Bir Güç Temsili Olarak Tanzimat Dönemi Çeşmeleri (original) (raw)
Related papers
Öz: 1839-1879 yıllarını kapsayan Tanzimat Dönemi, Osmanlı Devleti'nin dönüm noktalarından biridir. Bu dönemde sadece yönetim kuralları değişmemiş bazı toplumsal değişimler de gerçekleşmiştir. Bu değişimler kaçınılmaz bir şekilde sanatı da etkisi altına almış ve yeni bir yön çizmiştir. Bu çalışmada Tanzimat Dönemi çeşmelerinden örnekler verilerek hem Osmanlı çeşme mimarisindeki değişimler incelenmiş ve siyasetin sanata verdiği yön irdelenmiştir. Mimarideki sembolizmi okumanın gerekliliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Abstract: The Tanzimat Reform Period that include 1839-1876 years is one of the milestones of the Ottoman State. There have been some changes in social and administrative issues in this period. These changes have inevitably influenced art and have given a new route to art. In this study, there have been examined both the changes of the Ottoman fountain architecture and the direction that politics gave to the art, by giving examples from Tanzimat Reform Period fountains. The necessity of reading symbolism in architecture has been tried to be revealed. Giriş Su insanoğlunun hem biyolojik hem de sosyal olarak kesintisiz bir şekilde ihtiyaç duyduğu unsurların en başında gelmektedir. Özellikle insanların yerleşik hayata geçmesi ve tarım alanların sulanması zorunluluğuyla birlikte su kaynakları, medeniyetlerin kurulmasında yönlendirici faktörlerden olmuştur. Yeni bir yaşam tarzı olarak yerleşik hayata geçen insanlar, suya ulaşmanın kolay yollarını aramış ve böylece su mimarisi konusunda ilk adımlar atılmıştır. Kuyular, sarnıçlar, su yolları, su kemerleri ve nihayetinde çeşmeler şeklinde bir gelişim izleyen su mimarisi, başlangıçta fonksiyonel amaçlarla yapılırken zaman içerisinde estetik kaygılarla yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı çeşme mimarisine baktığımız zaman çeşmelerin, XV. yüzyıla kadar sadece fonksiyonel amaçlarla yapılmış olduğunu ileri sürebiliriz. Bu dönem çeşmelerinde estetik kaygının ikinci planda yer aldığı aşikârdır. XVI. yüzyılla birlikte çeşme mimarisinde değişiklikler görülmeye başlanır. Bu yüzyılda suluklar, sıra abdest muslukları, namazgâhlı çeşmeler, meydan ve iskelebaşı çeşmeleri gibi yeni çeşme türleri ortaya çıkmıştır. Çeşme nişlerinin içerisine dinlenme sekileri ve su tası koymak için nişler yapılmaya başlanmış ve süsleme programına; rozet, gülçe, selvi ağacı, lale gibi motifler dâhil edilmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren de depolu meydan çeşmelerinin yapıldığı görülmektedir. 1 XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin ilk değişim rüzgârlarını bünyesinde hissetmeye başladığı yüzyıldır. Yükselme
Türk Kültür Varlığı Olarak Kırklareli Çeşmeleri
2021
Kırklareli has always preserved its importance in terms of the abundance of water resources in the historical process. In addition to meeting the water needs of the people, the sacred values attributed to water influenced the development of the fountain architecture and many fountains were built in the most favorable places of the city texture. However, the reasons such as the loss of the old functions of the fountains, unplanned construction, destruction over time, wrong repairs, indifference and neglect cause the fountains to disappear, become dehydrated or lose their original appearance. In this context; The identification, documentation and preservation of the fountains that stand out with their historical, cultural and architectural values are considered valuable in terms of ensuring their cultural sustainability. From this point of view, the study first reveals the importance of water in Turkish culture. Afterwards, a total of 22 historical fountains in Kırklareli city center and Babaeski, Lüleburgaz, Pınarhisar and Vize district centers, most of which belong to the Ottoman period, evaluated within the scope of the Kırklareli Cultural Heritage Inventory, are documented using photographing and relief techniques. Afterwards, the fountains mentioned with literature review and analysis studies are evaluated under the titles of location and usage status, history, architectural features (plan, facade, construction techniques and material properties) and conservation problems in order to reveal their values in terms of cultural heritage. In the conclusion section, suggestions are presented on the protection of the cultural heritage values of the fountains and ensuring their sustainability.
