İSLAM DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE ADALET VE GÜNCEL ANLAMI (original) (raw)

DİN FELSEFESİ ÇERÇEVESİNDE İSLAM VE MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİ

AL-FARABİ I. INTERNATİONAL CONGRESSKONGRESİ ON SOCİAL SCİENCES, 2017

İslâmî öğretinin özünü tevhit oluşturur. Tevhit, küllî bir yapıyı arz eden, Kur’ân ilmidir. Bu tevhit ya da Kur’ân ilmi, makuldür, yani hiçbir akıldışılığı barındırmaz. Gaybî hususlar vardır, ama bunlar akıldışı olmayıp, akıl üstü yani metafizik âlemle ilgilidir. İslâmî öğreti, değişim içinde sürekliliği vurgular, bu ikisi arasındaki dengeyi kurar, daimî değerlerin olmaması, kaosa ve anarşiye götürür. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışıyla, Batılı sömürgeci güçler daha serbest bir sömürücü faaliyet içine girmişler, sömürdükleri Müslüman ülkelerdeki hâkimiyetlerini güçlendirmek ve uzun süreli kılmak için, modernleşme adı altında, kendi kültürlerini ve dünya görüşlerini bu toplumlara benimsetecek şeyler yapmışlardır. Batılılar, selefimizin mirasını almış, seküler bir kalıba dökerek, bağlamından koparmışlardır. Bilginin İslamileştirilmesinde öngörülen programa göre, ilk önce, hedefler tespit edilmelidir. Batı, Rönesans’la başlayan, Aydınlanma ile devam eden ve modern çağda kemale eren bir eğilimi izlemiştir. Batılı insanın Hıristiyanlığa sırt çevirmesinde, Hıristiyanlığın inanç esaslarının genel itibariyle saçma oluşunun rolü vardır büyük ihtimalle. Batıda var olan hâkimiyet arzusu, Platon’un dediği gibi, dibi delik bir fıçı gibidir. Bu nedenledir ki; burjuva sınıfı, her şeyi dünyaya hâkim olmaya yönelik arzusunun hizmetine soktu. O dönem bazı düşünürleri hala, hayatın yasasını, savaş olarak görüyorlar. Bu, onların halen Darwin’in etkisinde olduklarını gösteriyor. Öte yandan Wallerstein, modern dünya sisteminin kökeninin 16. yüzyılda olduğunu söylüyor. Bunu böyle kabul edersek, demek ki o zamandan bu zamana liberal zihniyet iktidardadır diyebiliriz. Yani; bu zihniyet yerini İslâmî güce bıraksa, yani dünya sistemi İslâmî bir sistem olsa, iktidar koltuğunda oturan liberal ideolojinin yerine İslâm dini geçse, dünya şimdiki sorunlarının çoğundan kurtulacaktır. Allah-insan-doğa arasındaki dengeyi Kur’ân ışığında çıkartılan küllî bir plân ile yapmak gerekmektedir. Yani yüce Allah’ın insanla, insanın diğer insanlarla ve tabiatla olan ilişkilerini yeni metodolojiyle geliştirmek ve bu hususu özümsemek gerekmektedir. Tevhit ile kastedilen, yukarda yazdığı gibi, Kur’ân ilmidir, yani hikmettir. Hikmetin, hevasını ilâh edinenlere verilmeyeceği açıktır. Ancak Allah’a tümüyle ve samimiyetle teslim olan ve hikmeti talep eden birine, hikmet verilir sanıyorum. Daha önce Batı’da, Pavlusçu Hıristiyanlık yorumunu hâkim kılma şeklindeki operasyonla benzer olan, İslâm coğrafyasında Ilımlı İslâm’ı hâkim kılma operasyonu, ortaya çıkaracağı beklenmedik sonuçlarla, bu operasyonu yapanların elinde patlayabilir. Zira, ahiret şüpheli olsa bile, iman etmek kişiyi dünyada istediği hiçbir şeyden mahrum bırakmadığından ve kişiye ekstra bir yük de yüklemediğinden, ayrıca var olabilecek cenneti kazandıracağından, iman etmek yararlıdır.

İSLAMDA ADALET MEFHUMU

Adalet, hukuki ve ictimai bir mefhumdur. Hukuki açıdan adalet toplum içinde yaşayan insanın, insan haklarına saygı göstererek, hakkı hak sahibine vermesi demektir. En ilerlemiş toplumlar kişi hak ve özgürlüklerine dikkat eden toplumlardır. Bu toplumlarda adalet tam uygulanır, zulme raslanmaz. O halde adalet herkesin yasaların kabul ettiği dereceye kadar, haklı olduğu şeyi yapmasıdır denebilir. Hürriyet de kişilere, kanunen serbest olan hareketleri bahşettiğine göre, adalet mefhumu içerisindehürriyet mefhumu. da bulunur.

