MOLLA İSAM.pdf (original) (raw)

MOLLA HALİL ES- SİİRDÎ

MOLLA HALİL ES-SİİRDÎ’NİN ‘‘BASÎRETU’L-KULÛB’’ ADLI TEFSİRİNİN ARAP DİLİ VE BELAGATI AÇISINDAN TAHLÎLİ, 2019

Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’i Hz. Muhammed (s.a.v)’e göndererek karanlıklarda yüzen insanoğlunu aydınlığa çıkarmıştır. O günden bu güne milyarlarca insan Kur’ân’dan nasibini almıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişinden günümüze kadar her âlim ondan muradı ilahiyi anlamaya çalışmıştır. Bu âlimlerden biri de XVIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIX. yüzyılın birinci yarısında Siirt ili ve çevresinde yaşamış olan Molla Halil es-Siirdî’dir. Molla Halil, son dönemde te’lifât geleneğinin az olduğu memleketimizde yetişen ender âlimlerden biri olması, Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona kadar tefsir etmesi vb. özellikler ile dikkatleri çeken önemli dinî ve ilmî bir şahsiyettir. Bu değerli âlim birçok eser yazmıştır. Yazdığı eserlerden birisi de dil yönü ağır basan Basîretu’l-kulûb fî kelâmi ‘allâmi’l-ğuyûb adlı tefsirdir. Bildiğimiz kadarıyla daha önce dil açısından bu eserin üzerinde hiçbir çalışmanın yapılmamıştır. Çalışmamız giriş, dört bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında Basîretu’l-kulûb’un müellifi Molla Halil es-Siirdî’nin yaşadığı dönemin siyasî, ictimaî ve ilmî durumuyla onun hayatı, eserleri ve ilmî kişiliği ele alınmaktadır. Bu bağlamda bir taraftan doğu medreseleri ve buralarda yetişen âlimler hakkında bilgi verilirken; öbür taraftan Molla Halil’in gerek halka yönelik olsun gerekse medrese talebelerine yönelik olsun alet ilimleriyle ilgili ve dinî ilimlerle ilgili kaleme aldığı eserlere kısaca değinilmiştir. Birinci bölüme gelince Basîretu’l-kulûb ana hatlarıyla tanıtılmıştır. Bu amaçla Basîretu’l-kulûb; yazılış gayesi, üslubu, önemi, temel kaynakları, istişhâd olarak kullanılan şâhidler vb. açılardan incelenmiştir. İkinci bölümde ise Basîretu’l-kulûb lügat ve sarf açısından incelenmiştir. Basîretu’l-kulûb’da yer alan ezdâd, mu‘arreb, furûk, naht, kelimelerin iştikâkı vb. konular lügat açısından ele alınmıştır. Başta fiillerin yapısı ve anlamları olmak üzere, mastarlar, sıfat-ı muşebbehe, ism-i tafdîl, ism-i mensûb, ism-i zaman, ism-i mekân, i‘lâl, ibdâl, idgâm vb. sarf konuları açısından tahlîl edilmiştir. Üçüncü bölümde Basîretu’l-kulûb nahiv açısından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Basîretu’l-kulûb’da yer alan hemen hemen bütün nahiv konuları tespit edilmiştir. Bu konular başta isim, fiil ve harf olan âmiller olmak üzere; merfu, mensûb ve mecrûr ma‘mûller, mu‘rab, mebni, edatlar vb. başlıklar altında ele alınmıştır. Dördüncü bölümde Basîretu’l-kulûb belâgat ilmi açısından incelenmiştir. Bu bölümde eser ilk önce meânî ilminin; ardından da beyân ilminin temel konuları açısından ele alınmıştır. Bu bölümün sonunda ise eser bedii ilminin temel iki konusu olan muhassinât-i lâfzîyye ile muhassinât-i maneviyye ve bunların alt başlıkları açısından tahlîl edilmiştir. Sonuç'da ise bu çalışmada varılan sonuçlar ve öneriler ana hatlarıyla belirtilmiştir. Bu çerçevede Basîretu’l-kulûb üzerinde yapılabilecek çalışmalar ve ondan daha iyi istifade edebilme yolları gösterilmiştir.

MOLLA SADRÂ’DA İLÂHİ FÂİLİYETİN NİTELİĞİ

e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2019

Öz: Müslüman filozoflar Aristo’nun dillendirdiği dört illetten maddî ve formel illetleri mâhiyetsel, fâil ve ereksel illetleri de varlıksal illetler diye ayırdılar. Molla Sadrâ fâil illeti; tabîi ve ilâhi (icadî) illet olmak üzere iki kısımda ele alır. Tabîi fâil hazırlayıcı fâil, icadî fâil ise varlık bahşedici fâildir. Bir muvahhide göre her şeyin fâili Allah’tır. Ancak Allah’ın nasıl bir fâil olduğu hususunda ihtilaflar vardır. Müslüman filozoflar ilâhi fâiliyetin niteliğini ortaya koymak için bütün fâil türlerini ele almışlardır. Bu fâillerden Bi’l-kasd, Bi’r-rıza, Bi’l-inâye ve Bi’t-tecellî fâiller ilim ve iradeye sahip fâillerdir. Bi’lkasd fâil bir gayeye binaen fillerini gerçekleştirir. Fiillerine ilmi de tafsilîdir. Bi’r-rızâ fâilin ilmi icattan önce icmâlî, icattan sonra ise tafsilîdir. Bi’l-inâye fâilin zâtına ilmi huzurî, fiillerine ise husulî ve tafsilîdir. Bi’t-tecellî fâil ise icattan önce fiillerini huzurî ilimle tafsilî bilir. Bu çalışmada Allah’a nispet edilme olasılığı olan bütün bu fâil türleri incelecek ve bu fâil türleri arasında Allah’a nispet edilme olasılığı olan fâil türü tespit edilecektir.

