Süt Siğirlarinda Laktasyon Eğri̇leri̇ni̇n Farkli Matemati̇k Modellerle Beli̇rlenmesi̇ Ve Kontrol Araliğinin Tespi̇ti̇ (original) (raw)
Laktasyon Eğrisinin Tahmininde Kullanılan Üç Farklı Modelin Karşılaştırılması
Turkish Journal of Agriculture - Food Science and Technology
In this study, the lactation curve of the milk yield datas of 45 Holstein which were taken from Cukurova University, Faculty of Agriculture, Research and Application Farm, Dairy Cattle Unit were estimated. Three different models, gamma function, exponential function and parabolic exponential function, were used in the estimation of the lactation curve. When compared models, R-squared and mean squared error (MSE) were used as criteria. The analyses were made with Minitab 13.0 V. The graph was drawn with Microsoft Excel 2007. As a result of the study, the model giving the lowest mean squared error and the highest R-squared value was determined as Gama function model. This model is the best among the models used. When the significance test of the parameters, all the parameters were found statistically significant.
Bu çalışmada amaç, karmaşık yapıdaki fonksiyonların (Doğrusal ve Kübik Splayn, ve Legendre Polinomiyaller) Şanlıurfa'da yetiştiriciliği yapılan Siyah Alaca ırkı süt sığırlarının laktasyon eğrilerini tanımlamadaki performanslarını tespit etmek ve bunları yaygın olarak kullanılan modellerle (Wood ve Ali-Schaeffer) karşılaştırmaktır. Araştırmada kullanılan veriler, Şanlıurfa'daki özel bir işletmeden temin edilen ve 2000-2005 yılları arasında kaydedilmiş, 866 Siyah Alaca ırkı süt sığırının 1,713 laktasyonuna ait toplam 511,067 test-günü süt verim kaydından oluşmuştur. Modellerin performanslarının değerlendirilmesinde Kalıntı ortalaması (KO), gözlenen ve tahmin edilen laktasyon eğrileri arasındaki korelasyon katsayısı (R), Durbin-Watson (DW) istatistiği, ve hata varyasyonunun toplam fenotipik varyasyondaki payı (Quotient) karşılaştırma ölçütleri olarak kullanılmıştır. Test günü süt verimleri aylık verim olarak tekrar düzenlenmiş ve model parametreleri kullanılarak günlük süt verimleri tahmin edilmiştir. Kübik ve Doğrusal Splayn modeller, Siyah Alaca ırkı süt sığırların laktasyon eğrilerinin tanımlanmasında en iyi performansı göstermişlerdir.
Sütçü Sığırlarda Laktasyon Persistensini Etkileyen Faktörler
2020
Laktasyon persistensi sütçü sığırlarda pik verime ulaşıldıktan sonra süt veriminin sürdürülebilme düzeyidir. Süt verimi, laktasyon eğrisi ve eğriye ilişkin temel parametreler [laktasyonun başlangıç süt verimi (a), yükselen eğrinin katsayısı (b), pik süt verimi (Ymax), pik verime ulaşma süresi (Tmax), pik verim sonrası iniş eğrisi katsayısı (c)] seleksiyonda ölçüt olarak kullanılabilmektedir. Denetim günü süt verimi kayıtları ile laktasyon eğrisinin şekli ve laktasyon persistensi tahmin edilerek erken dönemde isabetli bir seleksiyon yapılabilir. Persistensi yüksek olan inekler, daha az konsantre yemle aynı miktarda süt verdikleri, metabolik ve enfeksiyöz hastalıklara karşı daha dirençli oldukları için daha ekonomiktirler. Süt veriminde olduğu gibi laktasyon persistensi de genetik ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Additif genetik varyansın ve sağım sıklığının artırılması (özellikle robotik sağım ile erken laktasyonda), servis periyodunun uzatılması ve genetik potansiyeli yüksek sığırların (tek nükleotid polimorfizmi) damızlıkta kullanılması ile laktasyon persistensinin artırılabileceği söylenebilir. Persistensin yükseltilmesi ile daha sağlıklı ve ekonomik bir yetiştiricilik yapılabilir. Bu derlemede, sütçü sığırların laktasyon persistensini etkileyen genetik ve çevresel faktörler hakkında kapsamlı bilgi vermek amaçlanmıştır.
