URUK SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÖKENBİLİMSEL BİR İNCELEME (original) (raw)
Related papers
ÖRGÜTSEL YIPRANMA ÜZERİNE KURAMSAL BİR İNCELEME
Bu çalışmada, uluslararası literatürde farklı teori ve metodolojik yaklaşımlar kullanılarak tartışılmış olan yıpranma olgusunun örgüt düzeyinde ele alınarak kuramsal bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda araştırmada ‘yıpranma örgütler için bir sorun mudur?’ sorusuna cevap aranmaya çalışılmıştır. Çalışmada örgütsel yıpranmanın Türkiye’de ve dünyada örgütler için artarak devam eden önemli bir sorun olduğu ve bu olgunun mikro ve makro düzeyde kuramsal olarak bütünleşik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiği vurgulanarak literatüre katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
GÜVERCİN DESTANLARI ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME
Dinî içerikli metinler, Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatının önemli ürünleri arasındadır. Bu metinlerin değeri, onların dönemle ilgili manevi duyuş tarzını hissettirmesi kadar, yazıldığı kültür ortamıyla harmanlanan dil ürünlerini taşımasından da ileri gelmektedir. Halkın ortak dünya görüşüne tercüman olmuş bu tür zenginlikler, bilimsel çalışmalar aracılığıyla ele alınıp değerlendirilmedikçe unutulmakta ve en önemli görevlerinden birisi olan yeni kuşaklara sesini duyurabilme işlevinden uzaklaşmaktadırlar. Filolojik yaklaşımların gerektirdiği şekilde izlenecek yöntemler, metinlere gerçek değerlerini iade etme noktasında evrensel özelliklere sahiptirler. Anadolu sahası Türk Halk Edebiyatı içerisinde yer alan önemli eserlerin birçoğu, fazlaca ilgi görmelerinden ötürü değişik yazarlarca kaleme alınmış ve eser nüshaları bağlamında bir zenginlik ortaya çıkmıştır. Söz konusu nüsha zenginliği ise, karşılaştırmalı metin çalışmalarını zorunlu hale getirmiştir. Bu çalışmaya konu edilen metin de söz konusu amaç doğrultusunda incelemeye alınmış ve farklı nüshaların karşılaştırılması yoluyla değerlendirilmiştir. Dinî-tasavvufî Türk Edebiyatının Anadolu’daki ilk örneklerinden sayılan ve Kirdeci Ali’ye ait olduğu düşünülen ‘Güvercin Destanı’, farklı araştırmacılar tarafından varyantlarıyla ortaya çıkarılmış ve yayımlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Atıf Efendi Kütüphanesi, Mehmet Zeki Pakalın Koleksiyonu 45/3 numaralı, Destanlar ve Gazeller isimli yazma eserin 1a, 1b ve 2a numaralı sayfalarında bulunan “Güvercin Destanı”nın (Gügercin Dasitanı) bilinmeyen bir varyantını açığa çıkarmak, yayımlamak, değerlendirmek ve diğer varyantlarıyla karşılaştırarak aralarında bulunan benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktır.
GAGAVUZ TÜRKÇESİNDEKİ ÇOK ANLAMLI “UUR (UĞUR)” SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE
Anlam konusunun alt başlıklarından biri olan çok anlamlılık, tüm dünya dillerinde olan bir olgudur. İnsanoğlunun tanımlayabildiği somut ve soyut unsurlar sınırsız; aksine bunları dille tanımlayabilmesi sınırlıdır. Dolayısıyla zaman zaman bir göstergeyle birden fazla anlam karşılanması gerekmektedir. Aslında bu durum, semantik bağlamda dildeki en az çaba kuralının bir gereği gibi düşünülmelidir. En az çaba kuralı sadece dilin dış yapısı olan kelimelerin ses ve şekil özelliklerinde görülmeyip, sözcüğün anlamında da işleyen bir kuraldır. Bununla birlikte çok anlamlı sözcüklerde, sözcüğün ilk anlamıyla diğer anlamları arasında organik bir bağ bulunmaktadır. Nitekim bu tür sözcüklerin kavram alanı ve anlamı cümlenin diğer unsurlarıyla birlikte düşünüldüğünde ortaya çıkmaktadır. Çok anlamlılık, Türkçenin tarihsel olarak her döneminde görülen bir anlam biçimidir. Fakat Türkçenin tarihî ve çağdaş sözlüklerine bakıldığında bazı çok anlamlı sözcüklerin konumlandırılmasında birbirinden farklı madde başlarının olduğu görülür. Dolayısıyla çok anlamlı pek çok sözcüğün anlamları kimi zaman aynı madde başında, kimi zamanda ayrı madde başında gösterilmiştir. "uğur" sözcüğü bu tür çok anlamlı sözcüklerden biridir. Tarihî lehçelerden günümüze değin bu çok anlamlılığını korumuş olan bu sözcük, genellikle sözlüklerde farklı madde başlarında gösterilmiştir. Çalışmada genellikle farklı madde başlarında değerlendirilen çok anlamlı "uur (uğur)" sözcüğünün Gagavuz Türkçesindeki anlamları üzerinde durulacaktır.
