A Prayer in Organizational Silence: Becoming a Woman in Cylanpinar (original) (raw)

Woman Administrator on the Edge of Chaos: The Glass Cliff

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi

Bu çalışmada, kadınların sayıca fazla yer aldığı eğitim örgütlerinde görev yapan öğretmen ve yöneticilerin, yönetici kavramına ilişkin cinsiyet algılarının ve tercihlerinin belirlenmesinin yanı sıra, kriz dönemlerinde yöneticilerin hangi özelliklere sahip olması gerektirdiğine ve bu tür durumlarda özellikle kadınların atanmasına ilişkin görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, nitel araştırma desenlerinden durum çalışması tercih edilmiştir. Maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemiyle farklı kademelerdeki devlet okullarında görev yapan öğretmenler ve yöneticiler arasından seçilen 69 katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yürütülmüştür ve verilere içerik analizi uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular ışığında; öncelikle erkek egemen yönetim ve toplumsal cinsiyet rolleri algısı nedeniyle, okul yönetiminde cinsiyetin değil, yöneticilik özelliklerinin, görev bilincinin ve kişilik gibi özelliklerin daha önemli olduğunu düşünmelerine rağmen hem öğretmenlerin hem de y...

Dindar Kadınlığın Kurulumunda Tesettür: Beden, Yazın ve Özneleşme

HHdayet romanlarının lmmhalcc ddllnden farklı olarak ddndar kadın edebbyatı, 'lardan ber İslamcılığı gündelk yaşama tercüme etmek yolunda beden ter-bbyess yöntemlerrnn etkkll olarak kullandı. Çalışmada mettnlerrnn nceleyeceğğm dndar kadınlar, 'l yılların ünverstelernde hdayet romanları okuyucuları olarak başörtüsü mücadeles vermş, İslamcılık hareket çersnde yer aldığı anlaşılan, bugünse muhafazakâr veya alternattf medya ve STK'lar yoluyla ffkkr üretmlern sürdüren Chan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Nazfe Şşman, Halme Toros ve Hdayet Şefkatl Tuksal gb ssmlerden oluşur. 'll yıllardan sonra güçlenen İslamcı-muhafazakâr polltt-kalara bağlı olarak orta sınıf ddndar kadınlığın yaratılması, tesettürün, hem orta sınıf seküler ve geleneksel Müslüman kadınlıktan hem de Müslüman erkeklkten ayırt eddlmek üzere ddndar kadınlar tarafından yennden anlamlandırılmasıyla mümkün oldu. DDndar kadın yazınında radd bbr seççme dayanılarak, özgürce tercch eddlddğğ bellrttlen tesettürün 'll yıllardakk karşılığı, kendd bedennne hâkkm, ataerkkl llşkklerden bağımsızlaşmış, kendd kenddnnn temssll hallne gelen " başörtülü kkmllk " ttr. KKmllğğn bütüncül, total yapısı hem kadını kamusalda özneleşttrmekte, hem de kttdar llşkklerrnden bağımsız bbr özneleşme süreccnnn yaşanabbleceğğ sanısı yaratmaktadır. Çalışmada tesettür, " başörtülü kkmllk " " n oluşturulması çn özellkle dğer kadın kategorlern ötekleştrlen ve detaylı br beden terbyesne dayalı br tür özneleşme stratejs olarak okunmaya çalışılacaktır. Tesettür İslamyette tesettürün şlevn anlayablmek çn özellkle cennetten kovuluş hkâyes le Tanrı'ya taatszlk, çıplaklığın blgsne ulaşma ve utanç duyma arasında kurulan llşkkye ddkkat etmek gerekkr. Yeryüzünün lk ççftt olan Adem

Nongovermental Organizations and Digital Transformations: An Investigation on Northern Cypriot Women’s Civil Society Organizations

