KENTSEL SUÇLARI ÖNLEMEDE YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ: NEW YORK'TA RUDY GİULİANİ VE SIFIR TOLERANS POLİTİKASI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME (original) (raw)

Bugün dünya nüfusunun yarısına yakını kentlerde yaşamakta ve kent yaşamı sağladığı olanakların yanında birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde çarpık ya da hızlı kentleşme, nüfusun kent ve kamu hizmetleri gereksinimlerinin karşılanmasında yetersizliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Keleş, 2000: 29). Günümüzde giderek artan ve çeşitlenen kent sorunlarına çözüm arayışları daha çok sektörü ilgilendiren ve küresel nitelik taşıyan bir noktaya gelmiştir. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir çevre yönetimi gibi kavramlar insan yerleşmeleri için ön plana çıkarılmaya başlamıştır (Aktel, 2003: 116). Bir toplumda yaşayan bireylerin sağlık durumlarının belirlenmesinde biyolojik faktörlerin yanı sıra, yaşadıkları ortamın fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları da önemli ölçüde etkili olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü “sağlığın belirleyicileri” olarak kavramsallaştırdığı bu faktörleri “toplum ya da bireylerin sağlık durumlarını belirleyen bir dizi bireysel, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler” olarak tanımlamaktadır. Gelir düzeyi, sosyal statü, eğitim, iş, çalışma koşulları, sağlık hizmetlerine erişim ve fiziksel çevre olarak belirtilen bu faktörler çok yönlü ve birbirleriyle etkileşim halindedir.( Takano ve Nakamura, 2001:263). DSÖ’ nün sağlığı sadece sakatlık ve hastalığın olmayışı değil fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik olarak tanımlaması ve “sağlığın belirleyicileri” ne yaptığı vurgu, sağlık politikalarının sadece sağlıkla ilgili profesyonelleri ilgilendirdiği şeklindeki geleneksel anlayışa karşı çıkan sağlığa bakış açısını yansıtmaktadır. Sağlık birçok mesleğin ve farklı sektörlerin işbirliğini gerektiren bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu bakış açısı çerçevesinde, Alma-Ata ve Ottowa Konferansları, “Herkes İçin Sağlık” ilkelerinin belirlenmesi gibi uluslar arası çok sayıda toplantı, konferans vb. girişimler 1987 yılında DSÖ öncülüğünde başlatılan “Sağlıklı Şehirler Proje” sinin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Şehirlerde yaşayan ve çalışan insanların fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel refahını artırmayı amaçlayan sağlıklı şehirler projeleri ilk olarak DSÖ Avrupa Bölge Ofisi tarafından 11 Avrupa şehrinde başlatılmış ve önce Avrupa’da sonra dünyanın diğer bölgelerinde hızla yayılmaya başlamıştır (Irvine ve diğ., 2006: 76). Sağlıklı şehirler projesi, toplum sağlığının geliştirilmesinde yeni yaklaşımları savunarak yerel sağlık politikalarında değişim ve yenilikçiliği teşvik etmekte ve bu özelliği nedeniyle yerel yönetimlere sağlıklı şehirlerin oluşturulması konusunda rehberlik etmektedir (WHO, 1997: 13). Ülkemizde DSÖ sağlıklı şehirler projesinin ilk üyesi Bursa Büyükşehir belediyesi olmuş ve sağlıklı kentler birliğinin kurulmasına öncülük ederek diğer belediyelere örnek olabilecek çalışmalar yapmıştır. Dünyadaki genel eğilimler doğrultusunda ülkemizde özellikle son yıllarda gerek merkezi yönetimde gerekse yerel yönetimlerde reform ve yeniden yapılanma yönünde ciddi adımlar atılmakta olduğu bilinen bir gerçektir. AKP hükümetlerinin ardı ardına çıkardığı yasa ve yönetmeliklerle hızlanan yenilenme çabaları ile merkezden yerele doğru bir yetki devri olduğu ve yerel yönetimlerin etkinlik alanlarının giderek genişletildiği görülmektedir. Çalışmamızda, DSÖ sağlıklı şehirler projesi fikrinin doğmasında etkili olan gelişmeler, projenin ilkeleri ve işleyişi hakkında bilgi verilecektir. Ayrıca, 5393 sayılı belediye kanunuyla yapılan yasal düzenlemelerin sağlıklı şehirler projesinin uygulanmasında yerel yönetimleri ne ölçüde desteklediği ve uyumlu olduğu, belediyelerin mevcut yapıları içerisinde sahip oldukları kaynaklarla sağlıklı şehir projelerini gerçekleştirmede karşılaşabilecekleri sorunlar ile yeterlilik düzeyleri tartışılacak ve önerilerde bulunulacaktır.