ORHAN GENCEBAY BESTELERİNDE ÖNE ÇIKAN YÖRESEL BAĞLAMA TAVIRLARI.pdf (original) (raw)

MENTAL FİİLLER BAĞLAMINDA ŞİİRSEL İNŞA: ORHAN VELİ ÖRNEĞİ

Şiirin inşası, yaratıcısının duyu, duygu ya da düşünce dünyasındaki herhangi bir iç motivasyona dayanır. Bu motivasyonlar arasında duyu dünyasının sınırları modern bilimde ayırt edici niteliklerine göre "görme, tat alma, dokunma, işitme ve koku alma" şeklinde sınıflandırılmıştır. Mental fiiller bu noktada insan psikolojisine dayalı algı, biliş ve duygu durum ifadelerinin dilbilimsel bir göstergesi şeklinde ifade edilebilir. Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden biri olan Orhan Veli, bireyin kendine özel veya tüm ötekilere karşı hissettiklerini herhangi bir kalıp ya da sanatsal bir anlayışın mutlak gerekliliklerine göre inşa edilmesine taraf olmamıştır. Bu yaklaşım, onun aynı zamanda Garip akımının da öncülerinden biri yapmıştır. Çalışmada Orhan Veli'nin, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından da onaylanmış yüz temel eserden biri olan Bütün Şiirleri ele alınmıştır. Eserden tespit edilen veriler türlerine göre sınıflandırılarak özelde şairin kendi şiirlerini inşa etmesi konusundaki mental fiillerin işlevselliklerine, genel de ise Türk dilinin konu üzerindeki dil bilimsel hareket alanına atıfta bulunulmuştur. Çalışma sonucunda bazı mental fiillerin konuya ya da kişiye özgü anlamlı birimlerin oluşturulması konusunda geçişkenlik gösterebildiği ve bu ilişkinin diğer söz dizimi elemanları vasıtasıyla kurulduğu anlaşılmıştır.

ORHON YAZITLARINDAKİ TÜREMİŞ SÖZCÜKLERİN GÖKTÜRK HARFLİ UYGUR YAZITLARINA YANSIMASI

V ХАЛЫҚАРАЛЫҚ ТҤРКІ ҼЛЕМІ ЗЕРТТЕУЛЕРІ СИМПОЗИУМЫ МАТЕРИАЛДАРЫ, I ТОМ, 2018

İkinci Göktürk İmparatorluğuna ait Orhon yazıtları ve Orhon-Uygur kağanlığı dönemine ait Eski Uygur yazıtları Türk dillerinin en eski yazılı örneklerindendir. Bu yazıtlar zengin söz varlığına sahiptir ki bunun da büyük bir kısmı çağdaş Türk dillerinde korunmuştur. Bu söz varlığına basit ve birleşik sözcüklerin yanı sıra, türemiş sözcükler de dahildir. Sözcük türetme Türk dillerinde sözcük yapımının en yaygın yöntemidir. Bu durum Orhon ve Uygur yazıtları için de geçerlidir. Köktürklerden sonra hakimiyet başına geçen Eski Uygurlar onların alfabe ve yazı üslubunu benimsemişlerdir. Bu onların dilineve yapım ekleriyle türetilmiş sözcükler de dahil olmakla söz varlığına da yansımıştır.Bu ortak türemiş sözcükler sırasında isimleri, sıfatları ve özellikle de fiilleri sıralayabiliriz. Eski Uygur yazıtlarındaki türemiş sözcüklerden bir kısmının kökleri ve eklerinin Orhon yazıtlarında yer almasına rağmen bu sözcükler bir bütün olarak Orhon yazıtlarında geçmemiştir.