Kafkas Universitesi Veteriner Fakultesi Dergisi, 2012
Bu çalışmada Siyah Alaca ineklerin laktasyon süt verimleri üzerine laktasyon süresi (LS), buzağılama yılı (BY) ve servis periyodunun (SP) etkisi çoklu regresyon ve yapay sinir ağı (YSA) ile modellenmiş ve modellerin uyum yetenekleri karşılaştırılmıştır. Analizler 2006, 2007 ve 2008 tarihlerinde buzağılayan toplam 305 adet Siyah Alaca ineğin ilk beş laktasyonuna ait süt verimleri üzerinde uygulanmıştır. Yapay sinir ağları modelinde tekrarlanan denemeler sonucunda seçilen mimariye göre, gizli katman sayısı bir ve bu katmandaki gizli düğüm sayısı üç olarak alınmıştır. Ayrıca yakınsama kriteri 1.10-6 , maksimum iterasyon sayısı 50 ve algoritmanın sonlanması her bir çalıştırma için 20 devir (epoch) alınmıştır. Yapay sinir ağları ile çoklu regresyon modelinin iyi uyumunun karşılaştırılmasında düzeltilmiş belirleme katsayısı (R 2) , hata kareler ortalamasının karekökü (Root Mean Square Error-RMSE), ortalama mutlak sapma (Mean Absolute Deviation-MAD) ve ortalama mutlak yüzde hata (Mean Absolute Percentage Error-MAPE) performans kriterleri kullanılmıştır. Analizler sonucunda yapay sinir ağları modeli ile ilk beş laktasyona ait R 2 değerleri 0.62-0.85 arasında,
Sağlık Bilimleri Dergisi, 2019
Bu araştırma, yaklaşık 1.500 sağmal kapasiteye sahip büyük ölçekli bir süt sığırı çiftliğinde gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında, yem hammaddelerindeki besin madde değişkenlikleri ve bu değişkenliklerin örnek bir toplam karışım rasyonunda (TMR) besin madde hesaplamalarındaki olası etkisi değerlendirilmiştir. Bu amaçla, TMR'lerde kullanılan 14 farklı yem hammaddesinin (arpa-ayçiçeği tohumu küspesi-buğday kepeği-çayır otu-çiğit-fiğ hububat otu-fiğ hububat otu silajı-malt posasıdane mısır-mısır silajı-pamuk tohumu küspesi-soya fasulyesi küspesi-yonca-yonca silajı) besin madde yönünden kimyasal analizleri yapılmıştır. Bu bağlamda yem hammaddelerinden, farklı zamanlarda ve sayılarda (toplam 302 adet) olmak üzere, kuru madde (KM), ham protein (HP), ham yağ (HY), ham kül (HK), asit deterjan lignin (ADL), asit deterjan fiber (ADF), nötral deterjan fiber (NDF), asit deterjan ve nötral deterjanda çözünmeyen protein (ADICP, NDICP) analizleri yapılmıştır. Elde edilen veriler altı sigma yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Sonuç olarak; deneme süresince (6 ay) her bir hammaddenin kendi içerisinde, besin madde değerleri bakımından önemli seviyelerde değişkenlik gösterdiği belirlenmiştir. Bu değişimlere bağlı olarak, TMR'lerin besin madde hesaplamalarının önemli derecede etkilendiği tespit edilmiştir. Bu nedenle rasyonlarda kullanılan hammaddeler, belirli aralıklarla analiz edilmeli, hammaddeler besin madde değerlerine göre işletmeye alınmalı ve TMR çözümlemeleri yapılırken olası besin madde varyasyonları dikkate alınmalıdır.