Erciyes İletişim Dergisi, 2020

Günümüzde, neredeyse her alanda hizmet veren kurum ve kuruluşların iletişim pratiklerinde sosyal medyanın önemli bir araç haline geldiği yadsınamaz bir gerçektir. Sivil toplum kuruluşlarının iletişim stratejileri ve iletişim süreçlerine bakıldığında geleneksel medya daha baskın olarak görülmesine rağmen, son dönemlerde sosyal medyanın sivil toplum kuruluşları için vurgusu belirgin olarak ortaya konmuştur. Sosyal medyanın içerik üretimi, tüketimi ve yeniden üretimi süreçlerinde çok kanallı yapısının faydalarının yanında, sivil toplum kuruluşlarının görünürlüğü açısından da olumlu sonuçlar doğurduğu örneklerle ortaya konulmuştur. Tüm bu gelişmeler, sivil toplum kuruluşlarının paydaşları ile iletişimindeki önemli bir çalışma kolu olan sosyal medya ile dönüşen sivil toplum kuruluşları alt başlığında yeni tartışmalara yer açmıştır. Bu bilgiler ışığında, çalışmada sivil toplum kuruluşlarının sosyal medya kullanım pratikleri iki aşamada incelenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın ilk aşamasında,...

The Role of Religiousness on Organizational Silence (Dindarliğin Örgütsel Sessizlik Üzerindeki Rolü)-Turkish

The purpose of this study is to examine that whether religiousness (Islam in this study) has a significant effect on organizational silence or not. With this purpose a survey study was conducted with total 130 teachers working in Erzurum and convenience sampling method. Multiple Regression Analysis was benefited about hypothesis developed within research. The analysis was performed on the dimensions of belief, emotion, behavior and knowledge that represent religiousness, and the dimensions of acquiescent silence, defensive silence and prosocial silence that represent organizational silence. According to the research results dimensions of emotion had a significant and negative effect on the dimensions of acquiescent silence and prosocial silence, and also the dimension of belief had a significant and negative effect on the dimension of defensive silence. Key Words: Religion, Religiousness, Silence, Organizational Silence. Özet Bu çalışmanın temel amacı, dindarlığın (bu çalışmada İslam Dini), örgütsel sessizlik üzerinde anlamlı bir etkisinin olup olmadığını incelemektir. Bu amaçla Erzurum ilinde çalışan ve kolayda örnekleme yöntemine göre seçilen toplam 130 öğretmen üzerinde bir anket çalışması yürütülmüştür. Araştırma kapsamında geliştirilen hipotezi test etmek üzere Çoklu Regresyon Analizinden yararlanılmıştır. Araştırmada dindarlığı temsilen inanç, duygu, davranış ve bilgi boyutları ile örgütsel sessizliği temsilen razı olma, savunma ve prososyal (örgüt yararına) sessizlik boyutları üzerinde analiz gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucuna göre duygu boyutunun, razı olma sessizliği ve prososyal (örgüt yararına) sessizlik boyutları üzerinde anlamlı ve negatif yönlü bir etkisi olduğu ve inanç boyutunun da savunma sessizliği üzerinde anlamlı ve negatif yönlü bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Din, Dindarlık, Sessizlik, Örgütsel Sessizlik.

