Mektuplaşmalar I: "Artık Bir Davan Var" Eylem Ejder-Zehra İpşiroğlu (original) (raw)
Related papers
Mektuplaşmalar II: " Tiyatroda Ütopya ve Yeniden "Artık Bir Davan Var" Dolayısıyla"
21-24 Nisan 2019 tarihli mektuplaşma http://www.mimesis-dergi.org/2019/05/tiyatro-uzerine-mektuplasmalar-2/
Zehra İpşiroğlu ile Artık Bir Davan Var üzerine mektuplaşmamız devam ediyor. Bu mektuplaşmamızda tiyatro eleştirel düşünce, eleştiride ön yargılar, bir oyunun ütopya yaratma potansiyeli üzerine yazıştık ve bunları Artık Bir Davan Var oyunuyla yeniden düşündük.
Yeni Türkiye’nin “Dava” Seferberliği ve “Muarızları”
2015
AKP’nin hayata gecirdigi siyaset, temel catismayi elitler-halk arasinda koymasiy- la populist siyaset mantigindan daima izler tasimis, ama populist mantikla parti siyaseti arasindaki ortusme daima sinirli kalmistir. Yine de bu erken donem si- yasetin, demokratik talepler karsisindaki tutumunun populist siyasetle ortustu- gunu soylerken fazlasiyla ihtiyatli olmak gereklidir. Parti bir siyaset tarzi olarak populizmi hayata gecirirken, bunu populizmin belirli bir tanimini benimseyerek yapmistir. Bu nedenle ozellikle emek hareketi ornegindeki gibi bolusum ya da Alevilik ozelinde goruldugu gibi dini taninma talepleri soz konusu oldugunda partinin tutumu, demokratik-populist soylemin cok uzaginda olmustur. Etnik ve
Ecrimisil Davalarında Güncel Anlayış Üzerine
Ecrimisil; haksız fiil esaslarına ve zilyedliğe dayalı özel bir zarar giderim biçimidir. Bu zarar giderim yönteminde yerleşik yargısal uygulama; tazminat miktarı olarak asgari surette o şeyin kira getirisince miktara hükmetmek olduğundan; kurum kira ile sıkı sıkıya ilişkilendirilerek tatbik edilegelmiştir. Zamanaşımı süresi gibi pek önemli noktalarda kiraya ilişkin hükümlerin uygulanması esasında yaygın fahiş hata teşkil eder. Çalışmamızda ecrimisilin teorik aidiyeti, aidiyetin hukuki temelleri ve güncel içtihadlar üzerinde durulmuştur.
Hükümdarlık üzerine yazılmış eserler düşünüldüğünde kuşkusuz birçoğumuzun aklına ilk gelecek olan isim Machiavelli ve onun "Prens" isimli eseri olacaktır. Ne var ki Machiavelli bu konu üzerinde çalışmış olan tek düşünür değildir; Thomas Hobbes ve Nizamülmülk gibi düşünürler de bu türde eser vermiş aklımıza gelebilecek diğer isimlerdendir. Diğer taraftan, bu çalışmada konu edilecek olan Muhammed ibn Zafer el-Sicili ve onun Sülvan"ü-l muta (Adil Hükümdar) isimli eseri ise bugüne kadar çok da bilinmeyen ve üzerine çalışılmayan bir konu olagelmiştir. Bu çalışmayla amaçlanan da, bugüne kadar üzerinde yeterince durulmamış olan bu düşünürü ve eserini, Machiavelli"nin Prens isimli eseri ile bir karşılaştırmasını yaparak tanıtabilmek ve iki yazar arasındaki benzerlik ve farklılıkları, yaşadıkları dönemin tarihsel özelliklerini de dikkate alarak ortaya koyabilmektir. Her iki yazarın hem yaşadıkları dönemlerin benzer özelliklere sahip olması, hem aynı türde eser vermiş olmaları ve hem de eserlerinde paralellikler olması bu karşılaştırmayı mümkün kılan unsurlar olarak görülmüştür. Sonuç itibariyle, iki düşünürün yaşadıkları dönemlerin özellikleri, hayat tecrübeleri ve eserlerinde kullandıkları tarihsel yöntem ve çıkarımlar bakımından önemli derecede benzer özelliklere sahip oldukları görülmüştür. Dini inançları ile dine olan yaklaşımları ve eserlerinde kullandıkları dil ise iki düşünür arasındaki belirgin farklılıklar olarak karşımıza çıkmıştır.
