Dersim'de Acı Faşizmi ve Mücadele Yolları (original) (raw)
Bu kez kendi açımdan sıkıntılı bir konuyu, biraz da abartarak aktarmak istiyorum. Epeydir bu yazıyı yazmak istiyordum, nihayet yazdım ve ruhumu kurtardım. Fakat ben kurtulurken, başkalarının ruhunun hapsolmuş olma durumu da ihtimal dahilinde… 6,5 yıldır Dersim'de yaşıyorum. Burası Türkiye'nin hem nüfus hem de şehir yerleşimi açısından en küçük şehri. Bu zaman zarfında uğrayıp yemek yemediğim sanırım çok az lokanta, restoran, cafe veya benzeri yer kalmıştır. Köşe başı dönercilerini saymıyorum tabi ki… Evirip çevirmeden söyleyeyim, Dersim'de bir yemek kültürü falan yok… Yörenin en ünlü, yaygın ve bilinen yemeği, katlanmış hamurların üzerine kızdırılmış tereyağının döküldüğü ve bunun da yoğurtla desteklendiği "gömme-zılfet" adlı bir yemek… Yörenin en ünlü yemeğin uzun uğraşlar sonucu (?) ve böylesine zahmetli (?) yapıldığı bir coğrafyada varın gerisini sizler düşünün… Dahası, "şehir"de karnınızı doyurmak için doğru dürüst hizmet veren bir mekân bile yok; boşuna aramayın bulmanızın imkânı da yok. Hizmetten kastım, sunumu güzel ve temiz, çeşidi bol, herkes için hesaplı, sebze yemeklerinin olduğu (sulu yemeği geçtim, bir tane karışık kızartma yapan yer bile bulunmuyor), fiyatlarının kişiye göre değişmediği, yemek önü ikramların yapıldığı ve en önemlisi "mönüsünden doyabileceğiniz" bir yer bulmanız yine ve asla mümkün değil. Bu şehirde insanın kendisini doymuş ve yediğinden zevk almış hissedebileceği tek biçim eti, kömürü alıp dere kenarında mangal yapmak, hiç zahmet etmeyin başka ihtimal şansı yok!...