"PONTUS MESELESİ'NİN "MAVİ KİTABI": GEORGE W. RENDEL'İN "PONTUS KATLİAMI" RAPORU", XVI. Türk Tarih Kongresi 20-24 Eylül 2010 (IV. Cilt - I. Kısım), ss.163-172. (original) (raw)

CEVDET KERİM İNCEDAYI’NIN IV. TÜRK İSTİKLÂL MÜCÂHEDESİ KONFERANSINDA PONTUS MESELESİ

IKSAD PUBLISHING HOUSE, 2022

Türk Millî Mücadelesini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştiren kadro, 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyeti resmen ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, Türk İstiklal Mücadelesinde yaşanan gelişmelerin halka anlatılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacı tespit eden Maarif Vekili Mustafa Necati Bey, Büyük Taarruz esnasında Binbaşı olarak görev yapan Cevdet Kerim İncedayı’dan halka bir dizi konferans vermesini talep etmiştir. Talebi yerinde bulan Cevdet Kerim ise halkın aydınlanması için konferanslar vermeyi kabul etmiştir. Bu doğrultuda yola çıkan Cevdet Kerim İncedayı, ilk konferansını 15 Mart 1927 tarihinde Ankara Türk Ocağı’nda vermiştir. 1927 yılında farklı zamanlarda Darülfünun Konferans Salonu ve Ankara Muallimler Kursu’nda dört konferans daha verilmiştir. Bu konferanslar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından aynı yıl içerisinde kaleme alınmış ve Devlet Matbaası tarafından Osmanlı Türkçesi ile basılmıştır. Eser, Türk İstiklal Mücadelesinin ne amaçla ve nasıl yapıldığını anlatması ile günümüzde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerine kaynak olması bakımından önemlidir. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milleti’ne hitaben gerçekleştirdiği Nutuk’tan daha erken bir tarihte bağımsızlık savaşının bir özeti olması bağlamında da değer taşımaktadır. Türk İstiklal Mücadelesini anlamak ve doğru değerlendirebilmek için bu mücadelede yer alan kişiler tarafından yazılan eserlerin önemi yadsınamaz. Bu bağlamda bir asker, devlet adamı ve yaşanan gelişmelere tanık olan Cevdet Kerim İncedayı tarafından verilen konferanslar da kıymetlidir. Metin haline getirilen Türk İstiklal Mücâhedesi Konferanslarında dönem itibariyle önemli bir sorun olan Pontus Meselesi de ele alınmıştır. Kitapta, Pontus Meselesi başlığıyla yer alan kısım şimdiye kadar kritik edilmediğinden ötürü çalışmanın konusunu teşkil etmiştir. Bu doğrultuda ilgili bölümün ele alınış biçimi, meselelerin doğru anlatılıp anlatılmadığı, eksik kalan yanları analiz edilerek ortaya konmuştur. Analiz sırasında 1927 yılında basılan eserde yer alan bölüm, daha sonraki yıllarda Millî Mücadele ile ilgili yazılan kitaplarla karşılaştırılmıştır. Ayrıca Pontus Meselesi ile ilgili arşiv vesikaları ve süreli yayınlarda göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılmıştır.

Tozan, M., “Marcus Antonius’un Korsanlara Karşı Seferi ve Lex De Provinciis Praetoriis” [The Expedition of Marcus Antonius against Pirates and the Lex de Provinciis Praetoriis] Tarih Okulu 15 (2013) 1-26.

Tarih Okulu, 2013

Rome, which had not dealt sufficiently with Asia Minor due to her internal problems and external threats at the end of the 2nd century, has turned her face again to the East considering the piracy as most urgent problem to be intervened, after famous statesman Marius overcomes these problems. Because piracy, which became widespread on the southern shores of Asia Minor during the period of Roman struggle against the external threats, expanded its influence as far as the shore of the Province of Asia. Therefore famous orator Marcus Antonius has set sail against the pirates with a fleet, which has substantially derived from Roman allies in the Eastern Mediterranean. It is observed that after the return of Marcus Antonius from the expedition, a wide range of legal regulations was conducted in Rome about the provinces and allies, which has been neglected for a long time, in Asia Minor and broadly in the east of Adriatic. In this law, called as the Lex de Provinciis Praetoriis, it is stated that the province of Cilicia has founded as a second Roman province in Asia Minor and Lycaonia will remain within the borders of Asian province. The article in the law indicating that these measures have been taken for the interests and safety of the Romans and also friends and allies of Rome in the Eastern Mediterranean, is particularly important. With this law, which seemingly introduced by popular politicians, who supported Marius at the peak of his power, Roman merchants and businessmen were protected on one hand, while the power of Rome was once more emphasized in Greek world, which was neglected for some time.