İSLAM İKTİSADININ MESELELERİ Güncel Durum ve Geleceğin Bir Analizi

İktisat Yayınları, 2018

İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan, İslam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başarılamadığını iddia etmektedir. Khan, İslam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap, İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir. Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, İslamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır. Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, İslamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.

MODERN DÖNEMDE YAŞLANMA VE DİN / AGING AND RELIGION IN MODERN TIME

The process of modernization has emerged in the West but its effects have spread out all over the world. This process has revealed a new type of society with a new model of individual. In this process the traditional family structure has turned into nuclear family, the changes on perception of place has emerged, the view of individual who inclined to independence from traditional values has reverberated to its place perception. Aging period has shaded off a problem with modernization process. In this process elderly people who have been susteined their life into their social enviroment in traditional societies have gained new oppurtinities in one hand, with lose of sense they have been pushed out of social life, they have turned into unwelcome persons, have been lonely and have faced to lose their role on transforming culture by reason of they remain out of family enviroment in other hand. Nursing homes and rest homes are the indications of this situation. With their principles of building mentality, producing value and encouraging to socializing, religions has been an important area for people to get advice. Religion is an institution that provides psychological support who are in the last period of their life, continues socialization with the religious practices and complately fulfills its individual and social role with its other principles. In this context religion is effective on the cope period of elders, on reducing their feelings of lonliness, on shaping their spare times and on comunication between generations. Thus contrary of modern aspect traditional still continues to be an important area to get advice. Thissuggests us its necessary to question again the values that came into our lives with modern thought.

İSLAM MEDENİYETİ’NİN HADİS VE SÜNNETTEKİ TEMELLERİ

This study examines the role and value of Hadith and Sunnah in the formation of main characteristics of Islamic civilization: the concept of ontology, epistemology and value. To do this, primarily the notion of civilization and Islamic civilization dealt with, then the relationship between sunnah and Muslim’s imagination of Islamic civilization is focused. For this purpose, based on the main foundational paradigms of civilization, the constitutive notions of Islamic civilization “iman”, “ilm” and “amal-i salih” are discussed by considering the related chapters of al-Bukhari’s al-Jamiu’s-Sahih. As a result of this work we have reached that, whenever the Muslim’s perception of hadith and sunnah experiences crises also the Islamic civilisation experiences conjuncture and vise versa. Therefore, it’s vital to attach importance to the implementation of the value’s of hadith and sunnah during the daily life of Muslim’s, to revive the Islamic civilisation.

GELENEK VE MODERNİZM BAĞLAMINDA İSLAM

Sakarya Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2013

19.yy Avrupa aydınlanmasının bütün dünyada düşünce ve yaşam alanlarını etkilemesine modernizm adı verilmektedir. Modernizmin en temel özelliği bilimde akılcılığı, yaşamda ise din dışılığı (profan)esas almasıdır. Bu yaşam ve düşünce tarzının getirileri ilk olarak gelenek dediğimiz eski yaşam ve inanış şekillerini eleştiriye açtı. Bir süre kendini savunan geleneksel değerler birer birer yenilgi bayrağını çekince modernizmin başta kutsal algısına dayalı dini düşünceyi ve gelenekleri kaldırıp yerine kendi değerlerini yerleştireceği öngörülmeye başlandı. Ancak modernlik bütün çabalarına rağmen "kutsal"ı öldürmeyi başaramayınca geleneklerin birçoğu evrilerek yeni hayata uyum sağladı. Değişime doğal olarak bir süre direnen İslam de medeniyeti modernizmin zorlayıcı tutumundan daha fazla müstağni kalamadı ve yeni dünya da kendine özgü yeni değerler üretme yoluna gitti. Modernleşmeyi Avrupalılaşmaktan ayırarak bir yandan özgün değerlerini korumak isterken diğer yandan çağa ayak uydurmanın yolarını aramaya başladı. İslam medeniyetinin "eski" ile "yeni"yi nasıl örtüştüreceğinin yollarını aradığı bu süreçte henüz yolun sonuna ulaştığı ve sonuçlar üzerinde fikir birliği sağlandığı söylenemez.

