DADALOĞLU (original) (raw)
Dadaloğlu'Nun Şi̇i̇rleri̇nde Toprak Temasi
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2018
Osmanlı Devleti'nin uyguladığı iskân politikalarına karşı yazdığı şiirleriyle tanınan Dadaloğlu, 19. yüzyıl Anadolu halk şiirinin önemli kişiliklerindendir. Bu çalışmada, Dadaloğlu şiirlerindeki doğa algısından yola çıkılarak, şairin ve onun temsilcisi olduğu göçebe topluluğunun toprak temasına bakışı incelenecektir. Toplamda 150 şiir incelenecektir. Dadaloğlu'nun da şiirleriyle taşınan sözlü mirasta yalnız toprak değil, halk kültürünün pek çok unsuruna rastlanmaktadır. Dadaloğlu'nun düşündüğü tabiat karlı, mor sümbüllü yaylaları, ormanları ve Çukurova'nın bereketli topraklarıdır. Dağlar, ormanlar, dereler, pınarlar Dadaloğlu'nun özlemini duyduğu topraklardır. Tabiat unsurları içerisinde en çok dağ kelimesi geçmektedir. Bunun dışında ovalar, bağlar, bahçeler, yaylalar da sıkça kullanılmaktadır. Tabiatın bir parçası olan bitkiler ve hayvanlar da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
DAKİKU'L-KELAM / KELAM KOZMOLOJİSİ
Kitaparası Yayınları, 2021
Kelâm ilminin en önemli gayelerinden biri, İslam inancına yönelik tehdit oluşturan ateist-materyalist felsefi doktrinleri bertaraf etmek ve bunların neden olduğu şüpheleri kesin deliller kullanmak suretiyle izale etmektir. Kelâmın diğer bir gayesi ise İslam dininin müntesiplerine sahih bir inanç ve doğru bir istikamet kazandırmaktır. İslam düşünce tarihi boyunca kelâm âlimleri bu gayelerine ulaşmak için iki yöntem izlemişlerdir. Muhatapları ilhad ehli olduğunda onlara akli çıkarımlara dayalı deliller sunmuşlar; mü’min kimseler olduklarında ise onlara da dini referanslardan üretilen cevaplar vermişlerdir. Bu zaviyeden bakıldığında kelâm kaynaklarında aklî ve mantıkî istidlal yöntemlerinin fazla olması dinî istidlallere önem verilmemesinden değil, çoğunlukla muhatapların din karşıtı akımlardan oluşmasından kaynaklanmıştır. Kelâm âlimlerinin izlediği bu stratejinin bir sonucu olarak, klâsik dönem kelâm kaynaklarında ele alından konularda Celîlü’l-Kelâm ve Dakîku’l-Kelâm şeklinde bir ayırıma gidilmiştir. Celîlü’l-Kelâm Allah’ın zatı ve sıfatları, vahiy, nübüvvet ve âhiret gibi temel inanç esaslarının ele alındığı bölümlerdir. Bunlar aynı zamanda kelâm ilminin mesâilini ve temel çatısını oluşturmaktadır. Dakîku’l-Kelâm ise atom, hareket-sükûn, zaman-mekân, süreklilik-süreksizlik, boşluk, uzay, nedensellik, birleşme-ayrılma, sıcaklık-soğukluk, ağırlık-hafiflik, renk, tat, koku, ses, ışık, işitme ve görme gibi fizik ve kozmoloji problemlerini ihtiva etmektedir. Bu konuların ele alınmasındaki temel amaç, başta tevhid inancı olmak üzere ana inanç konularını aklî ve mantıkî argümanların yanı sıra deney, gözlem ve tecrübe ile temellendirmek ve desteklemektir. Kelâm ilminin vesâili/değişkenleri olarak adlandırılan bu meseleler ileri derecede ihtisas ve entelektüel birikim gerektirmesinden dolayı kelâmın dakîk/latîf/gamîd (ince/derin) konuları olarak sınıflandırılmıştır. Kelâmcıların tabiat felsefesiyle ilgili konulara yer vermesi inkârcı akımlara karşı dini esasların temellendirilmesi ve savunulmasına katkı sağladığı gibi hakikat arayışı içerisinde olan ilim meraklılarına da imkân ve kaynak sağlamıştır. Bundan dolayı ilk dönem kelâm âlimleri fizik ve kozmoloji konularıyla çokça ilgilenmiş ve eserlerinde bu konulara hatırı sayılır bir yer