SULTAN VI. MEHMET VAHİDETTİN'İN HAZİNEDAR'LARININ TERCÜME-İ HAL LİSTESİ (original) (raw)
Related papers
SULTAN II. MAHMUD DEVRİ TANZİMAT-I HAYRİYE’NİN HAZIRLANMASI: İKTİDAR ve MUHALEFET’İN MEŞRUİYETİ
Master Thesis, İstanbul, 2021
Bu çalışmada, Tanzimat-ı Hayriye'nin II. Mahmud devrinde siyâsî aklın topyekûn bir uzlaşısı ile hazırlanması mevzu edinilmektedir. Tanzimat'ın hazırlık safhasının incelenmesi için bir gerek şart olan değişim meselesi irdelenmiş ve bu meyanda Osmanlıların anlam ve değer dünyasının formülasyonu olan Kanun-ı Kadim ve bu kavramın açılımları olan daire-i adliye ve nizâm-ı âlem terkiplerinin arkeolojisi yapılmaya çalışılmıştır. Söz konusu kavram manzumesinin tahliliyle birlikte Osmanlı'da şer'-i şerif ve örf-i münifin tekabül ettiği gerçeklik sorgulanmış ve Osmanlıların siyâset felsefesinde bir devlet aklı teorisinin imkânı üzerinde durulmuştur. Ayrıca mevcut tarihyazımındaki hâkim paradigmanın açmazları, çelişkileri ve tutarsızlıkları irdelenerek yerine yeni bir tarih inşası yapılmaya çalışılmıştır. Bu meyanda, Kanun-ı Kadim'in teorik ve pratik olarak ikiye ayrıldığı, teorik tarafının Tanzimat'a değin berdevam olduğu, pratik tarafının ise konjonktüre göre her devir yeniden pratize edildiği görülmektedir. Çalışmada, Osmanlı batılılaşması, modernleşmesi, sekülerleşmesi ve mümasili değer yüklü yaklaşımlar yerine Kanun-ı Kadim izanının mahiyeti tebarüz ettirilmiş ve Tanzimat'ın 19. asrın konjonktüründe daire-i adliye formülasyonuna (yani Kanun-ı Kadim'e) dayanan bir proje olduğu ifade edilmiştir. Söz konusu bağlamda Osmanlı'da değişim ve dönüşüm vâkıası, Tanzimat'ı hazırlayan siyâsî, askerî, iktisadî ve içtimâî faktörler, ayrıca bir siyâsî darbe olarak Yeniçeri Ocağı'nın ilgası tahlile tabi tutulmuş, iktidar ve muhalefetin rant ve kudret paylaşımındaki hesaplaşmaları irdelenmiştir. In this study, the preparation of Tanzimat-i Hayriye with the whole consensus of political mind during the reign of Mahmud II has been discussed. The changing problem which is prerequisite to examine the preparation phase of Tanzimat-i Hayriye have been scrutinized. In this respect, I have make archaeology on Kanun-i kadim, the formulation of the meaning and moral world of Ottoman state, and the expansions of this notion, the compounds of Nizâm-i Âlem and Daire-i adliye. Şer'-i şerif and örf-i münif that corresponds to the reality in Ottoman Empire has been questioned and dwelt on the possibility of any theory of raison d'état in the political philosophy of ottoman empire through the examination of the aforementioned system of notions. Besides, with probing into the dilemmas, contradictions, and inconsistencies of dominant paradigm, a new construction of history has been tried to be made in return for current historiography. In this respect, it is seen that Kanun-i kadim is divided into two halves as theoretical and practical, theoretical aspect had persisted until Tanzimat and the practical aspect is practiced itself again and again in regard to conjuncture of every period. In this study, the character of the understanding of Kanun-i Kadim has been revealed instead of the modernization, westernization, secularization of Ottomans and other similar value-laden approaches and it is stressed that Tanzimat is the project that relies on the formulation of Kanun-i Kadim in the conjuncture of 19th century. In this context, the phenomenon of changing and transformation, military, economic, and social factors prepared Tanzimat, the destruction of the guild of Janissary as a political coup in Ottoman have been analyzed and the reckoning of the government and opposition in terms of sharing the income and power has been scrutinized.
