"Troia Kültürünün Kökeni" (original) (raw)

Troia'nın Öcü

Atlas Dergisi, Sayı 47, 1997

Homeros'utı //iada destanmda an-'" ai'll §ı yerleşim evresi Troi~'nın üst

Troas Bölgesi'nde Göçler, Diller ve Kültürler

Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2012

Because of its strategic location the Troad was from the Early Bronze Age to the Archaic Period confronted with the many differents immigrations. The transition to the Early Iron Age took place around 1130 BC. During this short transition period, former traditions were maintained while new elements emerged at the same time. Most scholars agreed that the settlement transformed into another local culture. However, this settlement was also brought to an end by destruction later on, the Early Iron Age, Troy VIIb2 and VIIb3 under influence of the Balkans lasted from 1150 BC to 950 BC. The archaeological evidence shows, that these two different cultures lived in peace on the Troad. During the Archaic period, the Greeks arrived in the region. According to Herodot and Strabon, the Greeks also had a process of acculturation with the local cultures.

Troas Bölgesi’nde Göçler, Diller, Kültürler

Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2012

Troas Bölgesi, İlk Tunç Çağı'ndan itibaren stratejik konumu nedeniyle farklı bölgelerden gelen kültürlerin göç hareketiyle karşı karşıya kalmıştır, ancak bölgenin siyasi ve kültürel olarak yazılı belgelerle tanımlanması ise Son Tunç Çağı ile olur. Son Tunç Çağı'nda Hitit İmparatorluğu'nun siyasi etkisini Batı Anadolu'ya kadar gösterir. Bu nedenle Son Tunç Çağı'nda (yaklaşık M. Ö. 1400-1200) bölgede Hititçenin bir tür Batı Anadolu'da konuşulan lehçesi olan Luwice konuşulduğu genel olarak kabul edilir. Son Tunç Çağı'nın sonrasında ise Balkan kökenli grupların Troas'a geldikleri gözlemlenmektedir. Bu dönemde Troas'da Balkan ve Anadolu kökenli yerli halkın bir arada yaşadığı kabul edilmektedir. Arkaik Dönem'le başlayan koloni çağında ise, bölgeye gelen Greklerin bir akkültürasyon süreci geçirdiklerini antik kaynaklardan anlaşılabilinmektedir.

