DİNSELLİĞİN MEKANINA DÖNÜŞ: CAMİ MİMARİSİ VE TOPLUM_DR_ALİ FİDAN (original) (raw)
Related papers
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2010
Toplumsal cinsiyet ve dinin genel olarak ele alındığı bu çalışmada, toplumsal cinsiyetin oluşmasında dinin rolünün ne olduğu, dinin toplumsal cinsiyet hiyerarşisini nasıl oluşturduğu, toplumsal cinsiyeti nasıl üretip pekiştirdiği incelenecek ve ilkel dinlerden ilahi dinlere kadar dinlerde var olan toplumsal cinsiyet kalıplarına örnekler verilecektir. Bu makalede, dinlerin kutsal metinlerinden hareketle toplumlarda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine vurgu yapılarak özellikle kadının konumu üzerinde incelemeler konu edilmektedir. ABSTRACT: In this study we will generally deal with consist of gender and religion and what is the impact them of religion and also how religion creats hieararcy of gender, how gender is produced and intensified will be examined and there will be examples of gender pattern coming from primitive religion to divine religion.In this article researches are handle especially on Women's Statue by making stress to sex inequality in societies with the help of holy text of religion.
ÜFTÂDE CAMİİ VE TÜRBESİ’NİN MİMARİSİ VE BEZEMELERİ
ARCHITECTURE AND DECORATIONS OF ÜFTÂDE MOSQUE AND TOMB Üftâde Mosque and Tomb is located in Hisar, the oldest settlement of Bursa, which holds many historical periods from the beginning to the present. Located in Osmangazi District, Kavaklı Neighborhood, both structures are located side by side in the east-west direction. There is also a burial ground to the north of Üftâde Mosque and to the north of Üftâde Tomb to the east of the mosque.
ŞAMANİZM VE "MİLLİ DİN" MESELESİNE DAİR GÖRÜŞLER
SOSYOLOJİ YAZILARI, Bilgin Kültür Sanat Yayınları. Editör. Doç. Dr. Yüksel Yıldırım, 2018
Bu çalışmada Şamanizm meselesi antropolog, sosyolog, Türkolog ve tarihçilerin perspektifinden açıklanmaya ve analiz edilmeye çalışılmıştır. İlk bölümde yabancı antropologların, sihir ve büyü sistemi olarak Animizin bir parçası olarak tanımladıkları Şamanizm hakkındaki tespitlerine yer verilmiştir. Antropologlar Şamanizm meselesini iki ana konu üzerine yapılandırmışlardır. Bunlardan ilki, antropologların Şamanizm’in din olup olmadığına dair tespitlerinden oluşmaktadır. İkincisi ise, antropologların dünya üzerinde “Şamanizm Bölgeleri” olarak adlandırılan yayılım alanlarına ait yapmış oldukları tespitlerdir. Şamanizm’in yalnızca Eski Türklere mahsus bir inanç sistemi olup olmadığına ilişkin tespitler ise, çalışmanın ikinci bölümüne ait sorunsalı oluşturmaktadır. Sadece antropologlar değil, aynı zamanda Türkiye’deki bilim çevreleri (Türkolog, sosyolog ve tarihçiler) Şamanizm’in din olup olmadığı konusuna odaklanmışlardır. Ancak onları esas ilgilendiren, Şamanizm’in Türklerin en eski dini olup olmaması mevzusudur. Asıl tartışma da bu noktada başlamış ve Şamanizm sorunsalı Türkolog, sosyolog ve tarihçileri ikiye ayırmıştır. Deyim yerindeyse “Milli din meselesi” haline gelen Şamanizm hakkında, uzun yıllar araştırmalar yapan Abdülkadir İnan, Fuat Köprülü, Ziya Gökalp, İbrahim Kafesoğlu, Ahmet Yaşar Ocak, Harun Güngör gibi her biri kendi alanında uzman isimlerin konu ile ilgili lerine yer verilmiştir. Bu çalışmada Şamanizm meselesi hem dünyadaki antropologlar hem de Türkiye’deki bilim çevrele- rinin görüşleri doğrultusunda açıklanmaya çalışılmıştır.