ayırmışlardır. Ancak tarihi süreçte bu ilgi ve merak gittikçe azalmış, buna bağlı olarak da bu konuların kelâm eserlerindeki ağırlıklarında bir gerileme olmuştur. Maalesef Hicri beşinci yüzyıldan itibaren Celîlü’l-Kelâm konuları Dakîku’l-Kelâm konularını gölgede bırakmaya başlamış, dakîk konular ise daha çok felsefî bir formda ele alınmaya başlamıştır. Ancak bu değişimin bilinçli bir tercihten veya ihmalden ziyade sosyolojik ve siyasi gelişmelerin bir sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Zira tarihsel olarak kelâmcıların muhatap olduğu kitleler ve problemlerde bir değişim yaşanmış; İslam toplumlarında ilhad hareketleri zayıflamış ve bunun yerine kelâm ve felsefe karşıtı Haşviyye zihniyeti ve bâtıni akımlar ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Günümüzde artık bu fetret döneminin sona ermeye ve kritik eşiğin aşılmaya başladığını söyleyebiliriz. Bunun da en belirgin göstergesi, yerli ve yabancı ilahiyat ve fizik alanlarında uzman olan birçok ilim adamının Dakîku’l-Kelâm alanında ciddi bilimsel araştırmalar yapmaya başlamalarıdır. Gerek ülkemizde ve gerekse yurt dışında dini ilimler alanında yapılan lisansüstü çalışmaların bu konulara yönelmesi bunun ilk olumlu adımlarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Alnoor Dhanani’nin The Physical Theory of Kalâm (Leiden, 1994) ve M. Bâsil et-Tâî’nin Dakîku’l-Kelâm: er-Rü’yetü’l-İslâmiyye li Felsefeti’t-Tabîʽiyye (Ürdün, 2010) adlı bir eserleri telif etmeleri sevindirici olmuştur. Ülkemizde de Cemalettin Erdemci’nin Kelâm Kozmolojisine Giriş (Ankara, 2007) adlı eseri alanla ilgili ilk çalışmalardandır. Bu olumlu gelişmelere rağmen bu alandaki çalışmaların henüz tatmin edici düzeyde olmadığı, özellikle lisansüstü derslerde kullanılabilecek derli toplu kaynak niteliğinde Türkçe bir eserin olmadığı görülmektedir. Bu düşünceyle bizler, alandaki boşluğu bir nebze olsun doldurmak ve bu konulara ilgi duyan araştırmacılara katkı sunmak amacıyla ilk etapta kelâm kozmolojisi alanında yapılmış ve daha önce farklı dergi ve kitaplarda yayımlanmış makale ve tebliğlerden oluşan bir seçki hazırlamanın yararlı olacağını düşündük. Elbette alanla ilgili yapılan çalışmalar bu seçkide yer alanlardan ibaret değildir. Bizim kelâmın incelikleri alanında yaptığımız bu seçki çalışması mütevazı bir mukaddime mahiyeti taşımaktadır. Temenni ederiz ki bundan sonra Dakîku’l-Kelâm konularına ilişkin daha fazla araştırma makaleleri ve bilimsel kitaplar yazılır. Böylelikle medeniyetimizin bilgi ve kültür mirasıyla ilgili zayıf kalan bu cephesi en kısa zamanda ikmal ve tahkim edilme cihetine gidilir. Yapmış olduğumuz bu metin seçkisi beş bölüm ve 22 makaleden oluşmaktadır: Birinci bölüm, Dakîku’l-Kelâm’ın kelâm ilmindeki yeri ve önemi ile ilgili makalelere ayrılmıştır. İkinci bölümde kelâmcıların geliştirdiği âlemin hudûsunu ve buradan hareketle de Allah’ın varlığını ispat etmek için geliştirdiği hudûs delili ve bu çerçevede ortaya konulan yaratılış modeli ele alınmıştır. Üçüncü bölümün konusunu kelâm fizik teorisinin temelini teşkil eden atomculuk doktrini, bunun antik felsefedeki kökenleri ve buna yöneltilen eleştiriler oluşturmuştur. Dördüncü bölüm ise kelâmcıların âdet, tevlîd, iʽtimâd ve iktiran gibi kavramlar üzerine inşa ettiği nedensellik teorilerine ayrılmıştır. Beşinci ve son bölüm ise kelâm kozmolojisinin bilimle ilişkisini konu edinen metinlerden