YÖNETİLEN DUYGULAR: HEMŞİRELİKTE DUYGUSAL EMEK (original) (raw)
Related papers
DÜRTÜ KONTROL BOZUKLUKLARI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI
Son 20-30 yıl içerisinde psikiyatri ile uğraşan bilim adamlarının onlarca yeni çalışma yaptığına ve toplumu etkileyen hastalıklarla ilgili çok sayıda yeni bilginin yazına kazanılmasını sağladıklarına tanıklık etmekteyiz. Bir kişilik özelliği olarak dürtüsellik yüzyıllardır bilinen bir davranış modeli olmakla birlikte, dürtüselliğin aşırı ve kontrolsüz biçimde dışa vurumu olarak nitelendirilebilecek dürtü kontrol bozuklukları için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Dürtü kontrol bozuklukları 19. yüzyılın sonlarından itibaren bilim adamlarının ilgisini çekmiş, ancak olgu sayısının azlığına paralel olarak bu konuda az sayıda nesnel bilimsel araştırma yapılabilmiş ve ders kitaplarında olsun diğer tıbbi yazında olsun nadir görülen olgular olarak ele alınmış ve kısaca üstünde durulmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarına dek dürtü ve dürtüselliğin nedenlerine ilişkin değerlendirmeler, o dönemdeki diğer birçok bozuklukta olduğu gibi psikodinamik yorumlar ile sınırlı kalmıştır. Dürtüsellik, ortama uygun olmayan veya aşırı riskli, yeterince planlanmamış ve genelde istenmeyen sonuçlara yol açan çeşitli davranışları kapsar. Dürtüsellik, dikkatsizlik sabırsızlık, yenilik arama, risk alma, heyecan ve zevk arama, zarar görme ihtimalini düşük hesaplama ve dışa dönüklük gibi özellikler ile kendini gösterir. Dürtü kontrol bozuklukları yaygın olmakla birlikte halen tanı olarak atlanmakta ve dikkate alınmamaktadır. Tamamı duygusal sıkıntıya, sosyal ve mesleki bozulmalara neden olabilmektedir. Bazıları ekonomik ya da yasal sorunlara yol açabilmektedir. Hepsi zararlı ve kendine zarar verici(self-destruktif) olabilecek davranışları gerçekleştirmek konusunda karşı konulamayan arzu ve dürtülerin varlığıyla karakterizedir.
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 2023
Bu araştırma, hemşirelerin duygusal zeka ve kişilik özelliklerinin örgütsel vatandaşlık davranışı üzerinde etkisini belirlemeye yönelik olarak yapılmıştır. Araştırma evrenini Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapan 150 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket yönteminden yararlanılmıştır. Araştırmada "Rotterdam Duygusal Zeka Ölçeği", " A ve B Tipi Kişilik Özellikleri Ölçeği" ve "Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Davranışı ile Duygusal Zeka düzeyleri arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki bir varken kişilik tipolojilerinin gerek duygusal zeka gerekse örgütsel vatandaşlık davranışı ile anlamlı bir ilişki içinde olmadığı görülmektedir. Bununla beraber hemşirelerin kişilik tipolojilerinin duygusal zeka ölçeğinin alt boyutlarından Kendi-odaklı duygu değerlendirme ile pozitif, Diğerleri-odaklı duygu değerlendirme ile negatif ilişki içinde olduğu görülmektedir.
