Kapalı Çarşının Tarihi - Ahmet Tuten.pdf (original) (raw)
Related papers
Kapatılmanın Patolojisi / Osmanlı'dan Günümüze Hapishanenin Tarihi
Kapatılmanın Patolojisi / Osmanlı'dan Günümüze Hapishanenin Tarihi, 2014
Türkiye 2000 yılından bu yana, F Tipi Hapishanelerin yapımıyla beraber, hapishaneler konusunda oldukça ciddi bir yeniden inşa sürecinin içerisindedir. Açılan, kapatılan ve yeniden düzenlenen hapishaneler ile birlikte mimari olarak yapısal bir dönüşüm gerçekleştirilmekte, koğuş esasına göre inşa edilmiş hapishaneler tasfiye edilirken “oda sistemi” hakim mimari tarz haline gelmektedir. Aynı süreçte, bu yeniden inşa sürecini anlamlandırmaya yardımcı olacak iki önemli gelişme daha yaşanmaktadır. Bunlardan ilki artan kriminalizasyon süreci ikincisi ise mahpus sayısında görülen artıştır. Böylesi bir süreçte geçmişten bugüne bütünlüklü bir bakışı ortaya koymak ve hapishanelerin patolojik yapısına vurgu yaparak Türkiye hapishanelerini tartışmaya açmak benim gibi uzun süre zorunlu katılımcı gözlem yapmış birisi için kaçınılmaması gereken bir sorumluluk ve zorunluluktu. Elinizde tuttuğunuz kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde hapishaneler konusunda kullanılan kavramlar ele alınıyor ve Türkiye hapishanelerinin ve mahpuslarının genel tablosu çıkarılmaya çalışılıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise mimari, yasalar, söylem ve pratikteki değişim ve dönüşümler dikkate alınarak Osmanlı’dan günümüze hapishaneler tarihinin üç döneme ayrılabileceği savunuluyor. Üçüncü bölümde ise kitaba adını da veren “patoloji”ye dikkat çekiliyor ve hapishanelerin patolojik kurumlar olduğu iddiası öne sürülerek “iyileştirme” yaklaşımının eleştirisi gerçekleştiriliyor. Hapishanelerin patolojik yapısının tartışılmasına ve özellikle de Türkiye hapishanelerinin eleştirisine ufak da olsa bir katkı sunabilirse, bu kitap başarılı olmuş demektir.
Hapishane Tarihimizden Bir Kesit : Üsküdar Paşakapısı Tevkifhanesi Ve Mütareke Döneminde İşgali
Belleten Turk Tarih Kurumu, 2008
Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nda zindan, kale, kürek ve nihayet 1831'de cezaevi olarak kullatulmaya ba~layan Mehterhâne'den, 1871'de Hapishâne-i Umeunrye geçi~~ son derece a~~r ad~mlarla gerçekle~en s~k~nt~l~~ bir süreçtir'. XIX. yüzy~l itibar~yla imparatorlu~un içinde bulundu~u zincirleme siyasiiktisadi s~k~nt~lar, iç ve d~~~ politikan~n önceliklerini de belirlemi~tir. Bu san-c~l~~ dönemde hapishane ve tevkifhanelefin ~slalu ile bunun en önemli unsu-n~~ olarak yeni binalar~n in~as~, do~al olarak öncelikli ve acil gündem maddeleri aras~nda yer almam~~t~r. XIX. yüzy~l ortalar~na dek Istanbul'da Mehterhâne d~~~ndaki belli ba~l~~ hapishaneleri ~u ~ekilde s~ralamak mümkündür: Tersâne-i Âmire Zindan~, Baba Cafer Zindan~, Bab~âll Tomru~u, Bâb-~~ Seraskerl Tomru~u, Ticarethâne-i Âmire ve Tophâne-i Âmire hapishanele-2 .
TÜRKİYE’NİN DÜZENİ’Nİ İLETİŞİM AÇISINDAN OKUMAK.pdf
Bu makale, Mülkiye, Cilt:XXX, Sayı: 253, ss. 29-57, 2006 yayınlanmıştır. Bu makale, Türkiye’nin Düzeni üzerine yazılanlardan farklı olarak, yapıtı, Türk iletişim araştırmalarına yapabileceği katkılar açısından okumuş ve değerlendirmiştir.
