ÇEVİK METODOLOJİLERE KARŞI YALIN PRENSİPLER: HANGİSİ TEKNOLOJİ GİRİŞİM ŞİRKETLERİNİN BÜYÜMESİ İÇİN KULLANILMALIDIR? (original) (raw)

BÖLÜM 2: ÇEVİK METODOLOJİLERE KARŞI YALIN PRENSİPLER: HANGİSİ TEKNOLOJİ GİRİŞİM ŞİRKETLERİNİN BÜYÜMESİ İÇİN KULLANILMALIDIR

•Current Applications in Information Systems, 2020

Bu çalışmada startup denilen teknoloji girişim şirketlerinin büyümeleri için çevik yazılım metodolojileri mi yoksa yalın prensipleri mi kullanmaları gerektiği incelenmiştir. Çevik yazılım geliştirme metodolojileri yinelemeli şekilde müşteri geri bildirimlerine dayanarak, değişimlere ayak uydurarak ve bunların sonucunda ortaya bir ürün koyarak ilerleyen proje yönetim metodudur. Yalın prensiplerin ise asıl amacı en kısa sürede, en az maliyetli ve hatasız ürünü, müşteri talepleriyle örtüşecek şekilde, ortaya koymaktır. Bir şirket kurmak pek çok belirsizlik içerdiği için oldukça risklidir. Bir teknoloji şirketi kurmak ise daha da risklidir. Startup şirketler risklerini azaltıp büyüyebilmek ve piyasada tutunabilmek için kendilerine en uygun yöntemi seçip kullanmalıdırlar. Bu çalışmada çevik yazılım metodolojileri ve yalın prensipler arasındaki farklar incelenip bu yöntemleri kullanarak gelişen startup şirketlere yer verilmiştir. Bunlar Zalando, Dropbox ve Wealthfront şirketleridir. Bu üç şirket vaka çalışması yöntemiyle incelenmiştir. Bu üç şirketin incelenmesi sonucunda hangi yöntemin ve bu seçilen yöntemin neden startup girişimcileri için uygun olduğu belirtilmiştir. Özellikle kurumsal ve orta ölçekli şirketler için çevik metodolojiler ve yalın yöntemler literatürde daha önce sıklıkla incelenmiş fakat bu iki yöntemin farklarına ve startup şirketlerine olan katkılarına değinilmemiştir. Ayrıca literatürde çevik yazılım metodolojilerini benimseyen startup şirketlerle yapılan bir çalışma da mevcuttur. Bu çalışmanın sonucunda da sadece yalın prensipleri benimseyen veya hem çevik hem de yalın prensipleri aynı anda benimseyen startup şirketlerle bir çalışma yapmanın literatür için önemine değinilmiştir. Ekonomimizin daha da gelişip büyümesi için yüksek katma değerli ürün veya hizmet sunan startup şirketler oldukça önem arz etmektedir. Bu yüzden de bu şirketlerin büyümelerini sağlayacak her tür yöntem literatürümüze büyük katkı sağlayacaktır.

İÇSEL BÜYÜME /TEKNOLOJİ YOĞUN BÜYÜME MODELLERİ KAPSAMINDA TÜRKİYE’DE TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİNE YÖNELİK VERGİ UYGULAMALARI

Acceleration of the technological developments made Research & Development studies highly important for both national economies and firms. It is well-known that there is a positive relationship between investments in R&D and economic growth. For that reason, investing to R&D has become a substantial field of activity which is supported by both public and private sectors. Technoparcs are considered as structures sustained by academic enities like universities and technical institutes. Technoparcs are very important for development of new production techniques and obviously increase inproduction level. For this reason they are supported by public sector through tax incentives. Within the Turkish tax system, a number of regulations have been made in legislation for technoparks and R&D activities have begun to be supported. In this study, the contribution of R&D activities to ensuring economic growth is explained in the framework of theoretical approaches. Exemptions included in the Turkish tax system have been mentioned and it is aimed to present solutions for R & D and technopark applications.