OSMANLI MODERNLEŞMESİ'NDE TOPLUM KARŞISINDA ÖZNELEŞMEK; MEKTEB-İ TIBBİYE VE İÇTİMAİ TABİP GELENEĞİ
BELGİ, 2020
Doğrunun tek olduğu ve bilim sayesinde kolaylıkla elde edilebildiği bir anlam dünyası içinde Ba lılaşma, Osmanlı topraklarında yeni bir aydın kimliği yaratmakla kalmadı aynı zamanda bu kimliğe yaslandı. Söz konusu bu yeni zümre özellikle Mekteb-i Tıbbiye’de aldıkları eği minin sonucunda hayat adını verdikleri süreci kimyasal, ziksel, biyolojik değişmelere yani “maddi” etmenlere bağlamaktaydı. Pozi vist yaklaşım onlara doğrusal bir tarih anlayışı vermiş ve toplumun ziksel bir nesne gibi incelenebileceği sanısını yaratmış . Öte yandan pozi vizm, aydınların toplumu biçimlendirme çabasına meşruiyet de sağlamaktaydı. Bilimin adım adım ilerlediği bir dünyada toplumların da bilim takip etmeleriyle bizzat tarih doğrusal bir hale gelmekteydi. Bunun anlamı bugün ‘geri’ kalmış olan toplumların ancak ‘ileri’ gitmiş olanları taklit ederek, onların geç ği yoldan ilerlemenin mümkün olan tek gerçekçi yöntem olduğuydu. “Geri” kalmış toplumlar için modern bilimin gereğine uygun bir toplum ve yaşam biçimi modeli oluşturmak ve toplumu biran önce bu kalıp içinde şekillendirmek gereklilik halini almış . Bu doğrultuda ortaya çıkan toplumsal mühendislik faaliye öncelikle Mekteb-i Tıbbiye’de karşılık bulacak ve buradan ye şenler modernleşmenin taşıyıcısı haline gelecek . Bu çalışma Osmanlı aydınlarının “tarihsel kurtarıcılık” rolünü oynama iradesini kendi içinde nasıl, hangi koşullarda ve niçin hisse ğini, “toplumsal dönüştürücülük” rolünü yerine ge rirken hangi yöntemleri izlediklerini ve bütün bunların Mekteb-i Tıbbiye’deki müfredat ile olan ilişkisi üzerinden anlamayı amaçlamaktadır. Türkiye’de birçok sosyal meselenin tarihçilerin ve tarih çalışmalarının gündemine girmeden, romanların konusu olduğu gerçeğini de göz önüne alarak, zengin bir içreğe sahip edebi me nlerin ar k daha fazla başvurulan bir akademik alana dönüştüğü de unutulmamalıdır. Dolayısıyla Türk modernleşmesinin yara ğı aydın pini bütün boyutlarıyla anlamak edebi me nlere de başvurmayı zorunlu hale ge rmektedir. In a world where there is only one truth that is easy to reach via science, westernisa on didn’t only create a new intellectual iden ty, but also relied on it. Especially a er the educa on that theyreceived in the Imperial School of Medicine, this new intellectual coterie associated the process of “life,“ with chemical, physical, biological, in short, “material“ factors. This posi vist approach brought them a linear historical understanding and an illusion, which made them think that a society could be observed as a material object. On the other hand, posi vism legi mated the e orts of the intellectuals in molding the society. In a world where science makes progress day-by-day, history became more linear when socie es, too, started to follow the science. This meant that there was only one realis c way for socie es that “fell behind“ to improve themselves, which was imita ng socie es that are “ahead“ and taking the same steps they did. It became a necessity for them to create a society and a lifestyle, which are suitable to the requirements of modern science, and to mold the society in this pa ern. The social engineering ac ons emerged in this direc on would ini ally be realized by the people in the Imperial School of Medicine and the people who grew up there would spread modernisa on. This study aims to understand how, why and under which circumstances did the O oman intellectuals feel the need to play the role of a “historical saviour,“ which methods did they use while they carried out their mission as a “social transformer“ and how all these relate to the curriculum in the Imperial School of Medicine. Bearing in mind that in Turkey, many social ma ers were already a subject in literature before they became a topic in the agendas of historians and historical studies, it should not be forgo en that literary texts rich in content became a more frequently referred academic resource. Therefore, it is necessary to resort to literary texts to thoroughly understand the type of intellectuals shaped by the Turkish moderniza on.
