Osmanlı Döneminde Fıkıh Sahasında Yapılmış Türkçe Tercümeler / Sadık Yazar (original) (raw)

Osmanlı Döneminde Farsçadan Türkçeye Tercüme Edilen Bazı Mühim Tasavvufî Eserler

Dil ve Edebiyat Araştırmaları, 2019

Öz Osmanlı döneminde birçok eser Farsçadan Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu eserlerden önemli bir kıs-mı da tasavvuf konusundadır. Tercümeye konu olan Farsça eserlerden bazıları Anadolu (Türkiye) ve Mâverâünnehr (Özbekistan) gibi ana dilin Türkçe olduğu bölgelerde yazılmış, bazıları ise İran, Afganistan, Tacikistan ve Hindistan gibi ülkelerde kaleme alınmıştır. Bu Farsça eserler İslam dünyasında veya yazıldığı coğrafyada beğenilip ilgi görmüş ve bu sebeple Anadolu'da Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu tercümelerden bazıları Osmanlı döneminde matbaada basılmış ise de, çoğunluğu yazma olarak kütüphanelerde durmak-tadır. Bu tercüme eserlerden mühim olanları ve mütercimleri hakkında bu makalede bilgi verilmektedir. İran'da yazılan Bostan, Gülistân, Mantıku't-tayr ve Pendnâme-i Attâr gibi eserler üzerine Osmanlı döne-minde Türkçe birçok şerh yazılmıştır. Hattâ bu Türkçe şerhlerden bazıları çok değerli bulunmuş ve Fars-çaya çevrilip yayınlanmıştır. Yani Farsçadan Türkçeye çevrilip şerh edilen eserler tekrar Farsçaya çevrilip asıl vatanında okunur hâle gelmiştir. Bu sayede ülkeler arasında kültür paylaşımı olmuş, İslam kültürüne önemli katkılar sağlanmıştır. Bu makâlede, Osmanlı döneminde Farsçadan Türkçeye tercüme edilen tasavvufî eserlerin önde gelenleri toplanıp bir araya getirilmiş, böylece konuya ilgi duyan kişilere ve araştırmacılara önemli bir kolaylık sağlanmıştır. Ayrıca makâlede, a) Osmanlı döneminde hangi tasavvufî eserlerin Türkçeye tercüme edildiği, b) Tercümelerin hangi coğrafyalardan (İran, Orta Asya, Hindistan vs.) yapıldığı, c) 15. Yüzyıldan sonra tercümeye konu olan eserlerin İran'dan ziyâde Orta Asya ve Hindistan'a kaymasının sebepleri gibi prob-lemlerin cevabı aranmıştır.

Fıkhın Türkçesi: Bir Mecmua İçinde Klasik Dönem Osmanlı Yargılama ve Ceza Hukukuna Dair Kısmi Bir Çeviri

Sakarya Hukuk Dergisi, 2024

Osmanlı dönemi Türkçe hukuk doktrinine ait tarihsel birikim, hukuk ve fıkıh tarihi araştırmacılarının teveccühüne giderek daha fazla mazhar olmaktadır. Bu makale, edebiyat ve dil araştırmacılarının belli bir seviyede gündeminde yer alan bir literatürün hukuk tarihi araştırmacılarının ajandasında daha fazla yer almasını sağlamayı amaçlamaktadır. Makalede öncelikle Hanefî mezhebi dahilindeki füru-ı fıkıh kitaplarının umumiyetle Osmanlı dönemindeki Türkçe çevirilerine ait fakat nihai olmayan bir liste sunulacaktır. Ardından bir mecmua içinde yer alan, yargılama hukuku ve ceza hukuku konularını barındıran kısmi bir çeviri tanıtılarak Türkçe bölümün içeriği tartışılacaktır. Çevirideki yargılama konuları içerisinde sırasıyla davanın yürüyüşü, yemin şekli, yemin teklifi, dinlenemeyecek bazı davalar, yemin teklifiyle alakalı diğer meseleler, iki kişinin davacılığı, tanıklığın mahiyeti, tanık beyanı, makbul olan ve olmayan tanıklıklar, tanıkların çelişen beyanları, asıl ve fer'i tanıklar, tanıklıktan dönme, hâkimin uyması gereken bazı kurallar, hapsetme, bir hâkimden diğerine yazı gönderilmesi ve hakemlik bahisleri bulunmaktadır. Ceza hukuku konuları arasında zina haddi, zina haddinin uygulanması, zina haddi uygulanmayan bazı haller, zinaya tanıklık etmek ve tanıklıktan dönmek, şarap içmek, zina iftirası, tazir, sirkat, yol kesmek, öldürme ve yaralama suçlarının kovuşturulması ve ceza infazı, kısas uygulanan ve uygulanmayan bazı haller, erş, birden fazla fiil işlemek, öldürmede tanıklık, diyet ve keffaret, baş yaralamak, çocuk düşürmek, fail veya mağdurun köle olması, binek hayvanının öldürmesi veya yaralaması, kasame ve akıle bahisleri çeviride yer bulmaktadır.

