CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ İLE İDARİ VESAYET YETKİSİ DÜZENLENMESİNİN BİR ÖRNEĞİ OLARAK CUMHURBAŞKANLIĞI OFİSLERİ (original) (raw)
Related papers
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NDE CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ İLE CUMHURBAŞKANI KARARLARI
2020 “Bilge Tonyukuk Yılı Anısına” 3 Uluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi Bildirileri Kitabı, 2020
Cumhurbaşkanı kararları, Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile karıştırılmakta ve zaman zaman yanlış bir şekilde aynı kavramlar gibi kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanı kararları ile Anayasa değişikliği sonrasında gündeme gelen ve geniş yankı uyandıran Cumhurbaşkanlığı kararnameleri uygulama ve nitelik açısından birbirinden farklı iki idari işlemdir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, yasalara aykırı olmamak ve yürütme yetkisi içinde olmak şartıyla Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilen işlemdir. Cumhurbaşkanı, Anayasa‘da koyulan şartlar çerçevesinde kararname çıkartabilmektedir. Anayasa‘da yasalar ile Cumhurbaşkanı kararnameleri arasında çelişki bulunması halinde yasaların uygulanacağı hükmü yer almaktadır. Cumhurbaşkanı kararnamelerinin normlar hiyerarşisinde yasaların bir altında yer aldığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı kararları ise, Anayasa‘da sayılmayan ancak Cumhurbaşkanı‘na kanunlarla verilmiş olan ve seçme ve atama dahil birçok yetki ile görevin kullanılmasına ilişkindir. Cumhurbaşkanı kararının alınabilmesi için bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile Cumhurbaşkanı kararları arasında denetimi yapan merci açısından da farklılık bulunmaktadır.
CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ
Bu makalede cumhurbaşkanlığı kararnameleri anayasa ve idare hukuku bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri 1982 Anayasasının 107. maddesinde öngörülmüş, Cumhurbaşkanlığı idari teşkilatını düzenleyen idari işlemlerdir. Bu kararnameler için 105. maddede öngörülen karşı-imza kuralının geçerliliği, bu kararnameler bakımından yargısal denetimin söz konusu olup olmayacağı hususu tartışmaya açık konulardır. Pozitif düzenlemeler ışığında, bu işlemin karşı-imza kuralına tabi olan bir idari işlem olduğu, dolayısıyla bunlar bakımından idari yargısal denetimin söz konusu olabileceği söylenmelidir. Bu denetim de, kararnamenin unsurları üzerinden yapılacaktır. Unsurlarındaki sakatlıkların niteliğine göre işlem ya yoklukla ya da iptal edilebilirlikle malul olur. Ayrıca güncel bir tartışma niteliğinde olan, cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yayımlanıp yayımlanmayacağı hususunda ise, mevcut kanuni düzenlemeler kapsamında yayımlanmasının zorunlu olduğu söylenebilir. Son olarak da bu kararnamelerin hiyerarşik güç bakımından, Başbakanlık ve bakanlıklar dışındaki kamu tüzel kişilerinin çıkardığı yönetmeliklerle aynı düzeyde bulunduğunu ifade etmek gerekir.
2020
1982 Anayasası süreç içerisinde pek çok değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin en kapsamlısı ise 16 Nisan 2017’de yapılan referandum ile gerçekleştirilmiştir. Burada ise dikkatimizi özellikle Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çekmektedir; zira değişikliklerin temel noktasını hükümet sistemi ile birlikte Cumhurbaşkanına tanınan kararname yetkisi teşkil etmektedir. İşte bu makalede yeni hükümet sistemi ekseninde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi tüm boyutlarıyla incelenmektedir. Buna göre makalede ele alınan temel sorun yürütme erkinin düzenleyici işlem yapma yetkisinde temel bir değişimin söz konusu olmasıdır. Değişimin odak noktası Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisinin verilmesidir. Kararname yetkisi ise norma koyma gücünü ifade etmektedir. Oysaki kuvvetler ayrılığının bir gereği olarak norma koyma tekeli bu anlamda asli yetkiye sahip parlamentoya aittir. Aksi halde norma koyma ve bunları yürütme yetkisi tekilleşir ve tekelleşir. Bu durum da hükümet sisteminde denge ve denetim mekanizmasını bozmaktadır. İşte çalışmamız özel olarak bu asli sorunu ve genel olarak buna bağlı diğer tali sorunları kaleme almaktadır.
