Yasin Avcı, "Uluslararası İlişkilerde Pseudo/Quasi Deney Olarak Simülasyon: Tarihi, Örnekleri ve Geleceği", 5. Uluslararası Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Sempozyumu Bildiri Kitabı, Elazığ: Asos Yayınevi, 2018. (original) (raw)
Related papers
Öz: Hegel'in de vurguladığı üzere düşünce in vacuo var olmaz. Bu tespitin sosyal bilimler nezdindeki en önemli çıktısı, teori ve pratik arasındaki simbiyotik ilişkinin neredeyse her disiplinde kabul edilmesi olmuştur. Ancak bu ilişkinin gözlemlenebilirliği diğer sosyal bilimler disiplinleriyle kıyaslandığında Uluslararası İlişkiler'de daha baskın olagelmiştir. Nitekim disiplin I. Dünya Savaşı akabinde doğmuş ve Uluslararası İlişkiler'de başından beri var olan pozitivist hüviyet II. Dünya Savaşı sonrasında ayyuka çıkmıştır. Bununla birlikte Avrupa bütünleşmesi, dekolonizasyon süreci, Vietnam Savaşı ve nihayet Soğuk Savaş'ın sona ermesi gibi gelişmeler ile disiplinin tarihini ele almak için araçsallaştırılan büyük tartışmalar arasında bir paralellik bulunmaktadır. Bu savdan hareketle çalışmanın temel konusu; disiplinde pozitivist bilim felsefesinin altın çağını temsil eden Davranışsalcılık ve onun Uluslararası İlişkiler'in gündemine gelmesini sağlayan dünya siyaseti koşulları ile onun pozitivist prensipleridir. Zira en temelde Soğuk Savaş döneminin MAD/terör/dehşet dengesi gibi ayırt edici koşulları ve Amerikan dış politikasının küresel hâkimiyet noktasındaki çabaları disiplinin gündeminin Davranışsalcılık temelinde şekillenmesine zemin hazırlamıştır.
Doğan Arar ve Yasin Avcı, "Uluslararası İlişkilerde Klasik Realizmin Güvenlik Yaklaşımı", Metin Aksoy (ed.), Uluslararası İlişkilerde Güvenlik ve Jeopolitik Teorik Tartışmalar ve Güncel Gelişmeler, Ankara: Nobel Yayınları, 2022. , 2022
Uluslararası ilişkiler Çalışmaları Dergisi , 2022
Özet: 11 Eylül terör saldırısı ve 2008 ekonomik krizi sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin sistem içerisindeki hâkimiyetinin daha fazla sorgulandığı döneme doğru geçiş yapılmış, yükselen güçlerin ortaya çıkmasıyla da birlikte bir dizi yeni değişimler ortaya çıkmıştır. Özellikle, yükselen güçler arasında yer alan Çin’in uluslararası sistem içerisinde güçlü bir aktör olarak ortaya çıkması, süreklilik gösteren ekonomik ilerleyişi, askeri ve siyasi reformları güç dengelerinin yeniden inşa edilmesine yol açmış, güç geçişinin daha belirgin olmasını sağlamıştır. Çin’in uluslararası sistem içerisindeki etki gücünü veya ikna kabiliyetlerini geliştirmesi Pekin’in bölgesel gücünün diğer devletler üzerindeki nüfuz edebilme yeteneğiyle doğru orantılıdır. Çin’in, ASEAN, APEC, ŞİÖ, AB, BRICS, Kuşak ve Yol girişimleri içerisinde üye statüsünü taşıyan bir ülke konumunda olması bölgesel oluşumlar içerisinde artan rolünü ortaya koymaktadır. Çin’in küresel piyasalarda artan rolü, ekonomik politikaların politik güç mekanizmaları üzerinde yarattığı dönüştürücü etki ve sistem içerisinde güç dengelerinde yaşanan değişim bu çalışma kapsamında ele alınacaktır. Çin’in uluslararası yapıda kuruluşunda öncü rol oynadığı bölgesel iş birliği modelleri, uluslararası örgütler aracılığıyla gelişmekte olan ülkelerin politikaları üzerinde yarattığı etki ve alternatif bölgesel oluşumların küresel dengeler üzerindeki olası etkiler nitel araştırma teknikleri kullanılarak analiz edilecektir. Pekin’in yapmakta olduğu ekonomik temelli girişimlerin politik zeminde de karşılık bulması, geleceğe yönelik hegemonya inşasında önemli adımlar olarak değerlendirildiğinden bu çalışma gerekli görülmüştür
Uluslararası Ders Kitapları Sempozyumu (DEKUS '18) Bildiri Özetleri, 2018
Türkiye’de, ulusal kültür, bu kapsamda toplumsal değerler, sosyal yaşam kuralları, temel vatandaşlık bilgileri gibi temel sosyal konular, ilköğretim sürecinde Hayat Bilgisi, Orta öğretim aşamasında ise Sosyal Bilgiler derslerinde işlenmektedir. Osmanlı modernleşmesinden başlayarak, özellikle İttihat ve Terakki yönetiminin Türkçü ideolojik programından Kemalizm’e ve oradan günümüze varan ulus ve ulus-devlet inşası sürecinin belirleyici etkileri altında, “Türk kültürü” temalı değerler, Sosyal Bilgiler eğitiminin ve müfredatının ağırlık merkezini oluşturmuştur. Ancak, 1980’lerin sonundan itibaren, Soğuk Savaş’ın sonlanmasına bağlı uluslararası ekonomik serbestleşme ve özellikle iletişim-bilişim merkezli teknolojik gelişmenin etkileriyle ilerleyen küreselleşme sürecinin