Pontus Meselesi’nin Tarihsel Kökenleri: XIX. Yüzyılda Trabzon Rumları Üzerine

Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihe karıştığı ve Anadolu Türklüğüııün ölüm kalım mücadelesi verdiği bir dönemde, tarihsel arka planı olmayan bir konuya siyasi çıkarlarm yükleıımesi şeklinde ortaya çıkan Pontus Meselesi akademik açıdan henüz yeterince incelenmemiş bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Meselenin ortaya çıkışmda sadece Yunanistan'ın kurulması ve hemen sonra yayılmacı politikalar g_ütmesi değil aym zamanda uluslararası çıkarlarm da etkili olduğu görülmektedir. Diğer bir ifade ile günümüzde Türkiye'nin karşılaşhğı pek çok konu nasıl iki ülke arasındaki bir sorundan ziyade gerçekte uluslararası bir boyut taşıyorsa Pontus Meselesi'nin ortaya çıkmasmda ve gelişmesinde de oldukça önemli dış faktörler bulunmaktadır. Her ne kadar mesel e Türkiye-Yunanistan ilişkileri bağlammda ele alnup Yunan Megalo ideası '1111l bir uzanhsı olarak ifade edilse de asimda oldukça geniş boyııtlu bir hadisedir. Bu bakımdan başlangıcmdan itibaren Pontus Meselesini Osmanlı imparatorluğunun son zamanlarmda patlak veren ulus çatış-Bu çalışmanın hazırlanmasında yardımlannı gördüğüm kıymetli hacarn Sayın Prof. Dr. M. Alaaddin YALÇINKAYA 'ya teşeld.'Ürü bir borç bilirim. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü OSMANLI ARAŞTIRMALARI, XXXI (2008).

Yılmaz Kolancı, B., Anadolu'da Roma İmparatorluk Dönemi Mimari Bloklarında Medusa Bezemesi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 40, 2020, 81-104.

Abstract Medusa is a mythological woman figure in the Greek art that has appeared since the Archaic Period and has preserved its popularity for centuries. Medusa, who won the enmity of the goddess Athena and was punished by her hero Perseus for being mortal, has the power to turn those who face her, into stone. As a reflection of this belief, Medusa, which was delightedly depicted on various art works belonging to the ancient period, has become a popular decoration element used in the decoration of religious and public function buildings built in Anatolia with the Roman Imperial Period. This study, which was created by combining examples from different publications, showed that Medusa decoration was used in the decoration of pedestal, capital, architrave-frieze, ceiling-arch coffers, console, console geison with console, arch and pediment blocks. The buildings where the decoration is found are nymphaeum and theaters, especially the temple. However, it is seen that public buildings such as propylon, agora, gymnasium, library, bath, basilica and stadium are also included in the decoration program. It was determined that the decoration, which took place on the architectural blocks since the Julio-Claudian period,

LANGLOIS, CH. V. (CHARLES VICTOR), 1863-1929- CH. (CHARLES) SEIGNOBOS(1854-1942), TARİH TETKİKLERİNE GİRİŞ, Çev. Galip Ataç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2010, 336 s