Women and Politics in the Jalayirids

DergiPark (Istanbul University), 2019

Moğol idarelerinde varlıklarını devam ettiren Celâyirli kabilesinin emirleri, önemli mevkilere gelebilmek için Moğol hanedanına mensup aileler ile kız alıp kız vermek suretiyle akrabalık tesis ettiler. Bu sayede de önemli mevkilerde görev alabildiler. Kabile sürecinden devletin yıkılışına kadar "hatun" unvanıyla Celâyirli kadınlar, hem İlhanlılar hem de Celâyirli siyasetinde etkin rol oynadılar. İlhanlılar idaresinde Celâyirlilerin nüfuz kazanmasında büyük katkısı olan Bağdad Hatun'un yanı sıra 1340 yılında kurulan müstakil Celâyirliler Devleti'nin yıkılışına dek Dilşad Hatun ve Tendü Hatun da geniş yetkilere sahiplerdi. Vakıflar ve hayır işleri ile uğraşmalarının yanında siyasî, askerî ve idarî konularda da söz sahibiydiler. Hükümdarlar ve devlet adamları üzerinde büyük nüfuzları olup hükümdar seçimlerinde tahtın sahibini belirleme, taht mücadelelerinde arabuluculuk yapma gibi önemli siyasî meselelerde ön planda yer alırlardı. Belirli dönemlerde devlet idaresini tamamen üstlenen Celâyirli hatunlar, sadece merkezî yönetimde değil, aynı zamanda yerel yönetimlerde de rol alabiliyorlardı.

Honor, Womanhood, and Religion in Women from Diyarbakir

2020

Bir toplumda kadınlara yönelik sistematik hak ihlalleri ve şiddet, o toplumun kadınlarla ilgili anlayışlarını yansıtmakta, şiddetin, cinsiyetlere toplumsal olarak inşa edilmiş anlamların yüklenmesiyle irtibatını tartışma konusu haline getirmektedir. Cinsiyet ve ona bağlı rol tanımları, beklentiler ve değerlerin, doğuştan getirdiğimiz şeylerle belirlenmiş olduğu kabulüne dayalı biyolojik cinsiyet teorisine karşı bu makalede, cinsiyet anlayışlarımızın kültürel olarak belirlendiğini ve dolayısıyla değişkenliğini savunan toplumsal cinsiyet yaklaşımı benimsenmiştir. Bu bağlamda kadınların bugün şehirlerde de hayatlarını kısıtlayan ve onları ölüme götürebilen namusun, geleneksel toplumsal cinsiyet anlayışıyla var edilen üst bir değer olduğu kabul edilmiştir. Buradan hareketle namus ve ona bağlı cinsiyet anlayışının İslam ile ilişkisi irdelenmiş; namusun İslam'dan çok önceye giden bir geçmişe sahip olmakla beraber onun geldiği sosyo-kültürel ortamda etkin ataerkil cinsiyet kültürünün, İslami metinler ve değerlendirmelere yansıdığı, özellikle Peygamber'in vefatından sonra, İslam'ın kadınlar için getirdiği özgürlük imkânlarının zayıfladığı görülmüştür. Bu teorik çerçevede, geleneksel cinsiyet değerlerinin gücü ve değişimin bir arada gözlenebildiği Diyarbakır'da, birbirinden farklı profilde kadınlarla görüşmeler yapılmış; kadınların büyük oranda tek taraflı namus anlayışını ve bunun dinden beslendiğini reddettikleri, geleneksel cinsiyet ve kadınlık anlayışına karşı çoğunlukla "eleştirel bir kabul" ile yaklaştıkları, az da olsa anlamlı sayıda kadının bu anlayışı kabullenmedikleri ve kadınların ikincil statüsünün geleneksel din anlayışıyla ilişkisini sorguladıkları görülmüştür. Bu farklılaşmada özellikle dinle ilişkilenme biçiminin, evli ya da bekâr olmanın, kadın hareketiyle yakınlık ya da kadınların yaşadığı şiddete duyarlılık biçimlerinin etkili olduğu fark edilmiştir.

Evanjelist Misyonerlikte Kadın

Dinin Kapsamı ve Misyonerlik

Yoruba kabilesi çoğunlukla Nijerya'nın güneybatısında yaşayan bir halktır. Afrika'nın en büyük etnik topluluklarından birisidir. 1 Geleneksel Yoruba Dini müntesiplerinin dünya çapında nüfusu 10 milyon civarındadır. 2 Yoruba isminin Oyo Yorubalarına komşuları Hausa-Fulani kabilesi tarafından verildiği belirtilmektedir. Yoruba toplumu çok sayıda alt gruptan meydana gelmektedir. Nijerya ve Benin devletlerinde yer alan bu toplulukların isimleri şu şekildedir:

