TANÇ, N.- ERKEN, J. NECATİ BEY’İN GAZELLERİNDE HÜSN-İ TALİL SANATININ İŞLEVİ (original) (raw)
Related papers
NECÂTÎ BEY'İN GAZELLERİNDE HÜSN-İ TA'LÎL SANATININ İŞLEVİ
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017
Klâsik Türk şiirinin üstatları arasında yer alan Necâtî Bey, kafiye ve rediflerinde Türkçe kelimeleri tercih etmesi, deyim, atasözü ve yerli unsurları sıkça kullanması ile tezkirecilerin dikkatini çekmiş ve döneminde melikü’ş-şuarâ olarak kabul edilmiştir. Necâtî’nin gazelleri belâgat unsurları açısından ele alındığında şairin edebî sanatları ve özellikle hüsn-i ta’lîli başarıyla kullandığı görülmektedir. Bu sanatın esasını, bir olayın gerçek sebebini inkâr ederek, bu gerçek sebep yerine hayalî ve şairane bir sebep yaratmak teşkil etmektedir. Hüsn-i ta’lîl, şairin hayal gücünü ve şiir kabiliyetini ortaya koyarken aynı zamanda sanatçının inşa ettiği şiirin dünya hayatından kopuk olmadığını da gözler önüne sermekte; alımlayıcıyı etkileyerek estetik bir haz uyandırmaktadır. Estetik haz, hüsn-i ta’lîl sanatıyla ortaya konulan ibdâ’ ve i’câz ile meydana gelmektedir. Necâtî, bu sanatı kurarken mecazlaştırma, soyutlama ya da somutlama gibi tekniklerle memdûhu yücelterek, anlamı yerlileştirerek, alımlayıcıyı şaşırtarak veya güldürerek orijinal söyleyişler ve ince hayaller yaratmıştır. Bu çalışmada, Necâtî’nin gazellerinde hüsn-i ta’lîlin kullanıldığı beyitler tespit edilecek, şairin bu sanatı işleyiş şekli, bu sanatın işlevi; okuyucuyu nasıl etkilediği ve şiire kazandırdığı anlam boyutu değerlendirilecektir.
HAKÎKATİ İMHÂ HAYÂLİ İNŞÂ: REDDE DAYALI HÜSN-İ TA'LÎL SANATI ÜZERİNE
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Söze derinlik katan, çağrışım gücünü zenginleştiren edebî sanatlar, klasik şiir dilinin en önemli yapı taşları arasında yer almaktadır. Bu gayeyle sıkça kullanılan edebî sanatlardan biri de hüsn-i ta'lîldir. Sanatkârın varlık, kavram ve nesnelere bakışını yansıtan bu sanatla varlıklar arasında ilişkilendirmeler yapılmakta, şairane buluşlar inşa edilmekte, böylece yeni, renkli, sıra dışı ve canlı tablolar çizilmektedir. Hüsn-i ta'lîlin standart yapısında bir durum veya olayın yerine doğrudan daha güzel bir sebep konur. Redde dayalı hüsn-i ta'lîlde ise gerçek sebep menfi ifadelerle reddedilerek yerine hayalî bir sebep konulmaktadır. Belâgatle ilgili temel kaynaklarda yer almayan redde dayalı hüsn-i ta'lîl ile "teşbih", "mübalağa" ve "teşhis" sanatları arasında ilgiler; "rücû" "tecâhül-i ârif" ve "mezheb-i kelâmî" sanatları arasında da yakınlıklar mevcuttur. Yakın döneme ait bazı kaynaklarda bu yapı, hüsn-i ta'lîl çerçevesinde değerlendirilmekle beraber bazı kaynaklarda bu yapıyla ilgili bir belirsizliğin hüküm sürdüğü, bu sanata ait örneklerin başta "teşbih" olmak üzere "teşhis, mübalağa; rücû ve tecâhül-i ârif" sanatları kapsamında değerlendirildiği görülür. Bu çalışmada belâgat ve edebî sanatlarla ilgili kaynaklar taranmış bu yapının başta yaygın tipteki hüsn-i ta'lîl olmak üzere bahsi geçen sanatlarla ilgi ve ilişkisi tespit edilmiştir. Redde dayalı hüsn-i ta'lîlin "teşbih, mübalağa ve teşhis" sanatlarını