ÖRGÜTLÜ HAYIRSEVERLİĞİ'İN İÇİNDE TAŞIDIĞI GERİLİM VE ÇELİŞKİLER: BOŞ VAKİT BAĞLAMINDA BİR ANTİK YUNAN KARŞILAŞTIRMASI

Antik dönem Yunan dünyasında, köle emeği soylular ve büyük toprak sahipleri için önemli bir zenginliğin kaynağı durumundaydı. Ayrıca köle emeğinin bu şekilde işe koşulması soyluların ve zenginlerin, oldukça geniş, boş vakitlere sahip olmalarına yol açmaktaydı. Böylece onlar pratik ve teorik siyasetle, aynı zamanda felsefeyle ve bir takım diğer sosyal içerikli uğraşlarla ilgilenmek için yeterli zaman bulabiliyorlardı. Günümüzde de teknolojinin gelişmesiyle birlikte geleceğin toplumu ile ilgili olarak işlerin evden halledileceği, en önemlisi bilgisayarların, insanları rutin işlerinden kurtaracağı, onların daha yaratıcı uğraşlara zaman ayırabileceği geniş zamanlar yaratacağı dile getirilmektedir. Bunların yanı sıra artan zenginlik ve refahla paralel olarak bunlardan yoksun olanlara yönelik örgütlü veya örgütsüz hayırseverlik faaliyetlerine de yeterli zaman ayrılabileceği düşünülmektedir. Fakat burada bir çelişki ve gerilim kendini göstermektedir: Antik Yunan'da sorun bu boş vakitlerin köle emeğine dayanıyor olmasıydı. Günümüzde ise ortaya çıkan sorun kapitalist üretimin temelinde yer alan emperyal-küresel ekonominin yer kürenin kendi dışındaki bölgelerinde yol açtığı yoksulluk ve sefalet ile kendi ekonomik düzeni içerisinde gelir dağılımında ve bölüşümünde yol açtığı adaletsizliktir. Başka bir anlatımla sorun, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin arka planının, insanlığın onca felsefi, kültürel ve ahlaki gelişimine rağmen Antik çağların kölelerini andıran yeni " toplumsal kesimler " ve bunun karşısında dünyanın geri kalanı ile ilgilenmeyen refah ve tüketim toplumlarının sıradan bireyleri olan yeni bir sınıfı meydana getiriyor olmasıdır. Böyle bir arka plan söz konusu iken, açıkça geniş boş vakitleri ve belli bir zenginliği gerektiren örgütlü hayırseverlik faaliyetleri, yapmayı umduğu ile üzerinde durduğu zeminin gerilimini ve çelişkisini içinde barındırmaktadır. Bu çalışmada, Antikite ile günümüz toplumu arasındaki sözü edilen benzerliklerden hareketle, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte insanlığın refahı ve yoksulluk arasındaki ilişkinin niteliği ve boyutları ile bununla ortaya çıkan boş vakit ve zenginlikle örgütlü hayırseverlik faaliyetleri arasındaki gerilim ve çelişki ortaya konmaya çalışılacaktır. In Ancient epoch Greece world, nobles and big land owners had geat richness depending on slave's lobour. In that life especially nobles and richs could find enough time for being interested in both practical and theoretical policy,and philosophy as well. Much has been said on computers advantages that are doing jobs at home leading to decreases both in pollution and traffic jam, keeping people away from routine works so that people would have much times in order to do more creative works. At the same time wealth and prosperity have rised and thus will be enough spare time for organized and non-organized philanthropy intended for the destitute.However the most important point that should be bear in mind is that the spare time created depended upon slave labour in antiguity. On the other hand current capitalist production system based on emperialistic global economy causes very  Künye: VII. Uluslararası STK Kongresi Bildiriler Kitabı, Çanakkale, 2010, ss. 14-22.

