CEDELİN FIKIH İLMİNDE KULLANIMI: KUDÛRÎ VE EBU'T- TAYYİB ET-TABERÎ ARASINDAKİ BİR MÜNÂZARA BAĞLAMINDA Makale Bilgisi -Article Information (original) (raw)

ZİYÂUDDÎN İBNU'L-ESÎR VE KİFÂYETU'T-TÂLİB FÎ NAKDİ KELÂMİ'Ş-ŞÂʿİR VE'L-KÂTİB ADLI ESERİNİN ARAP DİLİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019

Ziyâuddîn İbnu’l-Esîr, İbnu’l-Esîr künyesiyle meşhur olan üç kardeşin en küçüğü olup belagat ve tenkid alanında uzmanlaşmıştır. Vezir olmasından dolayı siyasetin içinde yaşamış olsa da ilimle ilişkisini sürdürmüş ve belagat, fesahat, tenkid, inşâ usulü gibi alanlarda pek çok risâle ve ilmî eser kaleme almıştır. Bu araştırmada, Ziyâuddîn İbnu’l-Esîr’in (ö. 637/1239), XIII. yy.da belagat ve kitabet alanında kaleme almış olduğu Kifâyetu’ṭ-ṭâlib fî naḳdi kelâmi’ş-şâʿir ve’l-kâtib adlı eserin Arap dilindeki yeri ve önemi incelenmeye çalışılmıştır. Bundan dolayı araştırmanın başında İbnu’l-Esîr’in yaşadığı dönemdeki ilmî ve kültürel durum kısaca anlatılmış, hayatı ve eserleri hakkında da genel bilgiler verilmiştir. Anahtar Sözcükler: İbnu’l-Esîr, tenkid, şiir, risale, belagat, bedîʿ, edebî sanatlar

İBNÜ'S-SÜBKÎ'NİN KÂIDE Fİ'L-CERHİ VE'T-TA'DÎL VE CEM'UL- CEVÂMİ ADLI ESERLERİ ÖZELİNDE HADİS TENKİTÇİLERİNİN UYMASI GEREKEN KURALLAR

ÖZET Tâcüddîn İbnü's-Sübkî (ö. 1370) cerh ta'dîl ilmi usûlüne dair bilgileri Kâıde fi'l-Cerh ve't-ta'dîl adlı risâlesinde ilk defa derli toplu bir araya getirmekle tanınır. Onun devrine kadar bu konu, birçok hadîs âlimi tarafından elbette incelenmiştir. Ancak o, vermiş olduğu bilgilerle hem ricâl, tabakat ve hadîs usûlü ilminde hem de fıkıh ilmine ilişkin tezkiye adıyla râvî tenkîdinde metodolojik bir yaklaşım göstermektedir. Tespitlerinde cerh ta'dîl bilgisini fakîh kimliğiyle bir araya getirdiği görülür. Bu makalede onun cerh ta'dîl ilminin temel ilkelerine yönelik yaklaşımları-özellikle râvî tenkîdine dair tespitleri bağlamında-ele alınacaktır. Bir hadîs tenkitçisinin uyması gereken bu kurallar, adı geçen eseri yanı sıra Cem'u'l-cevâmi' adlı kitabından da istifâde edilmek sûretiyle örneklerle izah edilecektir. İbnü's-Sübkî'nin gerek Kâıde fi'l-cerh ve't-ta'dîl ve gerekse Cem'u'l-Cevâmi' eserleri, hadis tenkitçisinin özelliklerine dair yazılmış müstakil birer çalışma değildir. Ancak İbnü's-Sübkî bu eserlerinde aynı zamanda bir fakîh olarak, muaddil râvînin temel özelliklerini öne çıkartmaktadır. Tanık olduğu güncel meselelerden yola çıkarak cerh ve ta'dilin pratik sonuçlarına işaret eder. Bu konuda geçmiş ulemaya bağlıdır; ancak katı bir tutum içinde değildir. Geçmiş âlimlerin taassup içinde yapmış oldukları tartışmaları doğru değerlendirmenin gereğine değinir. Bunun hem dini hem de pratik yönleri râvî tenkidi yapan bir muhaddis için önem arz etmektedir. Zira muhaddis râvîyi cerh ve ta'dile tabi tutarken şüphe ile hareket etmemeli ve kat'i delillere sahip bulunmalıdır.

