Wittgenstein'da Dil ve Felsefe li kisi[#15450]- (original) (raw)
Related papers
Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Dil felsefesinin 20. yüzyılın başından başlayarak felsefenin temel çalışma alanı olduğu kabul edilmektedir. Dil felsefesi; değişik söyleme olanaklarını çözümleyen, anlamı anlamlandırmaya çalışan, anlamın nasıl oluştuğunu, dile nasıl iletildiğini araştıran, dil gerçeklik ilişkisini açıklayan, dil-iletişim ilişkisini veren, dil görüngüsünün kavranmasında belirleyici boyutları ele alan bir disiplindir. Bu alan üzerinde yapılan sistematik çalışmalar her ne kadar eski olmasına rağmen, Dil Felsefesi 20. yüzyılda ortaya çıkan yeni bir felsefe disiplinidir. Çünkü felsefe tarihinde eskiçağdan beri dil ve dil problemleri dolaylı ya da doğrudan çoğu filozofu ilgilendiren önemli bir konudur. Bu makalede dil felsefesinin belli bir alanına yani dil ve anlam sorununa vurgu yapılarak Josef Johann Ludwig Wittgenstein'ın (1889-1951) birinci dönem Tractatus Logico-Philosophicus ile ikinci dönem olarak adlandırılan Felsefi Soruşturmalar eserleri arasındaki temel ayrımlar nelerdir? sorusuna yanıt aranmıştır. Ayrıca iki dönem arasındaki argümanlar ve özel dil sorunu üzerindeki farklılıklar göz önüne alınarak bir karşılaştırma yapılmıştır.
Wittgenstein'in Din Dili Kuramından Kur'an'ın Temsil Yöntemine Bakmak
DergiPark (Istanbul University), 2022
Religions basically aim to transfer ideal behavior models determined morally to the life of the addressee by taking into account the complex nature of human beings. İn addition, these moral behavior models construct worlds of meaning by pointing to some principles related to man, society, nature, time and therefore history in relation to God. On the other hand, the indicators of these worlds of meaning are colored with the theme of holiness, crystallize in the language and create a special area for the use of language. Witgeinstein's theory of the language of religion addresses the phenomenon in question and, unlike the logical positivists, mentions that religion is experienced in an existence beyond material objectivity and that this experience is customized with special uses in language. From this perspective, it is seen that the Qur'an addresses societies that contain many individual and social differences and all of the various understandings that these differences originate from. The technical possibility of transforming the meaning in the content of this address into ideal understandings despite the differences is obtained by the method of parable. Therefore, the limits and possibilities of parable in the Qur'an within a religious language theory, as Wittgeinstein pointed out, are open to evaluation.
Derrida ve Wittgenstein: Dil, Anlam ve Bağlam
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
It is quite interesting to relate the thoughts of Jacques Derrida and Ludwig Wittgenstein. One of the reasons for this is that both thinkers spend a reasonable amount of time on language, and the other is the points where they approach each other. Both thinkers are far from essentialist logic that associates language with a permanent source. Likewise, according to both thinkers, meaning does not find its source in a fixed presence. Both language and meaning are determined in a contextual network that it is possible to describe with the concept of a game. This network is a dynamic network where changes are always possible. Additionally, both thinkers are distant from interpreting this dynamism as a semantic nihilism. The aforementioned dynamism should not be interpreted as a deficiency of language, but rather as the possibility of its normal functioning.
Dil Felsefesi III: İkinci Wittgenstein’da Gramer Paradigması
İnsan ve sosyal bilimler dergisi, 2019
In Turkey, especially the number of works belonging to the field of philosophy of language is quite low. This can be done on the basis of reason, but of course some debate as far as we can see, and we've found, is attracting more and more attention of the continental European philosophy in Turkey is an important factor in this regard. Referring to the arguments made in the field of Philosophy and Theology in Turkey from https://tez.yok.gov.tr/ulusaltezmerkezi/ sites related to the topic of the reasons we put forward some truth will appear. Of course, in our article we will not go into this discussion and discuss whether or not we are on either side, that is, by Analytical Philosophy or by Continental European philosophy. In this article we mostly made in the Philosophy of Language in Turkey and continue to be five volumes of a giant book 'Philosophy of Language' series, Philosophy of Language III Second Wittgenstein at least in the presentation of these works share some of our thoughts about Grammar Paradigm is to contribute though. It contains an introduction to Wittgenstein's understanding of language and what everyday language philosophy is.
