İlimleri Tasnifi ve İlmi Kişiliği Bağlamında Farabi (original) (raw)

Farabi'de Sosyal Peygamberlik ve Kimlik

Bu makale Fârâbî'nin peygamberin kimliği konusuna olan yaklaşımını ele almaktadır. Kelam ilmi, peygamberlik konusunda mucize ve peygamberlerin sıfatları gibi konuları merkeze alır. Fârâbî ise peygamberlik olgusuna kelam ilminden farklı bakar. O, peygamberliği psikolojik ve sosyo-politik açılardan ele alır. Psikolojik peygamberlik daha çok vahiy teorisi ile ilgiliyken sosyo-politik peygamberlik ise daha çok sosyo-politik önderlik ile ilintilidir. Psikolojik peygamberlik daha çok Aristo etkisi altındadır. Sosyo-politik peygamberlik ise daha çok Platon etkisi altındadır. Fârâbî özellikle Aristoteles'in psikoloji öğretisi sayesinde Helen-İslam terkipli vahiy öğretisi geliştirdi. Benzer bir şeyi sosyo-politik peygamberlikte yaptı. Fârâbî, Platon yardımıyla sosyal peygamberlik öğretisi geliştirdi. Platon'un kanun koyucusu, kralı ve filozofunu Fârâbî peygamber yaptı. Neticede çok yönlü peygamberlik öğretisini geliştirmek için Fârâbî, çok yönlü bir felsefe yolu izledi. Bu felsefede merkezde duran metafiziktir. Etik ve politika ise metafiziğin hizmetindedir. Peygamberlik öğretisi etik ve politikada şekillenmektedir. Peygamberlik iradi dünyanın bir konusudur. Fârâbî, felsefe ve dini uzlaştırmaya çalışır. O, toplumun dini olan İslam ile çatışmamaya gayret sarf etti. Bunun için sosyal peygamberlik teorisi geliştirdi. Fârâbî'nin sosyal peygamberlik öğretisi, bir tür olumlamalı kimliklendirme öğretisidir. Buna göre peygamber kitlesel filozoftur, yasa koyucudur, ilk yöneticidir, ilk hükümdardır, imamdır, eğitmendir, kahramandır ve kâhindir. Bu kimlikler ciddi tonda politika ile ilintilidir. Zaten bir kısmı direkt politik kimliklerdir, ilk yönetici gibi. Fârâbî felsefesinde politika; felsefe ve dinin arasını kuran unsurdur. Felsefe üst bir meşguliyet iken din ise halk tabakasına yöneliktir. Politika ise felsefe ve din arasındaki dengeyi sağlar. Kehanet iki yönlüdür: Vahiy olarak kehanet ve politik müneccimlik olarak kehanet. Fârâbî için peygamber kitlelerin filozofudur. Fârâbî siyaset felsefesinde en büyük sorun belki de Hz. Muhammed'in felsefi anlamda düşünsel yönünün zayıf oluşudur. Fârâbî bu açığı Platon ve Aristoteles ile kapatmaya çalışır. Onun ideal olarak gösterdiği site yöneticisi düşünsel olarak Platon ve Aristoteles bilgisine sahip Hz. Muhammed' dir. Fârâbî bu şekilde İslam ve Yunan felsefesi arasında bir uzlaşma tesis etmeye gayret sarf eder. Bu bağlamda Platon'un filozof-kral öğretisinden de yararlanır. Hz. Muhammed peygamber-kraldır. Hz. Muhammed, tarihte peygamber ve site yönetici olarak var oldu. Filozof kısmını ise Fârâbî; Aristoteles ve Platon yoluyla eklemler. Peygamber yasa koyucudur. Yasa koyuculuk hem Yunan hem de İslam' da bilinen bir olguydu. Fârâbî için yasa koyucu, temel hukuki konularda yol göstericidir. Yasa koyucu bu yönüyle hukuku kodifike eder. Yasa koyuculuk bizatihi hukuksal kodifikasyondur. Hukukçular ise yasa koyucu tarafından konulan kodifikasyonlardan hukuki hükümler çıkarırlar. Peygamber ilk yöneticidir. Yöneticide birçok nitelik olmalıdır. Örneğin yönetici, fiziken ve fikren yeterli olmak zorundadır. Peygamber ilk hükümdardır. Hükümdarlık devlet demektir. Devlet olmadan din var olamaz. Fârâbî felsefesi açısından Allah Hz. Muhammed'i bizatihi-peygamber olmanın yanı sıra-devlet başkanı olarak göndermiştir. Peygamber imamdır. Müminler, yani yurttaşlar imama tabi olanlardır. İmam sayesinde yurttaşlar ümmet, yani devlet hiyerarşisinde yer alır. Peygamber eğitmendir. Peygamberin kendisi eğitime gerek duymaz. Fârâbî bu kimliklerin dışında farklı bazı kimliklikler yoluyla peygamberlik öğretisini geliştirir: Kâhin(lik) ve kahraman(lık). Kehanet iki yönlüdür: Vahiy ve politik müneccimlik. Kahramanlık olmadan politik başarı kazanılmamaktadır. Fârâbî sonrasında sosyal peygamberlik hak ettiği ilgiyi göremedi. Filozofların psikolojik peygamberlik öğretisi daha fazla dikkat çekti.