aşan, "rücû, tecâhül-i ârif ve mezheb-i kelâmî"den de ayrılan bir sanat olduğu; bu çerçevedeki örneklerin bahsi geçen sanatlar kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. ABSTRACT Figures of speech that provide depth of meaning and enrich the power of association are among the most important building blocks of classical poetry language. One of the frequently used figures of speech for this purpose is husn-i ta'lîl (good reasoning). With this figure, which reflects artist's view of beings, concepts and objects, associations are made between beings, poetical inventions are built, and thus drawing new, colorful, unusual and vivid paintings. A situation or event in the standard structure of husn-i ta'lîl is replaced directly by a better reason. In the husn-i ta'lîl, which is built on rejection, the real reason is excluded with the expressions and replaced by imaginary reason. Interests between negatively structured figure and the figures of "simile", "personification" and "hyperbole" which are not included in the basic sources related to the belâgat; there are also similarities between the figures of "rücû" (correction), "tecâhul-i ârif" (ignorance) and "mezheb-i kelâmî (sect of theologians). Although this structure is evaluated within the framework of husn-i ta'lîl in some recent sources, some sources also have an uncertainty about this structure, and the examples of this figure are evaluated within the scope of "simile, personification, hyperbole; rücû, tecâhül-i ârif" figures. That the negatively built husn-i ta'lîl is a figure that transcends the figures of "simile, personification, hyperbole", and is separated from "rücû, tecâhul-i ârif and mezheb-i kelâmî"; it has been reached that the examples within this framework should not be evaluated within the scope of the aforementioned figures.
NECÂTÎ BEY’İN GAZELLERİNE YAPILAN TAHMİSLER
Bendlerle kurulan bir nazım şekli olan tahmis bir nevi nazire olup, genellikle bir gazelin veya kasidenin beyitlerinin üzerine, başka bir şair tarafından aynı kafiye ve vezinde üç mısra eklenerek oluşturulan muhammeslerin adıdır. Bu çalışmada dîvân edebiyatının kurucularından olan Necâtî Bey’in gazellerine yazılan tahmisler inceleme konusu yapılacaktır. Yüzlerce dîvân ve şiir mecmûalarının taranması neticesinde Necâtî Bey’in 17 farklı gazeline 24 şair tarafından yapılan 31 tahmis tespit edilmiştir. Ayrıca 3 gazeline de 6 tesdisin olduğu görülmektedir. Necâtî’nin gazellerine Celâlî, Rahmî ve Mu’îdî’nin 3; Muhibbî’nin 2; Âhî, Aşkî Mustafa, Bâkî, Cenâbî, Çâkerî, Efserî, Fazlî, Fehmî, Fevrî, Figânî, Hayâtî, Hecrî, Hilâlî, Mihrî, Nazmî, Nefîsî, Remzî, Semmî, Ulvî ve Yetîmî’nin yazdığı bir tahmis vardır. Çalışmamızda genel olarak; bu tahmislerden hareketle bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır.
TAŞ ÇİNİ TEKNİĞİ VE BİR TURKUAZ UYGULAMASI
ÖZET Türk sanatları arasında çini uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Selçuklu taş çini alt yapısının uygulama tekniklerini aktarmak, turkuaz renginin oluşumu ve rengin tonları ile ilgili araştırmaları deneysel olarak test edip bulgulamaktır.