HEMSIRELIK FAKULTESI SINIF OGRENCILERININ MIZAH TARZLARI ILE TUKENMISLIK DUZEYLERININ INCELENMESI
Mizah duygusu ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkilerin incelenmesi sürekli başkalarının sorunları ve beklentileriyle uğraşan hemşirelik öğrencileri açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı, 1., 2., 3., 4. sınıf hemşirelik öğrencilerinde mizah tarzları ile tükenmişlik arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Nisan-Mayıs 2018 tarihinde yapılan çalışmada, Sosyo-Demografik Özellikler Soru Formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Mizah Tarzları Ölçeği kullanılmıştır. Etik Kurul ve kurum izni alındıktan sonra 1539 öğrenciden 931'i çalışmaya katılmışlardır. Katılımcıların 711'i kadın, 220'si erkektir. Öğrencilerin 220'si 1. sınıf, 187'si 2. sınıf, 407'si 3. sınıf ve 117' si 4. sınıftır. Mizahın stresle baş etmede etkili olduğunu bildirenler %79.1 (n=736)'dır. Sınıflara göre bakıldığında Tükenmişlik Ölçeği'nin alt boyutlarından Tükenme ve duyarsızlaşma en fazla 2. sınıflarda görülmüştür (=16.59.±5.70, p=0.004). Düşük yetkinlik alt puanı ile tükenmişlik puan ortalması arasında bir ilişki vardır. Yetkinlik alt boyutu puan ortalaması, en düşük 1. sınıflarda görülmektedir (=12.48±2.73, p=0.000). Cinsiyete göre bakıldığında Tükenme'nin alt boyutlarından Duyarsızlaşma puan ortalaması, erkeklerde daha fazla görülmektedir (=11.12±4.74, p=0.001). Sınıflara göre mizahı kullanım sıklığına bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmemiştir.
mesleklerde başarı için en önemli öğelerden biridir. Hemşirelik de kişilerarası ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı bu meslekler arasındadır. Birçok hemşire kendi gereksinimlerini ifade etmekte suçluluk duymakta ve kendi gereksinimlerini başkalarınınkinin önüne koymayı bencillik olarak nitelendirmektedir. Her zaman başkalarının isteklerini yerine getirme ve kendi kararlarını verememe hemşirelerin benlik saygısını azaltmaktadır. Bireylerin kendine güveninde, dolayısıyla benlik saygısında azalma, stresle baş etmede yetersizlik ve bunun yarattığı motivasyonsuzluk ve olumsuz duygular, yorgunluk, uyku bozukluğu, gastrointestinal sistem sorunları, sigara-alkol kullanımında artma gibi sorunlara yol açmaktadır. Atılgan davranış, insanın kendisini ifade etmesini sağlar ve kendisini geliştirmesi için cesaretlendirir. Atılganlık teknikleri profesyonel üretkenliği ve sosyal doyumu kolaylaştırmaktadır. Atılganlık doğuştan varolan bir özellik değil, sonradan kazanılan bir davranış biçimidir. Herhangi bir beceri gibi atılganlık da öğrenilebilir ve tekrarlarla günlük kullanıma aktarılabilir bir beceridir. Yapılan çalışmalar hemşirelerin genellikle pasif davranış özellikleri gösterdiklerini, ancak uygulanan “Atılganlık Eğitimleri” ile hemşirelerin atılgan davranış özellikleri kazanabileceklerini göstermektedir. Atılganlık becerilerinin kullanımı, hemşirelerin performanslarının gelişmesine, kendilerini tanımasına, motivasyonlarının artmasına ve hasta bakımının kalitesine katkı sağlamıştır.
HEMŞİRELERİN DUYGUSAL EMEK DAVRANIŞLARI İLE İŞ DOYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Amaç: Bu çalışmada, hemşirelerin duygusal emek davranışları ile iş doyumları arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Araştırma analitik kesitsel tipte planlandı. Araştırmanın evrenini Manisa merkezdeki üç devlet hastanesi ve bir üniversite hastanesinde görev yapmakta olan toplam 1019 hemşire; örneklemini ise orantılı-tabakalı örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 281 gönüllü hemşire oluşturdu. Veriler Nisan-Temmuz 2016 tarihleri arasında “Hemşirelerin Bireysel ve Mesleki Özellikleri Formu”, “Duygusal Emek Davranışları Ölçeği (DEDÖ)” ve “Minnesota İş Doyum Ölçeği (MİDÖ)” kullanılarak toplandı. Verilerin analizi için SPSS 23 paket programı kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 