Bazi Şi̇î Kaynaklarda Tasavvufun Yeri̇
2016
Tasavvuf tarihinde onemli bir yeri bulunan Iran cografyasi ve Şi’a dusuncesi, gunumuz tasavvuf arastirmalarinda da dikkat cekici ve kismen gizemli bir yere sahiptir. Ancak konunun onemine ragmen Turkiye’de bu alanda yapilmis yeteri kadar arastirma bulunmamaktadir. Irfan ve Tasavvuf, Osmanli etki alanindaki fikri muhitlerde muteradif kavramlar oldugu ve biri digerinin yerine kullanilabildigi halde Şii dunyada kismen birbirinden ayri telakki edilmektedir. Islam dusunce tarihinin yasadigi fikri/ahlaki kriz kosullari dikkate alindiginda meselenin onemi daha belirgin hale gelmektedir. Tasavvuf/irfan kurum ve kavramlarindaki ayniyete ragmen kimi Şii kaynaklarinda tasavvuf reddedilirken, her iki kavramin da ret ve tenkide ugradigi gorulmektedir. Bu calismada Şii dusuncenin ve Iran’in kimi kaynaklarinda tasavvuf ve ilgili kavramlarin nasil ele alindigini gorecek boylece kavramlara yaklasim farkliliklarina isik tutmaya calisacagiz
Tanzimat Dönemi Roman Tiplerine Farklı Bir Bakış Denemesi
SÖYLEM Filoloji Dergisi, 2017
Tanzimat'ın ilanından sonraki süreçte önce çeviri sonra da adapte ve telif eserlerin yazılmasıyla birçok roman ve roman tipi Türk okurunun hayatına girer. İlk dönem romanları çeşitli teknik kusurları, eksiklikleri taşımasının yanında canlı, yerli ve ilginç tiplerin oluşumunu da sağlar. Toplumu eğitmeyi kendine şiar edinmiş ilk dönem yazarları anlattıkları olayların kahramanlarını da yaşadıkları toplumdan seçerler. Bu çalışma içerisindeki roman tiplerinin temsil ettikleri sosyal konular; kadının toplumdaki yeri, Batı'yı yanlış anlamış kişilerin düştüğü durumlar ve kölelik olarak sayılabilir. Çalışmada seçilen yazarlar Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem ve Namık Kemal'dir. Ele alınan eserler ise Dürdane Hanım, Felatun Bey ile Rakım Efendi, Araba Sevdası, İntibah'tır. Bu eserlerde seçilen konuların ışığında öne çıkan tiplerin romanda varoluş ve işlevlerinden hareketle çeşitli başlık ve sınıflamalar belirlenmiştir. Bu tipler dönemleriyle, romandaki temsil özellikleriyle, yazarlarının dönemlerine ve dünyaya bakış açılarıyla değerlendirilmiştir.