KAVÂİD-İ FIKHİYYE BAĞLAMINDA SUYÛTİ’NİN EL-EŞBÂH VE’N-NEZÂİR İSİMLİ ESER

Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, 2022

Fıkıh ilminin olgunlaşmasıyla birlikte fıkhî miras, farklı bakış açılarıyla incelenmeye başlamıştır. Buna bağlı olarak da kavâid, fürûk, eşbâh ve'n-nezâir, tahrîcü'l-fürû 'ale'l-usûl, nevâzil, vâkıat gibi konuları ele alış tarzı, amaç ve işlevleri hem muhtevâ yönünden hem de teknik açıdan birbirinden farklı yazım türleri ortaya çıkmış ve zamanla kavâid düşüncesini ele alan zengin bir literatür meydana gelmiştir. Ortaya çıkan bu alt edebî türler, fıkıh ilminin dinamik yapısına işaret etmekle beraber, hükümlere ulaşmada büyük bir kolaylık sağlayarak fıkıh ilminin ilkesel yönünü göstermesi açısından büyük bir önemi haiz olduğu söylenebilir. Fer'î meseleler arasındaki benzerlik ve farklılıkları konu edinen eşbâh ve'n-nezâir ilmi de bu yazım türlerinden biridir. Fıkıh ilmi açısından Şâfiî fakihlerin öncülüğünde ortaya çıktığı bilinen "el-Eşbâh ve'n-Nezâir" isimli çalışmalar, kavâid düşüncesine yeni bir boyut kazandırarak fıkıh ilminin gelişimine katkı sunmuştur. Kavâid düşüncesine kazandırılan bu boyutun sınırlarını göstermesi açısından Celâleddin es-Suyuti'nin (v. 849-911/1445-1505) kaleme aldığı el-Eşbâh ve'n-nezâir isimli eserinin incelenmesi, son derece önemlidir. Bu çalışmada fıkıh ilmi açısından el-Eşbâh ve'n-nezâir geleneği hakkında özet bilgilere yer verilip Suyuti'nin eseri teknik ve muhteva açısından incelenecektir. Ardından Suyuti'nin eserinin kavâid düşüncesinde edindiği konum hakkında değerlendirmelerde bulunulacaktır.