NECÂTÎ BEY DÎVÂNI'NDA EDEBÎ SANATLARIN MİZAH YARATMA İŞLEVİ
Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, 2018
ÖZ Hayatın hemen her alanında ortaya çıkan mizah, Klâsik Türk edebiyatı döneminde üretilen eserlerde de oldukça yaygındır. Şairler bazen baştan sona mizahî bir eser kaleme alırken bazen de eserlerinin içinde çeşitli manzumelerde mizaha yer vermişlerdir. Şairlerin mizahî beyitlerini sağlam bir zemine oturtarak inceleyebilmek için ise gülme kuramlarını dikkate almak gerekmektedir. Genel olarak üstünlük, uyumsuzluk ve rahatlama kuramları olarak isimlendirilen gülme kuramları birbirlerinden ayrıymış gibi görünseler de asıl amaçları mizahın nasıl oluştuğunu açığa çıkarabilmektir. Bu kuramlar ışığında Klâsik Türk şairlerinin şiirlerinde yer alan mizah ve bu mizahın oluşum süreci görülebilmektedir. Şairler nükteli söyleyişleriyle mizah yaratırken edebî sanatları bir araç olarak kullanmışlardır. Söylemek istediklerini edebî sanatlar yoluyla daha vurgulu ve anlaşılır bir hâle getirmeyi başaran şairler mizah hususunda da bu sanatların gücünden faydalanmışlardır. Bu bağlamda şairler mizahî beyitlerinde nükteli sözlerle bazen alımlayıcıyı gülümsetmiş bazen de hicve yakın bir üslûpla eleştirilerini ortaya koymuşlardır. Klâsik Türk şiirinde 15. yüzyılın önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen Necâtî Bey de Dîvânı'nda edebî sanatları başarıyla kullanmış, zengin hayal dünyası ve edebî üslûbu ile beyitlerini söylemiştir. Şiir diline hâkim olan şair, çeşitli söz oyunları, atasözleri ve deyimler ile edebî sanatlardan da yararlanarak şiirlerinde bulunan anlamı derinleştirmiştir. Necâtî Bey'in Dîvânı'nda pek çok mizahî şiir ve beyit bulunmaktadır. Şair, edebî sanatları kullanarak bu beyitlerin mizahî gücünü artırmış ve bazen beytinde bahsettiği muhatabını hicvetmiştir. Bu çalışmada mizah, gülme kuramları, belâgat ve mizahı yaratmada bir araç olarak kullanılan edebî sanatlarla ilgili bilgi verildikten sonra bu kuramların ve edebî sanatların mizah, latîfe, hiciv, nükte ile olan ilişkisi araştırılacaktır. Bu bağlamda Necâtî Bey Dîvânı'nda edebî sanatların mizah yaratma işlevi tespit edilecektir. Anahtar Kelimeler: Necâtî Bey, edebî sanat, hiciv, mizah, gülme kuramları.
ÇERÇEVE HİKÂYE OLARAK TAAŞŞUK-I TAL’AT VE FİTNAT
Uluslarası Hakemli Dergi Makalesi, 2016
Çerçeve hikâye Doğu anlatı geleneğinin bir ürünüdür. Çok uzun bir süre gelenek- sel hikâyeler bu kurgu yöntemiyle kurgulanmışlardır. Romanın ortaya çıkış aşama- sında Doğu’da ve Batı’da ortak bir şekilde çerçeve hikâye tekniğinden faydalanıl- dığı açıkça görülür. Batılı romancılar kendileri için yabancı bir kurgu tekniği olan çerçeve hikâye tekniğini romana geçişte etkin şekilde kullanmışlardır. Türk roma- nının ilk örneklerinden biri kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, bugüne kadar fark edilememiş olsa da esasında bir çerçeve hikâyedir. Bu makalede Taaşşuk-ı Ta- lat ve Fitnat ilk kez bir çerçeve hikâye olarak ele alınmaktadır. Şemseddin Sa- mi’nin çerçeve hikâye tekniğini romana uygularken başvurduğu teknik üzerinde yaptığı değişiklikler ayrıntılı olarak değerlendirilmektedir. Sami gerek teknik ge- rekse içerik açısından çerçeve hikâye tekniğine müdahalelerde bulunmuştur. Sonuç olarak Şemsettin Sami romanını, Batılı romancının aksine kendi geleneğinden aldı- ğı çerçeve hikâye tekniğini dönüştürerek yazmıştır. Anahtar kelimeler: çerçeve hikâye, roman, Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat, gelenek
EBÛ HAYYÂN’IN el-BAHRU’L-MUHÎT TEFSİRİNDE TEŞBİH SANATI