Son Dönem Osmanlı Düşüncesinde Fıkıh Alanındaki Tartışma ve Yaklaşımlar / Kaşif Hamdi Okur

Son dönem Osmanlı düşüncesinde fıkıh alanındaki faaliyetler hakkında bir değerlendirme yaptığımızda şöyle bir tespitte bulunabiliriz: Fıkıh literatüründen çağın ihtiyaçlarını karşılayacak hükümler elde edebilmek için takip edilmesi gereken usûller, yenileşmeyi temin edebilecek araçlar, değişimi fıkhın içerisinde ve kontrolünde tutabilme düşüncesi bu sahadaki çalışmaların genel çerçevesini oluşturmaktadır. 1 İlgili arayışların başlangıcı olarak da İslam hukukunun yetkinliğinin tartışılmaya başlandığı Tanzimat dönemini verebiliriz. Askerlikten eğitime, kamu yönetimi ve mahallî idarelerden hukuka kadar pek çok alanda yapısal ve kurumsal olarak köklü değişikliklerin yapıldığı Tanzimat dönemi, klasik Osmanlı hukuk anlayışından belirgin bir ayrılışa da sahne olmuştur. Klasik Osmanlı hukuku, Hanefî fıkhına dayalı şer'î hukuk ile hükümdarın iradesiyle hukuki karakter kazanan kurallardan oluşan örfî hukuk olmak üzere iki ana unsura dayanmaktaydı. Şer'î hukuk-örfî hukuk ilişkisi üzerinde çok tartışma olmakla beraber bu iki hukukun birbiriyle uyum içerisinde uygulanmaya çalışıldığı; örfî hukukun şer'î hukukun * Prof. Dr., Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

Osmanli Türkçesi̇ İle Yazilmiş Fetvalarin Fikih İlmi̇ne Kaynakliği

2018

Fıkıh ilminin iki temel kaynağı olan Kur'ân-ı Kerim ve sünnetin ortaya koyduğu genel prensiplerin yaşanan hayat açısından bir değer ifade etmesi ancak onların yaşama geçirilmesi ile mümkün olabilir. Bu da aklî yetinin dünyayla ilgili işlerde kullanılarak düşünce üretilebilmesi ile gerçekleşebilir. Fıkıh ilminin olgusal gerçeklikle ilişkisini kuran bir hukuk üretim biçimi olarak fetva, doktriner anlamda hukukî yorumlama ve hukukun gelişimine katkı sağlayan faktör olmuştur. Bu bağlamda, Osmanlı Türkçesi fetvalar, dinin açık ve yerleşik bir hükmünün aktarılması veya açıklanması mahiyetinde olduğunda Şarî'in hükmünü açıklama olarak değer hükmü taşırken, Kur'ân ve sünnette hakkında hüküm bulunmayan bir konuda dinî hükmün araştırılması mahiyetinde olduğunda ise fıkhî yorum, re'y ve içtihat olarak değer hükmü taşımaktadır. Diğer taraftan Osmanlı Türkçesi fetvalardaki bilgiler, özellikle kaynak değerlendirmesi ve hükme erişme ve hüküm çıkarma yöntemleri ve sonraki asırlarda ortaya çıkan yeni problemlere cevap üretilebilmesi ile fıkıh mirasımız açısından son derece önem arz etmektedir. Ayrıca birey ve toplumla ilgili konularda

Osmanlı Döneminde Tefsir Haşiyeleri

Başlangıçtan Günümüze Türklerin Kur'an Tefsirine Hizmetleri, 2012

Tefsir telif türlerinden birisi de haşiyelerdir. Hicri 6-7'inci asırdan itibaren yazılmaya başlayan tefsir haşiyeleri, Osmanlı uleması tarafından da itibar edilen bir yazım geleneği olmuştur. Çalışmada haşiye ve benzeri kavramların anlamı ele alınmış, haşiye yazma gerekçeleri ve haşiyelerin fonksiyonları üzerinde durulmuş, Osmanlı ulemasının üzerine haşiye yazmak için en çok tercih ettikleri tefsir eserleri tanıtılarak bunların tercih edilmesindeki sebepler irdelenmiştir. Haşiyelerin genel nitelikleri tespit edildikten sonra Osmanlı uleması arasında tefsir haşiyesi yazan ulemaya yer verilmiş ve değerlendirme kısmında haşiye-tedris ilişkisi üzerinde durulmuş; bu türdeki eserlerin yazıldıkları dönem için anlamlı ve faydalı çalışmalar oldukları, bugün için de esas aldıkları eserleri hakkıyla anlamak için bu eserlerden istifade edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.