CUMHURİYET’İN İLANINDAN GÜNÜMÜZE DERS KİTAPLARINDA VAHDETTİN (VI. MEHMET) İMAJI
Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar geçen süreçte liselerdeki tarih ders kitaplarında son Osmanlı Padişahı Vahdettin’e olan bakış açısını ortaya koymayı amaçladığımız çalışmamızda, ülkemizde meydana gelen önemli siyasal olayların tarih ders kitaplarında Vahdettin’e yönelik ifade ve tutumları etkileyip etkilemediğini de belirlemeye çalıştık. Sakarya Üniversitesi Kütüphanesi ile internette proje amacımıza yönelik veriler toplayarak başladığımız çalışmamızda, Sakarya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Selvi ile de görüşme yaparak proje konumuza yönelik akademisyen desteği aldık. Dersi kitaplarını belirlemek amacıyla geçmiş yıllara ait Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergilerini araştırıp İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi kitaplarının listesini çıkardık. Yakın döneme ait ders kitaplarını ilçemizdeki tarih öğretmenlerinden temin ettik. Daha eski dönemlere ait ders kitaplarını ise önce Adapazarı’ndaki sahaflardan, sahaflarda da bulamadığımız kitapları internet üzerinden eski kitaplar satan sitelerden satın aldık. Projemizde, ders kitabı incelemelerinde kullanılan içerik analizi yöntemini uygulayarak incelemeyi üç farklı düzeyde gerçekleştirdik. Bunlar; Konu anlatımı (Konuyla ilgili kitaplarda geçen ifadeler), Duyuşsal ifadeler (Yazarların ders kitaplarında konu ile ilgili duygu ve düşünceleri), Görsel dokümanlar (Konuyla ilgili kitaplarda kullanılan fotoğraflar)’dır. Araştırmalarımız neticesinde ders kitaplarında Vahdettin ile ilgili bölümlerde yazarların kişisel görüşlerine yer verdiğini, Vahdettin’e yönelik en ağır ifadelerin Cumhuriyetin İlanından Demokrat Parti iktidarına kadarki dönemde çıkarılan ders kitaplarında olduğunu söyleyebiliriz. Ders kitaplarında Vahdettin’e yönelik olumsuz bakış açısı 1960 ve 1980 darbeleri ile değişmeyip 2000 yılından sonraki kitaplarda ifadeler zaman zaman yumuşayıp zaman zaman sertleşmiştir. Kısa zaman aralıklarla çıkan ders kitapları arasında Vahdettin’e yönelik çelişkili ifadeler yer almış (Sevr Antlaşmasını Vahdettin’in imzalayıp imzalamaması gibi.) ayrıca kitaplarda Vahdettin resimlerine de sıkça yer verilmiştir.
Öz Memlûk Türk Devleti'nde Memlûk nizâmından yetişmiş her emîr'e saltanat yolu açık olmuştur. Askeri, siyasi güç ve nüfuz sahibi her emîr şartlar oluştuğunda politik maharetini kullanarak saltanat makamına oturmuştur. Memlûk nizamından yetişen Hüsameddin Lâçîn sırayla emîrlik, eyalet nâibliği, saltanat nâibliği yapmış sonunda da Sultan olmuştur. O, Sultan Eşref Halil (689-693/1290-1293) suikastı sonrası başlayan fetret dönemi Sultanlarındandır. Ancak Lâçîn seleflerinden farklı olarak kendisine biat eden üst düzey emîrlere danışmadan karar almayacağına dair söz vererek tahta oturmuştur. Ne var ki O, sözünde durmayarak kendi otoritesinin tesis etme yönündeki hamleleri sarayda üst düzey emîrlerin tertip ettiği bir suikast ile karşılık bularak öldürülmüştür. Anahtar Kelimeler: Memlûk Saltanatı, Hüsameddin Lâçîn, emîr, nâib, Sultan Abstract Hüsameddin Lâçin and His Sultanate (696-698/1296-1299) The way to Sultanate is open to each amir that was educated from Mameluke system in Mamluk Turkish State. This is the characteristic of Mameluke Sultanate structure. When the conditions are ready, each amir that has power and prestige can be a Sultan by using his political skills. Hüsameddin Lâçîn, who he was educated in Mamluk system, he became an amir and when the conditions were available he became sultan. He, once reached up to the position of provincial regency from amirate, then to Sultanate regency and finally to Sultanate. He is a Sultan of the fetret period which started after the assassination of Sultan Eşref Halil (689-693 / 1290-1293) in the reign of Mamluk. However, unlike his successors, Lachin has promised that he will not make decisions without consulting the superiors of the allegiance to him. So what, Hence the hasty attitude of Laçin towards establishing his own Sultanate, caused him to be the victim of a political murder in his own position in the palace. In the article while we are examining Sultan Lachin we are going to discuss an important issue which brought victory to Mamluks against the Mongols and Crusaders. Namely, how different races were brought together, educated, served for same ideal; how they reached up to position of sultanate by their sagacity, courage and talents and their loyal services.