Tarih Okulu Dergisi, 2012

Kitabın tanıtımına geçmeden önce yazarları hakkında bilgi vermekte elbette fayda vardır. Zira tanıtacağımız eserin yazarları oldukça donanımlı ve devrinin kabul görmüş büyük tarihçileridir. Ve bu iki büyük tarihçi, ortak bir bilimsel çalışma yürüterek bu eseri meydana getirmişlerdir. Bu yazarların ilki Charles Victor Langlois, Fransız Tarihçi ve Paleoğrafya uzmanıdır. Ortaçağ çalışmalarında uzmandır. Sorbonne üniversitesinde çalışmıştır. 1887 yılında Doktora'sını bitirmiştir. Sorbonne üniversitesine geçmeden önce Douai Üniversitesinde ders vermiştir. O, 1913'ten 1929 yılına kadar Fransa Milli Arşivi Müdürlüğü yapmıştır. Tarih Tetkiklerine Giriş adıyla dilimize çevrilen eseriyle tarihsel araştırmanın bilimsel tekniklerini açık bir şekilde göstermiştir. Tarih alanında ilk kapsamlı eserini Charles Seignobos ile birlikte yazmıştır. Kitabın ikinci yazarı Charles Seignobos, 1854-1942 yıllarında yaşamış Fransız Tarihçidir. Paris Üniversitesinde Fransız ve Avrupa tarihi uygarlığı üzerine birçok eserler yazmış ve öğretmiştir. Yazdığı eserlerinin birçoğu Fransa'da ders kitabı olarak okutulmuştur. Onun en seçkin kitabı Çağdaş Avrupa Siyasi Tarihi'dir. Tarihte pozitivizmin liderlerinden biri olarak Charles-Victor Langlois ile değerlendirdiğimizde, Seignobos Alman tarihsel yöntemini kullanarak Almanca ve İngilizce dillerinden mükemmel bir şekilde yararlanarak siyasi tarih hakkında bilgi alınabilecek eşsiz eserler bırakmıştır.

H. S. Tabakoğlu, "16. Yüzyıl Osmanlı-İspanya Savaşlarının Gölgesinde Kehanet Olgusu: Miguel de Piedrola Örneği." Tarih Araştırmaları Dergisi (TAD). Cilt 40. Sayı 69. Mart 2021: 133-159.

The rivalry of Ottoman and Spanish empires continues to be a research subject of modern studies in addition to the classical works of Leopold von Ranke and Fernand Braudel. On the other hand, these studies mostly focus on the macro-analytical study of the rulers, politics and institutions of these great Mediterranean empires, and thus individual narratives and examples remain in the background. This article as an example of micro-history aims to explain the struggle of Miguel de Piedrola who was one of the thousands of Spanish soldiers in the Ottoman-Spanish conflict, to become a prominent figure in the society by claiming to be a prophet. Piedrola who prophesized about various subjects between 1560 and 1587, gained immense fame and was even considered to be the first royal prophet in Castile. However, his arrest and conviction by the Tribunal of the Holy Office of the Inquisition in Toledo ended his rapid career. The main question of this article is how and why the prophecies of Piedrola managed to have such a broad repercussion. The primary sources for this study are a copy of Piedrola’s Inquisitional inquiry report, which is kept in the Spanish National Library, relevant records of Cortes de Castilla, and lastly Piedrola’s report on the Battle of Lepanto which is kept in the General Archive of Simancas. Apart from these sources, we can only manage to follow Piedrola’s traces in the secondary literature indirectly, with few exceptions. Thus, this article aims to form a small-scale historical narrative via the extraordinary life of Miguel de Piedrola, based on archive documents and modern studies. As a result, it is understood that Piedrola, by the help of internal opposition against Felipe II, managed to attract great attention in a period in which the apocalyptical expectations and prophecies were still alive with the impact of Ottoman-Spanish conflict in the Mediterranean world.

ACENTE-KONSOLOS (MESAJERİ MARİTİM KUMPANYASI ACENTESİ VE FRANSIZ VİSKONSOLOSU) RAPORLARINA GÖRE GİRESUN LİMANI (1880-1909

Abstract Agent-consulate an institution is often seen in the Ottoman port city in the 19th century. Steam shipping company in most of the ports of call of the regular there are agencies - consulates. Reports, about the regions in which they are held by their determination; economic, political and socio-cultural areas contains detailed information. La Compagnie des Messageries Maritimes’s Giresun agency and also the French vice-consul and his son Gaspard Genna Thomas Genna's report which was held between the years 1880-1909 provides detailed information about the Giresun and the harbor has been the subject of our study.