Hayvansal Üretim, 2014
Bu çalışmada, süt sığırcılığı ekonomisinde önemli yer tutan ineklerde tohumlama sonrasında 30. günde yapılan muayenede, gebelik oranı üzerine etkili bazı faktörlerinin etki paylarının hesaplanması amaçlanmıştır. Çalışmanın materyalini, Plato Entegre Hayvancılık ve Tarım San. Tic. A.Ş'de yetiştirilen 126 baş Holştayn ineğe ait verim ve performans kayıtları oluşturmuştur. İneklere ait; senkronizasyon yöntemi, doğum sayısı, tohumlama günündeki süt verimi, vücut kondisyon skoru, postpartum süre ve tohumlama sayısı değişkenlerinin tohumlama sonrasında 30. günde belirlenen gebelik oranı ile ilişkilerinin belirlenmesi lojistik regresyon analizi ile yapılmıştır. Çok değişkenli lojistik regresyon modelinde geriye doğru değişken çıkarma yöntemi uygulanmıştır. Oluşturulan lojistik model katsayılarının tahmininde en çok olabilirlik yöntemi kullanılmıştır. Çalışma kapsamına alınan ineklerde tohumlama sonrasında 30. günde transrektal ultrasonografi yöntemi ile yapılan gebelik muayenesinde % 45.2 gebelik saptanmıştır. Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde kullanılan geriye doğru değişken çıkarma yöntemi 3. adımda sonlanmıştır. Modelin ineklerde gebelik oranını açıklamadaki etkinliği Hosmer-Lemeshow uyum iyiliği istatistiği önem değeri 0.891 olarak hesaplanmıştır. Final model ile kestirilen olasılıklar kullanılarak, modelin gebeliği doğru tanı oranı % 65 olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, elde edilen final modelde yer alan; "senkronizasyon yöntemi, tohumlama anındaki süt verimi, vücut kondisyon skoru, tohumlama sayısı" değişkenlerinin gebelik oranı üzerine etkili faktörler olduğu belirlenmiştir.
firattipdergisi.com
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, ANKARA ÖZET Giriş: Bu çalışmada, bağırsak mukozasında birtakım değişikliklerin olaylandığı süt verme evresindeki sıçanların, ileumlarına uygulanan deneysel kısmi obstrüksiyonun, olası etkilerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Spraque-Dawley cinsi gebe sıçanlar kullanıldı. Süt verme evresinin 7. gününde (erken dönem) ve 14. (geç dönem) günlerinde deneysel kısmi bağırsak obstrüksiyonu uygulandı. Kontrol grubu deneklerde de cerrahi girişim aynen uygulanmakla birlikte obstrüksiyon gerçekleştirilmedi. Uygulamayı izleyen 14. ve 21. günlerde her iki gruba ait ileum doku örnekleri alışılmış elektron mikroskop izleme yöntemlerinden geçirildi. Yarı ince kesitler toluidin mavisi ile boyanarak DM 4000 Leica analyzer ışık mikroskobunda incelendi. Bulgular: Alınan yarı ince kesitler kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, obstrüksiyon uygulanan süt verme evresindeki sıçanlarda, bağ dokusunda yer yer açılmalar, epitele yakın bölgelerde mast hücrelerinin yoğun olduğu izlendi. Ayrıca süt verme evresinin geç döneminde olan deney grubunda epitele yakın bölgelerde damarlanma dikkati çekti. Yapılan morfometrik değerlendirmelerde saf kontrol grubu ve deney grupları karşılaştırıldığında süt verme evresinin erken döneminde alınan doku örneklerinde kas katmanının 1.6 kat artığı, süt verme evresinin geç döneminde alınan doku örneklerinde ise kas katmanının 2.5 kat artmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır. Sonuç: Süt verme evresinde uygulanan ince bağırsak obstrüksiyonun, ince bağırsakta epitel doku, bağ dokusunda ve kas katmanında yapısal değişikliklere neden olduğu kanısına varıldı.