Yüzyıllar Sonra Topkapı Sarayında Ortaya Çıkarılan Ejder-Sîmurg Karşılaşması Üzerine
2021
Özet Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi dış revaklarında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan saz üslûbu ile işlenmiş kalem işi bezemeleri hakkında görüşümüzün sorulması üzerine, 18 Ağustos 2020 tarihinde Millî Saraylar Restorasyon Daire Başkanı ve bazı restorasyon çalışanlarıyla birlikte yerinde incelemelerde bulunduk. Kanunî Sultan Süleyman zamanında saray ser-nakkaşı Şah Kulu tarafından resmedilmiş olduğunu sandığımız sîmurg-ejder karşılaşması, Revan Köşkü'nün inşa edilmesinden sonra Revan Köşkü ile Has Oda arasında kalan hanayın üzerinin tonozla örtülmesiyle sıva altında kalmış olup restorasyon çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkartılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman devri saray nakkaşlarından Şah Kulu tarafından resmedildiğini düşündüğümüz bu tasvirlerin, çağlar boyu çok farklı tezahürlerini gördüğümüz çift unsurlu iktidar sembollerinin şaşırtıcı bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Sarayın karaya bakan bir ucunda yer alan müsenna kitâbeli ve çifte kuleli taçkapı, cihan hâkimiyetini temsil ederken; denize bakan diğer ucundaki Has Oda revakında yer alan ejder ve sîmurg tasvirleri, gök ve yer-su unsurlarıyla ilişkilendirilerek Uzak Doğu'ya bağlanan bereketi ve kuşatıcılığı temsil etmektedir diyebiliriz. Bu çalışmada, sıva üzerinde görülen ejder-sîmurg karşılaşması figürleri üzerine hazırladığımız rapordan hareketle konu üzerindeki düşüncelerimizi etraflıca paylaşmaya çalışacağız.
DİJİTAL ÇAĞDA İLETİŞİME YENİ YAKLAŞIM: ONLINE GAZETECİLİK
Akademik Bilişim 2003
İçinde yaşadığımız dijital çağ, diğer bir çok alanda olduğu gibi kitle iletişim araçlarını da yapı ve yöntem bakımından değişime zorlamaktadır. Gazeteler varoluş nedenleri olan haber verme işlevlerini geleneksel yapısının yanısıra internet ortamında da sürdürmeye çalışan etkin bir medya ortamıdır. Bu çalışmada bir kitle iletişim aracı olan gazeteciliğin,“dijital devrim” yoluyla online gazeteciliğe dönüşümü ele alınmaktadır. Bu amaçla konunun; tarihçesi gruplandırılması, karakteristikleri, teknik boyutu ve yasal durum çerçevesinde incelenmesi hedeflenmiştir.
Gezi Karşıtlığının Vücut Bulduğu Dava: İzmir’in Tweetleri
Mulkiye Dergisi, 2014
mechanisms to cover social media activities. The government's attempts to prohibit or restrict the use of social media, especially Twitter, politically the most effective platform, are well known. However, in addition to blocking measures against websites, suppressing social media users by criminal cases has been another method often invoked by authorities. According to unofficial resources, prosecutions have been initiated at least against 5500 people. Amongst those, some people have been put on trial merely for their social media activities. In most of those cases, neither the accused's connection to criminal organisations nor the sharings relation to violence could be established. The prosecution of 29 Twitter users in İzmir for their peaceful tweets has made them a symbol of this new era. This article aims to examine this new phenomenon, via this case, in the context of social media, freedom of expression and right to assemble. The article shows that this new phenomenon is deeply linked to the long lasting human rights problems of Turkey. Furthermore, it illustrates the chilling effect of these cases even if the accused is acquitted at the end of the trial.
İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE BİR ÇÖPÇATANLIK AJANSI: TESHİL-İ İZDİVAÇ VE TEŞKİL-İ AİLE İDAREHANESİ
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi , 2020
İkinci Meşrutiyet dönemi yayınlarında Osmanlı nüfusunun genel olarak azaldığı, ilk evlenme yaşının yükseldiği, evliliklerin oransal olarak düştüğü ve aile yapısının bozulmaya başladığı yönünde bir gündem söz konusudur. Bu gündemin ortaya koyduğu endişeler, İttihat ve Terakki hükümetinin nüfus ve aile politikasının şekillenmesinde önemli rol oynamış, evlilik üzerinde tartışılan bir kamu meselesine dönüşmüştür. Yusuf Cemil Bey, 1911 yılında evliliği ve aile kurmayı kolaylaştırmak amacıyla İstanbul Çemberlitaş’ta Teshil-i İzdivaç ve Teşkil-i Aile İdarehanesi’ni kurmuştur. Bu İdarehane yayımladığı programında, İttihat ve Terakki hükümetinin özendirici nüfus ve evliliği teşvik politikalarına atıf yaparak vatani bir hizmet ifa ettiğini iddia etmekte ve teşebbüs-i şahsi olarak nitelendirdiği bu girişimini İkinci Meşrutiyet döneminin bir kazanımı olarak görmektedir. Osmanlı siyasi otoriteleri ise cemiyet olarak tanımlayamadıkları bu kurumu ticari faaliyet gösteren “bir nevi kulüp” olarak nitelendirmektedirler. Bu makale, İdarehane’nin açılmasına dair Osmanlı siyasi otoritelerince düzenlenen yazışma ve belgeler ile İdarehane’nin kendini tanıtmak için yayımladığı Program üzerinden Teshil-i İzdivaç ve Teşkil-i Aile İdarehanesi’nin kuruluşunu, statüsünü ve çalışma tarzını irdelemektedir. Bu bağlamda, kuruluş amacını nüfusun artması yönündeki teshil-i izdivaç politikasına dayandıran İdarehane’nin İkinci Meşrutiyet atmosferinde evlilik arayışını piyasaya dönüştüren bir ticarethane olarak faaliyet gösterdiğini ve bu haliyle de Osmanlı toplumunu yeni bir evlilik arayışı pratiği ile tanıştırdığını iddia etmektedir.