A CRİTİCAL EDİTİON AND CRİTİQUE OF MUḤAMMAD ḤAYĀT AL-SİNDĪ'S (D. 1163/1750) REFUTATİON OF WAḤDAH AL-WUJŪD İN HİS WORK ENTİTLED FATḤ ALWADŪD `ALĀ WAḤDAH AL-WUJŪD, 2018
Abstract Ibn ‛Arabī's (d. 638/1240) interpretation of tawḥīd (oneness of God) in the form of waḥdah alwujūd (oneness of being) has hitherto been a topic on which the most works have been authored in favor or against it, that is to say, a topic most written on in its refutation and defense. It is possible to explain the criticisms of those who do not accept waḥdah al-wujūdcentered Sufism, which had established Ibn ‛Arabī as its pioneer, as criticisms of waḥdah alwujūd rooted in critiques that are mostly from those who reject Sufistic interpretations of the religion and accept Sufism prior to Ibn ‛Arabī. Muḥammad Ḥayāt al-Sindī was a Sufi belonging to the Naqshbandi tariqah who had followed Ibn Taymiyyah (d. 728/1328) and, like him, accepted to a large extent pre-Ibn ‛Arabī Sufism and negated Ibn ‛Arabī and his followers. At the same time, Ḥayāt al-Sindī was one of the most influential teachers of Muḥammad b. ‛Abd al-Wahhāb (d. 1206/1792) who was foremost to principally reject Sufistic interpretations of the religion. This paper will present a critical edition of Ḥayāt al-Sindī's narrations and refutations of Ibn ‛Arabī, Konevī (d. 673/1274), Tilimsānī (d. 690/1291), and Ibn Fāriḍ (d. 632/1235) which was compiled under Fatḥ al-Wadūd `alā Waḥdah al-Wujūd, and in addition it will comparatively analyze it with another one of his Sufi works, Sharḥ al-Hikam al-‛Atāiyyah and al-I‛ānah al-Samadiyyah fī al-Ṭarīqah al-Naqshbandiyyah, and discuss the consistency of the refutation. The intended objective in translating and presenting a critical edition of Ḥayāt al-Sindī's criticism of waḥdah al-wujūd in Fatḥ al-Wadūd and partially comparing it with Sindī's other Sufi work, and attempting to present Ḥayāt al-Sindī. Keywords: Muḥammad Ḥayāt al-Sindī, Tasawwuf, Waḥdah al-Wujūd, Refutation, Critique of Refutation
TUHFETÜ’L-MÜRÎD VE RAVDATÜ’L-FERÎD VE FEVÂİDÜ Lİ-EHLİ’L-FEHMİ’S-SEDÎD VE’N-NAZARİ’L-MEZÎD TERCÜMESİ
2016
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Salât ve selâm Hz. Muhammed'e, ailesine ve ashabına olsun. Cemâliyle ez-Zâhir, celâliyle el-Bâtın, yakınlığıyla el-Müteâl, yüceliğinde el-Karîb, gizli sırlara vukûfuyla el-Muttali' , saklı düşünceleri bilmesiyle el-Âlim, kemal sıfatlarıyla vasıflanmış, her türlü güç ve kuvvetin kaynağı Yüce Allah'a hamd olsun. O, dileyeni, dilediklerini ve nasıl dilediğini bilendir. O yaptıklarından sorgulanamaz. Dalâlet ve hidâyet, mükâfât ve cezâ, başarı ve başarısızlık ondandır. Verdiklerinden dolayı şükre, hükümlerinden dolayı övülmeye layık olandır. Güç ve kuvvetin kaynağı odur. O bize yeter; o ne güzel vekildir. * Eserin müellifi Ebu'l-Abbâs Ahmed Zerrûk el-Burnusî (ö. 899/1493) Fas'ta doğmuştur (846/1442). Fas, Cezayir, Mısır, Mekke ve Libya'da dönemin ünlü âlimlerinden ilim tahsil etmiştir. Fıkıh, hadis, tefsir, akâid, kelam, tasavvuf ilimlerinde derin bir birikim kazanan Ahmed Zerrûk, elli beş yıllık ömründe bilinen yaklaşık altmış eser vermiştir. Ahmed Zerrûk'un yirmi dört yaşında kaleme aldığı ilk eseri olan Tuhfetü'l-Mürîd'in el yazması nüshası Rabat Milli Kütüphanesi no: 2785'de bulunmaktadır. Bu tercüme Şeyh Ahmed Zerrûk'un torunu Muhammed Tayyib'in tahkikli basımı (Beyrut 2010) esas alınarak yapılmıştır. Eseri bize hediye eden Muhammed Tayyib'e şükranlarımızı sunarız.