Yeni̇li̇kleri̇n Beni̇msenme Düzeyi̇ne Göre Üreti̇ci̇leri̇n Süt Siğirciliği Faali̇yetleri̇
Turkish Journal of Agricultural and Natural Science, 2023
Çalışmada üreticilerin yenilikleri benimseme düzeylerine göre süt sığırcılığı faaliyetlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla 2020 yılında Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren 100 süt sığırcılığı işletme sahipleri ile yüz yüze anket yapılmıştır. Araştırma bölgesinde üreticiler yeniliği yüksek düzeyde, orta düzeyde, düşük düzeyde benimseyen/gelenekçi yapıya bağlı kalan olmak üzere üç grupta incelenmiş olup çiftçilerle yapılan anketlerden elde edilen veriler tanımlayıcı istatiklerle ve Anova (F testi) ile analiz edilmiştir.Analiz sonuçlarına göre yeniliğin benimsenme düzeyi ile üreticilerin gelir düzeyi, süt sığırcılığı tecrübe süresi, günlük süt verimi ve toplam inek varlığı arasında istatistiki olarak anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Gelenekçi yapıdaki üreticilerin inek varlığının artmasına rağmen günlük süt verimlerinde oransal artış olmadığı, yeniliği yüksek ve orta düzeyde benimseyen çiftçilere göre eğitim ve gelir düzeylerinin daha düşük olduğu ayrıca danışmanlık hizmetinden faydalanmadıkları, süt sığırcılığı konusunda eğitimlere katılma oranlarının da çok düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Üretim aşamasından pazarlama aşamasına kadar ve özellikle yüksek süt veriminin sağlanabilmesi amacıyla yeniliklerin gelenekçi yapıdaki çiftçiler tarafından benimsenme oranının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması önemlidir. Yeniliği yüksek ve orta düzeyde benimseyenlerin ise mevcut teknolojik imkânları daha fazla kullanmaları sağlanmalıdır.
2018
Bu calismada, “Teoride Hazirlanan Rasyonlarin Pratik Uygulamadaki Varyasyonlarinin Alti Sigma Metodolojisi Ile Arastirilmasi” isimli calisma kapsaminda; dort farkli sut sigiri ciftliginde hayvanlarin fizyolojik durum ve gereksinimlerine gore hazirlanan toplam karisim rasyonlarinda (TMR) meydana gelen besin madde degiskenliklerinin incelenmesi ve hedef degerler ile uyumlu olup olmadiginin degerlendirilmesi amaclanmistir. Calisma ilk etapta ≈1.500 bas sagmal hayvan kapasitesine sahip bir sut sigiri isletmesinde gerceklestirilmistir. Bu isletmede; sagmal, duve, agir gebe, besi ve buzagi gruplari icin farkli gunlerde toplanan TMR numunelerinde, besin madde kimyasal analizleri ve partikul buyuklugu degerlendirmeleri yapilmistir. Bu kapsamda, sagmal TMR’den 130 diger dort grup TMR’sinden 64 (4X16) adet numune degerlendirmeye tabi tutulmustur ve TMR’lerde kullanilan hammaddelerin bireysel olarak besin madde analizleri de yapilmistir. Yine bu calisma icerisinde, uc farkli sut sigiri isletme...
Karadeniz, 2017
Özellikle 90'lı yıllardan itibaren tüm sektörlerde açık bir şekilde artan rakip sayısı ve buna bağlı olarak artan rekabet sebebiyle işletmeler müşteri beklentilerini karşılama konusunda çok daha titiz davranmaya başlamışlardır. Artan rekabetle birlikte müşterilerin daha bilinçli ürün terihinde bulunmaları ile birlikte de kalite kavramı çok daha önemli bir noktaya ulaşmıştır. Bu durum diğer tüm sektörlerde olduğu gibi gıda sektöründe de dikkat edilmesi gereken bir durum haline gelmiştir. Bu çalışmanın amacı günümüzde artan önemi nedeniyle kalitenin istatistiksel tekniklerle ölçülmesinin ortaya koyduğu yararları belirtmek ve yorumlarının işletme açısından nasıl yapılacağı konusunda bilgilendirme sağlamaktır. Uygulama da gıda sektörü ve süt ürünleri seçilmesinin amacı ise istatistiksel kalite kontrol teknikleri ile bu sektör de daha önce çalışmaların yapılmamış olmasıdır. Uygulama verileri Malatya ilinde faaliyet gösteren bir süt işleme tesisinden alınmış olup SPSS 22.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Grafiklerde belirlenen limitleri aşan durumlar olmasa bile dalgalanmaların sebeplerine ilişkin öneriler sunulmuştur.
PLC Kontrollü Süt Kariştirma Maki̇nesi̇
2020
Bu calismada Delta PLC kontrollu sut karistirma makinesi yapilmistir. Delta PLC tarafindan kontrol edilen sutun doldurulmasi bolumu, karistirma bolumu ve sutun bosaltilmasi bolumu gibi uc bolum bulunmaktadir. Islemin mekanik kismi mekanik tasarim ve montaj isleminden, elektrik kismi ise elektrik tesisati ve programlamadan olusur. Delta PLC teorisinin yazilimi, gerekli hedefleri yerine getirmek icin iyi bir sonuc gosterecek olan donanimin elektrik ve mekanik aktuatorlerini icerir [1].