DPI Roundtable Women Voicing Peace 5 March 2022

Barışı Anlatan Kadınlar, 2022

Ahead of International Women’s Day, DPI, in collaboration with Istanbul Bilgi University’s Centre for Conflict Resolution Studies and Research (CCR) and the Irish Embassy to Turkey, held an in-person roundtable event entitled ‘Women Voicing Peace’ on 5 March 2022 in Istanbul to celebrate women’s achievements in conflict resolution and the Irish experience in conflict resolution. We were delighted to have organised the meeting in collaboration with the Embassy of Ireland in Turkey and the Bilgi University Centre for Conflict Resolution Studies and Research (CCR). Ambassador Sonya McGuinness emphasised that for the Government of Ireland, gender equality is both a fundamental human right and a necessary condition for sustainable global development. The meeting also welcomed two distinguished speakers, Kate Fearon and Jane Morrice, to share their first-hand experiences as founding members of the NIWC with the participants. NIWC aimed to highlight inclusion, which derived from women’s acute sense of exclusion from public life. Both speakers highlighted the importance of discussing issues such as welfare, education, and the participation of civic society. This roundtable forms part of a larger series of activities planned in the context of the project: “Forging Pathways to Peace and Democracy in Turkey”, supported by the Irish, Norwegian and Swiss governments. This report is available here in Turkish and English.

“I speak fluent patriarchy, but it’s not my mother tongue”. Perspectives of a feminist insider within international institutions

Expertes en genre et connaissances féministes sur le développement

AMAÇ: Yeni mezun hemşirelerin mesleki karar ve uygulamalardaki deneyimsizliği tıbbi hataların nedenleri arasında üst sıralarda yer almaktadır. Bu noktadan hareketle çalışma, yeni mezun hemşirelerin tıbbi hata ve risklere yönelik farkındalıklarının arttırılmasında, simülasyona dayalı deneyimin etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEM: Yarı deneysel nitelikteki çalışmanın örneklemini, özel bir üniversite hastanesinde çalışmaya başlayan ve 2018 yılı lisans mezunu olan 71 hemşire oluşturmuştur. Yeni mezunlardan, simülasyon ortamındaki 25 tıbbi hata ve riski belirlemeleri ve kendilerine verilen forma kaydetmeleri istenmiştir. Veri toplama aracı olarak; simülasyona dayalı deneyim öncesi ve sonrasında "Bireysel Özellikler Formu, Hemşirelikte Tıbbi Hataya Eğilim Ölçeği ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği"nden oluşan anket formu kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı testler, işaret testi ve Kruskal Wallis analizi kullanılmıştır. BULGULAR: Yeni mezunların %23,9'u tıbbi hata deneyiminin bulunduğunu ve %45,1'i tıbbi hataya tanıklık ettiğini belirtmiştir. Yalnızca 20 yeni mezunun, simülasyon ortamında 13 ve üzerinde (%28,2) tıbbi hata ve risk belirlediği saptanmıştır. Yeni mezunların simülasyona dayalı deneyim öncesi ve sonrasında "Hemşirelikte Tıbbi Hataya Eğilim Ölçeği ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği"nden elde ettikleri puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0,05). 13 ve üzerinde tıbbi hata ve risk belirleyen yeni mezunların, simülasyona dayalı deneyim sonrasında "Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği"nden elde ettikleri puan ortalamasının istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). SONUÇ: Ufak tefek hatalar odası, yeni mezun hemşirelerin tıbbi hata ve risklere yönelik farkındalıklarının arttırılmasında yenilikçi bir araçtır. Bu yöntemin, klinik alanda gözlemsel çalışmalarla değerlendirilmesi ve yeni mezunların hizmet içi uyum eğitimine ve deneyimli hemşirelerin sürekli eğitim programlarına uyarlanması önerilmektedir.