YÖRESEL TAVIR BAĞLAMINDA SAHİH TİLAVET KRİTERLERİ

Criterias of The Authentic Tilawah in Context of Local Attitude, 2018

Kur'an tilavetinin muhafazası ve sıhhatinin sorgulanması iki mekanizmanın birlikte devrede olmasıyla mümkündür. Bunlardan birincisi müşâfehe, diğeri ise yazılı kaynaktır. Son dönemlerde müşâfehe okulunda hissedilen sıkıntılar, Kur'an tilavetinde yöresel tavır etkisinin tartışılmasını gündeme getirmiştir. Sahih tilavet kriterlerinin bilinmesi ve uygulanması yönündeki hassasiyet bu anlamda önem arz etmektedir. Yerel dilin veya lehçenin fonetik baskısından ve diksiyon kalıbından kurtulamayan ve genellikle okuyucunun coğrafî âidiyeti hakkında ipuçları veren "yöresel tilavet tavrı", bütün Müslüman topluluklar için ortak bir sorun olup, Kur'an tilavetinde esas olan telakkî ve müşâfehenin duruluğunu koruma adına bir duruş gerektirmektedir. İletişim imkânlarının geliştiği son dönemde artık her yaş grubundan öğrenciler hocalarından dinledikleri tilaveti internet ortamında ulusal ve uluslararası düzeyde diğer okuyucularla karşılaştırabilmekte ve farkında olduğu problemlere, farklı tecvîd uygulamalarına ve hatta detay konulara cevaplar aramaktadırlar. Fıtrî bir temayül ve tercihle gelişen bu süreç, çoğu zaman hocasının tarzından bağımsız olarak öğrencinin okuyuşuna farklı bir karakter kazandırabilmektedir. Birçok kişi de vardır ki, sahih tilavet kriterlerine uygun, tekellüfsüz ve tabii bir okuyuş dinlediğinde belki tilavetin teknik bir kritiğini yapamasa da, kulağına gelen ilahî metnin doğru telaffuzuyla diğerleri arasındaki farkı hissederek güzel bir okuyuş dinlediğini ifade eder ve tercihini o yönde kullanır. Anahtar Kelimeler: Kıraat, Kur'an, Tilavet, Yöresel Tavır, Telaffuz. The conservation of Quran recitation and the examination of the recitation's validity is only possible with the help of both mechanisms being active together. First of these mechanisms is mushafaha (verbal receptives) and the other is the written source. The recent problems having been felt in mushafaha school has come up with the discussion of the effect of the local style in Quran recitation. In this sense, attention of the knowledge of the correct recitation criterion and its practice has become much more important. "The local recitation style" that can't do without the phonetic pressure of the local dialect and certain diction patterns and that also makes the regional identity of the recitor is a common problem among Muslim societies. And this situation requires a certain stance against it in order to preserve the pureness of the mushafaha and consideration that is essential for Quran recitation. As the communication facilities has improved recently students from all ages find the opportinity to compare their teachers' recitations with the reciters of both local and international levels and when they come across a problem like the different practices of tajweed and even the minor subjects, they try to find answers. This process devoloping with natural instincts and choices sometimes are able to cause a different character formation for the student, a new formation unlike the style of his teacher. There are many of those who can distinguish the correct, natural, soft and divine pronunciation of the recitation, from the uncorrect ones even if they are not able to make a critical of the recitation technically and make a choice accordingly. Keywords: Qiraat, Quran, Recitation, Local Style, Pronunciation.

NAZLI ERAY’IN ‘ELYAZMASI RÜYALAR’ ADLI ESERİNDE İZLEKSEL KURGU.pdf

NAZLI ERAY’IN ‘ELYAZMASI RÜYALAR’ ADLI ESERİNDE İZLEKSEL KURGU, 2018

Sanatın, insanı açımlayan yüzü kurgu metinlerde yeni anlam evrenlerinin oluşturulmasını sağlar. Gerçek yaşamın sınırlayıcı yönünü, kendi düşlem evreninde yeniden kurgulayan sanatçılar, düş ile gerçek arasında yeni metinsel düzlemler yaratır. Yaratılan bu metinsel yeni düzlemler, hayal gücüyle oluşturulan, fantastik, gerçeküstü olay ve durumları anlatmaya yönelik bir atılımdır. İnsanın hayal gücünün ürünü olan fantastik kurgular, düş gücünün mimetik dünyada yansıması olarak ortaya çıkar. Nazlı Eray, düş dünyasını fantastik bir yapıda edebiyat evrenine taşır. Eserlerinde fantastik unsur ve değerlere oldukça fazla yer veren Nazlı Eray, bu türde eser veren sanatçılar arasında yer alır. Giritli Aziz Efendi’nin Muhayyelât’ı ile başlayan fantastik içerikli metin kurgulama süreci; Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Peyami Safa, Latife Tekin, Alev Alatlı ve İhsan Oktay Anar gibi Türk edebiyatındaki önemli sanatçıların bu yönde eserler vermesiyle zenginleşir. Nazlı Eray da yazmış olduğu öykü ve romanlarında fantastik unsurlara sıklıkla yer vererek metin kurgusunu zenginleştirir.