Süt Sığırcılığında Refah İstekleri ve Kritik Kontrol Noktaları
2016
Ulkemizde hayvansal uretim son yirmi yil icinde yukselis trendine girmis; hayvan sayisi, toplam sut ve et uretimi de bununla es zamanli olarak artmistir. Ancak hizla artan nufusun beslenmesi icin gerekli miktarlarin cok altinda uretim oldugu da onemli bir gercektir. Istenilen verim duzeyinin yakalanmasinda, entansiflesme sureci ile birlikte, sayisal artistan ziyade hayvan basina verimin onemli oldugu kabul edilmektedir. Entansif hayvan yetistirme kosullarinda hayvan refah konulari goz ardi edilmis ve daha cok maliyet ve daha cok kazanc uzerinde durulmustur. Bu calismada, buyuk yatirimlar yapilarak insa edilmis olan hayvan barinaklarinda, hayvan istekleri acisindan durumunun ortaya konulmasi icin gerekli bilgilerin derlenerek detayli olarak verilmesi amaclanmistir. Buna bagli olarak, profesyonel anlamda hayvancilikla ugrasan veya ugrasacak yetistiricilerin bu konuda eksik olan bilgilerine katkida bulunmak calismanin amaclarindandir.
Esmer Irkı Sığırlarda Süt Verimi Üzerine Etkili Faktörlerin Path Analizi İle Belirlenmesi
Kafkas Universitesi Veteriner Fakultesi Dergisi, 2009
Bu çalışmada; laktasyon süresi, 305 gün süt verimi, buzağılama yaşı ve buzağılama aralığının gerçek süt verimi üzerine yapmış oldukları etkilere ait path katsayıları hesaplanmıştır. Bu amaçla Konuklar Tarım İşletmesinde 1990-2005 yılları arasında yetiştirilen 810 baş Esmer ineğin bazı süt ve döl verim kayıtları kullanılmıştır. Gerçek süt verimi ile 305 gün süt verimi ve laktasyon süresi arasındaki korelasyon katsayıları sırası ile, 0.75 ve 0.65 olarak tespit edilmiştir. Faktörlerin gerçek süt verimi üzerine doğrudan etki yüzdeleri; laktasyon süresi ve 305 gün süt verimi için sırası ile, %17.3 ve %1.00 olarak bulunmuştur. Laktasyon süresi ve 305 gün süt veriminin, gerçek süt verimi üzerine olan dolaylı etkileri sırasıyla 299.29 ve 1.00 olarak tespit edilmiştir. Bunun yanında buzağılama aralığı ve buzağılama yaşı için doğrudan etki ve dolaylı etki düşük bulunmuştur.
… DERGİSİ/JOURNAL OF …, 2011
Hüdaverdi BtRCAN (1) Naci TÜZEMEN (1) ÖZET : Laktasyon eğrisinin matematik ifadelerle açıklanması birçok araştırmaya ve çalışmaya konu teşkil etmiştir. Laktasyon eğrisinin şeklini ve laktasyonun devamlılık derecesini belirlemede birçok metodlar kullanılmaktadır. Bu metodlar, genel olarak, oran metodları, lafctasyonu kısımlara ayırma metodları ve tüm laktasyonu kapsayan fonksiyonel metodlar olarak üç ana gruba ayrılmaktadır. Literatürde yaygın olarak kullanılan oran metodları; P2/J metodu, P3/1 metodu, Nispi Devamlılık Derecesi ve Tomax metodlandır. Fonksiyonel metodlardan ise; Linear Regresyon metodu, Invers Polinom metodu kullanılmakla beraber, son yıllarda devamlılık derecesinin ve laktasyon eğrisinin belirlenmesinde Gamma fonksiyonu ve Mfodifiye Gamma fonksiyonu en yaygın olarak kullanılan metodlardır ve gerçek laktasyon eğrisi ile iyi bir uygunluk vermektedirler.