Türk Ulusçuluğunun Kökenleri

Ne Mutlu Eşitim Diyene: Milliyetçilik Tartışmaları, 2021

Ü n vers teye başladığım sıralarda Türk ye s yaset nde ben en çok şaşırtan şeylerden b r , aşırı muhafazakârların kend ler ne m ll yetç-mukaddesatçı demeler yd. İnsanın hem ulusçu hem de mukaddesatçı olamayacağını, z ra ulusçuluğun çeş tl mukaddesat d zgeler ne ayrılmış toplumların bu bölünüklüğünün aşılmasındak en öneml etmen olduğunu b l yordum. Yıllarca b rb rler n Katol k veya Protestan oldukları ç n boğazlamış topluluklar, artık Almanlar, Br tanyalılar ya da Fransızlar olarak karşımızdaydılar. Mukaddesata bu kadar önem vermen n, ulusal b rl ğ n geleceğ n karartacağı kanısındaydım. Hem haklı çıktım hem de haksız. Haklı çıktım, z ra ün vers te yıllarımda la kl k henüz resmî b r değer olduğu ç n ben m pek farkında olmadığım Alev sorunu 1970'ler n sonlarına doğru su yüzüne çıktı bu ülkede. Haksız da çıktım, z ra Batı Avrupa'da ulusçuluğa vurgu yapan aşırı sağın yen den palazlanması antisemitizmin hâlâ ne kadar canlı olduğunu göster r oldu. Yan , d yorum kend kend me, o Katol k-Protestan ayrışması belk aşıldı ama Yahud ler hâlâ Fransız ya da Alman olarak göremeyenler var. Öte yandan, yaptığım bu tesp tlerde b r paralell k olmadığını da gördüm. Yan Batı Avrupa'da Hır st yanlar kend aralarında barışı sağlamışlardı; aşırı ulusçuların derd Yahud lerle, b r de esk mparatorluklarından merkez ülkeye göç etm ş olanlarlaydı. Türk ye'de se, bırakınız başka d nlerden olanlarla l şk ler n , Müslümanlar henüz kend aralarında b le barış yapamamışlardı. Bunun üzer ne ulusçuluk çalışmaya başladım. Hattâ "Ulusçuluk" başlığıyla b r ders b le verd m. Ancak sonuç, tar h d s pl n ç nde b r çözüme varamayacağımı kes n b r b ç mde ortaya koydu. Kuramlar ve modeller, b z tar hç ler n şi değ ld. Öğrenc ler me, "Ne kadar ulus varsa o kadar da ulusçuluk var; genellemeye çalışırsak b rçok ayrıntıyı feda etmek zorunda kalırız" ded ğ m hatırlıyorum. Tar hç olarak yapab leceğ m tek şey, karşılaştırmalardan mümkün olduğu kadar yararlanarak Türk ulusçuluğunun öyküsüne odaklanmak olab l rd. Bu konuşmada da söz konusu çaba sırasında gel şt rdğ m bazı f k rler s zlerle paylaşmak st yorum. Bugün Türk ye'de kend ler ne "m ll yetç " d yen çevreler dışlayıcı b r b ç mde Sünn Türk Ulusçuluğunun Kökenler ne İl şk n Bazı Tesp t ve Düşünceler Ş Ş Müslümanlardan oluşuyor. Günümüzde hâlâ "Türk ded ğin Sünn Müslümandır" d yen kaldı mı, b lm yorum. Ancak, m ll yetç çevreler n Türkî toplumlara, özell kle de Azerbaycanlılara gösterd kler lg y göz önünde bulundurursak, Türklükle Sünn l ğ özdeşleşt rmen n esk s kadar kolay olmadığını söyleyeb l r z. Ama II. Meşrut yet dönem n n Türk ulusçuluğuna baktığımızda bu özdeşleşt rmen n açık açık yapılmış olduğunu görüyoruz. Ün vers te yıllarımın saflığıyla Z ya Gökalp okumaya başladığım zaman, Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak başlığıyla karşılaşmak ben çok şaşırtmıştı. "B z zaten Müslüman değ l m y z?" d ye sormuştum kend kend me. Bu "İslâmlaşma"nın Sünn leşme olduğunu öğrend m tab. Gerç Z ya Gökalp bu konuda çok ısrarcı değ ld r. Daha doğrusu, dolaylı b r üslûp kullanarak H lafet'ten söz eder. 1 Ama ondan hemen sonra Mehmet Şemsett n Günaltay, 1916'da yayımladığı Hurâ âtdan Hakîkate k tabında Sünn l k dışındak bütün İslâm mezhepler n zorla Müslümanlaştırılmış toplumların, özell kle de İranlıların nt kam almak ç n çıkardıkları f tneler olarak görecek, Türkler n se Müslüman olur olmaz H lafet' n kılıcı kes ld kler n söyleyecekt r. 2 Yazar, bu f kr n 1923'te daha da ler götürmüş ve Mazîden Âtîye k tabında Orta Asya coğrafya ve kl m n n b ç mlend rd ğ Türk karakter n n Sünn l ğe Arap karakter nden b le daha uygun olduğunu dd a etm şt r. 3 Bakınız otobyograf s nde Hurâ âtdan Hakîkate k tabından çok yararlandığını kaydeden Türk ulusçusu ve Turancı Şevket Süreyya Aydem r, 1916'da yedek subay olarak katıldığı Osmanlı ordusunda karşılaştığı Anadolulu askerler hakkında ne söylüyor: "Ben lk adımda askerler m d ndar ve mutaassıp zannetm ş, fakat cah l bulmuştum. Ama ne de olsa bunlar cah l ama Müslümandır d yordum. Halbuk b raz sonra anlaşıldı k , heps n n nüfus kâğıtlarına ve künyeler ne geç r len bu 'İslâm' kaydına bakmayarak, bu kalabalığın ç nde b r sıra b rb r n tutmaz d nler, yahut d n tortuları, mezhepler, nancalar, tar katlar, canlı olarak yaşamaktadır. Bunların heps n n ruhlarına hurafe, veh m ve geçm ş n tortuları hâk md r. Hatta b r aralık nandım k bölükte hiç olmazsa, aslını b lmeden de olsa kend n 'İslâm' sayanlar, çoğunlukta b le değ ld ler. Alev ler, Yez d ler, Kızılbaşlar ve daha akla ve tasn fe gelmeyen ve heps de maz n n bl nmeyen kökler nden gel p mensubunu karma karışık b r nanca çamuru ç nde yaşatan b r sürü t kat döküntüler , bu nsanları parça parça b rb rler nden ayırmaktadır." 4 Bütün bunlar, Türk ulusçuluğunun palazlanma evres ne l şk n b ze b rçok pucu ver yor. İlk vurgulamamız gereken nokta, Sünn olmayanların Sünn l kler n c dd ye alanlarca Müslüman kabul ed lmed ğ d r. Günümüzde b le, s yasal propaganda neden yle zaman

Arkeolojik Tabakalanma İlkeleri ve Troia Kazısı

Archaeological Principles of Stratification and Excavation of Troy Frank Calvert discovered by the ancient city of Troy in 1865, is one of the finest examples of level. Excavations began in 1871 have been still in progress. The story begins with H. Schliemann, after that W. Dörpfeld, W. Blegen,M. Osman Korfmann were excavate and it has been excavated by E. Pernicka at present. Mound the first time, like a pie slice. And one of the biggest problem that Homer's Troy is Troy II or Troy VI. W. Dörpfeld want to find answers to that problem in Hisarlık and he had been working at 1893. The results was obtained: one of is that Troy VI is a fortress settlement period and the second one is Troy VI is a Homer's Troy Troy even more over the years studied. And I hope Troy that the real Troy.