yyusbedergisi.com, 2017
Türk idari yapısında merkezi idare, idarenin bütünlüğünü sağlamak amacıyla yerel yönetimler üzerinde idari vesayet yetkisine sahiptir. İdari denetim türü olan idari vesayet, kanunla belirlenen istisnai bir yetkidir. İdari vesayet kavramıyla ilgili tartışmalara katkı yapmak amacıyla, bu çalışmada, Anayasa, kanunlar, yüksek mahkeme kararları ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı bağlamında, mülki idare amirlerinin belediye meclisi kararlarına karşı sahip olduğu idari vesayet yetkisi araştırılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda, iç ve dış denetimin yetersiz kalması sebebiyle belediye meclisi kararlarında idari vesayetin gerekli olduğu ve idari vesayetin nasıl kullanılacağına ilişkin soru işaretlerinin olduğu tespit edilmiştir. Abstract In the Turkish administrative structure, the central administration has the authority of administrative tutelage over the local governments in order to ensure the integrity of the administration. Administrative Tutelage, which is the type of administrative supervision, is an exceptional authority determined by law. In order to make a contribution to the debate on the concept of administrative tutelage, this study investigated administrative tutelage supervision in municipal council decisions of civil governors in the context of the Constitution, the laws, the high court decisions and the European Charter of Local Self Government. This study found that administrative tutelage is required in the decisions of the municipal council due to insufficient internal and external supervision and there are questions about how to use administrative tutelage in the decisions of the municipal council.
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2024
El yazılı vasiyetname, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda resmi vasiyetname ve sözlü vasiyetname ile düzenlenmiş üç tür vasiyetnameden biridir. Kanun'un 538. maddesinde el yazılı vasiyetname şekil şartları da belirtilmek suretiyle düzenlenmektedir. Buna göre el yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. İsviçre Federal Mahkemesi'nin incelemeye konu kararında el yazılı vasiyetnamede imzanın vasiyetnamedeki yeri ve özellikle imzanın vasiyetnamenin içine konulduğu zarfın üzerine atılmış olması tartışma konusudur. Bu nedenle gerek doktrin gerek yargı kararlarında tartışılan bu konuya odaklanılmaktadır.
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021
Çalışma cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından denetiminde takip edilen iki aşamanın kıyaslanmasını ele almaktadır. Bu iki aşama, esas denetimi içinde yer alan “konu bakımından yetki” ile “içerik” denetimidir. Makalede, söz konusu iki aşamayı, zaman, ölçü norm, nitelik, içerik, karar türü ve kararın etkisi açısından karşılaştırdık. Bu ikisi arasındaki farkları, belirttiğimiz ölçütler açısından ortaya koymaya çalıştık. Zaman bakımından, konu bakımından yetki denetiminin öncelikli olduğunu, ölçü norm bakımından içerik denetimine göre daha sınırlı bir kural kapsamında incelendiğini, nitelik bakımından tam anlamıyla yasama fonksiyonunun denetimi olmadığını, içerik bakımından 104. madde ile sınırlı olarak incelendiğini, kararın türü ve etkisi açısından ise içerik denetiminden çok farklılaşmadığını tespit ettik. The article explores the comparison of the two stages followed by the Constitutional Court in the course of the constitutional review of the presidential decrees. These two stages are the “review of competency ratione materiae” and “material review”, which took place in the merit of the case title. In the article, we compared these two stages, both in terms of time, constitutional standard, nature and content of the review, and the type of decision and its effect. We tried to demonstrate the differences between these two in terms of the given criteria. We concluded that “the review of competency ratione materia” takes precedence of “material review” in the context of the time, that it is reviewed under the limited number of rules in terms of the standard; that it is not fully in the scope of the legislative function in terms of nature; that it is reviewed under the Article 104 in terms of content; that it does not differ much from material review in terms of the type and impact of the decision.
DEVLET BAŞKANLIĞI MAKAMINDA GÖREV SÜRESİ ve DÖNEM SINIRINI UZATMAYA YÖNELİK SİYASİ MANİPÜLASYONLAR
Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 2021
Bu çalışmada, seçime dayalı demokrasi ve seçime dayalı otokrasi rejimlerinde devlet başkanlığı makamında görev süresini ve/veya dönem sınırını uzatmaya yönelik muhtelif siyasi manipülasyonları incelemeyi amaçlıyoruz. Anayasada düzenlenen görev süresi sınırından kaçınmak isteyen devlet başkanlarının bu tercihlerini anayasal kuralı değiştirme, yeni bir anayasa hazırla(t)ma, yüksek yargı kararları ile dönem sınırını esnetme ya da kaldırma gibi kurumsal yöntemlere başvurarak elde etmeye çalıştıkları görülmektedir. In this study, we aim to examine various political manipulations aimed at extending the duration of rotation in office and term limits in the office of president in electoral democracies and electoral autocracies. It is observed that the heads of state, who want to avoid the term limit set in the constitution, try to achieve staying in power by resorting to institutional methods such as changing the constitutional rule, designing a new constitution, stretching or removing the term limit with high judicial decisions.