Teknolojik Açıdan Süt Ürünlerinde Laktoz Dönüşümleri ve İntoleransı
Akademik Gıda, 2012
Laktoz, tüm memeli sütlerinde bulunan temel karbonhidrattır. Memeliler dışındaki kaynaklarına oldukça az rastlanır. Tam inek sütü yaklaşık %4.8 oranında laktoz içerir ve sütünün kalori içeriğinin yaklaşık %30'unu karşıladığı hesaplanırken, anne sütü %7 oranında (70 g/L) laktoz içermektedir. Küçük bebeklerin toplam enerji gereksiniminin neredeyse yarısını karşılamaktadır. Laktoz, sindirim sistemine girdiğinde laktaz adı verilen bir enzim yardımı ile hidrolize olarak bileşenlerine parçalanır (glikoz ve galaktoz). Ardından bu bileşenler kana geçerek insanlarda enerji gereksinimini karşılar. Tüm memeliler sütten kesilmenin ardından bağırsaktaki laktaz aktivitesinin çoğunu kaybeder. Düşük laktaz aktivitesi yetişkin insanların yaklaşık %75'inde görülmektedir. Bu düşük aktivite laktozun sindirilememesine sebep olmakta ve gastrointestinal rahatsızlıklara yol açmaktadır. Süt intoleransı özellikle Asya-Avrupa ırklarında daha fazla görülür. Dünya üzerinde yaşayan her 10 insandan birinin sütü sindiremediği tahmin edilmektedir. Bu sebeple, laktoz intoleransından şikâyetçi insanların ihtiyaçlarını karşılamak için sıvı, tablet, toz formda laktaz, laktozu hidrolize süt, laktoz içeriği azaltılmış süt ve ürünleri üretiminde yeni teknolojiler geliştirilmektedir.
2001
Bu arastirmada Afyon ili sut sigircilik isletmelerinde anket yolu ile derlenen veriler yardimiyla kaynak kullaniminda etkinlik duzeyleri arastirilmistir. Maliyeti olusturan masraf unsurlarinin oransal dagilimi yem %58.45, iscilik % 15.65, veteriner saglik, bakim onarim, amortisman, bakim onarim ve diger cari giderler sirasiyla; % 3.95; % 9.69; % 4.08; ve % 8.17 olarak saptanmistir. Gelir kalemlerinin oransal dagilimi sut, buzagi, envanter deger artisi ve buzagi gelirleri sirasiyla; % 58.01, % 22.73, % 16.95 ve % 2.28 olarak hesaplanmistir. Hayvan basina gunluk sut verimi ortalama 13.9 kg, hayvan basina kaba ve kesif yem tuketimi 5.1 ve 7.64 kg bulunmustur. Arastirmada ekonomik rantabilite 13.94; mali rantabilite 15.86; rantabilite faktoru 15.75 ve output/input orani 1.36 belirlenmistir. Coklu regresyon analizi sonuclarina gore marjinal deger verimlilikleri yem icin 1.256 TL; iscilik icin –0.95 TL; veteriner saglik giderleri icin 2.69 TL; amortisman giderleri icin 3.556 TL ve diger c...