ÜRETİM ENDÜSTRİSİNİ DÖNÜŞTÜREN TEKNOLOJİ TRENDLERİNE GENEL

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023

Bilgi ve iletişim teknolojisi hızla gelişmekte ve bulut bilişim, Nesnelerin İnterneti, büyük veri analitiği ve yapay zekâ gibi birçok yıkıcı teknoloji ortaya çıkmaktadır. Bu teknolojiler üretim endüstrisine nüfuz etmekte ve endüstriyel üretimin dördüncü aşamasının (yani Endüstri 4.0) gelişini belirleyen siber-fiziksel sistemler (CPS) aracılığıyla fiziksel ve sanal dünyaların kaynaşmasını sağlamaktadır. CPS’nin üretim ortamlarında yaygın olarak uygulanması, üretim sistemlerini giderek daha akıllı hale getirmektedir. Endüstri 4.0’ın üretim endüstrisinde uygulanmasına ilişkin araştırmaları ilerletmek için bu çalışmada, ilk olarak, Endüstri 4.0 için kavramsal bir çerçeve sunulmuştur. İkinci olarak, bu çerçevede sunulan ön uç teknolojiler ile ilgili örnek senaryolar açıklanmıştır. Buna ek olarak, Endüstri 4.0 temel teknolojileri ve bunların Endüstri 4.0 akıllı üretim sistemlerine yönelik olası uygulamaları gözden geçirilmiştir. Son olarak, zorluklar ve gelecek perspektifleri belirlenmiş ve tartışılmıştır.

DİJİTAL ETKİLEŞİM TEKNOLOJİLERİNİN BELGESEL FİLMLERDE OLUŞTURDUĞU DÖNÜŞÜMLER: ETKİLEŞİMLİ BELGESELLER

ERASMUS Eğitim ve Sosyal Bilimlerde Uluslararası Akademik Çalışmalar Sempozyumu , 2019

Dijital teknolojilerin getirdiği yenilikler ve etkileşim gibi kavramlar; ekonomi, iletişim ve politika gibi farklı çalışma alanlarında etkisini hissettirmektedir. Bu dönüşümler yeni kavramsal yaklaşımları, açıklamaları ve disiplinler arası çalışmaları beraberinde getirmektedir. Belgesel yapımların tarihsel süreç içerisindeki gelişimleri incelendiğinde, sinema ve televizyon gibi ortamlarda gösterim için üretildikleri görülmektedir. İnternet, cep telefonları, web teknolojisi gibi yeni iletişim ortamlarının üretim sürecine girmesiyle anlatısal formlarında bir dönüşüm yaşanmaya başlamıştır. Gerçekleştirilen araştırmalarda etkileşim, katılım ve belgesel yapısında yeni anlatım olanakları gibi konular dijitalleşmenin etkileri odak noktasına alınarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, dijital teknolojilerin belgesel alanına olan etkileri etkileşimli belgesel kavramı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Dijital teknolojiler belgesel alanını 1990’lı yıllardan itibaren artan bir biçimde etki altına almaya başlamıştır. Belgesel yapım alanında dijital teknolojilerin kullanılmasıyla hem ses ve görüntü kalitesi artmış hem de maliyetlerde bir düşüş yaşanmıştır. Belgesel yapımların çekim, yapım ve dağıtımı dijital teknolojiler sayesinde daha az kişiyle hatta tek bir kişiyle düşük maliyetlerle gerçekleştirilebilir hale gelmiştir. Ayrıca 1990’lı yıllarla birlikte tüm dünyaya yayılmaya başlayan İnternet ağı ile belgeselciler, bu yeni iletişim ortamıyla belgesel yapımların üretim ve dağıtımı arasında bir bağlantı kurma arayışına girmiştir. Sinema ya da televizyon için yapılmış olan belgesel yapımların seyircisiyle kurduğu tek yönlü olan pasif ilişkiden farklı olarak, etkileşimli belgesel, daha çok ilişkisel bir varlık olarak karşımızda durmaktadır. Gerçekleştirilen çalışmada seyircinin, yapımcısının ve yapımın karşılıklı etkileşime girdikleri ve belgeselin gerçekliğinin bu ilişki ağı içerisinde oluşturulduğu bir yapı olarak etkileşimli belgesele odaklanılmaktadır. Etkileşimli belgesel, yeni anlatısal yapıların oluşumu ve seyircisiyle kurduğu etkileşimli ilişki çerçevesinde değerlendirilmektedir. Çalışmada yöntem olarak literatür taraması kullanılmakta olup, etkileşimli belgesel örnekleri de elde edilen bilgiler doğrultusunda ele alınmaktadır. Anahtar kelimeler: Dijital teknolojiler, belgesel sinema, etkileşimli belgesel, belgeselde yeni anlatım olanakları, yeni medya. Transformations of Digital Interaction Technologies in Documentary Films: Interactive Documentaries Abstract Effects of innovations and concepts of interaction brought by digital technologies can be seen on different study fields such as economy, communication and politics. These transformations bring new conceptual approaches, explanations and interdisciplinary studies. When the development of documentary production in the historical process is examined, it is seen that they are produced for such environments as cinema and television. With the introduction of new communication environments such as the Internet, mobile phones and web technology, a transformation in the narrative forms has begun. In the studies carried out, topics such as interaction, participation and new narrative opportunities in the documentary structure were started to be evaluated by taking the effects of digitalization into focus. In the study, the effects of digital technologies on documentary field are evaluated within the framework of interactive documentary concept. Digital technologies have begun to increasingly influence the documentary field since the 1990s. With the use of digital technologies in the field of documentary production, both audio and video quality has increased and costs have decreased. With the help of digital technologies, shooting, production and distribution of documentary productions has become possible with less people and even one person at low costs. In addition, with the Internet network that began to spread all over the world in the 1990s, documentaries have sought to establish a connection between this new communication environment and the production and distribution of documentary productions. Unlike the passive relationship that the one-way documentary productions made for the cinema or television with the audience, interactive documentary stands as a more relational entity. The study focuses on interactive documentaries as a structure in which the audience, the producer and the production interact and the reality of the documentary is formed within this network of relationships. The interactive documentary is evaluated within the framework of the formation of new narrative structures and the interactive relationship with the audience. In this study, literature review is used as a method and interactive documentary samples are handled according to the information obtained. Key words: Digital technologies, documentary cinema, interactive documentary, new narrative opportunities in the documentary, new media.