oluşmaktadır. Bu bölümde kelâm fizik teorisi ile klasik ve modern fizik teorileri, âdet teorisi ile kuantum mekaniği, hudûs delili ile Big bang teorisi, rü’yet teorileri ile optik teorilerin karşılaştırıldığı dikkat çekici çalışmalar bulunmaktadır. Metinler seçilirken hem klâsik ve hem de çağdaş dönemde yapılan çalışmalar dikkate alınmıştır. Bu metinler okunduğu zaman medeniyetimizin inkişafında kelâm ilminin öncü bir ilim olduğu gerçeği bir defa daha teyit edilmiş olacaktır. Son olarak Dakîku’l-Kelâm ile ilgili yaptıkları bu değerli çalışmaları bizimle paylaşan kıymetli ilim adamlarımıza ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca bu çalışmaların ilk yayımlandığı eserlerin editörlerine ve yayımcılarına, eserin basım ve yayınını gerçekleştiren Kitap/arası Yayınlarına da şükranlarımızı arz ederiz. Biz inanıyoruz ki bu çalışma Kelâm ilmine ilgi duyan, okumayı, düşünmeyi ve araştırmayı seven çok değerli okurlarımızda hak ettiği karşılığı bulacaktır. Çalışmak bizden, yardım Yüce Rabbimizdendir. Konya-2020 Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Dr. Ahmet Mekin Kandemir
Dünyadaki en zor mesleklerden biri. Karanlık, yalnızlık, zamansız ve mekansız bir meslek. Ve bu insanların birbirleriyle dayanışarak oluşturdukları bir kültür. Anadolu madenci kültürü.
ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ KERVANSARAYLARI
'.'''\ * G.Ü. Gazi Eğitim F akültesi Tarih Eğitim i A n ab ilim Dalı, rturan iag azi.ed u.tr " G.Ü. Gazi Eğitim F akültesi Tarih E ğ iti mi An ab ilim Dalı, g u ray0 ga zi.ed u.tr A v ru p a lI s o s y o lo g la rd a n b a z ıla rı G re n a rd in 'in , " T ü r k is ta n 'd a T ü r k a ile s i p e d e rş a h id ir" ifa d e s in d e b ir le ş m iş le r d ir. Ç e ş itli to p lu m la r d a g ö rü le n p e d e rş a h i a ile ile Foto.: H. Acun 4 0 Anadolu Selçuklu Dönenni Kervansarayları EL-Câhız, Menakıbu C undu'l-H uLefa' ve FezâiLu'l-E tra k, s,42 0 El-Câhız, S .6 8 Kasgarlı, B. Atalay, i, s.48 İbn Batuta "dünyanın en lezzetli kavu nu Harezm Kavunu'd ur" d e m e kte dir[İb n Batuta, S.25Ó) Agacanov, s. 143 miyet'i kabul ettikle rin d e bir kısım halk yerleşik bir kısmı da ko n a r-g ö çe r bir şekilde hayatlarını idame e ttirm ekteydiler.
10. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 2012
Yaylacılık faaliyetlerinin Türk tarihinde ve yerleşme kültüründe özel bir yeri vardır. Bu faaliyeti özel kılan durum ise; Türklerin tarih boyunca kırsal yaşam birlikleri içerisinde yayla yerleşmelerine hep yer vermiş bir millet olmalarıdır. Türklerle yaylalar arasındaki bu birliktelik bir taraftan tarihi yaşam biçimi ve ekonomik nedenlerden, diğer taraftan ise coğrafi çevre şartlarından kaynaklanmıştır. Gerçekten de hem Asya hem de Anadolu'nun değişik yörelerindeki yüksek dağlık alanlar, yaylacılığı Türkler için bir tercihten öte, bir zorunluluk haline getirmiştir. Söz konusu bu beraberlik, bütün alışkanlıklarından, üretim biçimlerine kadar pek çok maddi kültür öğesine yansımış ve böylece Türklere özgü bir yayla kültürü ortaya çıkmıştır. Öyle ki yayla yaşamı, sadece ekonomik amaçlı bir faaliyet değil, aynı zamanda da Türk insanı için vazgeçilmez bir gelenek, bir tutku ve kendine özgü bir töre ve alışkanlıktır. Bu şekliyle Anadolu insanını yüzyıllardan beri sürdürdüğü bu faaliyetten ayrı düşünmek mümkün değildir. Başka bir ifadeyle yaylacılık, Türk insanının bir gereksinimi, bir özlemidir.