KİTAP TANITIMI : ROMALILARIN YÜCELİK VE ÇÖKÜŞÜNÜN NEDENLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER MONTESQUIEU (original) (raw)
Related papers
Makale, 2018
ÖZET Bu çalışmada Doğu Anadolu'nun coğrafi, tarihi ve demografik yapısıyla hiçbir şekilde ayırt edilemeyecek olan toplumsal dinamiklerin edebi esere yansıması irdelenecektir. Bölge insanının yaşam şekilleri, geçmişten bugüne taşıdıkları sosyolojik özellikler, onların kişisel ve toplumsal yaşamlarının yansıdığı edebi eserleri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Çalışmamızda kurgusal metinlere yansıyan geri kalmışlıkla ilgili toplumsal etkenler, her bir romanda birlikte verilmiştir. Aynı romanda birden fazla olguyla karşılaşılması nedeniyle romanlar farklı başlıklar altında incelenmeyecektir. Çalışmanın girişinde Doğu Anadolu'nun tarihsel, sosyal, demografik ve iktisadi haritası özetlendikten sonra özellikle bölgenin ekonomik altyapısı ve sosyal yaşamı irdelenecektir. Geri kalmışlığın değişmez bir yazgı olarak kabul edildiği bu bölgede yoksulluğun neden olduğu sosyal ve siyasal olgular, feodalitenin belirginleşmesine zemin hazırlar. Romanlarda feodal yaşamın en büyük mağduru olan kadınlar, kendi yaşamları hakkında karar alamayan ve başlık parası karşılığında satılan bir metaya dönüşür. Özellikle kadınlar üzerinde etkili olan eğitimsizliğin bir sonucu olarak insanlar bireyleşememiş ve feodal yaşamın edilgen bir unsuru olmaya devam etmişlerdir. Geri kalmışlığın romanlara yansıyan bir diğer unsuru da savaştır. 93 Harbi, Sarıkamış Faciası gibi Doğu insanının kolektif belleğinde derin izler bırakan savaşlar ve işgaller, halkın geleceğe yönelik umutlarını kırdığı gibi kitlesel göçlere de neden olmuştur. Köklü üretim biçimleri geliştirmek için gerekli olan stabil yaşam olanaklarından mahrum olan Doğu insanı, hayvancılık gibi taşınabilir ekonomik seçenekleri tercih etmiştir. Çoğunlukla toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla yazılan bu romanlarda geri kalmışlığın izleri, çoğu kez önceden kabullenilmiş bazı tezler üzerinden verilmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan çalışmamızda, klasik Doğu algısının * Dr. Milli Eğitim Bakanlığı, El-mek:
VANILYA KOKULU MEKTUPLAR ADLI COCUK ROMANININ DUYGULAR ACISINDAN INCELENMESI
2023
Çocuk edebiyatı yapıtlarında işlenen duygu durumları çocuğun duyularını devindirerek onun duygu evrenini zenginleştirir. Çocuk okur, okuduğu kitapların anlamsal dünyasında çeşitli duygu katmanlarıyla karşılaştığında duygu durumlarını sezmeye, anlamaya ve böylelikle kendi duygularını da fark etmeye başlar. Bu araştırmanın amacı çağdaş çocuk edebiyatımızın önemli yazarlarından Sevim Ak’ın “Vanilya Kokulu Mektuplar” adlı çocuk romanını (8 yaş ve üzeri) duygular açısından çözümlemektir. Verilerin toplanması için doküman analizine, verilerin çözümlenmesi için de içerik analizine başvurulmuştur. Çalışmada elde edilen bulguların daha görünür ve somut kılınması, veri kaybının minimum düzeye indirgenmesi için nitel araştırmalarda kullanılan analiz yazılımlarından MAXQDA 2022 kullanılmıştır. Çalışma kapsamında incelenen çocuk romanında toplamda 387 olmak üzere 25 farklı duygu belirlenmiştir. Sevinç, sevgi ve şaşkınlık duygularının yoğun bir dağılıma sahip olduğu görülmüştür. Yapıttaki duygular bütünsel bir bakış açısıyla irdelendiğinde öncelikle sevinç, sevgi ve şaşkınlık duygularının metin boyunca baskın olduğu; üzüntü, huzursuzluk gibi olumsuz duyguların kurgunun başlarında yoğunluk gösterdiği, sonlara doğru ise azaldığı görülmüştür. İncelenen yapıttaki duyguların kesişimi değerlendirildiğinde tespit edilen 25 duygudan 7'sinin (suçluluk duygusu, aşağılık duygusu, tereddüt, düş kırıklığı, pişmanlık, kızgınlık, isteksizlik) diğer duygularla herhangi bir kesişim sergilemediği, diğer duyguların ise (18 duygu) birbiriyle en az bir defa kesiştiği bulgulanmıştır. Sonuç olarak yapıtın girişinde olumsuz duygular işlense bile metnin olumlu duygularla sonlandırıldığı, bu yönden çocuk okurun olumsuz duygu durumlarıyla baş başa bırakılmadığı görülmüştür.