34,46±7,9’dur. Hemşirelerin %90’ı kadın, %72,2’si evli, %87,2’si servis hemşiresi ve %59,8’i lisans ve üstü eğitime sahiptir. Araştırmada hemşirelerin duygusal emek davranışlarından en sık olarak rol yapma davranışını (17,70±4,50) sergilediği belirlenirken, iş doyumları orta düzeyin üstünde idi (65,17±12,67). Hemşirelerin duygusal emek davranışları ile iş doyumları arasındaki ilişki değerlendirildiğinde derinlemesine davranma ile içsel doyum ve genel doyum alt boyutları arasında negatif yönde ve zayıf bir ilişki (r=- 0,271, r=-0,265), derinlemesine davranma ile dışsal doyum arasında negatif yönde çok zayıf ilişki (r=-0,213) olduğu gözlendi (p<0,01). Sonuç: Araştırmada hemşirelerin DEDÖ alt boyutu olan derinlemesine davranış ile MİDO’nün tüm boyutları arasında negatif yönde zayıf bir ilişki olduğu saptandı. Her iki Ölçeğin diğer boyutları arasında her hangi bir ilişki yoktu. Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, Duygusal Emek, İş Doyumu
DUYGULARIN METALAŞTIRILMASI: DUYGUSAL EMEK KAVRAMINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ
Modern İş Yaşamının Eleştirisi, Nobel Bilimsel Eserler Yayınevi, 2022
Modern çalışma hayatında, çalışanların kendi duygularını yönetmek zorunda olduğu ve duygusal emeğin etkisine önem verilen bir hizmet toplumunun ortaya çıktığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, mesleklerden sergilemeleri beklenen bir duygusal emek rolünün olduğu görülür. Hizmet sektöründe çalışan hostesin, garsonun ve resepsiyonistin güler yüzlü ve sakin olması beklenirken; hemşirenin şefkat ve merhamet dolu olması ve hastalarına karşı güler yüz göstermesi beklenmektedir. Bir psikologdan ise danışanının sorunlarını dinleyebilmesi, kendi kaygı ve korkularını bastırması ve saklaması beklenmektedir. Bu yönüyle modern iş dünyası, “profesyonellik” etiketi adı altında sahte bir benlik inşa edilmesini talep ederken bu talebinin karşılığını sözü edilen emeğin görünmezliği nedeniyle değerlememektedir. Araştırmalar, piyasanın tüm işleyişinin “tüketicilerle bağlantı kuran ve tüketicilerin duygularını kullanan” bir kültür endüstrisine dayandığını vurgulamaktadır. Kültür endüstrisi, piyasa mekanizmasının işleyişini sürdürebilmesi için modern insanın duygularını sömürerek metalaştırmaktadır. Metalaşma ile duygular piyasa mekanizmasının işleyişi içerisine girmekte ve alınıp satılan bir eşya haline gelmektedir. Kapitalist sistem duyguları şekillendirerek modern insanı ekonomik birer aktör haline getirmektedir. Hochschild bunu duygusal emek olarak ifade etmektedir. Hochschild, duygusal emek kavramının hem sosyal hem de psikolojik boyutlara sahip olduğunu, çünkü sosyal etkileşimin kâr için nasıl inşa edildiğini sorguladığını savunmaktadır. Örgütsel alanda yapılan çalışmaların çoğunda kârın ve ekonomik etkinliğin artırılmasında duyguların rolünün önemli olduğu ifade edilmektedir. Literatürde duyguların metalaştığını, sömürüldüğünü ele alan çalışmaların ise sınırlı sayıda olduğu görülmektedir. Hatta duygusal emek ile ilgili yapılan çalışmaların bile konunun bu yönüne değinmekten ziyade bunu onaylayan bir şekilde, Hochschild'in duygusal emeği kavramsallaştırdığı “The Managed Heart Commercialization of Human Feeling” adlı çalışmasının çok ötesine varıldığı görülmektedir. Oysa Hochschild duygusal emeği kavramsallaştırırken, “duyguların yalnızca geniş kültürel ve toplumsal normlar tarafından şekillendirilmediğini, aynı zamanda işverenler tarafından giderek daha fazla düzenlendiğini” savunmaktadır. Ancak yine de literatürdeki duygusal emek ile ilgili bu çalışmalar irdelendiğinde, Hochschid’in duygusal emek kavramına yönelik eleştirilerinin örtük bir kabulü içerdiği söylenilebilir. Bu çalışmada da sadece psikolojinin değil felsefe ve sosyolojinin de önemli bir konusu olan duygusal emeğin, eleştirel yönetim çalışmalarına katkı sağlamaya yönelik bir çaba ile derinlemesine tartışılması amaçlanmaktadır.
