Abdullah Kasay - Leyla ile Mecnûn’un İki Şairi: Fuzûlî ve Sezai Karakoç (original) (raw)
Related papers
Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn Mesnevisinin Dibacesi Hakkında Bazı Mülahazalar
Leylâ vü Mecnûn mesnevisiyle ilgili çalışmalarda, Fuzuli'nin bu eseri "Mecnun'un mecazi aşktan ilahi aşka geçişi" düşüncesini ispatlamak amacıyla yazdığı söylenmekte ve bu iddia "Leyla'dan Mevla'ya ulaşmak" şeklinde ifade edilmektedir. Oysa eserin dibace ve hikâye kısımları birlikte değerlendirildiğinde, bu eserin "ilahi aşkı arayan insanın macerası"nı ele aldığı, aslında Mecnun'un Leyla'ya layık olmak için bir tür olgunlaşma sürecinden geçtiği görülür. Nitekim Fuzuli eserinin dibace kısmında, hikâyedeki unsurların birer sembol olarak kullanıldığını, hikâye anlatmanın bir bahane olduğunu, aslında mecaz yoluyla ilahi aşkın sırları ile gizli hakikatlerini anlatmak istediğini söylemekte ve eserinde kullanacağı sembollerin gerçekte neye tekabül ettiklerini belirtmektedir.
Fuzuli ve Aziz Nesin'in Leyla ile Mecnunlarının Mukayesesi
Türük Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2018
Özet Kökleri Arap toplumundaki halk anlatılarına dayanan Leylâ ile Mecnûn, ilk olarak İran edebiyatı şairlerinden Nizâmî-i Gencevî (öl. 1204) tarafından planlı bir hikâye şekline getirilerek kaleme alınmıştır. Hikâye, yazıldığı tarihten itibaren pek çok şairin ilgisini çekmiş ve yeniden üretilmiştir. XVI. yüzyıl Klâsik Türk edebiyatı şairlerinden Fuzûlî tarafından kaleme alınan Leylâ vü Mecnûn adlı eser Türk edebiyatındaki en güzel Leylâ ile Mecnûn olarak kabul edilir. Söz konusu hikâye Fuzûlî’den sonra da yazılmaya devam etmiştir. Bunun yanında Klâsik Türk edebiyatı ile sınırlı kalmamış, yeni türlerin Türk edebiyatına yerleşmeye başladığı modernleşme döneminde ve sonrasında da üretilmiştir. Fuzûlî’den yaklaşık dört asır sonra Leylâ ile Mecnûn kaleme alan isimlerden biri de Aziz Nesin’dir. Daha çok mizahi ve eleştirel yönleri ağır basan eserleri ile tanınan Aziz Nesin, Fuzûlî’ye ait mesnevîden hareketle hikâye tarzında bir Leylâ ile Mecnûn kaleme almıştır. Söz konusu hikâyeyi yazarken kurguda yaptığı küçük değişikliklerin haricinde olay örgüsünde Fuzûlî’ye bağlı kalan Aziz Nesin, asıl özgünlüğü hikâyenin içinde yer yer kullandığı şiirlerde yakalamıştır. Bu çalışmada, Fuzûlî’ye ait Leylâ vü Mecnûn mesnevîsi ve Aziz Nesin’e ait Leylâ ile Mecnun hikâyesi mukayese edilecek, eserlerde yer alan şiirler dil ve üslûp açısından incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, Aziz Nesin, Leylâ ile Mecnûn, mukayeseli edebiyat, metinlerarasılık.
FUZÛLÎ, MEHMET ÂKİF ve SEZAİ KARAKOÇ'DA LEYLÂ
This study, examining Leyla notion that has become dominant almost in every period of our literature, aims to comprehend the meanings of this notion has in historical process. This study which grounds on Leyla and Mecnun masnavi of classical period poet Fuzûlî tries to determine the similarities and differences between Leyla images of two modern period poets Mehmet Akif Ersoy and Sezai Karakoç in integrated mean. The story of Leyla and Mecnun is a work of Arabic literature and they are two romance characters. This story that has new acquisition by poets who wrote about it has reached significance gradually. Later on, it has become a more organized text written by Nizami of Gence. Afterwards, this work which has gained a sufistic content by Fuzûlî who is one of the most competent poets of his century has become one of the distinguished texts of Turkish literature.