TEFSİR VE TEFSİR TARİHİ AÇISINDAN MÂTÜRÎDÎ'NİN TE'VÎLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİ

2019

İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı tefsiri, bir tefsir kitabı olmasının yanısıra pek çok ilim dalı için önemli bir kaynak niteliğindedir. Yaşadığı bölge kelamî ve felsefi açıdan ciddi bir hareketliliğe sahip olduğu için Mâtürîdî, Mâverâünnehir’de ortaya çıkan akımlarla mücadele etmiş ve bunların fikirlerine hem Kitâbü’t-Tevhîdi’nde hem Te’vîlatı’nda yer vermiştir. O, aynı şekilde hem tefsir ilmini şekillendirecek görüşleriyle hem de tefsir tarihinde önemli yere sahip olan şahısların ayet açıklamalarını tefsirinde günümüze taşımasıyla ilim tarihine katkılarda bulunmuştur. Tefsirinde yer verdiği kişilerden bir kısmı önemli pek çok âlim tarafından çeşitli nedenlerle makbul görülmemiş şahıslardır. Onların bu âlimlere yönelik kanaatleri belirli alanlarda olmasına rağmen bu olumsuz kanaat onlara karşı daha geniş alanlara taşınmış ve görüşlerine ehemmiyet verilmemiştir. Ancak Mâtürîdî, ilmi bir hassasiyet gereği bunlara itibar etmeden tefsir alanında onların hakkını teslim etmiş ve onların tefsir yaklaşımlarını eserine almıştır. Böylece bu şahısların tefsirleri bizlere kadar ulaşabilmiştir. Bunlardan bir kaçı Mutezili âlim Ebu Bekir el-Asam (ö. 200/816), tarihçi ve nesep âlimi Muhammed b. Sâib el-Kelbî (146/763) ve büyük müfessir Mukâtil b. Süleyman’dır (146/767). Tefsirde kendisinden önceki görüşleri toplayıp nakletmesi açısından Maverdi, en- Nüket ve’l-Uyûn’da kaydadeğer bir çaba ortaya koymuştur. Ondan önce yaşayan Mâtürîdî ise onun bu tarzını çok daha önce gerçekleştirmiş ve ayetlerle ilgili farklı yorumları günümüze taşımıştır. Ancak Mâtürîdî’nin bu yönüne araştırmalarda yeteri kadar dikkat çekilmemiştir. Bu itibarla Mâtürîdî, bahsettiğimiz açıdan bir mecmua olma niteliği kazanarak ilim dünyasını zenginleştirmiştir. Zikrettiğimiz hususlar bildiğimiz kadarı ile daha önce bir araştırmada ele alınmamıştır. Bu nedenle bu bildirimiz bu konu üzerine olacaktır. Araştırma daha çok Mâtürîdî’nin tefsiri özelinde yapılacaktır. Fakat yeri geldikçe Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserine de müracaat edilecektir.

AYNU’L-KUDÂT el-HEMEDÂNÎ’NİN İDAM SAVUNMASINDA TEFSİR UYGULAMALARI VE TASAVVUFÎ YORUMLARI

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD)

alanlarında yüksek düzeyli eserler vermiştir. Genç yaşta fetva verecek seviyeye ulaşarak Hemedan kadılığına ve aynı yerde mevcut medresenin müderrisliğine tayin edilmiştir. Hemedânî, meşgul olduğu ilmi faaliyetlerinin, arayışlarına ve zihnini kurcalayan sorularına cevap verememesi üzerine bir buhran geçirir. İmam-ı Gazzalî'nin eserleri vesilesiyle bu sıkıntıyı atlatır. Ahmed Gazzalî ile tanışması ise hayatında bir dönüm noktası olur. Ahmed Gazzalî'yi kendisine rehber olarak seçer ve ondan almış olduğu tasavvufi eğitim ile hayatının sonuna kadar etrafındaki insanları irşad eder. Özellikle yirmili yaşlarında fikirlerini özgürce dile getirmesi ve şatahat türü sözler söylemesi, aleyhinde faaliyet gösteren bir topluluğun oluşmasına neden olur. Bununla beraber üstün hitabet yeteneği ve etkili vaazları sayesinde aralarında devlet adamlarının da bulunduğu çok sayıda mürid edinmiştir. Hemedânî'nin tasavvuf yolu, Ahmed Gazzalî'den kendisine intikal eden aşk, cezbe ve fenadır. Ona göre din bir sosyal alışkanlık değildir. Tasavvuf, Allah'ı görmeyi ve O'na kavuşmayı hedefleyen bir yolculuktur. Otuz üç yaşında, Hemedân'da, zındıklık suçlamasıyla, Selçuklu veziri Kıvâmüddin Dergezînî'nin emriyle öldürülmüş/şehit edilmiştir. Şekve'l-Garîb adlı risalesi, ölümünden kısa bir müddet önce Bağdat'ta zindanda tutulduğu esnada, kendisini savunmak için dönemin ilim ve tasavvuf erbabına yazmış olduğu son eseri ve bir tür idam savunmasıdır. Yaşadığı dönemin âlimlerinden ve mutasavvıflarından yakınmalarını hüzünlü bir üslupla dile getiren bu eser, onun fikri sürecinin son halkasını teşkil etmesi bakımından önemlidir. Öte taraftan eser, tarihe iz bırakmış bir müellifin nasıl anlaşılması gerektiğine dair önemli metodik veriler sunmaktadır. Risalede tasavvuf, akâid, kelam ilimlerinin yanı sıra tefsir ilmine dair kıymetli veriler bulunmaktadır. Elinizdeki çalışma, Hemedânî'nin idam savunmasını yaptığı Şekve'l-garîb adlı eserinde yer alan tefsir uygulamalarını ve bunların tasavvufî yorumlarını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda Hemedâni'nin dini ve edebi metinleri anlamlandırırken kullandığı metodun "kelâmın tamamından edinilmiş bilgi ve algı" ekseninde seyrettiğini söylemek mümkündür.