ürettiği dinamikler, ulus-altı kimlikleri ve yerel etnokültürel aidiyetleri, yeniden eğitimin konusu haline getirmektedir. Bu bağlamda, ABD, Kanada, Avustralya gibi kolonizasyon coğrafyaları, modernite öncesine kökenlenen yerel kültürlerin “çok kültürlülük, çok kimliklilik (multiculturalism)” başlığı altında bilime ve eğitime konu edildikleri ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’de de, siyasal yapısındaki ulusal ünitarizmin belirleyici etkilerinin sürekliliğinin yanı sıra, çok kültürlülüğe dair toplumsal gerçeklikler, özellikle son yıllarda, bilim-eğitim faaliyetlerine yeniden dahil edilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, etno-kültürel unsurların ve bu bağlamda çok-kültürlülük, çok-kimlilik konularının Türkiye’de öğretim faaliyetleri içerisinde ele alınışı ve işlenişi, halen İlk ve Orta öğretim müfredatında kullanılmakta olan Sosyal Bilgiler ders kitapları örneği üzerinde ve içerik analizi yönteminin ışığında incelenmesi amaçlanmaktadır. Multiculturalism Problem in the Turkey’s Education Policy:The Case of Social Knowledge Lesson Textbooks In Turkey, the basic social issues such as national culture, social values, and social rules in this context, citizenship are processed inside of Life Science lessons in elementary stage of basic education and in Social Knowledge lessons in the secondary stage. Under the decisive influences of the nation and also the nation-state construction process starting from the Ottoman modernization and reaching today especially on the Turkist ideological program of the Committee of Union and Progress to the Kemalism, the social values based on "Turkish culture" have been the center of focus of Social Knowledge education and curriculum, However, since the end of the 1980s, the dynamics that produced by globalization which have been driven by the effects of international economic liberalization due to the end of the Cold War and especially to the technological development of communication and information, make the sub-national and local ethno-cultural identities a subject of education again. In this context, colonial geographies such as the USA, Canada and Australia are the leading countries where the local cultures originating before modernity are being made subjects of sicence and education under the title of "multi-culturalism". Although the continuity of the decisive influence of national unitarity in the political structure, multicultural social realities began to be reintroduced to the scientific and educational activities, especially in recent years in the Turkey too. In this study, it is aimed to analyse the usage of the ethno-cultural identites and in this context, the multiculturalism issues in the teaching activities in Turkey, on the case of textbooks of Social Knowledge lessons, which are currently being used in the curriculums of primary and secondary education stages, under the theoretical light of content analysis method.
Uluslararası İlişkiler Bilim Dalında Sosyal İnşacılık Yaklaşımının İncelenmesi
Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, 2021
Özet Bu çalışma, uluslararası ilişkiler kuramları kapsamında, sosyal inşacılık yaklaşımının tanımlanması ve bu yaklaşım üzerine yapılan tartışmalar üzerinde durmaktadır. Sosyal inşacılığın, uluslararası ilişkiler disiplini açısından, değişim, çıkar, kimlik, işbirliği ve uluslararası normlara bakışı değerlendirilmektedir. İnşacılığın uluslararası örgütler ve bölgeselleşme çalışmalarına katkısı önemlidir. Bu kapsamda, makale, uluslararası ilişkiler disiplininde, dünyada ve özellikle Türkiye'de, sosyal inşacılığın etkileri ve bu yaklaşım kullanılarak gerçekleştirilen araştırmalar üzerinde durmaktadır. Abstract This study focuses on the definition of Social Constructivism and the discussions on the Social Constructivist approach within the scope of the Theories of International Relations. Social constructivist perspectives on change, interest, identity, cooperation, and international norms have been evaluated in terms of International Relations discipline. Social Constructivism has contributed to the interpretation and evaluation of international organizations and regionalization. In this context, this article has focused on academic studies and researches of International Relations discipline which have used Social Constructivism in the world and in Turkey as well.