DİJİTAL SANAT BAĞLAMINDA YAPAY ZEKÂ ALGORİTMALARININ KULLANIMINA YÖNELİK ELEŞTİREL BİR İNCELEME: REFİK ANADOL’UN “MAKİNE HATIRALARI: UZAY” SERGİSİ

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC AND ADMINISTRATIVE ACADEMIC RESEARCH, 2023

Yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla dönüşüm süreci yaşayan sanat, dijitalize hale gelmiş günümüz dünyasının bilişsel kavrayışlarında da anlamsal değişimlere yol açmaktadır. Post-modern çağın yeni sanat anlayışını şekillendiren yapay zekâ uygulamaları, izleyici ile etkileşim odaklı bir süreci mümkün kılarken aynı zamanda gerçeklik ve özne/nesne ilişkisini de ters düz etmektedir. Dijital çağın en önemli bileşeni olan “veri”, algoritmalar aracılığıyla sanatın formunu değiştirmekte ve zaman ve mekân algısında yaşanan kopuş sonucu sanatçı ve izleyici arasındaki mesafenin yok olduğu, etkileşimsel deneyime dayalı çok boyutlu ve estetize bir sanat evreni yaratmaktadır. Dijital sanat uygulamaları ile anlam üretmekten uzak olan ve tüketilebilir bir meta haline gelen sanat, biricikliğini de kaybetmiştir. Yapay zekâ algoritmalarının sanatta yarattığı dönüşümü eleştirel bir şekilde ele alan çalışma, dijital sanatın anlam dünyamızda yol açtığı kırılmaları, Türkiye’de yapay zekâ ile üretilen ilk sanat eserlerinde imzası olan yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un “Makine Hatıraları: Uzay” sergisi bağlamında anlamayı ve yorumlamayı amaçlamaktadır. Sanatçının eserleri, geleceğin sanatına ışık tutarken makineye bellek işlevi yükleyerek insanileştirme girişiminde bulunmakta ve “yeni soyut dışavurum” un izleri çerçevesinde pek çok eleştiriye maruz kalmaktadır. Sinestezik etki yaratarak izleyicilerin algılarına ve duyularına etki eden dijital dönemin yeni sanat anlayışını temsil eden Anadol’un eserlerinin felsefi anlamda düşünsel boyut taşıyıp taşımadığı konusu her zaman sorgulanmaya açık olacaktır.