ORTA ASYA’NIN DEĞİŞEN JEOPOLİTİĞİNDE REKABET EDEN GÜÇLER

Bu makale, Orta Asya jeopolitiğini değiştiren faktörleri ve bu faktörlere bağlı olarak rekabet eden güçleri analiz etmektedir. Orta Asya’da bir çok bölgesel ya da küresel gücün ilgi ve çıkarları olmakla birlikte, bu çalışmada daha çok bölgede mevcut olan sorunların ya da gelişmelerin oluşmasında ağırlıklı etkinliği olan Rusya Federasyonu, ABD ve nispeten AB’nin politikaları incelenmektedir.

SÜNBÜLZÂDE VEHBÎ’NİN İNŞÂ TARZI YAZILARI

Sünbülzade Vehbi Kitabı, 2018

Şairliği ile ön plana çıkan Sünbülzâde Vehbî, aynı zamanda usta bir münşidir. Münşeât'ı bir yangında yok olan Vehbî’nin bugün için elimizde on iki mektubu bulunmaktadır. Çoğu sanatlı bir dil ve üslupla yazılan bu mektuplar “teşekkür, tebrik, istekte bulunma, sıkıntıları dile getirme” amacıyla kaleme alınmıştır. Vehbî’nin resmî, gayrı resmî, edebî meseleler dolayısıyla kaleme aldığı sınırlı sayıdaki bu mektuplar çerçevesinde baktığımızda Vehbî’nin yaşamış olduğu maddi ve manevi sıkıntılara, dönemin siyasi ve sosyal hayatına, edebî anlamdaki fikir teatilerine şahit oluruz. İletilmek istenen duygu ve düşünce, muhatabın konumuna göre bazen açık ve öz olarak bazen de söz sanatları ve terkiplerle kurulu uzun cümleler ve manzum parçalarla yoğrularak girift bir biçimde verilmiştir. Yine bazı mektuplar yalın ve resmî bir üslupla yazılmışken bazı mektuplar da nükteli ve şiirsel bir üslupla kaleme alınmıştır. Arapça ve Farsçaya hâkim olan Vehbî, pek çok yerde Türkçe manzume/manzum parçaların yanında Arapça ve Farsça ibarelere ve manzum parçalara da yer vererek canlı ve etkileyici bir anlatım ortaya koymuştur.

NECÂTÎ BEY’İN GAZELLERİNE YAPILAN TAHMİSLER

Bendlerle kurulan bir nazım şekli olan tahmis bir nevi nazire olup, genellikle bir gazelin veya kasidenin beyitlerinin üzerine, başka bir şair tarafından aynı kafiye ve vezinde üç mısra eklenerek oluşturulan muhammeslerin adıdır. Bu çalışmada dîvân edebiyatının kurucularından olan Necâtî Bey’in gazellerine yazılan tahmisler inceleme konusu yapılacaktır. Yüzlerce dîvân ve şiir mecmûalarının taranması neticesinde Necâtî Bey’in 17 farklı gazeline 24 şair tarafından yapılan 31 tahmis tespit edilmiştir. Ayrıca 3 gazeline de 6 tesdisin olduğu görülmektedir. Necâtî’nin gazellerine Celâlî, Rahmî ve Mu’îdî’nin 3; Muhibbî’nin 2; Âhî, Aşkî Mustafa, Bâkî, Cenâbî, Çâkerî, Efserî, Fazlî, Fehmî, Fevrî, Figânî, Hayâtî, Hecrî, Hilâlî, Mihrî, Nazmî, Nefîsî, Remzî, Semmî, Ulvî ve Yetîmî’nin yazdığı bir tahmis vardır. Çalışmamızda genel olarak; bu tahmislerden hareketle bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır.