılaştırmalı Bir Çalışma

Toplumsal yaşam anlayışı ve değer yargıları çağın gerektirdiği şekilde yeni bir düzenle karşılaştığında, toplum farklı bir anlayış benimsemekte, ahlaklılık ikinci plana atılmaktadır. Bu durum ister savaşlar, isterse insanın kötü yanlarının su yüzüne çıkması sebebiyle ortaya çıksın, erdemliliklerini sürdüren birey baskılanmaktan, toplumun yozlaşmış değerlerine başkaldırıda bulunduğunda zamanla kendini sorgulamaktan kaçamamaktadır. Savaşın bireysel ahlaklılığın sürdürülmesini güçleştirmesi ve toplumda sebep olduğu ahlaki yıkım her iki eserden örneklerle sosyolojik, karşılaştırmalı ve metne bağlı yöntemler başta olmak üzere çoğulcu bir yaklaşım ile incelenmiştir. Ahlak çöküntüsüyle yüzleşen toplumların bireysel erdemlilikleri sınırlandırdığı, sınırlamanın ise değerlerin devamlılıklarına ket vurduğu ve toplumsal kimliklerden bağımsız olarak savaşların ahlaka aykırı, ortaklaşa bir düzen yarattığı görülmektedir. Ortaya çıkan ahlaki yozlaşma, savaş sonlandığında dahi önüne geçilemeyecek kadar derinleşmekte, süregelen değerler yerini özünü yitirmiş ahlak yargılarına bırakmaktadır. When social living approach and value judgments are confronted with a new order in the way required for the age, community adopts a different approach and morality remains in the background. Regardless of whether this situation arises due to wars or as a result of situation where malicious aspects of humans come out to appear, the individual who preserves his virtues, can not keep away from being repressed and from questionning himself when he rebels against the degenerated values of community. The fact that war makes it difficult for individual morality to be sustained and the moral degeneration it causes in the society, have been examined with a pluralist approach mainly by using sociological, comparative and text dependent methods with respect to examples from both of the works. It is observed that communities confronted with moral degeneration, limit individual virtues and that these limitations impede sustainability of values and that wars create a common order that is against moral aspects, as being independent from communal identities. The moral destruction coming out deepens in a way that can not be avoided even at the end of war times, while the sustained values are replaced by moral judgments deprived from their essence.

Günümüzde Halk Hikâyeleri ile Türkülü Aşk Hikâyelerinin İcra ve Dokusundaki Değişmeler

Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi

En eski devirlerden günümüze Türk edebiyatının sözlü kültür ürünlerinin anlatıcıları/aktarıcıları kam, baksı, ozan ve âşıklar olmuştur. Dinamik bir yapıya sahip olan sözlü edebiyat ürünleri kendine has özellikleri ve kaidelerini bozmadan çağın şartlarına, toplumun ve bireylerin hassasiyetlerine uygun olarak şekillenmiş; zamanla yerini bir başka edebî mahsule bırakmıştır. Türk destancılık geleneğinin yerini alan halk hikâyeleri ve türkülü aşk hikâyeleri de kendi oluşum sürecinden itibaren farklı kültür ortamlarında kendine yer edinmiştir. Zamanla sözlü kültür ortamının yerini yazılı ve elektronik kültür ortamı almasıyla beraber icracı/âşık ile dinleyici kitlesinde de birtakım değişimler yaşanmıştır. Halk hikâyelerinin ve türkülü aşk hikâyelerinin yapısında icracı/âşıkların, özellikle icra ortamından doğan koşullar ve değişimlerden ötürü birtakım farklılaşmalara ve yönelimlere gittiği saptanmıştır. Bu durum hem sözlü kültür ortamından yazılı kültür ortamına, sonrasında gelişen teknolo...

Ken’ân er-Rifâî’nin Mesnevî Şerhi’nde Padişah ve Câriye Hikâyesi Üzerinden Topluma Faydalı İnsan Profiline Bakış