Kâtip Çelebi Düşüncesinde İlim Kavramı ve Önemi

2019

Osmanli’nin onde gelen aydinlarindan Kâtip Celebi dusuncelerini yaziya doktugu bircok eseriyle cesitli ilim dallari hakkinda degerlendirmelerde bulunmustur. XVII. yuzyilda Avrupa’da hâkim olmaya baslayan modern dusuncenin de etkisiyle pozitif bilimleri onemseyen Kâtip Celebi, Osmanli Imparatorlugu’nda yasadigi donemde var olan cesitli sorunlar icin cozumler uretmeye calismistir. Osmanli’nin tarihsel bilgi birikiminde ilimlerin yeri ve onemini ortaya cikarmak ve ayni zamanda bu bilimsel mirasa sahip cikmak amaciyla, kendinden onceki ilim tanimlarini ve tasniflerini ele almis, bunlardan yola cikarak kendi ilim tanimini ve tasnifini olusturmustur. Ilmin insani yetkinlestirecek tek arac oldugunu dusunmus olan Kâtip Celebi, sonsuz mutluluga ancak ilim sonucu ulasilacagini dile getirmistir. Bu calismada Kâtip Celebi dusuncesinde ilmin tanimi, yapmis oldugu ilimler tasnifi incelenerek bu baglamda ilme verdigi onem belirlenmeye calisilacaktir.

Farabi'nin Felsefi Sisteminde İlm-i Medeni, Kelam ve Fıkıh İlişkisi

This article examines al-kalam (Islamic theology) and fiqh (Islamic law; jurisprudence) in al-F:irabi's philosophical system. The two science are investigated initially as religious sciences in traditional classificition of sciences in Islamic thought. But, Al-F:irabi firstly classified sciences as theoretical philosophy and practical philosophy on the grqund of traditional philosophical division of theoretical intellect and peaetical intellect based on A.ristotle. The peaetical sciences consist of politics, ethic, and management of home. In this context, Al-Farabi nominated the sciences under the science of society as universial in respect with their themes, methods, and principles. Because of fiqh and kalam are following conditions of a specific religion, they are not formulated as the same status in terms with their sources, methods, and themes. This article examines al-Farabi's descriptions of the two religious sciences, attobutes of specialists of two sciences, and methods of two sciences.

Tasavvuf Kavramlarının İstinbâtı Bağlamında İşâret İlmi

Tasavvuf Kavramlarının İstinbâtı Bağlamında İşâret İlmi Tasavvufun menşei etrafındaki tartışmalarda mutasavvıfların genel kanaati tasavvufun temel kaynağının Kur’an olduğudur. Mutasavvıflar, bu yargılarını ispat için, telif ettikleri eserlerde tasavvuf kavramlarını âyetlerden deliller getirmek suretiyle ele almışlardır. Bu bağlamda Kur’ân’a uygun tasavvuf anlayışını ortaya koymak adına Serrâc, Kelâbâzî, Ebû Tâlib el-Mekkî, Hücvîrî, Kuşeyrî, Herevî ve Gazzâlî gibi sûfîlerin tasavvuf kavramlarının önemli bir bölümünü Kur’ân ile ilişkili olarak ele alındıkları görülmektedir. Bunu yaparken bir taraftan temel düşünce ve iddialarının muhalifler nezdinde kabul görmesini amaçlamışlar diğer taraftan ise sûfîlerin kendi aralarında mutmain olmalarını hedeflemişlerdir. Mutasavvıflar tasavvuf kavramlarını istinbât ederken âyetlerin zâhir anlamlarının yanında birtakım işârî anlamlara yönelmişler, buna da işaret ilmi adını vermişlerdir. İşaret ilmi, bildikleri ile amel eden kula Allahu Teâlâ’nın bilmediklerini öğretmesi ile elde edilmektedir. Dolayısıyla işâret ilmi, kulun Rabbine olan güzel kulluğunun bir semeresi olarak sûfî epistemolojisindeki yerini almıştır. Bildiride mutasavvıfların işârî yorumlarla Kur’ân’a dayandırdıkları kavramlardan yola çıkılarak işâret ilminin mutasavvıfların Kur’ân’ı anlama ve yorumlamalarına olan etkisini ve neticelerini tespit etmek amaçlanmaktadır. Bunun için mutasavvıflarca Kur’an kaynaklı olarak ele alınan kavramlardan örnekler incelenecektir. Zira işârî yorumlar ile ulaşmış oldukları mânâlar, mutasavvıfların Kur’ân’ı anlama ve yorumlama metotlarının bir ürünüdür. Mutasavvıflar, âyetlerin zâhir anlamları ile yetinmek yerine bunları reddetmemekle birlikte işârî yorumlara giderek bir anlamda Kur’ân’ın anlam alanını genişletmişlerdir. Bu bağlamda onların çıkarımlarının düşünsel anlamda bir zenginlik olarak görülmesi uygun olacaktır. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf Kavramları, İşâret İlmi, İşârî Yorum, Kur’ân, İstinbât