DOKUZUNCU ASIRDA DIMAŞK, DİYARBEKİR VE ERMÎNİYYE’DE BİR EMİRLİK “ŞEYHOĞULLARI”
DOKUZUNCA ASIRDA DIMAŞK, DİYARBEKİR VE ERMÎNİYYE'DE BİR EMİRLİK "ŞEYHOĞULLARI" Öz Şeyhoğulları adlarını Arap Rebia Kabilesi'nin bir kolu olan Benû Şeybân'a mensup İsa b. eş-Şeyh es-Selîl'in babası eş-Şeyh'den almaktadırlar. Devletin kurucusu İsa b. eş-Şeyh'in adına ilk defa Abbâsî Halifesi Mütevekkil (232-247/847-861) döneminde Muhammed b. Buʿays'ın çıkardığı isyanı bastırmak için gönderilen ordu içerisinde rastlanmaktadır. Bu isyanın bastırılmasında gösterdiği faydalardan sonra Haricîler ile mücadele etmiş ve Bizans sınırına doğru ilerleyerek gazalarda bulunmuştur. Mu'tez'in (252-255/866-869) halifeliğe geçişi esnasında Dımaşk ve Filistin dolaylarında faaliyetlerini sürdüren İsa, biat etmediğinden üzerine gönderilen ordu karşısında tutunamayarak Mısır'a gitmek zorunda kalmıştır. Daha sonraları Diyarbekir ve Ermîniyye'ye tayin edilen İsa Diyarbekir'de bağımsız bir şekilde hareket etmeye başlamış ve Ermîniyye'deki ihtilaflardan da faydalanarak sınırlarını Van Gölü havzasına kadar genişletmiştir. İsa'nın 882 yılında vefat etmesinden sonra emîr olan oğlu Ahmed döneminde Taron (Muş) ele geçirilmiştir. Ahmed 898 yılında vefat edince halife Mutazıd (279-289/892-902) Amid ve Meyyâfârikîn'i Ahmed'in yerine geçen oğlu Muhammed'den alarak Şeyhoğullarına son vermiştir. Abstract The names of the Shaykhs are from al-Shaykh who is the father of İsa b. al-Shaykh al-Salil belonging to Banû Shaybān, a branch of the Arab Rebia tribe. The founder of the state İsa b. al-Shaykh the name of whom, for the first time was found in the army that had been sent to repress the rebellion emerged by Muhammad b. Buʿays in the period of Abbasid Caliph Mutawakkil (232-247 / 847-861). After successes in suppressing this rebellion, he struggled with the Kharijites and found himself in the battles towards to Byzantine border. İsa, who continued his activities around Damascus and Palestine during the transition to the caliphate of Mu'tazz (252-255 / 866-869), had to go to Egypt without being able to stand against the army sent to him because he did not ally the new caliph. İsa, who was later assigned to Diyar Bakr and Armenia, began to act independently in Diyar Bakr and benefiting from the conflicts in Armenia, he extended his borders to the Van Lake basin. After İsa died in 882, his son Ahmed became the Amir and in the period of whom Taron (Muş) was seized. When Ahmed passed away in 898, Caliph Mu'tazid (279-289 / 892-902) seized Amid and Mayyâfârīkîn from his son Muhammad, who replaced Ahmed, and ended the Shaykhs.
DİJİTALLEŞEN EMEK SÜREÇLERİNDE MÜHENDİSLİK PRATİĞİNİN DÖNÜŞÜMÜ1
Öz Bu çalışma, yakın zaman Türkiye'sinde dijitalleşen üretim süreçlerine bağlı olarak mühendislik mesleğine dair üretim araçlarının ve mühendisliğe ait toplumsal imajın dönüşümünü ele almaktadır. Fordizm sonrası üretim tarzıyla kullanımı artan dijital üretim araçları, büyük sermaye tarafından yürütülen üretim alanlarında, mühendislik pratiğinin dönüşmesine yol açmıştır. Söz konusu dönüşüm, kitle üretimi yapan fabrikalarda yapılan mühendislik ile sanayi bölgelerinde halen kullanılmakta olan eski üretim biçimleri ve araçlarına dayanan mühendislik pratiği arasında fark yaratmıştır. Bu fark, mühendislerin anlatılarına dijitalleşen mühendislik emeğini aşağı görme; mesleklerine dair algılarına ise küçümseme şeklinde yansımıştır. Bu kapsamda, mühendislerin anlatılarında " gerçek mühendislik işinin tabiatı " ve buna bağlı olarak " gerçek mühendisin " kim olduğuna dair farklı tanımlar saptanmıştır. Ek olarak, mühendisler mesleklerine ilişkin toplumsal algının Post-Fordist üretim tarzının getirisi olan mühendis sayılarındaki artışa ve mühendisin üretim süreçlerinde aldığı rolün değişmesine bağlı olarak dönüştüğünü belirtmişlerdir.