MOLLA MUHAMMED ZİVİNGÎ VE TEFSİRCİLİĞİ

Molla Muhammed Zivingî, 2021

Mardin’in Savur ilçesine bağlı Zivingâ Menda (Armutalan) köyünden olan Molla Muhammed Zivingî, birçok köyde fahri imamlık ve müderrislik yaptıktan sonra 1986’da Batman’a yerleşmiş ve ilmî çalışmalarına burada devam etmiştir. Molla Muhammed Zivingî, bu çerçevede Arapça ve Kürtçe lisanlarıyla me’sûr ve manzum birçok eser kaleme almıştır. Bu çalışmalardan en önemlisi on üç ciltten oluşan “Levâmi‘u’r-Rahmân fî Tefsîri Ahkâmi’l- Kur’ân” adlı tefsiridir. Bu çalışmasını fıkhî tefsir alanında yazılan ilk Kürtçe tefsir olarak tanıtan Zivingî, tefsirinde sade ve akıcı bir dil kullanmıştır. Bu tefsir, Fatiha Sûresi ile başlamakta ve Ahzâb Sûresi’nin 49. ayetine kadar olan kısmın tefsirini içermektedir. Zivingî, tefsirini tamamlayamadan geçirdiği kalp krizi sonucu 2020’de vefat etmiştir. Çalışmamızın giriş kısmında tefsir tarihine dair genel bilgiler verildikten sonra fıkhî tefsirlerin yazılma süreci ve Türkiye’de yapılan tefsir çalışmaları ele alınmıştır. Birinci bölümde Zivingî’nin hayatı, ilmi kişiliği ve kaleme aldığı eserler incelenmiştir. İkinci bölümde ise “Levâmi‘u’r-Rahmân fî Tefsîri Ahkâmi’l- Kur’ân” adlı ahkâma dair tefsiri çerçevesinde Zivingî’nin tefsirciliği üzerinde durulmuştur.

İSTİLA YILLARI VE MOĞOL İMAJI

II. International Academic Research Congress, 2017

ÖZET: Benzerleri ile karşılaştırılamayacak kadar elverişsiz koşullar altında kurulup, tarihin tanıklık ettiği en büyük imparatorluğu kuran Moğolların, istila yılları olan 13. yüzyıldaki imajını belirlemek, bu çalışmanın temel amacıdır. Uzun yıllar birbiriyle mücadele edip sonunda yorgun düşen Hıristiyan ve İslam dünyası için alışılmışın dışında bir düşman beliriyordu. Çin için de durum aynıydı. Üstelik henüz bu düşmanın neye benzediği tam olarak bilinmiyordu. Zihinlerdeki Moğol imajını belirleyen temel unsurun korku olduğu açıktır. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu unsur değişmeye başlamış ve yerini meraka bırakmıştır. Bu merak sayesinde Moğollar tanınmış ve alınacak önlemler belirlenmiştir. Binlerce kilometre yol kat ederek imparatorluk merkezine ulaşan elçi ve seyyahların gözlem ve raporları, Moğollar hakkındaki yargıların daha gerçekçi kalıplara oturmasını sağladı. Fiziki tasvirlerinden, sosyal hayatlarına, idari ve askeri teşkilatlarından, psikolojik tahlillerine kadar çok yönlü olarak Moğolların tanıtıldığı bu çalışmanın öncelikli kaynaklarını Moğol istilasının en şiddetli yaşandığı coğrafyalarda verilen ilk elden ürünler oluşturmuştur. Daha sonra bu eserleri referans gösteren ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Çalışma sonunda, 13. Yüzyıl dünya siyasi hafızasında önemli bir yer edinmiş olan Moğollar hakkındaki imajın hayalden gerçeğe dönüşüm süreci belirlenmiş oldu. Araştırmamızın, yapılacak olan Moğol sosyal tarihi çalışmalarına ilave perspektifler kazandırması umulmaktadır. Anahtar sözcükler: moğol imajı, istila yılları, 13. Yüzyıl. ABSTRACT: It is the main purpose of this work to determine the image of the 13th century, the years of invasion, of the Mongols, who were founded under unfavorable circumstances and were the greatest empire that history had witnessed. For many years, struggling with each other, eventually an unfamiliar enemy appeared for the tired Christian and Islamic world. The situation for China was the same. There was an enemy in the east, and yet it was not known exactly what the enemy looked like. The image of the Mongol was first expressed in fear. When it came to the middle of the century, it became clear that the basic dynamics that determined the Mongol image began to change. The observations and reports of the ambassadors and travelers who reached the center of the empire by way of thousands of miles made it possible for the judges of the Mongols to sit in a more realistic pattern. From the physical descriptions, social lives, administrative and military organizations, to psychological surveys, the first sources of this work, which the Mongols are introduced to, are the first elite products given in the geographical regions where the Mongolian invasion is most severe. They will then benefit from secondary sources that will reference these functions. At the end of the study, it is understood that in the 13th century world politics and intellect, a measure of exaggeration that the Mongol image does not deserve has been determined but it can be earned by the observations of the witnesses. The aim of this work is hoped to contribute to Mongol's social history research.