Aşkin Doğu Ve Bati Yansimalari Olarak Fuzûlî'Ni̇n Leyla Ve Mecnun Ve Shakespeare
International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2014
Aşk, edebiyatın temel konularının başında gelir. Doğu ve Batı edebiyatında aşk üzerine yazılmış çok sayıda eser vardır. Fuzûlî'nin Leyla ve Mecnun'u ile Shakespeare'in Romeo ve Juliet'i bu eserler içerisinde ilk sıralarda yer alır. Böyle bir öneme sahip olan bu iki eser değerlendirilip ayrı başlıklar altında bir karşılaştırma yapılmış; benzerlikler ve farklılıklar belirlenmeye çalışılmıştır. Aşk ekseni etrafında oluşturulan bu hikâyeler karşılaştırmalı edebiyat açısından oldukça dikkat çekicidir. Bazı bölümlerde görülen ortaklıklar bu eserlerin birbirinden etkilendiği kanaatini güçlendirmektedir. Bu etkinin var olup olmadığına dair tespit ve değerlendirmelere makale içerisinde yer verilmiştir.
Leylâ vü Mecnûn mesnevisiyle ilgili çalışmalarda, Fuzuli'nin bu eseri "Mecnun'un mecazi aşktan ilahi aşka geçişi" düşüncesini ispatlamak amacıyla yazdığı söylenmekte ve bu iddia "Leyla'dan Mevla'ya ulaşmak" şeklinde ifade edilmektedir. Oysa eserin dibace ve hikâye kısımları birlikte değerlendirildiğinde, bu eserin "ilahi aşkı arayan insanın macerası"nı ele aldığı, aslında Mecnun'un Leyla'ya layık olmak için bir tür olgunlaşma sürecinden geçtiği görülür. Nitekim Fuzuli eserinin dibace kısmında, hikâyedeki unsurların birer sembol olarak kullanıldığını, hikâye anlatmanın bir bahane olduğunu, aslında mecaz yoluyla ilahi aşkın sırları ile gizli hakikatlerini anlatmak istediğini söylemekte ve eserinde kullanacağı sembollerin gerçekte neye tekabül ettiklerini belirtmektedir.
Fuzûlî’Ni̇n Leylâ Vü Mecnûn Di̇bâcesi̇’Nde Yi̇nelemeleri̇n Anlamla İli̇şki̇si̇
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
Bu yazıda Fuzûlî (ö.1556) tarafından yeniden üretilen Leylâ ve Mecnûn (1535) mesnevisinin baĢlangıcında yer alan "Dibâce" (Önsöz) kısmının dilsel ve anlamsal düzeyde mesnevideki fonksiyonu incelenmiĢtir. Gelenekte Fuzûlî"nin, model aldığı diğer Leylâ ve Mecnûn yazarlarından farklı olarak eserini düzyazı ile baĢlatması bir yeniliktir. Fuzûlî, bu kısmı (Mensur Dibâce), üç rubai ve yaklaĢık iki sayfa nesir olarak kurar. Dibâce"nin nazım kısmında (rubailer) görülen üçlü bölünme devamında gelen düzyazı kısmında yüzeyde değildir. Ancak gramer ve anlama yansıtılmıĢtır. Düzyazı kısmı için şart cümlesi yapısı seçilmiĢtir. Seçilen bu yapı, üç kez yinelenir. Ancak bunlar, uzun tamlamalar ve iç içe geçen seci cümlecikleri ile gizlenmiĢtir. Bu dil sınanmasını tecrübe eden okur, Fuzûlî"nin üçlü katmanını ve bu katmanlara yerleĢtirdiği anlamı, fark ederse metinde daha sonra geleceklere de hazırlıklı hâle getirilmiĢ olur. Bu araĢtırmada mesnevinin baĢlangıcındaki Dibâce incelenmiĢ ve diğer bölümleri ile bağı kurularak yazarın, okurunu yinelemelerle metne hazırlama yöntemleri gösterilmiĢtir.
Fuzûlî’Ni̇n Leylâ Vü Mecnûn Mesnevi̇si̇nde Yer Alan Kânûnî Methi̇yesi̇nde Mecazli Anlatim
Çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2021
Many poets in our classical literature wrote eulogy to Suleiman the Magnificent. But Fuzuli's eulogies had a special place. In Fuzûlî's divan, there are eulogies written to Suleiman the Magnificent, especially the "Gül Kasidesi". The subject of this article is the analysis of the morphological features of the poet's eulogy titled "This is a tarik and kesr-i nafsdür and Mukaddime-i medh-i Padişâh-ı 'asrdur", which praises Sultan Süleyman the Magnificent in the masnavi of Leylâ vü Mecnûn.The art of simile could not be detected in the four couplets of the 23 couplet ode. When the similes are classified according to their subjects, the majority of those that include the subjects of right and law, the laws and the laws have attracted attention. In addition, shah, sultan, sultan; palace, building; similes related to sky, sea and earth have also been determined.
