Vakfiyelerde Mukaddes Emanetlerin İzleri ve Lihye-i Şerifler (original) (raw)
Related papers
Tenkit ve Müdafaa Ekseninde Vahdet-i Vücûd
2023
In Vahdet-i Vücûdu Savunmak: Abdülganî Nablusî'nin Vahdet-i Vücûd Müdafaası (Defending wahdat al-wujūd: Abd al-Ghanī Nablusī's Defence of the Unity of Being), Muhammed Bedirhan presents a detailed historical survey of the primary literature on the unity of being (wahdat al-wujūd) by examining a large number of primary Islamic sources. However, in this comprehensive study, Bedirhan's main focus is primarily the works of Abd al-Ghanī Nablusī (d. 1731/1143). Bedirhan argues that sufism as a religious movement has always been a topic of discussion. So, the debates about the unity of being also must be considered within the context of sufism. Serving to this end, in Vahdet-i Vücûdu Savunmak, he examines the main stream of criticism and defence regarding the unity of being and analyzes them under two categories: rational-based criticism/defenses and shari'a-based criticism/defenses.
Vakfiyelerin Dilinden İstanbul'un Cami ve Mescitleri Hakkında Yeni Bulgular
BİLİG, 2019
Öz Osmanlı günlük hayatının vazgeçilmez unsuru olan vakıfların sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik alanlarda yapmış oldukları hizmetlerin yıllar içinde çeşitlendiği bilinmektedir. Konu hakkındaki detayları vakıfların kuruluş senetleri olan vakfiyelerde bulmak mümkündür. Hayırseverler vakfiyeler sayesinde duygu ve düşüncelerini somutlaştırırken aynı zamanda yaşadıkları dönemi yansıtan bilgileri günümüze kadar ulaştırmışlardır. Bu kapsamda Osmanlı kent tarihi çalışmalarında vakfiyeler üzerinden ilerlemek birincil kaynaklardan detaylı sonuçlara ulaşabilmenin şartlarından biri olarak görülmüştür. Vakıf kaynaklı yapılan çalışmalar genellikle gayrimenkul vakıflar üzerinden örneklenmiş menkul vakıflardan yeterince istifade edilmemiştir. Sınırlı sayıdaki menkul vakıf araştırmalarında ise para vakıfları ön plana çıkmıştır. Söz konusu araştırmalarda para vakıfları kredi unsuru olarak ele alındığından sadece sayısal verileri ekonomik alanlarda değerlendirilmiştir. Vakfiyeler bütün halinde incelendiğinde ise para vakıflarının bilinenin ötesinde en az gayrimenkul vakıflar kadar sosyo-kültürel bilgiler içerdiği görülmektedir. Çalışmanın amacı, para vakıflarını sıkıştıkları dar çerçevenin dışına taşıyarak vakıf eserlerin/hayratların sürdürülebilirliğine katkılarını araştırmaktır. Seçilen örnekler sayesinde birden fazla para vakfının katkı sağladığı hayratların yıllar içerisinde geçirdiği değişimler takip edilmiştir.
Eyyühe'l-Veled Risalesi: Bir Tasavvuf Klasiği Mirsâdü’l-İbâd ile Bayramî-Melâmîlerine Muhalefet
İlahiyat Yayınları, 2022
Osmanlı Devleti’nde İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûd nazariyesinin yanlış yorumlanması, bu nazariyede aşırıya gidilmesiyle panteist bir renge bürünen bazı aşırı vahdet-i vücûd taraftarları zuhur etmiş ve bu durum ulema ve meşayıh arasında kutuplaşmaların ve gerginliklere sebep olmuştur. Bu Panteist düşüncenin oluşmasındaki önemli faktörlerden birisi de Hurufîler ve Kalenderîlerin bu zümreleri etkilemesidir. Osmanlı Devleti’nin Ehl-i Sünnet çizgisinin dışında gördüğü bu Panteist hareketin etrafındaki muhalif zümrelerin fikir dünyasının teolojik bir düşünce olmaktan çıkıp siyasî etkileri olduğu da görülmüştür. Panteizmle suçlanan bu zümrelerden birisi de Bayramî-Melamîleridir. Gizlilik prensibini şiar edinen, İslam dinindeki ibadetleri ve helal-haramlarla ilgili katı kuralları yumuşatma meylinde olan, Ehl-i Beyt taraftarı, Hakîkat-i Muhamediyye’yi, kutup-Mehdi anlayışını benimseyen bu topluluk; esnaf, zanaatkâr ve tımar sahipleri gibi zümreler arasında geniş bir kitleye ulaştığı için Osmanlı devleti için bir tehdit olarak algılanmıştır. Osmanlı döneminde bu hareketin önderlerinin çoğu hapse atılmış, öldürülmüş, takibata tabi tutulmuştur. Bu yüzden Bayramî-Melamîleri faaliyetlerini gizlemiş ve yeraltına inmek zorunda kalmıştır. Bu çalışma, Bayramî-Melâmîleri, Hamzavîler veya İdrîsîler denen zümrenin aleyhinde Şeyh Mehmed Amîkî tarafından kaleme alınan Eyyühe’l-Veled ya da Risâle-i Tâ’ife-i Melâhid adlı reddiyenin metnini esas almaktadır. Çalışmada reddiyenin müellifi ve reddiyenin yazılış sebepleriyle ilgili bilgiler verdildikten sonra eserin Mirsâdü’l-‘İbâd’la bağlantısı üzerinde durulmuştur. Daha sonra Bayramî-Melâmîleriyle ilgili kısa bilgiler verilmiş, tarihsel süreçte onlara yapılan suçlamalara değinilmiş, ardından Eyyühe’l-Veled’deki suçlamalar üzerinde durulmuştur. Daha sonra eserin tenkitli metni ve nüsha farkları verilmiştir.