Dindarlık ve Öznel İyi Oluş: Uluslararası Bir Bakış (original) (raw)
Related papers
Psikolojik İyi Oluş ve Dindarlık İlişkisi: Trabzon İlahiyat Örneği
Psikolojik İyi Oluş ve Dindarlık İlişkisi: Trabzon İlahiyat Örneği, 2019
Psychological well-being means harmony with others, self-esteem, self-confidence, happiness, coping with problems and meaning in life. In recent years, it has been observed that psychological well-being levels of individuals have decreased considerably in our country and different approaches have been needed in this regard. In this research the relationship between psychological/subjective well-being and religiosity was studied. The sample of the study consists of 509 young people (358 women and 151 men) ranging from 18-37 years of age in the Faculty of Theology of Trabzon University. Warwick-Edinburgh Mental Well-being Scale, Internal Religious Motivation Scale and Religious Consciousness Scale were used as data collection tools. In the study, the demographic characteristics of the sample including age, gender and personality structure were examined in terms of psychological well-being and religiosity, then the relations between religiosity and psychological well-being were examined and the following results were reached. A positive relationship was found between extraversion and psychological /subjective well-being and internal religious motivation. A positive relationship was also found between internal religious motivation and religious consciousness and psychological / subjective well-being.
Avrupa Refah Rejimleri ve Türkiye’de Öznel İyi Oluş
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 2019
Bu çalışmanın temel amacı Avrupa Yaşam Kalitesi araştırması (2012) verilerine dayanarak, Avrupa ve Türkiye'deki öznel iyi oluş seviyelerinin, refah rejimi tartışmaları bağlamında mukayeseli analizini ortaya koymaktır. Öznel iyi oluş yaşam memnuniyeti ve mutluluk gibi bilişsel ve duygusal bileşenlerden oluşan çok boyutlu bir kavramdır. Kişilik yapısı, cinsiyet, yaş, gelir, medeni durum gibi bireysel özellikler yanında ülkenin ekonomik durumu, toplumsal yapı ve politik yapı gibi makro faktörlerden de etkilenir. Dolayısıyla bireylerin ve toplumların yaşam kalitesine etki eden refah devletinin ve sosyal politikaların nitelikleri de öznel iyi oluş seviyelerine tesir etmektedir. Analiz sonuçları sosyal politika uygulamalarının kurumsallaştığı gelişmiş refah rejimlerinde öznel iyi oluş seviyelerinin az gelişmiş refah rejimlerine göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Mutluluk ve yaşam memnuniyeti Sosyal Demokrat ülkelerde en yüksek iken, Güney Avrupa ve Post sosyalist refah rejimlerinde en düşük seviyelerdedir.
Toplumsallaşma ve Dindarlık (Samsun Örneği)
Türkiye Diyanet Vakfı Matbaası, Ankara, 2011
Din, insanların tutum ve davranışlarını, insanlar arası ilişkileri ve toplumsal hayatı belirleyen bir kurumdur. Bu anlamda din, insani deneyimin merkezinde yer alan bir fenomendir. Söz konusu bu deneyim, büyük oranda bireyin içinde yaşadığı toplumun sosyo-dînî yapısına bağlı olarak tecrübe edilmektedir. Dinle ilgili bilgiler genelde soyut olduğundan zorunlu olarak bir sembol ya da bir imge aracılığıyla sunulmaktadır. Birtakım semboller veya imgeler vasıtasıyla toplumsal alanda tezahür etmemiş bir dînin, bireyler üzerinde sosyal etkisinden bahsedilemez. Bu nedenle, din toplumsal alanda, semboller, değerler, normlar, imgeler yoluyla tezahür etmekte ve bireylerin, bunlarla etkileşimi ölçüsünde dindarlık eğilimleri ve tipolojileri oluşmaktadır. Dolayısıyla bireyin, toplumsal alanda tezahür etmiş ve kurumsallaşmış dinle olan etkileşimi, ancak bir toplumsallaşma süreciyle ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, Samsun örneğinden hareketle günümüz Türkiye’sinin değişen sosyo-kültürel ortamında dinsel yaşayışta gözlemlenen değişimler ile bu bağlam içerisinde toplumsallaşmasını sürdüren bireylerin ‘dindarlık yönelimleri’ ve ‘dînî toplumsallaşma’ sonuçları üzerine rol oynayan sosyal faktörlerin etki düzeyleri araştırılmaktadır.
Öznellik ve Nesnellik Bağlamında Dinî Tecrübe
M istik veya dinî tecrübenin nerede başladığı ve ilk olarak kim tarafından tecrübe edildiği vb. soruların cevaplarının olmadığı "birlik"in tecrübesinin insanın kendisiyle birlikte meydana geldiğini kabul etmenin mantıklı olduğu birçok düşünür tarafından savunulmuştur (Abhayananda, 2007, s. 7). Düşünce tarihine bakıldığında hemen her toplumun bir din dolayısıyla da bir Tanrı inancının olduğu görülmektedir. Kur'an ve sünnetteki fıtrat ile ilgili bilgiler, Bergson'un bilim, sanat, felsefesi olmayan insan toplumlarının geçmiş ve günümüzde var olduğunu ancak tarihin hiçbir döneminde hiçbir zaman dinsiz bir toplumun olmadığını ifade etmesi (Bergson, 2004, s. 91), benzer şekilde Tolstoy'un da, geçmişte olduğu gibi, bugün de tek bir insan toplumunun veya aklı başında olan bir kişinin dahi dinsiz yaşamadığını ve din insanlara fıtraten verildiği için insanın dinsiz yaşayamayacağını vurgulaması (Tolstoy, 1998, s. 11) bunu desteklemektedir.