KÂDÎ BEYZÂVÎ'NİN TUHFETÜ'L-EBRÂR ADLI ESERİNDE HADİSLERDEKİ MECAZ-KİNAYE'NİN AÇIKLANMASINA KATKILARI

Özet Hadislerin doğru anlaşılması Arap dilinin inceliklerine vâkıf olmakla mümkündür. Arapça'da edebî anlatım türlerinden mecaz ve kinaye de bu anlamda önem arz etmektedir. Nitekim genel anlamda mecaz ve kinaye Arap dilinde önemli anlatım türlerinden sayılır. Bu makalede ana hatlarıyla mecaz ve kinayenin mahiyetine değinilmiş ve bu iki anlatım türünün tanım ve farklılığa işaret edilmiştir. Kâdî Beyzâvî'nin ve Tuhfetü'l-ebrâr isimli eseri kısaca tanıtılmıştır. Kâdî Beyzâvî, Şîrâz ve Tebriz bölgesinde yaşamış ve İslâmî ilimlerin hemen her sahasında eser telif etmiş velûd bir âlimdir. Kâdî Beyzâvî'nin Tuhfetü'l-ebrâr'ı Begavî'nin Mesâbîhu's-sünne eserine yazdığı bir şerh çalışmasıdır. Bu eser dilsel tahlilleri ile ön plana çıkarken, muhteva olarak fıkhî, kelâmî meseleleri ele almakta ve muhtelif konulara da değinmektedir. Makalenin devamında eserde görülen bazı mecaz ve kinaye örnekleri zikredilmiş, Kâdî Beyzâvî'nin bu hadislere yaptığı izahlara temas edilmiştir. Neticede hadislerin doğru anlaşılması için önem arz eden mecaz ve kinaye ile ilgili Kâdî Beyzâvî'nin güçlü yorumlar yaptığı görülmüştür.

EBÜ'L-FIDÂ İBN KESÎR,'IN ESERI FEDÂILÜ'L-KUR'ÂN'I YÖNTEM VE İÇERIK ANALIZI

Bu araştırmada Ebü'l-Fidâ ı̇mâdüddîn ı̇smâil b. Ömer ı̇bn Kesîr'in Tefsîru'l-Kur'âni'l Azîm isminde eserine zeyl olarak kaleme aldığı Fedâilü'l-Kur'ân (Kur'ân'ın faziletleri) isiminde eserinin yöntemi ve analizi. İbn Kesîr, bu çalışmada Kur'an'ın faydaları, Kur'an tarihi ve Kur'an hakkında genel bilgiler üzerinde durmuştur. İbn Kesîr, tefsîr, hadîs, fıkıh, ricâl ve ı̇slâm târihi ilimlerinin önde gelen müelliflerinden birisidir. Özellikle hadîs ilminde hafızlık mertebesine ulaşmış değerli muhaddislerden olan ı̇bn Kesîr'in hayatından bahseden kaynaklar, onun ilmini, zekâsını, idrak kâbiliyetini, ı̇slâm ilimlerindeki vukûfiyetini takdir etmekle beraber, hadîs, ricâl ve tefsîr ilmindeki maharetine dikkat çeker.

