Hakan Ertin, “Tıp ve Fetva: Tıbbi Konularda Fetva Verirken Bilgi Edinme Usulleri, İstanbul: İSAR Yayınları, 2012, 216 sayfa”, Usûl: İslâm Araştırmaları, 2009 (12), 193-197. (original) (raw)

Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz'ında Ahlât-ı Erbaanın İşlenişi ve Bir Tıp Eseri Terceme-i Hulâsa-i Tıb ile Mukayesesi

DergiPark (Istanbul University), 2010

Muhittin ELİAÇIK • ÖZET Bu makalede Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eseriyle bir tıp eseri olan Terceme-i Hulâsa-i Tıbb ahlât-ı erbaanın ele alınışı yönünden mukayese edilecektir. Fuzûlî, tıbbı sıhhat, hastalık ve tedavi diye üç bölümde ele aldığı Sıhhat u Maraz adlı eserinde bir tabip kimliğiyle görünür. Eski tıp anlayışında önemli bir yeri bulunan ve Fuzûlî'nin bu eserine de hakim olan ahlât-ı erbaa(humoral patoloji) teorisi insan bedenini oluşturan dört sıvının(kan, safrâ, sevdâ, balgam) dengede olmasıyla bedenin de dengede ve sıhhatte olacağı esasına dayanır. Tıpla ilgili hemen her eserde aynı biçimde ele alındığı yönünde bir kanaat bulunan ahlât-ı erbaa teorisinin Fuzûlî'nin bu eserinde birebir aynı olmadığı görülmektedir. Bu makalenin amacı bu farkı mukayese yoluyla göstermektir. Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz'ı ile bir tıp eseri olan Cerrah Mes'ûd'un Terceme-i Hulâsa-ı Tıbb'ı ahlât-ı erbaa teorisince mukayese edildiğinde özellikle hıltların vücutta bulunduğu yerlerde ve ilaçlarda küçük farklar olduğu görülmektedir.

Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz'ında Ahlât-ı Erbaanın İşlenişi ve Bir Tıp Eseri Terceme-i Hulâsa-i Tıb İle Mukayesesi

turkiyat.selcuk.edu.tr

Muhittin ELİAÇIK • ÖZET Bu makalede Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eseriyle bir tıp eseri olan Terceme-i Hulâsa-i Tıbb ahlât-ı erbaanın ele alınışı yönünden mukayese edilecektir. Fuzûlî, tıbbı sıhhat, hastalık ve tedavi diye üç bölümde ele aldığı Sıhhat u Maraz adlı eserinde bir tabip kimliğiyle görünür. Eski tıp anlayışında önemli bir yeri bulunan ve Fuzûlî'nin bu eserine de hakim olan ahlât-ı erbaa(humoral patoloji) teorisi insan bedenini oluşturan dört sıvının(kan, safrâ, sevdâ, balgam) dengede olmasıyla bedenin de dengede ve sıhhatte olacağı esasına dayanır. Tıpla ilgili hemen her eserde aynı biçimde ele alındığı yönünde bir kanaat bulunan ahlât-ı erbaa teorisinin Fuzûlî'nin bu eserinde birebir aynı olmadığı görülmektedir. Bu makalenin amacı bu farkı mukayese yoluyla göstermektir. Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz'ı ile bir tıp eseri olan Cerrah Mes'ûd'un Terceme-i Hulâsa-ı Tıbb'ı ahlât-ı erbaa teorisince mukayese edildiğinde özellikle hıltların vücutta bulunduğu yerlerde ve ilaçlarda küçük farklar olduğu görülmektedir.

İlkılıç, İ. (2019): Hastaya Kötü Teşhis ve Prognozun İletilmesinde Epistemolojik ve Etik Sorunlar, i: Palyatif Tıp, İlkılıç, Özkaya, Uçar (Ed.), Istanbul, S. 109-123. (Epistemological and ethical aspects of disclosure of diagnosis and bad prognosis, TURKISH)

2019

To be, or not to be, that is the question:

Furat A.H., "El-Kaffal El-Sagir Ve Süleymaniye Kütüphanesi 675 Numarada Kayıtlı Fetava İsimli Eserin Ona Aidiyeti Üzerine", İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, ss.27-50, 2010