FEMİNİST KURAM BAĞLAMINDA MASALLARDA TOPLUMSAL CİNSİYET
5. Uluslararsı İletişim Öğrencileri Sempozyumu E-Kitabı, 2019
Geçmişten günümüze süregelen anonim masallar, toplum yapısının anlam dünyasını yeniden inşa ederek ataerkil ideolojinin pekişmesini sağlar. Cinsiyete yüklenen anlamların güçlendirilmesine yönelik yazılan masallar kadına ve erkeğe bazı roller biçmektedir. Toplumsal cinsiyet, bireye toplumsal düzlemde davranış ve düşünüş biçimleri kodlar. Bu cinsiyet ayrıştırması kız çocuğunun odasının pembe, erkek çocuğunun ise mavi hazırlanmasından başlayarak, cinsiyete göre oynanacak oyuncakların seçili olmasına kadar uzanır. Kullanılan söylemler ve basmakalıp fikirler kadın kimliğini yeniden şekillendirip ''ideal kadın'' imgesi oluşturmaktadır. Ataerkil toplum yapısında bu söylem ve davranışların nasıl gerçekleştirildiği, pekiştirildiği ve topluma nasıl yansıdığı ele alınacaktır. Masallarda kadının hangi biçimlerde temsil edildiği ve kadına hangi roller biçildiği Feminist Kuram bağlamında, söylem analizi ile anlatılacaktır. Bu çalışmanın sorunu masalların toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmesidir. Ataerkil ideolojiyi yeniden üretmekte olan masallar incelenirken bu çember daraltılarak klasik masallar grubunda yer alan dört masal üzerinden gidilecektir; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Uyuyan Güzel, Rapunzel ve Kül Kedisi masalları ''kadın temsilleri, kadının güzellik imgesi, kadın korkusu, bağımlı ve bağımsız kadın, kadına yüklenen itaatkarlık'' konuları üzerinden analiz edilecektir. Bu çalışmanın amacı masalların kadınlık ve erkeklik rollerini pekiştirerek sunduğunu ve ataerkil ideolojinin devamlılığını sağladığını ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet Rolleri, Masallar, Kadın Kimliği, Feminist Kuram, Kültürel.
ÇOCUKLARIN DİNİ GELİŞİMLERİNDE CAMİLERİN ROLÜ
ÖZET Çocukluk dönemi, içinde şekil aldığımız ailenin yuva psikolojisiyle uyumlu bir gelişim gösterir. Mutlu, huzurlu, uyumlu ve nitelikli bir ailede yetişen çocuklarda da aynı özelliklerin benimsenip içselleştirildiği görülür. Bu süreçte, ailesindeki manevi huzuru tadan çocukların, aynı atmosferi camilerde de yaşaması, inanç yapısını kuvvetlendirir. Özellikle erken çocukluk döneminde, bir çocuğun anne-babasının cami ile olan olumlu ilişkisinin, çocuğa da yansıdığı görülür. Bu nedenle camilerin, anneler ve çocuklar için de uygun hale getirilmesi, çocukların gelecek yaşamındaki cami ile ilişkilerini olumlu etkileyecektir. Çocukların Allah tasavvurunun belirginleşmesinde/ oluşumunda, camilerin önemli bir yeri vardır. Camiler veya mabetler, zaman ve mekân olarak çocukluk döneminde maneviyatın en yoğun hissedildiği yerlerdir. Bu mabetlerde yaşanan dini tecrübelerin ve atmosferin psikolojik nosyonu, mekân zihin ilişkisi bağlamında çocukların dini hayatına şekil ve yön vermesi, bilinçaltını beslemesi, çocukların sağlıklı bir şekilde yönlendirilmesini ve psikolojik altyapılarının oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu dönemde camiler veya mabetler, dini duygu ve dini ilgi vasıtasıyla çocuğun bütün dikkatlerini üzerine çektiği mekânlardır. Bu kutsal mekânlar; bahçesi, şadırvanı, iç mimarisi, göklere yol veren minareleri ve kubbesi ve de aydınlatıcı iç mekânı ile çocukların hem dış dünyalarını hem de manevi (iç) dünyalarını aydınlatırlar. Çocuklar, bu manevi atmosferde gördükleri huzur, tebessüm, sevgi ve şefkat duygularını hisseder, soluklar ve inanç yapılarının harcını bu duygularla kararlar.