Wittgenstein'in Din Dili Kuramından Kur'an'ın Temsil Yöntemine Bakmak
Religions basically aim to transfer ideal behavior models determined morally to the life of the addressee by taking into account the complex nature of human beings. İn addition, these moral behavior models construct worlds of meaning by pointing to some principles related to man, society, nature, time and therefore history in relation to God. On the other hand, the indicators of these worlds of meaning are colored with the theme of holiness, crystallize in the language and create a special area for the use of language. Witgeinstein's theory of the language of religion addresses the phenomenon in question and, unlike the logical positivists, mentions that religion is experienced in an existence beyond material objectivity and that this experience is customized with special uses in language. From this perspective, it is seen that the Qur'an addresses societies that contain many individual and social differences and all of the various understandings that these differences originate from. The technical possibility of transforming the meaning in the content of this address into ideal understandings despite the differences is obtained by the method of parable. Therefore, the limits and possibilities of parable in the Qur'an within a religious language theory, as Wittgeinstein pointed out, are open to evaluation.
Wittgenstein ve Metafizik: Sınır Felsefesi
Metafizik, felsefe tarihinin yadsınamaz bir parçasını oluşturan, yapbozun son parçası gibidir. Yapbozun diğer parçaları ile resim görünür hale gelir; fakat son parçayı koymadan tamamlanamaz. Metafizik tümelle başlayan ve onunla sonuçlanan, bütünsel bir arayış biçimidir. Bu yüzden yapılma tarzı bakımından biricik ve her biricik olan gibi tartışmalıdır. Metafiziğin konularına dair evren, varlığın özü, fizikötesi, Tanrı'nın varlığı, töz gibi içerikler yakıştırılsa da aslen programının ne olduğuna dair türlü tartışmalar sürekli gün yüzüne çıkar. Fakat en nihayetinde Antik Yunan'dan bu yana felsefe ve metafizik birbirinin alanına müdahil, ayrıştırılamayan iki ayrı disiplin halinde gelmiştir. Nitekim filozofların büyük çoğunluğu temellendirmelerini metafizik ile temellendirmiş, iki kavram arasında bir ayrım gözetmemişlerdir. Felsefe ve metafizik arasında süregelen tartışmalı zemin 18. Yüzyılda Kant ile odak noktasına tırmanmış, Kant'ın ortaya koyduğu sistem alanlara ilişkin kimi sorunları çözüme kavuştururken, yeni tartışmaların da başat noktası olmuştur. Kant'ın ortaya koymuş olduğu transandantal idealizm fikrinde insan aklının yetilerinin nerede başlayıp nerede biteceği, nesneye ilişkin görüsü bütünüyle ortaya konulmuş ve metafizik 'trancendent' bir alan olarak bu sınırların dışında bırakılmıştır. Kant sonrası bütün filozofların baz almak zorunda kaldıkları bir temellendirme olarak bu ayrım mantıksal pozitivizm tartışmalarını açığa çıkarmış, Wittgenstein tarafından ise bu sınır dil/düşünce arasındaki çizgiye çekilmiştir. 20. yüzyılda mantıksal pozitivizm ve bu bağlamda metafizik tartışmaları Viyana çevresi olarak adlandırılan, mantık ve matematik ilkelerini öne çıkaran filozofların düşüncelerini dışarda bırakarak ele alınamaz. Yine bu çevreden, hatta aynı ekole dahil edebileceğimiz Wittgenstein'ın metafiziğe ilişkin tavrı da bu ekolün ortaya koyduğu çerçeve içerisinde kendisine bir yön çizer. Viyana Çevresi filozofları, 1929 yılında, Bilimsel Dünya Görüşü: Viyana Çevresi adıyla yayınladıkları bildiride amaçlarını bir manifesto ile dile getirmiş ve disiplinlerarası ayrıma dair ilişkilerin nasıl olması gerektiğini şu şekilde ifade etmişlerdir: "Amacımız, tek bir bilimin, yani insanlığın edinebileceği tüm bilgileri; fizik ya da psikoloji, doğa bilimleri ve edebiyat, felsefe ve özel bilimler gibi birbirinden tamamen ayrı disiplinlere ayırmaksızın içinde