2024

Yakın Doğu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak bu edebi buluşmaya ve 8. Uluslararası Rumî Kongresine ev sahipliği yapmaktan büyük onur duyduğumu ifade etmeliyim. Eminim kongre süresinde farklı ülkelerden burada bir araya gelen araştırmacı ve düşünürlerin faydalı ve yeni içeriklerle dolu olan Mevlâna hakkındaki bilgilerimiz daha da güçlenecek ve faydalanmış olacağız. Bu kongreye saygı duyulmalı. Çünkü Mevlâna'nın edebi, tasavvufî, sosyal ve eğitici kişiliği alanında insanlığın bilgi birikimine bir altın yaprak daha eklenecektir. Ama Mevlâna'nın tarihi alandaki varlığı da çok önemli sayılıyor. Bir tarih profesörü olarak Mevlâna'nın tasavvuf edebiyatı ve mistisizm alanındaki varlığının yalnızca edebitasavvufi alan değil, onun tarihi yönden entelektüel-bilişsel arka planını açıklamasının zaruri olduğu kanaatindeyim. Mevlâna, kültürel bir miras olarak Doğu edebiyatı ve İslam medeniyeti tarihinde edebi kişiliğinin yanı sıra Türk-Fars edebiyatı ve özellikle İslam kültürü de her şeyden çok dikkate önem arz etmektedir. Hz. Mevlâna'nın taraftarları ve karşıtları, Doğu'da ve Batı'da onun hakkında çelişkili şeyler yazmışlardır. Ancak bilimsel esaslara dayalı olarak Mevlâna'nın entelektüel birikimini ve öğretilerini anlamanın en iyi yolu, birincil araştırma kaynaklarına başvurmaktır. Bu kaynaklar üç gruba ayrılır: 1-Sultan Ulema Bahauddin Veled'in öğretileri de dahil olmak üzere Mevlâna'nın hocalarının eserleri; ayrıca, Mevlâna'nın babası ve ilk öğretmeni Seyyed Burhaneddin Muhakik-i Tirmizi'nin denemeleri; Mevlâna'nın ikinci üstadı olan Şems Tebrizi'nin eğitimi ve yazıları. 2-Mevlâna'nın manzum eserleri Mesnevi-i Menavi ve Külliyat Şems Tebrizi (Divan-ı Şems), mensur eserleri ise Mektubat, Mecalis-i Sab'a ve Fihi Ma Fih'i içermektedir. 3-Doğrudan ve ona yakın olan kişilerin eserleri: Sultan Veled'in eserleri; Eflakî'nin Menakıb ul-Arifin risalesi. Mevlâna ve onun ebedi eseri olan Mesnevî-i Manevi hakkında Molla Cami şöyle diyor: "Mesnevi Farsça Kur'an'dır." Mesnevî-i Manevi'nin ilk müfessiri olan Kemaleddin Harezmî de şu ifadeyle Mevlâna hakkında açıklama getirerek tarihi şahsiyet bakımından Mevlâna'yı, Peygamber ve Hazreti Ali'nin ilminin bir örneği olarak niteliyor. "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır!" diyen Hz. Muhammed (s.a.v) nakli kavline göre Mevlâna İslam kültürünü anlaşılır dille anlatmıştır. Mevlâna edindiği tüm dini bilgileri onun mistik-şiirsel taşkınlıklarını Mesnevî'de görüyoruz ve tam İlahi Aşk'ın kavramın öğrenmiş oluyoruz. Mevlâna tarihi süreçte tek şahsiyet olarak bilimi "Aynı yâkin" ile hasıl etmiş ve diğerleri gibi "nakl-i Kavil" ile elde etmemiştir. Eski çağlardan günümüze kadar İslam kültür tarihinde binlerce hukukçu, ilahiyatçı, müfessir ve filozof ortaya çıkmıştır. Yine de hiçbiri Mevlâna olmayı başaramamış ve Doğu ve Batı edebiyatı tarihinde kendilerine özel bir yer açamamıştır. Mevlâna'nın bilgi bolluğundaki kalıcılığının sırrı, içinden kaynayan, ilahi aşk için dilenen, yanan, ağlayan, sazlıkların, firak ve vuslatın önemini ney hikâyesini ilahi türünde anlatan, hasretin tarifini aşkla haykıran bir lezzetin varlığındandır.

Âşık Garip Halk Hikayesi’nin Varyantlarının Karşılaştırılması

Korkut Ata Türkiyat araştırmaları dergisi :, 2024

Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Ȃşık Garip ve Şahsenem halk hikayesinin Türk dünyası sınırlarını aştığını, Kafkasya'da yaşayan Gürcü, Ermeni ve Kabardin halkları arasında da yaygın olduğunu görmekteyiz. Bu hikâye "Âşık Garip" (Azerbaycan), "Şasenem Garip" (Türmenistan) "Hikâye-i Âşık Karîb", "Ȃşık Garip ve Şahsenem" (Türkiye), "Şahsenem ve Garip" (Kazan Tatar) gibi adlarla bilinmektedir. "Âşık Garip" hikayesinin hangi tarihte ve nasıl teşekkül ettiği ile ilgili farklı görüşler vardır. Bu görüşler arasında bu hikâyenin bir âşığın hayat hikâyesi olması, diğer bir görüş bir şairin şiirleri üzerine kurgulanmış olması veya eskiden var olan konudan faydalanarak hikayeleştirilmesidir. Hikâyenin teşekkül ettiği yer hakkında iki görüş mevcuttur. Bunlardan birisi hikâyenin menşeinin Azerbaycan olması, diğer görüş destanın menşeinin Türkmenistan olmasıdır. Bu versiyonlar üzerinde yapılan araştırmalardan da anlaşıldığı üzere en çok işlenen versiyonu Türkmen nüshasıdır. Bunun temel sebebi Türkmen versiyonunun eskiye dayanması fikrinin yaygın olmasıdır. Bu nedenle diğer versiyonların sözünü ettiğimiz Türkmen nüshasından türediği iddiası genel kabul görmüştür. Ancak bu iddia ve kabul tetkike muhtaçtır. Çünkü elimizde bundan daha eski tarihlere giden Azerbaycan nüshası mevcuttur. Bu makale Azerbaycan nüshasını diğer nüshalarla karşılaştırmak suretiyle yaygın kanaatin aksine bir iddiayı ortaya koymaktadır. Makalenin temel iddiası Azerbaycan nüshasının diğer nüshalara kaynaklık teşkil ettiği yönündedir.