II. MEŞRUTİYET'İN İLANI VE II. ABDULHAMİD'İN HAL'İ
Tanzimat Dönemi reformlarıyla birlikte, Osmanlı devletinin geleneksel kurumlarında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliklerin içindeki en önemli özelliklerden bir tanesi, İdari yapıyı ilgilendirmesidir. İdari yapılanma, Batı'dakinin benzeri olacak şekilde bir merkezi yapılanma ile hazırlanmaya başlanmıştır. Merkezin güçlenmesi, merkezi otoriterliğin doğuşunu hazırlamıştır. Batı, bu tarz otoriterliği sivil kurumlarıyla aşıp despotizme gidişin önünü kapamıştır. Osmanlı, için bu tür kurumlardan bahsetmek mümkün değildir. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, Tanzimat ile birlikte güçlenen merkezi otorite Padişah odaklı değildir. Önceden Padişah'ın şahsında olmak üzere tek elde toplanan otorite, bu yeni dönemde başka alanlara kaymıştır. 1 Osmanlı Devleti'nde 18.yüzyılın son çeyreğinde başlangıçta askeri odaklı gelişmeler olarak başlayan yenilik hareketleri, 19.Yüzyılın ilk yarısında Tanzimat Fermanı ile çok yönlülük kazanarak siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda da etkisini göstermiştir. Bu gelişmeler içerisinde siyasi bir kimlik kazanarak ortaya çıkan gelişmelerden bir tanesi de, Yeni Osmanlılar hareketidir. Bu hareketin öncesin de siyasi muhalefet konusunda ortaya çıkan ilk kayda değer olay Sultan Abdülmecid'eKuleli Vakası olarak bilinen darbe girişimiydi. 2 Bazı yazarlara göre bu girişim anayasal ve parlamenter yönetime giden yoldaki ilk girişim olmuştur. Ancak girişimde bulunanların aklında bir amaç ya da program yoktu, aksine onlar Hristiyanlara verilen tavizlere karşı çıkıyorlardı. Bu kişiler bir ilkenin savunucusu 1
HACI HASAN HİLMİ EFENDİ ve RAVZATÜ'S-SÜ'ADÂ'SI -TAHKİK, TERCÜME VE DEĞERLENDİRME
HACI HASAN HİLMİ EFENDİ ve RAVZATÜ’S-SÜ’ADÂ’SI -TAHKİK, TERCÜME VE DEĞERLENDİRME, 2019
Öz Bu makale, Hacı Hasan Hilmi Efendi'nin hayatı ile Ravzatü's-Sü'adâ adlı risalesinin tahkik, tercüme ve değerlendirmesinden oluşmaktadır. Hayatı hakkında elimizde kendi el yazısı ile doldurmuş olduğu hal tercümesinden başka bir şey bulunmamaktadır. Bu sebeple hayatı ile ilgili bilgiler ekte verilecek olan vesika ile sınırlı olmak durumundadır. Risale üç önemli konuyu ele almaktadır. Bunlar elest bezmi, cennetlik ve cehennemliklerin belirlenmesi ile levh-i mahfûzdur. Risale bu üç konu ile ilgili farklı grupların görüşlerini özetlemekle birlikte yazarın kendi görüşüne de yer vermektedir. Yazarın bu üç konudaki görüşleri özetle şöyledir: Elest bezmi ile ilgili ayetler temsili anlatım olup bilfiil gerçekleşen bir olayı anlatmamaktadır. Cehennemlik olarak ceza almak için akıl baliğ olmak şarttır ve levh-i mahfûzda değişim olmaz. Ele aldığı konular hakkında genel olarak kelâmcıların, ehl-i hadȋsin ve sûfilerin görüşlerini dile getirmektedir. Yazar kelamcı görüşleri tercih etmekle beraber diğer iki görüşü de tercih edilmeye değer