Dindarlık İle Özgecilik Arasındaki İlişki: Üniversite Öğrencileri İle Yapılan Bir Araştırma
2020
Bu arastirmanin amaci universite ogrencilerinin dindarlik duzeyleri ile ozgecilik duzeyleri arasinda bir iliski olup olmadiginin belirlenmesidir. Arastirmanin bir diger amaci da ogrencilerin dindarlik ve ozgecilik duzeylerinin cinsiyet, sinif ve fakulte degiskenlerine gore farklilasip farklilasmadiginin belirlenmesidir. Bu amacla Dinsel yasayis Olcegi ile Ozgecilik Olcegi kullanilmistir. Arastirma, kotali ve seckisiz ornekleme yontemleri kullanilarak belirlenen 510 ogrenci ile gerceklestirilmistir. Arastirma sonucunda ogrencilerin dindarlik duzeyleri ile ozgecilik duzeyleri arasinda pozitif yonlu anlamli bir iliski oldugu belirlenmistir. Arastirmanin bir diger sonucu ise Cinsiyetin dindarligin ibadet alt boyutunda ve ozgeciligin tum alt boyutlarinda anlamli bir farkliliga yol actigidir. Sinif ve fakulte degiskenleri de dindarligin ve ozgeciligin bazi alt boyutlarinda farklilasmaya yol actigidir.
Ergenlerde Dindarlık ve Sosyal Benlik
Marife dini araştırmalar dergisi, 2012
Ergenlik biyolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan gelişme ve olgunlaşmanın gerçekleştiği, çocukluktan yetişkinliğe bir geçiş dönemidir. Ergenlik aynı zamanda, diğer gelişim yüzlerinde olduğu gibi, dindarlık açısından da bir muhakeme ve tekrar şekillenme dönemidir. Bu makalenin amacı ergenlerde dindarlık-sosyal benlik ilişkisini ortaya koymaktır. Çalışmada öncelikle ergenliğin tanımı ve bu dönemde gelişimin temel özellikleri, daha sonra ergenlik döneminde dini gelişim ve son olarak ergenlerde dindarlık-sosyal benlik ilişkisi ele alınacaktır. Araştırmada dindarlıkla ilişkisi değerlendirilen sosyal benlik değişkenleri, aile ve arkadaş çevresi öncelikli olmak üzere meslek seçimi, eğitim hedefleri ve karşı cinsle ilişkilerdir.<br><br><b>Religiosity and Social Self in Adolescents</b><br>This article is intended to expound the relationship between religiosity and social self in adolescents. We shall first address the definition of adolescence and the maj...
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002
Küreselleşme, dünyada günümüzdeki siyasî, kültürel, ekonomik vb. süreçleri anlama ve anlamlandırma noktasında anahtar kavramlardan birisidir. Bu kısaca, bilgi, eşya, sermaye ve insanların, politik ve ekonomik sınırları aşan akışını ifade eder. Bugün kullanıldığı anlamda yeni bir kavram olan küreselleşmeye, insanlık tarihi boyunca çeşitli olguların temel teşkil ettiğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte, küreselleşmenin felsefî arkaplânının postmodernizm olduğu yaygın biçimde kabul görmektedir. Bu çalışmada, esasları ve hedefleri yönünden küreselleşmeyle mücadele içinde olan dinlerin ve özellikle de İslâm'ın gittikçe küreselleşen bir dünya içindeki konumu incelenmeye çalışılacaktır.
Değerler Eğitiminde ‘Özne Olma Durumu” ve Din Eğitimindeki Uzanımları
Toplum bilimleri dergisi, 2021
Ülkemizde din eğitiminin yanında değerler eğitiminin de tartışılıyor olması ahlak eğitimine zımnen yapılan bir vurguyu göstermektedir. Ancak bu vurgu, yine zımnen, din eğitiminin ahlaki eğitim hususunda yetersiz kaldığı çağrışımını da yapmaktadır. Bu doğrultuda uygulamada belli kök değerler etrafındaki kazanımların gerçekleştirilmesinin hedeflendiği gözlenmektedir. Farklı etkinliklerle belli 'değerlerin kazandırılması' ya da 'değer kategorilerinin öğretimi' şeklindeki gayretler davranışçı paradigmayı yansıtmakta, bireyi pasif bir konuma yerleştirmektedir. Öte yandan ahlaki gelişim teorilerinde dile getirilen sorgulama ve ahlaki ilkelerin birey tarafından seçilip oluşturulması, dolayısıyla otonomi yani ahlaki özerklik fikri, 'özne olma durumu'nu desteklemekte, fertlerin 'ahlaki özne' olarak farkındalık kazanmalarının önemini açığa çıkarmaktadır. Özellikle 'değerlerin içinin boşalması'na dayalı yabancılaşma gibi sosyal çözülme etkenlerinin insanı varoluşsal bir yüzleşmeyle buluşturduğu noktada bu farkındalık daha da önemli olmaktadır. Toplumsal işlevi bakımından değerlerin içselleştirilmesi de bu farkındalıkla doğru orantılı bir görünüm arz etmektedir. Literatür taramasına dayalı bu makalede öncelikle söz konusu farkındalık, hümanist psikoloji ekolüne mensup Rollo May'in değerlere dair işlevsel bakış açısı ile desteklenerek betimlenmiş; ardından bu betimlemenin din eğitimine nasıl bir katkı sunabileceği belirlenmiştir. Sonuç olarak değerler eğitimi yaklaşımlarının 'özne olma durumu'na yaptıkları vurgunun, din eğitimi sürecinde bireylerin manipülasyonunun önüne geçmede önemli katkı sağlayacağı tespit edilmiştir.