ABDÜRRAHİM FEDÂÎ EFENDİ’NİN İRÂDE-İ CÜZ’İYYE RİSÂLESİ: TAHLÎL, TERCÜME VE TAHKÎK

Abdurrahîm Fedâî’s Treatise on Irâda Juz’iyya: Edition, Translation and Analysis, 2017

İnsan fiilleri meselesinin tarihin her döneminde düşünürlerin ilgisini çekmiş en önemli konulardan biri olduğu söylenebilir. Durum böyle olunca konuyla alakalı tarihi süreçte zengin bir düşünce birikiminin oluştuğu görülmektedir. İslâm düşüncesi özelinde konuya yaklaşıldığında ise özellikle kelâm âlimlerinin mensup oldukları düşünce okullarının sağladığı imkânlar dairesince meseleyi detaylarla derinleştiren düşünürler olduğu anlaşılmaktadır. Cebriyye’nin insan irâdesini mutlak bir biçimde olumsuzlayan yaklaşımı karşısında Mu’tezile’nin insana geniş bir alan tanıması, Ehl-i sünnet âlimlerini bu iki uç çizgi arasında bir sentez arayışına sevketmiştir. Kelâm sahasının önemli şahsiyetlerini bünyesinde barındıran Eş’ariyye belli esaslar çerçevesinde çözümler sunarken, Mâtürîdiyye âlimlerinin ilk dönemden itibaren son döneme kadar arayışlarını sürdürdükleri müşâhede edilmektedir. Son dönem Mâtürîdîler’i olan Osmanlı ulemâsı selefleri olan Mâtürîdiler’in yorumlarını, kaleme aldıkları risâle türü eserlerde yeni tâhkîklerle geliştirmeye çalışmışlardır. Hâkim olan düşünce Mâtürîdiyye olsa da yine Osmanlı muhitindeki bazı âlimlerin Eş’ariyye çizgisinde eserler verdikleri dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın konusu olan İrâde-i Cüz’iyye Risâlesi’nde ilmiye mensûbu olmanın yanında aynı zamanda tasavvuf ehli olan Abdürrahîm Fedâî Efendi, esasen Eş’ariyye perspektifinden son dönem Mâtürîdiyye âlimlerinin irâde-i cüz’iyye anlayışına sert eleştiriler yöneltmektedir. Onun bu eleştirilerinin tespiti, müteahhirîn dönemde irâde merkezinde derinleşen Mâtürîdiyye-Eş’ariyye ihtilâfının mâhiyetinin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Abdürrahîm Fedâî Efendi, Osmanlı Ulemâsı, Eş’ariyye, Mâtürîdiyye, İrâde-i Cüz’iyye. The question of human agency has been one of the fundamental problems that concerned scholars throughout history. This is testified by the observation that a rich intellectual literature has accumulated on the issue in the course of time. In the tradition of Islamic thought especially the Kalâm scholars appear to have brought depth and breadth to the question within the possibilities of the theological schools to which they belonged. Against the approach of the Jabriyya that absolutely negated human free will, the Mu’tazila assigned a broad room to human agency. This led the Ahl al-Sunna scholars to adopt a synthesis between the two extremes. While the Ash’ari school, which embodies prominent figures of Kalâm, has proposed solutions based on certain principles, scholars of the Maturidi school appear to have pursued a perpetuated quest, from the first period to the end. The Ottoman ulama, who were the Maturidis of the later period, tried, in their newly composed risâlas, to develop with fresh verifications the interpretations of their Maturidi predecessors. Although the Maturidiyya continued to be the dominant thought, it is noteworthy that some scholars in the Ottoman realm nevertheless composed works in the Ash’ari line. In his Risâlat al-Irâdat al-Juz’iyya, which constitutes the subject of this study, Abdurrahîm Fedâ’î Efendi, both a member of the ulema and a sufi figure, levels harsh criticism from an essentially Ash’ari perspective against contemporary Maturidi ulama’s understanding of irâda juz’iyya. The identification of his critiques will contribute to our apprehension of the nature of the deepening Maturidi-Ash’ari strife in the later (muta’akhkhirîn) period on the question of human agency (irâda). Keywords: Abdurrahîm Fedâ’î Efendi, Ottoman Ulama, Aş’ariyya, Maturidiyya, particular will (Irâda Juz’iyya).