GENÇ BİREYLERDE TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞININ YORDAYICILARININ İNCELENMESİ

2020

Bu araştırmanın amacı, teknoloji bağımlılığının benlik saygısı, yaşam doyumu, anne baba tutumları ve yaş değişkenleri tarafından anlamlı derecede yordanıp yordanmadığının incelenmesidir. Ayrıca çalışma kapsamında, teknoloji bağımlılığı, benlik saygısı, yaşam doyumu ve anne baba tutumları değişkenlerinin cinsiyet değişkeni açısından anlamlı farklılık gösterip göstermediği ele alınmıştır. Bu çalışmanın katılımcıları, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya illerinde yaşamakta olan, en az lise mezunu, gönüllülük esasına dayalı olarak çalışmaya katılmayı kabul eden 18-25 yaş arası 326 (73 erkek, 253 kadın) genç bireyden oluşmaktadır. Katılımcılara ait verilerin toplanmasında Demografik Bilgi Formu, Yaşam Doyumu Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, AnneBaba Tutum Ölçeği ve Teknoloji Bağımlılığı Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulguları incelendiğinde, genç bireylerde benlik saygısı, yaşam doyumu, anne baba tutumu ve yaş değişkenlerinin teknoloji bağımlılığını anlamlı derecede yordadıkları görülmüştür. Ayrıca, katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanların cinsiyet değişkeni açısından anlamlı farklılık göstermediği bulunmuştur. Bu kapsamda, teknolojinin doğru kullanımı, stresle başa çıkma, etkili iletişim kurma, problem çözme gibi konularda çeşitli eğitimler düzenlenmesini kapsayan önleme ve müdahale çalışmaları ile genç bireyler üzerinde hem psikolojik hem fizyolojik olarak birçok olumsuz etkisi bulunan teknoloji bağımlılığı riskinin azaltılabileceği söylenebilir. Aynı zamanda, ebeveyn-çocuk ilişkisinin güçlendirilmesi yönünde gerçekleştirilecek olan bilinçlendirme eğitimlerinin de genç bireylerdeki teknoloji bağımlılığının önlenmesi açısından büyük önem taşıdığı düşünülmektedir.

YAYA SİMÜLASYONU TEKNOLOJİLERİNİN TOPLU ULAŞIM SİSTEMLERİNDE KULLANIMI “SEYRANTEPE METRO İSTASYONU UYGULAMASI”

Ulastırma, yediden yetmise herkesin her gün belli oranlarda faydalandıgı sehir hayatının en önemli ara hizmet aktivitesidir ve hizmet sektörü çalısanlarının amacı, insanlara iyi hizmet vermektir. Bu baglamda, toplu ulasım hizmeti veren kurumların insan davranıslarını çok iyi analiz etmeleri ve gerçeklestirecekleri uygulamaların sonuçlarını en yüksek dogrulukla tahmin etmeleri gerekir. Bu sadece yolculuk konforlarının artırılması yönünden degil, sosyal ve ekonomik açılardan da son derece önemlidir. Bu çalısmanın amacı: gerek tasarım ve insa asamasındaki gerekse de hâlihazırda çalısmakta olan ulasım altyapısının yayalar bakımından en kullanıslı sekilde düzenlenmesine yönelik olarak gerçeklestirilen simülasyon uygulamalarının faydalarından bahsetmektir. Kullanılan yazılımlar yardımıyla yolcuların davranıs karakteristikleri en ince ayrıntılarına kadar modellenebilmekle birlikte, farklı konumdaki istasyonlar için farklı yolcu profilleri kullanılabilmektedir. Çalısmanın sonunda; bir istasyonun insası tamamlandıgı zaman bir yolcunun gözünden nasıl algılanacagının anlasılması amacı ile yapılmıs 3 boyutlu sanal maket uygulaması da gerçeklestirilmistir. Çalısma alanı olarak; TT Arena Stadı’nın da hizmete girmesinden sonra büyük bir yolcu akımına sahip olan Seyrantepe Metro stasyonu seçilmistir. Gerçeklestirilen yaya simülasyonlarında; özellikle önemli futbol müsabakalarının ardından yaklasık 35.000 seyircinin stadyumdan metroyu kullanarak dagılısı modellenmistir. Bu uygulama sayesinde, hem isletmeyi hem de yolcu akısını rahatlatmaya yönelik ciddi çözümler üretilmistir.