TARİH VE TOPLUM YAZILARI Editör: Bahattin Çatma
Tanzimat ve Islahat Fermanlarında Temsil Anlayışı ve Demokratik Geleneğin Kurumsal İnşası, 2021
Türk modernleşmesi pratik ihtiyaçların gölgesinde ortaya çıkmış ve olgu haline gelmiştir. Bu olgu, bir birini izleyen birkaç dönemin sonucunda oluşmuştur. Ortaya çıkan ihtiyaç ise var olan koşulların, zihniyetin kendini dar kalıpların içine hapsetmesi ve yanlış istikamette işleyiş göstermesi nedeniyle devlet mekanizmasının etkisizleşmesine yol açmıştı. Somut sorunların hissedildiğinde ise meselelere dair çözüm arayışlarına girildiği görülmektedir. İşte bu çözüm arayışları Islahatlar, Yenileşme, Batılılaşma ve Modernleşme isimleriyle anılmış ve bir dönemin isimlendirmesi olarak Türk tarih sayfalarında yerini almıştır. Bu isimlendirmeler, meselelere ad koyma gibi basit bir şeyi ifade etmez, aksine büyük, şümullü ve kesin bir yön tayini olarak ifade edilecek bir medeniyet arayışı ya da yeni bir medeniyete dâhil olabilmenin imkânlarının yoklanması olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla büyük bir zihniyet değişimi yeni bir toplum mühendisliği ve yeni bir geleneğin ortaya çıkışının sağladığı yeni bir medeniyet tasavvurundan bahsediyoruz. Islahat, Yenileşme, Batılılaşma ve Modernleşme gibi isimlendirmeler de bu yeni toplum tasavvurunun, yeni medeniyet arayışının ve bunların bir toplamı olarak yeni zihniyet inşaları, önceki gelenekten uzaklaşma ve yeni bir geleneğin oluşturulmasının birer merhalesi olarak görülmesi gerekli bir kabuk değişimini ifade etmektedir. Bütün bunlara baktığımızda ise çok şümullü bir düzenlemeler ve yeni inşa biçimleri ile karşı karşıyayız demektir. Bahsettiğimiz kavramlara, şümullü bir bakış açısının sunacağı perspektifle bakarak salt kurumsal düzenlemeler şeklinde görmemek gerekir. 18. yüzyılın başından itibaren ortaya konulan çabalar, düşünülenin çok daha fevkinde, çok daha girift, çok daha çeşitli ve çok daha bütünsel bir anlam taşımaktadır. Yukarıdaki ifadeler, büyük bir değişimin, yeni tasavvurların, yeni zihni yapıların inşa süreçlerini ifade etmektedir ve siyasî hayattan ekonomik anlayışa, idarî yapıdan orduya ve sosyal hayata ve bunları ilgilendiren pek çok alt başlıklara ayırabileceğimiz alanlarda ortaya çıkan yeni tasavvurları ortaya koyarak yeni tasavvurların, yeni düzenlemelerin, yeni kurumların ve yeni yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bunlar ise yeni anlayışların inşa edilmesini sağlamıştır. Bunun toplumsal karşılıkları yeni hukukî metinler ve yeni aidiyet projeleri olarak kendini göstermiştir. Çalışmamızın odak noktasını oluşturan temsil ve demokratik gelenek, bu toplumsal karşılıkların en önemlileri arasında yer almaktadır. Tanzimat ve Islahat Fermanları ise bunun ilk iki örneğidir ve kendinden sonraki düzenlemelere tecrübi hukuk kaidelerini oluşturmaktadır. Bu hukuk kaideleri devletin rejim meselesini de farklılaşma eğilimi olan bir konuma taşımıştır. İki belge, bu açıdan bakıldığında, Türk demokrasi tarihinde yürürlüğe konmuş bir hukuk kaidesi olarak temayüz etmiştir. Osmanlı hukuk geleneğini yeni mecralara, yeni geleneğe, yeni kurumsal yapıya ve bunların bir toplamı olarak yeni bir yönetim anlayışına taşımıştır. Metin kurguları bakımından çağdaş normları karşılayan geniş çaplı bir hukuksal konumda olmalarına rağmen bu fermanlar, Osmanlı hukuk düzeni ve yapısında daha evrensel bir norm olarak kabul gören Batı yöntemine biçimsel uygunluk açından ilk örneklerdir. Temsil ve temsili kurumların hukuksal meşruiyet zemini yine bu iki belge ile oluşturulmuştur. Batılı anlayışın hukuk düzenine eklemlenmesi yine bu iki belge ile söz konusu olmuştur. Bu iki belgenin bir diğer açılımı, yeni bir aidiyet düşüncesinin oluşturulmasında kendini göstermektedir. Bu rol, devlet-toplum, birey-toplum ve birey-devlet ilişkilerinde yeni bir düzen şeklinde kendini göstermiş tebaa yerine vatandaşlık anlayışı şeklinde ortaya çıkmıştır. Yeni vatandaşlık anlayışı da toplumsal düşünce şeklinde yeni bir mecraya yönelmiştir. Bahsedilen değişimler Tanzimat ve Islahat Fermanlarının ortaya koyduğu açılımların bir neticesi olarak ortaya çıkmış ve günümüze kadar süren bir olgunlaşma süreci yaşamaktadır. Tanzimat ve Islahat Fermanları, bu açıdan bakıldığında, önemli birer inşa belgeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Etkilerinin günümüze kadar sürmesi ve gün dem oluşturması bununla alakalıdır. Türkiye’de anayasal düzen için de ayrı birer önemi haiz olan bu iki belge yeni medeniyet tasavvurumuzda, cebri baskı ya da telkinlerin ürünü olsalar bile etkileri oldukça stratejik konumda olmuşlardır. Bu da Türk modernleşmesinin çağları aşan bir bütünlüğe sahip olduğunu göstermektedir. Bugünkü demokratik düzene ilişkin yapılacak bir geçmiş araştırması, yine karşımıza bu iki belgeyi çıkaracaktır.