DÖNEM SOSYOLOJİSİNİN ANLATICI ROLLERİ ÜZERİNDEN TÜRK ROMANINA YANSIMALARI
Öz: Anlatıcının rolü, romancının metindeki konumunu, roman metnindeki mekân, üslup, zaman algısını belirleyen yapı taşlarından biridir. Geçmiş, bugün, gelecek düzleminde kahramanların ruh hallerini yansıtabilmek için romancının anlatıcı üzerinden yapacağı tercih önemlidir. Anlatıcının romanda üstlendiği rol, edebiyat kuramlarının ayrışmasında da belirleyicidir. Türk edebiyatında anlatıcı, 'kahraman, tanık, Tanrısal ve karma' bakış açılarıyla ele alınmış son dönemlerde de postmodern tekniklerin etkisiyle anlatı unsurunun ya da kurgunun parçası kimi zaman nesnesi biçimine dönüşmüştür. Bütün bunlar Türk romanında yaşanan değişimlerin anlatıcının üstlendiği rol penceresinden de takip edilebileceğini gösterir. Bu çalışmada dönemlerin genel özelliklerine bağlı olarak anlatıcının konumu hakkında çizilecek genel çerçeve, sosyolojik okumanın bir parçası biçiminde edebiyat topluluklarını temsil eden romancılardan örnekleme metoduyla (birkaç örnekle yetinme) somutlaştırılacaktır. Anahtar Kelimeler: Anlatıcı, Türk Romanı, Bakış Açısı, Edebiyat Tarihi, Üslup, Dönem Sosyolojisi. Abstract: The role of the narrator is a key element identifying the position of the novelist in the text and the space, style and time perception of the novel.The choice of the novelist over the narrator is important in order to reflect the mental states of the characters on a past, present and future platform. The role of the narrator in the novel is also indicative in the distinction of literature theories. The narrator in Turkish literature has been discussed from 'hero, witness, Divine and mixed' perspectives; and recently, with the impacts of Postmodern techniques, it turned into a part of telling element or the fiction and sometimes the object it. All of these indicate that the changes in Turkish novel can be followed from change in the role of the narrator. In this study, the topic, which covers a wide area, will be analyzed according to the classifications in the history of literature, in this article. The general framework to be set regarding the role of the narrator based on the general features of the era will be materialized with examples from novelists representing literature groups. Giriş Anlatıcının rolü, romancının metindeki konumunu, romandaki içerik ve yapısal odaklı bütün nüansları (mekân, üslup, zaman, kurgu vb.) belirleyen yapı taşlarındandır. Geçmiş, bugün, gelecek düzleminde dönem ruhunu ve kahramanların metindeki dünyasını yansıtabilmek için romancının anlatıcı üzerinden yapacağı tercih önemlidir. Anlatıcının romanda üstlendiği ya da anlatıcıya verilen roller birbiriyle bağıntılı kimi zaman birbirine mecbur yapıların bir aradalığına işaret eder: 1-Anlatıcının romanda tarihsel süreç boyunca üstlendiği roller metnin bir parçası olarak teknik-terimsel çözümlemeler, adlandırmalar için yardımcı olduğu kadar romanın tür özelliklerinin nasıl değiştiğini de gözler önüne serer. Tanzimat ile Servet-i Fünûn roman anlayışları arasındaki farklılıklar, anlatıcı odağında görünür hale getirilebilirken Türk romanının değişim hamleleri de takip edilebilir. 2-Anlatıcının rolleri, edebiyat kuramlarının ayrışmasında da belirleyicidir. Kimi kuramlar anlatıcının yazarla ilişkisinin dâhil edildiği çözümleme biçimlerini reddederken 1 kimileri bu ilişkinin metnin çözümlenmesi için asli unsurlardan biri olduğu görüşündedir. 2 Anlatıcının konumu, metinle birlikte yazarın * Yrd. Doç. Dr., Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 1 Bu görüş Barthes'in " yazarın ölümü " metaforuyla sembolleşmiştir. Barthes'e göre metindeki çok anlamlılığı kaybetmemek, anlam katmanlarını ve derinliği yakalamak adına yazarın metaforik ölümü, metni anlama sürecinde okurun yazarın varlığını kabul etmemesi anlamında kullanılır. " Barthes'a göre, okurun kendisine sunulan tek anlama boyun eğişi ve okuma etkinliği içindeki edilgen tavrı, ancak metnin anlamının sahibi, metnin yaratıcısı " tanrı-yazar " ın yetkesine bir karşı çıkışla aşılabilir. Yazar ölür ve metin sahipsizleştirilir: Söz yazarın olmaktan çıkar. Yazarın egemenliğine, sahipliğine alacağı bir söz olduğuna inanç yıkılmıştır artık. Her söz daha önceden söylenmiş, her metin daha önceden yazılmıştır. Okur, birer birer düğümleri çözüp " son söze " varmaya yönelik okuma alışkanlığını bırakır ve bu sonsuz alıntılar ağında istediği yerden başlar, istediği yerde durur ve istediği yerde bitirir. Artık anlamın egemenliği okura geçmiştir. " (Göksel 2006 : 11) 2 Berna Moran Sanatçıya Dönük Eleştiri kuramının temelinde metinle okur arasındaki bağı yazar biyografisinin kurduğunu dile getirir: " Bizi ilgilendiren 'yazara dönük' biyografik eleştiri ise sanatçının kişiliği ile eserleri arasında sıkı bir bağ olduğu ilkesine dayanır. Bu ilke başlıca iki amaçla kullanılabilir. 1-serleri aydınlatmak için sanatçının hayatını kişiliğini incelemek, 2-sanatçının psikolojisini, kişiliğini aydınlatmak için eserlerini bir belge gibi kullanmak. " (Moran 1994: 118) Eleştiri tarihinin önemli isimlerinden Sante-Beuve de yazar merkezli bir anlama ve eleştiri sürecini önemser: " Sainte-Beuve ele aldığı yazar hakkında bazı küçük tarihi olaylar toplamakla işe başlar; bazen yazarın kişiliğinin 'kilit noktasını' bulmak ve ilk şaheserini yarattığı anda onu yakalayabilmek için onun menşeini ve hangi şartlar içinde yetişmiş olduğunu araştırır; bazen de biyografiye ait birkaç manalı ayrıntıyla onun olgunluk çağını gözeriminizin önünde canlandırır. " (Carlau-Fillox, 1985: 29).