Suriye’de yaşanan savaş sonrası Türkiye’ye zorunlu bir göç dalgası meydan gelmiş olup halen de bu göç dalgası devam etmektedir. Suriye’de yaşanan insanlık dışı olaylara tüm dünyanın sessiz kalmasına ve görmezden gelmesine rağmen Türkiye bu insanlara kapısını açmış olup halen de açmaya devam etmektedir. Buna karşılık Suriye’deki rejim insan haklarını çiğnemeye ve halkına zulüm yapmaya devam etmektedir. Günümüzde milyonlarca çocuk savaşların, terör saldırılarının doğrudan veya dolaylı olarak masum kurbanları durumuna düşmektedirler. Bu şiddet eylemlerinin sonrasında meydana gelen göçün çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkiler; çocukları psikolojik, sosyolojik, fizyolojik gibi pek çok açıdan etkilemektedir. Çocukların travmatik olaylara karşı gösterdikleri tepkiler genel olarak benzerlik gösterse de farklılıklar da gözlenebilmektedir. Birey, gerçek bir tehditle karşılaştığını algıladığı anda, travmanın etkileri fiziksel, duygusal, zihinsel, fiziksel ve davranışsal boyutta da olabilmektedir. Travmatik olay yaşayan hemen hemen herkes “stres tepkileri” gösterebilmekte ve sosyal uyum sorunları yaşayabilmektedir. Bu çalışmada, Suriyeli ailelerin göçünün yoğun olduğu Ankara ili Altındağ ilçesindeki geçici eğitim merkezlerine devam eden Suriyeli çocuklar örneklem grubunu oluşturmaktadır. Araştırmada, Suriyeli çocukların demografik özellikleri ve savaş sonrası sosyal uyumlarının ölçülmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, Suriyeli çocuklara Kişisel Bilgi Formu ve Sosyal Uyum Kendini Değerlendirme Ölçeği (SUKDÖ) uygulanmıştır. Suriye’den göç eden çocuklar, kendilerini olumsuz yönde etkileyen bir veya birden çok olayı gördülerse veya böyle bir olaya tanık oldularsa, bu esnada da aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissetmişlerse, bu durum onlarda travmatik bir yaşantıya neden olabilmektedir. Ölçekler, Türkçeden Arapçaya çeviri yapıldıktan sonra Suriyeli çocuklar tarafından doldurulmuştur. Öncelikle çocukların savaş yaşantılarının ardından gösterebilecekleri tepkiler çocukların sosyal hayata uyumları çerçevesinde değerlendirilerek Suriyeli çocukların sosyal uyumlarına çözüm bulmak için gerekli kurumlarla işbirliği olanakları araştırılmıştır. Anahtar kelimeler: Savaş, Sosyal Uyum Kendini Değerlendirme Ölçeği, Suriye, Türkiye, Çocuklar War Children of the Arap Spring: The Examination of Children of Syria in Turkey in terms of Social Adaptation Abstract After the war in Syria, a compulsory migration wave to Turkey has been challenged and still this wave of migration continues. Despite the fact that the whole world is silent and ignorant about the inhuman incidents in Syria, Turkey has opened its doors to these people and continues to provide all kinds of opportunities to these people. The regime in Syria is still violating human rights and persecuting its people. Millions of children today are in the state of wars, innocent victims of terrorist attacks, directly or indirectly. The traumatic effects of immigration on children after these acts of violence affect children psychologically, physiologically and socially. Although the responses of children to traumatic events are generally similar, differences can also be observed. It is defined as a traumatic experience for an individual if he or she perceives it as a real threat, if it is physically, psychologically or socially harmed or witnessed, or if he / she feels too much fear, helplessness and horror at this point. The effects of trauma can be physical, emotional, mental, physical and behavioral. Almost everyone who has a traumatic event is showing "stress reactions" and social adaptation and social cohesion problems. In this study, Syrian children constitute a sample group of children going on to the schools in the Altındağ District at the province of Ankara where migration of Syrian families is intense. It was aimed to measure the demographic characteristics of the Syrian children and the social adaptation they experienced. For this purpose, Syrian children will be given a personal information form and Social Adaptation Self-Evaluation Scale. First of all, the reactions that the children can show after the war experiences will be evaluated according to the experiences of the children and the cooperation will be made with the necessary institutions. Key words: War, Social Adaptation Self-Evaluation Scale, Syria, Turkey, Children