GÜNCEL HAYATTA İSLAM -1

2024

Din konusunda bilgi vermek hem zor hem sorumluluk ve uzmanlık gerektiren bir işlem hem de dini bilgiyle birlikte Allah’ın yarattıklarında işleyen sistemleri bilmeyi gerektirir.Bir takım din anlatıcıların çalışmadan,üretmeden ,”şu duayı oku dünyada şunlara sahip ol ahrette de Cennete git “şeklinde İslam dinini değiştirilmiş dinler gibi sadece camide,ibadette ve cenazede geçerli din olarak sunma yanlışlığının yaygınlaşmasının getirdiği bireysel ve toplumsal çürümeye karşı hatırlatıcı cevap olarak bu kitabın yazılması gereği duyulmuştur.Zira ayette varlığın evren yasalarına uymayı emreden Allah“Onlar (tıpkı) suyun ağzına gelmesi için, suya doğru (ağzını değil de) iki avucunu uzatan kimse gibidir. Oysa (böyle yaptığı müddetçe) o (kimse) o (su)ya asla ulaşamaz ki!” Rad s.14.ayetinde bu durumu açıklamıştır.

ERDEBİL TEKKESİ’NİN ANADOLU’NUN ORTA VE GÜNEY BÖLGELERİNDEKİ TÜRKMEN AŞİRETLERİ ÜZERİNDEKİ DİNİ VE SİYASİ PROPAGANDASI

2. ULUSLARARASI HACI BEKTAŞ VELİ HOŞGÖRÜ VE BARIŞ SEMPOZYUMU, 2015

Erdebil tekkesi 1277 yılında günümüz İran’ın Erdebil şehrinde İbrahim Zahid Giylanî tarafından kurulmuştur. Kuruluşundan Şey Cüneyd dönemine kadar tarikat olması gereken bir biçimde pek çok coğrafyaya halife göndererek irşat faaliyetlerini sürdürmüştür. Tekkedeki yaşanan kırılma Şeyh Cüneyd döneminde olmuştur. O nedenle bu çalışmada, özellikle Şeyh Cüneyd ve oğlu Şeyh Haydar ve halifelerinin Anadolu’nun Orta ve Güney bölgeleri ile Kuzey Suriye’de yaşayan konar-göçer ve yarı-yerleşik Türkmen aşiretleri üzerindeki dinî ve siyasi propaganda faaliyetleri ele alınmaktadır.

İSLÂM İLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE ADUDÜDDİN EL-ÎCÎ Tefsir Araştırmaları Dergisi

İslâm ilim ve düşünce geleneğinde, erken dönemin metinlerini tahkîk metodu ile yorumlayan, farklı disiplinlerde şerhlere ana metin teşkil eden eserler veren ve Vaz'iyye ilmini bağımsız bir disiplin haline getiren Adudüddin el-Îcî'nin (ö.756/1355) ilmî kişiliğinin ve İslâm düşence geleneğindeki konumun ele alındığı bu eser, farklı akademisyenlerin katkılarıyla oluşturulmuştur. Îcî'nin bazı risalelerinin tahkik ve tercümesinin de sunulduğu eserde oldukça bilgi aktarımından dolayı, makaleler arası benzerlikler de göz önüne alınarak olabildiğince genel ve önemli hususlara temas etmeye çalışılmıştır. Eserin özeti bağlamında makalelere yönelik şu değerlendirmeleri sunabiliriz: Aduddüddin el-Îcî'nin (ö.756/1355) hayatının, ilmî şahsiyetinin ve eserlerinin işlendiği ilk bölüm Tahsin Görgün tarafından ele alınmaktadır. Moğol istilasının en tesirli olduğu bir dönemde yaşayan İcî'nin eserlerinde yenilikten çok " tahkik " olduğunu ifade eden Görgün, bunun geçmişte olanın salt olarak tekrardan düşünülüp inşa edilmesinden daha fazlası olduğu, yani aynı zamanda kendisinden sonraya da bu birikimi taşıyan bir gayeye hâiz olduğunu belirtmektedir. Görgün Îcî'ye göre kendi döneminde yaşayan insanların tahkiki ciddiye almadıklarını, bunun doğal bir sonucu olarak Kelâm ilmi ile hakkıyla ilgilendirmediklerini ve yaptıkları şeyin sadece kîl-ü-kâl olduğunu aktarmaktadır. Nitekim Görgün tahkikin; ne getirip götüreceği dikkate alınarak var olan düşüncenin ortaya çıkış şartlarının ve ne işe yaradığının farkında olarak yeniden düşünmek; bunun neticesinde 1 Arş Gör., Niğde Ömer Halisdermir Üniversitesi İslâmî İlimler