İLK TÜRKÇE-JAPONCA SÖZLÜK MECMUA-I LÜGAT ÜZERİNE SÖZLÜKBİLİMSEL BİR İNCELEME
Şahanede başladığı bilinmektedir. İki yıl gibi kısa bir süre devam eden bu eğitimin ardından Üsteğmen Mustafa Asım Efendi, 1893 yılında Mecmua-ı Lügat (ML) adıyla Türkçe-Japonca-Fransızca olmak üzere üç dilde kendi deyimiyle bir lügatçe hazırlamıştır. Bu çalışmanın amacı, bilinen ilk Türkçe-Japonca sözlük ML'yi sözlükbilimsel inceleme kuramları çerçevesinde ele almak ve Türk tarihî sözlükçülük çalışmalarına küçük de olsa bir katkıda bulunabilmektir. Çalışmada, öncelikle Türkçe ve Japoncanın yabancı dilli ilk sözlüklerinin basılmasındaki tarihi arka plan kısaca tanıtılmış ardından inceleme kısmında ML'deki temel yapılar ele alınmıştır. Çalışmanın en önemli bulgusu, Türkçenin tarihî sözlüklerinde bütüncül yapıyı etkileyen yazı yönünün bugüne kadar ele alınmamış olduğunun tespit edilmesidir. Bu çalışma eser üzerine yapılan ilk sözlükbilimsel inceleme olduğu için Türkçenin tarihî sözlükleri üzerine yapılan çalışmaların yanında Japonca sözlük çalışmalarına da katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
FURÛĞ FERRUHZÂD'IN " KÂBUS " ÖYKÜSÜ ÜZERİNE METİNDİLBİLİMSEL BİR ÇÖZÜMLEME
Öz Yirminci yüzyılda çağdaş İran edebiyatının önde gelen entelektüel ve edebiyatçılarından Furug Ferruhzâd (1935-1967) şairlik yönüyle bilinse de yazarlık, ressamlık, oyunculuk ve yönetmenlikte de başarılı yapıtlar üretmiştir. Şiirde kendine has ekolüyle yazmış olduğu eserleriyle dünyaca ün kazanan Ferruhzâd sınırlı sayıda da olsa kısa öyküler kaleme almıştır. Yazarın kısa öykülerinden Kâbus bir durum öyküsüdür. Durum öyküsü, sıradan insanların yaşamından bir kesit sunar. Konusu günlük yaşamın içinden gelişi güzel seçilip büyük bir olay üzerine kurulmadığı gibi mekân üzerinde de fazla durulmaz. Genellikle öyküde bitmemişlik hissi uyandırılırken serim, düğüm, çözüm gibi bölümlerin kesin çizgilerle belirlenmemesi de Çehov tarzı olarak bilinen durum öyküsünün özelliklerindendir. Bu çalışmada, Kâbus öyküsü metindilbilimsel bir analiz çerçevesinde okunmaya çalışılacaktır. Klasik metin incelemelerinden farklı olarak, metnin yüzeyinde yer alan ögelerden hareketle derininde ortaya çıkan anlamsal yapılara ulaşma yöntemi olan metindilbilim, çağdaş dilbilim araştırmalarında tümce boyutu aşılarak gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. 1970'lerden bu yana dilbilimin ayrı bir dalı olarak çalışan metindilbilime dayalı bir çözümlemede metin içindeki tümceler birbirinden bağımsız unsurlar olarak değil, aralarındaki yapısal ve anlamsal bağlantılar ile bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu anlayışla metne yaklaşan metindilbilim, türü ne olursa olsun her türlü dil olgusunu metin yapan ölçüt ve kuralları belirler. Genelde metne, özelde yazınsal metne ve bu metinlerin anlam çerçevelerine ulaşma yöntemi olan metindilbilim, metinlerin türlerine göre yapısal ve işlevsel özelliklerini kullanıldıkları bağlam içerisinde ele alır. Bu bağlamda Kâbus öyküsü metinselliğin temel ölçütlerinden metnin yüzey yapısıyla ilgili bağlaşıklık ve derin yapısıyla ilgili bağdaşıklık unsurlarından hareketle, metinden verilen örneklerle incelenerek çözümlenmeye çalışılacak, Türkiye'de, Fars Dili ve Edebiyatı araştırmacıları için faydalı olacağı düşünülen bir metindilbilimsel çözümleme örneği oluşturulacaktır. Bu yönüyle, çalışmanın Türkiye'de Farsça bir kısa öykü üzerine yapılan ilk metindilbilimsel analiz örneği olduğu düşünülmektedir. In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935-1967) who is one of the leading intellectuals and literary women of the contemporary Iranian literature is known as a poet, she produced also successful works on writing, painting, acting and directing. Ferruhzâd who gained worldwide fame by the works