Selcuk Tarım Ve Gıda Bilimleri Dergisi a, 2006
Konya ilinde Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin ortağı olan işletmelerde kaynak kullanımının rasyonel olup olmadığını ve süt üretim maliyetini tespit etmek amacı ile bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Yapılan örnekleme işlemine göre toplam 46 işletme belirlenmiş ve yüzyüze görüşmek suretiyle anket yöntemiyle veriler toplanmış ve analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, incelenen işletmelerde işgücü varlığı ortalama 811 EİG olarak hesaplanmış ve işletmede kullanılabilir aile işgücünün % 9,81'inin atıl işgücü olduğu tespit edilmiştir. İşletme başına toplam 5,35 BBHB hayvan varlığı tespit edilmiş olup, bunun % 4,49'u küçükbaş ve % 95,51'i büyükbaş hayvan varlığı şeklindedir. İşletme başına üretim masrafları 4.590,64 milyon TL olup, bunun % 59,13'ü değişen masraflardan ve % 40,87'si sabit masraflardan oluşmaktadır. Kabul edilen süt satış fiyatına göre işletme ortalaması olarak süt satışı, % 7,52 zarar etmektedir. Büyük ölçekli işletmelerde ise süt üretiminden % 11,21 kar edilmiş olup, küçük işletmelerde ise % 30,29 zarar edildiği tespit edilmiştir. Yapılan fonksiyonel analiz sonucunda kesif yem ve kaba yem faktörlerinin kullanımının az olduğu ve artırılması gerektiği bulunmuştur. Yapılan araştırma sonucuna göre süt sığırcılığında kaynak kullanımının rasyonel olmadığı belirlenmiştir Anahtar Kelimeler: Ekonometrik Analiz, Süt Sığırcılığı, Süt Üretim Maliyeti
Süt Tüketi̇mi̇nde Laktoz Duyarliliğinin (İntolerans) Anali̇zi̇: İzmi̇r İli̇ Bornova İlçesi̇ Örneği̇
Hayvansal Üretim, 2020
Amaç: İzmir'in Bornova ilçesinin kentsel kesiminde yaşayan hane halklarının süt tüketimine yönelik laktoz duyarlılığını analiz etmektir. Materyal: Araştırmada oransal örnek hacmi formülünden yararlanarak Bornova ilçe merkezinde yaşayan 271 hane halkı üyesinden anket yöntemiyle veriler derlenmiştir. Toplanan verilerin analizinde, öncelikle hane halklarının demografik ve sosyo-ekonomik özellikleri incelenmiş, daha sonra süt tüketimine yönelik laktoz duyarlılığı ve ortaya çıkan şikayetler belirlenmiştir. Bu aşamada cinsiyet, yaş, kilo yapısı, eğitim düzeyi ve medeni durum açısından gruplar oluşturulmuş ve karşılaştırmalar yapılmıştır. Bulgular: Ankete katılanların % 6.64'ü hiç süt tüketmezken, her gün süt tüketenlerin oranı % 25.09 dur. En yüksek oranı % 40.59 ile haftada birkaç kez tüketenler oluşturmuştur. Hane halkı üyelerinden düzenli süt tüketenlerin % 63.12'si erkekler, % 36.88'i kadınlar, çok nadir tüketen ve hiç süt tüketmeyenlerin % 38.46'sı erkekler, % 61.54'ünü kadınlar oluşturmuştur. Yaş grubu açısından tüketim durumu incelendiğinde, düzenli süt tüketenler içinde 17-56 yaş aralığında olanların oranı toplam % 75'i geçerken, çok nadir tüketen ya da hiç tüketmeyenlerde bu oran % 74'den biraz fazladır. Süt tüketiminin eğitim düzeyine göre değişimine bakıldığında, lise ve yükseköğretimde olanların oranı toplam % 74.4, çok nadir tüketen ya da hiç tüketmeyenlerde % 78.85 olarak bulunmuştur. Araştırmada, çok nadir tüketme veya hiç süt tüketmeme nedenleri içinde % 28 ile alerjik rahatsızlık, % 23.08 ile tat ve mide-bağırsak rahatsızlıkları gelmektedir. Sütle ilgili kötü anı ise % 1.92 ile en düşük neden olmuştur. Sonuç: Türkiye'de laktoz intoleransı sorununa yönelik fermente süt ürünleri ve bu ürünlerde kullanılan aşı kültürleri, laktozsuz süt ürünleri, toz veya tablet şeklindeki laktaz enziminin üretimine yönelik bilimsel ve teknolojik çalışmalar yapılmalıdır. Süt tüketimini etkileyen etmenler ve koruyucu önlemler hakkında ebeveyn ve öğretmenler bilgilendirilmelidir. Özellikle sütü sevmeyen çocukların ebeveynlerine büyük görev düşmektedir. Çocuklarının sütü neden sevmediklerini araştırıp, süt tüketimlerini artırmaya yönelik yöntemler geliştirmeleri gerekir. Türkiye'de araştırmalarla bölgelere göre laktoz intolerans haritasının ortaya konması gerekmektedir. Bu durum gıda endüstrisinin laktozsuz ürün geliştirme motivasyonunu arttırabileceği gibi, bölgesel olarak yapılan üretimlerde farklılaşmaya gidilmesine de imkân tanıyacaktır.