Öz Çalışmamız, belâgat açısından Ebû Hayyân'ın el-Bahru'l-Muhît adlı eserinin incelenmesidir. Ebû Hayyân, Endülüs Emevî Devleti'nin Gırnâta şehrine bağlı Matahşâraş beldesinde 654/1256 yılında dünyaya gelmiş ve yirmi beş yaşına kadar memleketinde ilim tahsil etmiştir. Daha sonra doğup bü-yüdüğü yerden ayrılıp bazı ülkelere seyahatler yaptıktan sonra Mısır'a yerleşip orada 745/1345 yı-lında vefât etmiştir. Ebû Hayyân, el-Bahru'l-Muhît tefsirinde sözü güçlendirmek için aralarında ortak nitelik ve benzerlikler bulunan iki şeyi birbirine benzetme diye adlandırılan teşbih sanatına büyük önem vermektedir. Tefsirinde müşebbeh, müşebbehün bih, benzetme edatı ve benzeme yö-nüyle alakalı bilgileri uygulamalı bir şekilde anlatmaktadır. Teşbihin kısımlarından müfred, mürek-keb, maklub, tahyili ve temsili teşbihleri zikreder ve bunlarla ilgili bilgiler verir. Abstract Our study is the analysis of the work of el-Bahru'l-Muhît by Ebû Hayyân in terms of rhetoric. Ebû Hayyân, was born in 654/1256 in Matahşâraş town of Gırnâta, city of Andalusian Umayyad State and he studied in his hometown until he was twenty-five years old. Then, after leaving his hometown and travelling to some countries, he settled in Egypt and died in 745/1345. Abu Hayyan in the commentary of al-Bahri'l-Muhît paid great attention to the art of simile, which is called simile of two things having common qualities and similarities between them in order to strengthen the speech. In his commentary, he gives the information in a practical way about the subject of simile, the object of simile, prepositions of simile and the direction of simile. He mentions about the parts of simile such as müfred (singular), mürekkeb (compounds), maklub (word eversion), tahyil (visialization) and representative similitude and informs about them.
HZ. PİR HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELÎ’NİN ESERLERİNDE GÖNÜL EĞİTİMİ
GECE KİTAPLIĞI - İLAHİYAT ALANINDA ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRMELER, 2021
Çalışmamızda, Hacı Bektaş Velî’nin eserlerinden hareketle “gönül” kavramı ele alınıp incelenecektir. Tasavvufi açıdan gönül, imanın içinde taşındığı bir ev, Hakk’ın mümin kulunda (İnsan-ı Kâmilde) anlam bulduğu uçsuz bucaksız bir deryadır. Bu nedenle kendisinden önceki mutasavvıflar gibi Hacı Bektaş Velî Hazretleri de gönüllerin fethiyle meşgul olmuş ve binlerce “Tahta Kılıçlı Dervişe” pirlik etmiştir. Heybelerini ilim, adalet, barış ve sevgiyle dolduran bu Tahta Kılıçlı Dervişler, “Hünkâr’ın Halifeleri” sıfatıyla hem Anadolu’yu hem de Balkanlar’ı irşat etmişlerdir. Kitap bölümü makalesi için link: https://www.gecekitapligi.com/Webkontrol/uploads/Fck/ilahiyat\_25.pdf
Zekâya Bağlı Sanatlardan Hüsn-i Tahallüs ve Hayâlî Bey'in Gazellerinde Kullanımı
Hayâlî, one of the 16th century poets of classical Turkish literature, is known as a great poet with the poems he wrote. The poet whose real name was Mehmet used the pseudonym "Hayâlî". It shows that the poet, who had a flourishing style and a rich imagination, has a pseudonym in place. The word 'Hayâlî' has turned into a flamboyant art with the poet's double-entendres. The fact that he had various dreams and all kinds of materials in his poems has brought Hayâlî the character of being a productive poet. The most important features that increase the quality of a literary work are the poet's abilities and the ability to use it. Hayâlî is in the first place among the artists with the words he uses. Words that contain a figurative meaning other than their real meaning are called transient words. If these words are used in the words of the poets that are taken as pseudonym, it is called the art of husn-i tahallus. Husn-i Tahallus, which can be counted among the arts connected to intelligence within the classification of literary arts, is quite high in number in Hayâlî, the subject of the study. His belief in imagination, which can also be associated with the poet's pseudonym, also revealed his intelligence. In this study, pseudonym couplets established with the art of husn-i tahallus found in ghazels in the Hayâlî Court were determined and examined.