ÖZET V ./Xl. asnn önemli Şaai fakikihlerinden Abdullah b. Ahmed el-Kaffal el-Mervezi el-Horasani (ölm. 417/1026), el-Kaffal eş-Şaşi (ölm. 365/975) ile karıştırılmamak için İslam Hukuku iteratüründe el-Kaffal-es-Sagir olarak isimlendirilmiştir. Horasan bölgesinde Şaailerin liderliğini yapan ve özellikle Gazneli Mahrnud'u (ölm. 1030) Hanefi mezhebinden Şafii mezhebine dönmesini sağladığı iddia edilen el-Kaffal'ın görüşlerine Şafii ve Hanefi literatüründe de atıflar bulunmaktadır. el-Kaffal 'ın Fetava isimli eseri Süleymaniye Kütüphanesi 675 nurnarada kayıtlıdır. Bu eserde ona ait fetvalar nakledilmektedir. Fakat metnin içinde sadece birkaç defa el-Kaffal'ın isminin geçmesi ve onun eş-Şeyh olarak zikredilmesi sebebiyle bu eserin ona aidiyeti konusunda bir şüphe oluşmuştur. Bu makalede eserin el-Kaffal'a aidiyeti azerinde durulacak, aynen eserde Şafii Hanefi ilişkilerini konu edinen fetvalar ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Şafii Fakihler, Islam Hukuku Tarihi, el-Kaffal es-Sagir

Nuran Yıldırım: “Hekim Kimliği İle Abdülhak Adnan Adıvar ve Tıp Tarihi ve Deontoloji Müderrisliği”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, C.VII, Nr.2 (2006), s.55-86.

Abdülhak Adnan Adıvar, as physician and Professor of History of Medicine and Deontology Nuran Yıldırım Adnan Adıvar who witnessed the downfall of the Ottoman Empire and the rise of the Turkish Republic, lived in the intersection of politics, medicine, history of culture and science, to which he contributed substantially. Dr. Adnan Adıvar was one of the young and eminent professors of the Medical Faculty of Istanbul University (Darülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi), although this overshadowed by his later political activities in the first Turkish National Assembly. In his senior years he came to be known as an able scholar of the history of science through his popular writings on culture and philosophy. Adnan Adıvar’s medical career was mostly tied with official functions. He worked actively as a physician between 1909 and 1926 in conjunction with his political commitments. Dr. Adıvar was an associate professor (and later professor) in internal medicine and pathology for eleven years until 1920. He was, also the Administrative Director of the Medical Faculty in the years 1910-12. He was also the General Secretary of the Turkish Red Crescent Society for 15 years, and as the General Director of Health for the Ottoman Empire between 1917 and 1919. A.Adıvar served as the first Minister of Health in the Nationalist Government in Ankara in 1920-1921. Throughout his career, he diligently undertook many responsibilities at once, despite his failing health, In this study, we review Adnan Adıvar’s life and achievements as a physician, and open to discussion two new documents regarding a novel aspect of his career. The draft copies from the sessions of the Board of Professors of Istanbul University dated 26 June 1923 and December 1923 include Dr. Adıvar’s name in the staff as a professor, a title that was conferred upon him in 1922. The appointment of his department was decided subsequently as the History of Medicine and Deontology, where there had been vacancy. The endorsement of these decisions by the University could not be located in the archives. We believe that it will be possible to document that Professor Adnan Adıvar, actually lectured on the subject in the Istanbul Medical Faculty during 1924, and a new phase of his work both in medicine and history of science can be understood.

Fetva ve Fetva Verme Usûlü / Fatwa and the Method of Giving Fatwa

Rıhle Dergisi, Yıl 2, Sayı 5-6, Nisan-Eylül, 2009

İnsanlar ya "fetva soran" ya da "fetva veren" durumundadır. Üçüncü bir kategori yoktur. Bu itibarla bütün ümmeti ilgilendiren fetva meselesini iyi kavramak; fetvanın mahiyetini, fetva verecek kişide aranan vasıfları ve fetva vermede takip edilmesi gereken usulü bilmek hepimiz için son derece önemlidir. Bu makalede özetle şunu görmüş olacağız: Fetva verme salahiyetine sahip olanlar, asıl olarak Kur'ân'a, Sünnet'e ve selefin görüşlerine vakıf olan müctehidlerdir. İctihad seviyesine sahip olmayanlar ise ancak müctehidlerin belirlediği usul ve verdikleri fetvalar doğrultusunda hareket edebilirler. Mutlak müctehidler bulunmasa dahi her devirde ümmetin problemlerini halledecek tahric ehli fakihlerin bulunması şarttır. Fatwa and the Method of Giving Fatwa People are either “fatwa askers” or “fatwa givers”. There is no third category. For this reason, it is of the utmost importance for all of us to know the matters of fatwa which concern the entire Ummah; the nature of the fatwa, the qualities of the person who will give the fatwa and the method that should be followed when giving a fatwa. In this article, we will briefly examine the following: Those who have the authority to give fatwa are the mujtaheed who are well acquainted with the Qur’an, Sunnah and the view of the Salaf. Those who do not have the level of ijtihad can only move in the direction of the fatwa and the method determined by the mujtahids. Even if there are no ultimate mujtahids, there must be faqihs who are masters of tahric to solve the problems of the Ummah in every era.