İki Şair İki Poetika: Fûzûlî ve Necip Fâzıl Kısakürek
İki Şair İki Poetika: Fûzûlî ve Necip Fâzıl Kısakürek
adim ve renkli bir maziye sahip Türk edebiyatı devamlılık gösteren bir manzaraya sahiptir. Bu mercek altında muhtelif zamanların kültür ve dil yadigârlarının tetkiki birçok müştereği sunmaktadır. Edebî kudretleri üzerinde hem fikir olunan Fuzûlî (ö.1556) ve Necip Fazıl Kısakürek (d.1904-ö.1983)'in bütün bir mazinin içtimaî, siyasî, kültürel, felsefî süzgecinin hayat bulan örneği olan poetikaları sanatkârların şahsî şiir anlayışlarının yanı sıra gelenek, yenilik ve modernleşme çizgisindeki süreklilik ve değişimin de bir aynasıdır. Üstün sanatkâr vasıflarına sahip bu iki seçkin şahsiyetin edebî kimliklerinin birçok özgün vasfı bulunmakla beraber Necip Fazıl "mistik ve metafizik temayüller" ile Fuzûlî, "aşk, ızdırap ve lirizm" ile edebî geleneğimizde ön plana çıkmıştır. Aralarında mizaç, eğitim, muhit, çağ vb. muhtelif farklılıkların yanı sıra kültür ve dil paydaşı olarak tavizsiz bir estetik anlayışı, kendi şiirleri üzerinde düşünerek bir poetika ortaya koymaları sanatkârlar arasındaki çizgileri en kalın benzerliklerdir. Sanatkârların poetika anlayışı elle tutulur müşterek vasıfları görme veya farklılıkları sebepleri ile anlayabilme için verimli bir zemindir. Edebî bir tefekkür olarak poetika klasik Türk edebiyatı geleneğimizde müstakil olmamak üzere divan ve tezkire dibacelerinde, çeşitli risale ve kitaplarda, tezkire içerisindeki şiir değerlendirmelerinde, şairlerin beyit ve mısralarında görülmektedir. (Doğan, 1997: 15)Yeni Türk edebiyatı sürecinde ise klasik edebî geleneğimize göre daha sistematik ve edebî metnin dışında ayrı bir metin olarak edebî topluluk veya şairlerin münferit beyannameleri ile poetika başlığını taşıyan metinler görülür. Necip Fazıl "Poetika" başlığı ile müstakil bir metin oluşturmuş iken Fuzûlî'nin poetikasını mensur ve yer yer manzum parçaların yer aldığı Türkçe ve Farsça divanlarının mukaddimesinde, muhtelif eserlerinin şiir ve beyitlerindeki ifadelerinde bulmaktayız. Fuzûlî'nin Türkçe ve Farsça divanlarındaki mukaddimeleri ile Necip Fazıl'ın Poetikasındaki kimi fikirler benzeşmekte ve bazı noktalarda ayrışmaktadır.
Bûdâk Münşî-yi Kazvinî’nin Cevâhirü’l-Ahbâr Adlı Eserinde Kara-Koyunlular
FARSÇA VE ARAPÇA KAYNAKLARDA TÜRK VE MOĞOL DEVLETİ TARİHİ I, 2023
Kara-Koyunlulara dair bizzat onlar zamanında yazılmış vakayinameler malumumuz değildir.1 Ancak Kara-Koyunlu İskender Mirza (1420-1438) döneminde onun inşa divanında görevli Emir Mu’izzîi Hemedanî’nin kaleme aldığı bir eserin varlığı bilinmektedir. Fakat bu eser de henüz ilim âlemince ortaya çıkarılmamıştır. Bu açıdan Kara-Koyunlu tarihi araştırmalarında bu devletin münasebette bulunduğu devletlerin kroniklerinden hadiseleri öğrenmek mecburiyetindeyiz. Bu eserlerin başında Ak-Koyunlu vakayinamesi olan Ebu Bekr-i Tihranî’nin Kitab-ı Diyarbekriyye eseri gelmektedir. Bu eserde Sultan Cihanşah ve Hasan Ali Mirza’nın faaliyetleri tafsilatlı şekilde anlatılmaktadır.4 Bunun dışında Timurlu döneminin farsça kaynakları başvurmamız gereken eserler arasındadır. Özellikle Kara Yusuf ve İskender Mirza dönemleri için Memlûk kaynakları da kıymetli malumatlar aktarmaktadır. Tüm bu belirttiklerimiz dışında XV. yüzyılda eserini kaleme alan Abdullah b. Fethullah el-Bağdadî, Kara-Koyunluların Bağdad ve çevresindeki faaliyetleri hakkında başka kaynaklarda olmayan bilgiler vermektedir. XV. yüzyıl eserlerinin dışında Kara-Koyunlu tarihi için muahhar sayılan bazı Safevî kaynakları da Kara-Koyunlu Devleti hakkında bilgi vermektedir. Bunlardan biri de Cevâhirü’l-Ahbâr adlı eserdir.