Üstatlarımız ve Karantina Günlükleri (Hatıra Kitabı)
Üstatlarımız ve Karantina Günlükleri (Hatıra Kitabı), 2022
Peki kıymetli Hocam, bu zamanlarda neleri niçin yapmamızı tavsiye edersiniz? Bu noktada bilhassa biz gençlere neler söylemek istersiniz? Genellikle "Oturun evde kitap okuyun" gibi tavsiyelerde bulunuluyor. Kitap okumak ne kadar kolay bir iş olarak görülüyor. Oysa kitap okumak bir ruh işidir. O ruhu yakalayamadıktan sonra satırlar arasında göz gezdirmenin bir anlamı yok. Gençlere Üstatlarımız ve Karantina Günlükleri "İdeolojik virüsler, ırkçı virüsler, koronavirüs bütün sınırları aşarken, mülteciler, muhacirler, madunlar, mahrumlar sınırları aşamıyor, bütün sınırlarda durduruluyor…" Atasoy MÜFTÜOĞLU Yazar 25 Mayıs 2020 Mülâkatı gerçekleştiren: Rumeysa Hazel PEKACAR Değerli Hocam, mülâkat teklifimizi kabul edip, bize zaman ayırdığınız için öncelikle teşekkür ediyor ve ilk sorumu yöneltiyorum. Salgın için çok neden sayılabilir, büyük resme baktığınızda bu salgın insanlığın başına neden gelmiş olabilir sizce? Bu salgını imtihan, imkân ve tehdit arasında nasıl değerlendirirsiniz? Koronavirüs ağırlık krizi yerel bir olay olarak başladı. Ancak küreselleşme yoluyla bütün dünyayı, toplumları derinden etkiledi. Yerel bir olay ve olgu olarak salgın, Çin'in yaban hayvanların tüketimi ile ilgili bağnazca geleneklerini sürdürüyor
Tarih-i Osmani Encümeni ve Mehmet Fuat Köprülü
2013
Tarih-i Osmani Encumeni (The Ottoman Historical Counsel), of which foundation was realized under the pioneering of the Sultan Mehmet Resat, an addict of history, in order to produce a perfect Ottoman history, represents a significant stage in Turkey in terms of modern historiography. the counsel, of which president was Abdurrahman Şeref Efendi, the latest official chronicler, became initiator of a new understanding of history through the journal Tarih-i Osmani Encumeni (The Ottoman Historical Counsel). However, the Project of “Perfect Ottoman History” to be done by the Counsel faced fierce criticisms after the publication of the first volume. The study, a sample of the heraldic historical approach, was criticized by the intellectuals defending approaches based on the nation. Thus, the project ended in publishing only one volume, after the reviews of authors like Yusuf Akcura, Fuat Koprulu and Ali Emiri. This essay contains an evaluation of critiques of Fuat Koprulu towards the new O...
Fuat Köprülü’nün Muhafazkar Ulusal Tarih Tezi Kurgusu
Muhafazakar Düşünce , 2013
Modern ulus, rasyonel bir tasarımın, tarih çerçevesinde irrasyonel öğelerle inşasıdır. Ulusal tarih, tasarlanan ulusların içte özgüveni ve birleştiricisi, dışta da meşrulaştırıcısı olacak şekilde icat edilen bir geçmiştir. Türkiye’nin ulusal tarih inşasının başlıca iki damarı devrimci Kemalist tarih tezi ile Köprülü’nün muhafazakâr tarih tezidir. İcat edildikleri 1930’lu yıllarda egemen olan devrimci Kemalist tarih tezi, günümüzde yerini muhafazakâr Köprülü tarih tezine bırakmıştır. Ancak günümüzde neredeyse kusursuz bilimsel çalışmalar olarak görülen Köprülü’nün yapıtları, aslında yoğun bir ulusalcılığın yönlendirdiği metinlerdir ve Köprülü’nün tezi de en az Kemalist tez kadar icat edilmiş / kurgulanmış bir tezdir.