DİJİTAL ÇAĞIN HİYEROGLİFLERİ: EMOJİLER
Özet İletişim teknolojilerinde yaşanan değişimle, sınırların ortadan kalkarak zaman mekân engellerinin dahi aşıldığı yeni bir medya evreninde yaşamaktayız. İletişimin dijitalize olmasıyla insani duyguların yansıması da bu dijital ortamda kendine yer bulmuştur. İnsanın kendini ifade ederken kelimeleri kifayetsiz bulduğunda bilinçli veya bilinçsiz olarak başvurduğu beden dili, internet ortamında yeni bir çehreye bürünmüştür. Duygu ve düşüncelerin ifade edilmesinde neredeyse tüm internet kullanıcılarının başvurduğu emojiler, beden dilinin dijitalize olmuş haliyle karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlunun kendini ifade etmede ilkçağlardan beri başvurduğu resim ve imgeler, dijital çağda yine en iyi ifade araçlarından biri olarak kabul görmektedir. İnteraktivitenin de etkisiyle her geçen yıl genişleyen emoji sözlüğü, ekstra zaman ve çaba harcamadan herkes tarafından bilinen küresel bir dilin oluşumunun yolunu açmıştır. Bu çalışmada, emojilerin beden diliyle olan bağlantısı açıklanarak, emojilerin kullanım amaçları incelenmiştir. Abstract We are living in a new media universe that by exceeding the limits and space-time with changes taking place in communications technology. Communication with being digitized, a reflection of humanistic emotions find place in the digital environment. Body language that while a person express oneself consciously or unconsciously employed, it has taken a new face on the internet environment. In the expression of feelings and thoughts, almost all internet users refers to emojis that have Öğretim Görevlisi, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi,Radyo-TV ve Sinema Bölümü Araştırma Görevlisi, Atatürk Üniversitesi İleitşim Fakültesi, Temel İletişim Bilimleri
Hemşi̇relerde Tükenmi̇şli̇k Düzeyi̇ni̇n İncelenmesi̇
DergiPark (Istanbul University), 2017
Çalışma hemşirelerin tükenmişlik düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte yapılmıştır. Evrenini Bursa ilinde bir hastanede çalışan 357 hemşire oluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeden evrenin tümüne ulaşmak hedeflenmiş ancak, araştırmaya katılmayı kabul eden 284 hemşire (%79.5) örneklemi oluşturmuştur. Verileri toplamak amacı ile Kişisel Veri Toplama Formu ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizi için Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve Çoklu Lineer Regresyon Analizi kullanılmıştır. Bulgular: Çalışma grubunu oluşturanların %71.5'i kadındır. Yaşları 17-54 arasında değişmekte olup, ortalama yaş 33.1±7.85 yıl idi. Çalışmada hemşirelerin Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin duygusal tükenme alt boyutundan aldıkları puan ortalaması 20.36±7.70 (med: 20,00), duyarsızlaşma alt boyutundan aldıkları puan ortalaması 8.62±5.21 (med: 8,00), kişisel başarı alt boyutundan aldıkları puan ortalaması 18.50±5.58 (med: 19,00) idi. Çalışmamız sonucu hemşirelerin tükenmişlik düzeylerinin orta düzeyde olduğu ve bunun; işinden memnun olma, ekonomik durum algısının kötü olması, meslekle ilgili yayın izleme, toplam çalışma süresinin 5 yıl ve altında olması, birimde çalışmayı kendi isteme gibi değişkenlerden etkilendiğini göstermektedir. Sonuç: Hemşirelerin maaşının günümüz ekonomik şartlarına uygun olarak tatmin edici şekilde arttırılması, hemşirelikte bilimsel aktivitelerin desteklenmesi, çalışan memnuniyeti değerlendirmelerinin etkin şekilde yapılması gibi yaklaşımlar tükenmişlik düzeyinin azaltılmasında etkili olabilir.