olacak şekilde sunmaktadır. Risale hakkında yapılan değerlendirme yazarın düşünme şeklini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda yazarın nasları değerlendirmede ve akıl yürütmede hangi ilkelerden yola çıktığı tespit edilmektedir. Abstract This paper presents Hadji Hasan Hilmi Effendi's biography along with a critical edition (taḥqīq), translation and analysis of his treatise, Rawḍat al-Suadâ. There is no information about his life except an autobiography which he recorded with his own handwriting. Therefore, the information about his life is limited to that document attached to this article. The abovementioned treatise deals with three important issues, namely Primordial Covenant (Bazm Alast), determination of those to enter Heaven and those to enter Hell, and Lawḥ Maḥfūẓ. In addition to giving a summary of the opinions of various groups on these issues, the treatise also offers the author's own opinion. The views of the author on the issues in question may be summarized as follows: With its symbolic narrative, the verses about Bazm Alast do not give an account of an actual event. Only sane individuals who attained puberty can be subject to the punishment in hell. It is not possible to change Lawḥ Maḥfūẓ. He expresses the opinions of Kalam scholars, Ahl al-Hadith (the people of Hadith) and ṣūfīs on the said issues. Although the author prefers theological opinions, he introduces the other two opinions as worth preferring. The analysis of
MAÂRİF-İ HAZRET-İ SULTAN VELED
Maârif adlı bu eserin yazan, Bahaeddin Sultan Veled, 25 Rebiülâhır 623/25 Nisan 1226 tarihinde, şimdi Karaman denilen, Lârende kasabasında doğdu.
ŞEYH ŞA’BÂN-I VELÎ KÜLLİYESİ HAZİRESİ’NDE BULUNAN HALVETİ - ŞABANİYYE TÂC-I ŞERİFLİ MEZAR TAŞLARI
Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, but also for Ottoman gravestones. The gravestones of Kastamonu appear in different graveyard of the city as well as in the hazires, burial area reserved for special people especially in mosques or sufi lodges, in the social complexes. The most important hazire among the hazires of the city center, both in the sense of quality and quantity, is doubtless the Hazire of Sheikhs Saban-ı Veli Social Complex. In it there are many gravestones, which were dated to 18. and 20. centuries. In this paper will be introduced not all of the gravestones in the hazire, but only a special group which have different specialties as form. The most important side of the ornament and form characteristics of Ottoman gravestones is the gravesides. The gravesides keep informed us about things as social-economic condition, job, family, tariqah (cult) etc. of the person in the grave. On the 15 gravestones in the Hazire of Sheikh Saban-ı Veli Social Complex there are tāj-ı sharīfs, which are the symbols of Halwatiyya Tariqah. These tāj-ı sharīfs are the four terks and forty branched ones of branched tājs, which symbolize perfect human being or total being. The gravestones in this paper, which end with tāj-ı Sabaniyya, will be examined according to Art History methods and the identity, writing and ornament characteristics will be introduced in details.