she penned with her own style, wrote short stories in a limited number. Kâbus from the short stories of the writer is determined as a case story. Case story presents a section from the life of the ordinary people. Its subject is chosen randomly from the daily life and is not formed from a big event and the place is not focused on. In general the feeling of incompleteness is awaken in the story and the indetermination of the sections such as introduction, development and conclusion by distinctive lines is a characteristic of the case story that is also known as Chekhov style. In this study, the story Kâbus will be tried to read in the frame of a textlinguistic analysis. The textlinguistics that is different from the classical text study is an access method to the semantic layers occurred in the deep structures of the text by means of the surface structure elements and it occurred as a result of the researches realized by going beyond sentence in the contemporary linguistic studies. Since 1970's in an analysis based on the textlinguistics as a separate branch of the linguistics, the sentences in the text have begun to be addressed not as independent elements from each other but as a whole having the structural and semantic connections between them. Approaching to the text by this understanding the textlinguistics determines the standards and rules that make text any language phenomenon. The textlinguistics that is an access method in general to text and in private to literary text and their semantic frame works approaches to the structural and functional features of the texts according to their types and context in which they are used. In this context, the story Kâbus will be tried to analyze by means of the cohesive elements related to the surface structure and coherent elements to the deep structure that are the main standards of the textlinguistics by the examples from the text and a sample of textlinguistic analysis that is envisioned as a helpful study for the researchers of the Persian Language and Literature in Turkey will be realized. This study is believed to be the first textlinguistic analysis sample formed on a Persian short story in Turkey.
TÜFEK MİKROP VE ÇELİK ÜZERİNE BİR İNCELEME
İnsan topluluklarının gelişiminde yaşam alanlarının var edildiği coğrafyalar fazlasıyla öneme sahipti. Örneğin Ortadoğu’da bulunan bereketli hilal coğrafyasında insanları protein bakımından destekleyecek buğday, arpa gibi ürünler varken tarım alanında tıpkı bereketli hilal kadar eski bir tarihe sahip olan Yeni Gine’nin dağlık kısımlarında var olan sagu gibi bitkiler protein bakımından yetersizdi. İnsan topluluklarının gelişiminde tarım yapılarak elde edilen ve protein bakımından diğer ürünlere göre daha zengin olan arpa ve buğdayın önemi yadsınamayacak kadar fazlaydı.
MEMLÛK KIPÇAK TÜRKÇESİNDE -dUK EKİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2019
Sondan eklemeli bir dil olan Türkçede fiilimsiler, anlam ve dizim bakımından bü-yük bir önem taşımaktadır. Bu tür ekler Türkçeye akıcılık kazandırmaktadır. Söz konusu eklerin bir kısmı Eski Türkçeden beri aynı işlevi yapagelmiştir. Bir kısmı da ya asıl işlevini kaybedip yeni bir işlev üstlenmiş, ya da asıl işlevi kaybetmeden yeni bir işlev kazanmıştır. Türkçede en sık kullanılagelen sıfat-fiil eklerinden biri olan -dUK eki geçmiş zaman anlamını bildirmektedir. Türkçenin tarihî ve bazı çağdaş lehçelerinde işlek olan bu ek, geçmiş zaman sıfat-fiil ekinin işlevi dışında bazı işlevler üstlenmektedir. Bu çalışmada Türkçenin tarihî dönemlerinden biri olan Memluk Kıpçak Türkçesi sahasında -dUK ekinin kullanılışı üzerine durula-caktır. Ekin sıfat-fiil ekinin işlevi yanında hangi işlevlerde kullanıldığı tespit edile-rek örneklerle gösterilecektir.