XVIII. Yüzyılda İstanbul’da Sıbyan Mektepleri İle Birlikte Tasarlanan Çeşme Örnekleri
Rumeli İslam araştırmaları dergisi, 2021
XVIII. YÜZYILDA İSTANBUL'DA SIBYAN MEKTEPLERİ İLE BİRLİKTE TASARLANAN ÇEŞME ÖRNEKLERİ Öz Su yapıları tüm toplumlarda olduğu gibi Osmanlı mimarisinde de daima önemli bir yere sahip olmuştur. Bu yapılar içerisinde hemen her mahalle, cadde ve sokakta inşa edilen çeşmeler ön plana çıkmaktadır. Çeşme yapımı, Osmanlılar öncesindeki bütün devletlerde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren başlamış ve batılılaşma döneminin sonuna kadar devam etmiştir. Bu dönemler içerisinde inşa edilen çeşmeler bağımsız olduğu gibi farklı yapı türleri bünyesinde de tasarlanmıştır. Bu yapı türlerinden biri de sıbyan mektepleridir. Sıbyan mektepleri, Osmanlı eğitim sistemi içerisinde çocuklara dini eğitimin verildiği yaygın eğitim kurumlarından biridir. 18. yüzyılda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelere paralel olarak küçük ve daha az maliyetli yapılar olan çeşme ve mektep sayısında artış yaşanmıştır. Bu doğrultuda bani, ekonomik gücü çerçevesinde hayır yapısı olarak gördüğü çeşme ve sıbyan mekteplerini birlikte yaptırmayı tercih etmiştir. Bu çalışmada da 18. yüzyıl içerisinde İstanbul'da sıbyan mektepleri ile birlikte tasarlanan on çeşme örneğinin konumu, mimari formları ve süsleme özellikleri üzerinde durularak sıbyan mektepleri ile arasındaki bağ ortaya konulmaya çalışılmıştır. Osmanlı Dönemi içerisinde çeşme ve sıbyan mekteplerinin birlikte tasarlandığı ilk örneklere 15. yüzyılda rastlansa da bu uygulama 18. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Bu süreç içerisinde erken dönemlerde inşa edilen bu ikili tasarımda yapıların sade olduğu görülmektedir. Batılılaşma dönemi ile birlikte mimari alanda yaşanan değişimler, 18. yüzyılda sıbyan mekteplerinden ziyade çeşmelerin malzeme ve süsleme özelliklerine yansımıştır. Böylece çeşmeler tasarım olarak sıbyan mekteplerinden ön plana çıkarılmıştır.
Osmanlı Dönemi'nde Valide Sultanların Su Mimarisine Katkıları: Çeşmeler Öz
Osmanlı Devleti'nde kadınların konumu, sosyo-kültürel ve ekonomik statüleri, inşa ettirdikleri yapılar üzerinde, etkin bir güçlerinin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada kadınların mimari alandaki etkinliği kapsamındaki çeşme yapıları ele alınmıştır. Osmanlı'da Harem'de en üst makamda bulunan ve sarayın en itibarlı hanımı olarak bilinen vâlide sultanlar, padişahın annesi olarak padişah ailesinin içinde de özel bir konumda yer almışlardır. Oğullarının padişah unvanı almaları ile saraydaki etkin konumları neticesinde güç ve zenginlikleri artmıştır. Bu sayede onlar dini ve sosyo-kültürel nitelikte, cami, medrese, darüşşifa, hamam, köprü gibi çok sayıda yapı inşa ettirmişlerdir. Osmanlı Dönemi'nde valide sultanların mimari alanda yaptıkları önemli katkılar arasında, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inşa ettirdikleri çeşmeler de yer almıştır. Valide sultanlar tarafından inşa ettirilen çeşmeler, her ne kadar toplumun ihtiyacını karşılamak için olsa da aynı zamanda dönemin estetik zevklerini yansıtan
Tanzimat Döneminde Şahitlerin Tezkiyesi ve Buna Yönelik Eleştiriler
Journal of Necmettin Erbakan University Faculty of Law
The activity of investigating whether the witnesses to be heard in the case are fair and reliable is called tezkiye. As a rule, the act of tezkiye is carried out by the judge who handles the case. In this study, the reflection of the tezkiye institution in Tanzimat period will be examined which applied in Islamic law and the Ottoman Empire. In this respect, the articles related to tezkiye in the laws of the Tanzimat period, will be examined. Later, in the light of two articles published in Ceride-i Adliye during the last period of the Ottoman Empire, the reviews brought to the tezkiye institution will be discussed. Finally, the applicability of this institution today will be discussed. This issue is important in terms of showing the change of “tezkiye” of the witnesses applied in the courts since the first periods of the Ottoman Empire. The “tezkiye” of the witness, which did not change much in terms of practice and procedure from the foundation of the Ottoman Empire to its collapse, has been the subject of reviews in the last years of the state. These reviews were manifested on the basis that the procedure of “tezkiye” needed reform. It is also important in terms of showing the benefits of the institution which is not applied in our positive law can provide witness evidence.