Kavram ve İmge Bağlamında Fârâbî’de Felsefe-Din İlişkisi

Öz Din ile felsefe arasındaki münasebet felsefenin ve dinin her zaman başlıca konularından olmuştur. Bazen felsefeyle dini birbirinden ayrılan bazen de felsefe ve dini birleştiren görüşler düşünürlerin ilgilisini çekmiştir. Biz bu çalışmada din felsefe ilişkisinin Fârâbî"nin (ö.339/950) düşünce sistemindeki yeri ve önemini ortaya koyup nefsin güçleri olan duyum, muhayyile ve akletme yetisi özelinde inceledik. Fârâbî"nin hakikat tartışması çerçevesinde din ve felsefeyi nasıl değerlendirdiği noktası konumuz açısından önemlidir. Bilhassa imge ile din ilişkisi ve kavram ile felsefe ilişkisini değerlendirip aralarındaki öncelik sonralığı açıklamaya çalıştık. Çalışmamız açısından üzerinde durduğumuz husus hem sanatta hem de din de önemli bir yere sahip olan imgenin temsil ve taklit özelliğidir. Bu nedenle dinsel imge, gerçekliğin doğrudan değil dolaylı anlatımına dayalı olduğu için insanların gerçekliği daha kolay anlamasına neden olur. Felsefenin üretimi olan kavram ise gerçekliği olduğu gibi ortaya koyar. Bu anlamda Fârâbî"nin felsefesinde ifade ettiği erdemli şehirdeki yönetici hem filozof hem de peygamberdir. Bu yönüyle de hem kavrama hem de imgeye sahiptir. Onun filozofluk yönü hakikati olduğu gibi bilmesine dayalı iken peygamberlik yönü bu hakikatin insanlara benzetmeler, taklitler kullanılarak dolaylı anlatılmasıdır. Böylece dindeki imge inanmaya felsefedeki kavram ise düşünmeye yol açar. Yani kendisine peygamberlik verilen insan, imgelerle halkı inanca davet eder. Ve bu süreçte çeşitli temsiller kullanır. Kendi çabası sonucu filozofluk elde etmiş insan ise hakikatin kendisini kavramlarla açıkladığı için insanları düşünmeye çağırır.

İslam Düşüncesinde İlimler Tasnifi

İstanbul üniversitesi sosyoloji dergisi, 2011

Özet: Bu makale İslam düşüncesinde ilimler tasnifı yazım geleneklerinin ortaya çıkışını ineeieıneyi amaçlamaktadır. Makalenin iddiası şudur: İslam öncesine ait felsefe eserlerinin tercümesiyle başlayan ilimler tasnifı yazım geleneği, esas itibariyle İslam düşüncesindeki akıl-vahiy veya din-felsefe ilişkisi sorununun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak İslam düşünürlerinin ilimler tasnifı iki ana teoriye dayanmıştır. Teorilerden birincisi, Farabi tarafından geliştirilen ve vahyi akli bilginin duyulur forında ifadesi olarak açıklayan nübüvvet teorisidir. Bu teori, İbnü'l-Ekfiinl'nin İrşiidü '1-kasıd adlı eserinde en sistemli ifadesini bulmuştur. Dini ilimler erbabı tarafından geliştirilen ikinci teori ise vahyi hakikatİn en kesin ifadesi olarak kabul ederek ilimleri İslam dininin asıllarından istidlal yoluyla çıkarılan ilimler ile salt akıl gücüyle ulaşılan ilimler olarak taksim eder. Bu teori, Taşköprüzade'nin Miftiihu 's-saiide adlı eserinde en gelişmiş ifadesini bulmuştur.

FARABİDEN TASKÖPRÜLÜZADEYE ISLAM MEDENIYETINDE İLİMLERİN TASNİFİ

Selime Çınar'ın değerli yüksek lisans tezi ;İhsa'ul Ulum (ilimlerin tasnifi) ile başlatılan ilimlerin tasnifi geleneği ulumul islamiyyenin şekillenmesinde ve islamın medeniyet algısını bir açıdan bize sunmaktadır.Akli bilimlerin tasnifi nakli ilimler esasına göre geliştirilmiş. Böylece ulemanın rivayet üzerine geliştirilen dirayetin esasları yapılan tasnifler ile fikir vermektedir.