Ayrıntı Dergisi, Mülkiyet Dosyası, SUNUŞ (original) (raw)

2019, AYRINTI DERGİ, s. 36

"Mülkiyet" genel başlığını taşıyan bu dosyada mülkiyet olgusunu ortaya çıkartan, biçimlendiren ve yeniden tanımlayan politik, toplumsal ve iktisadi koşulları, kültürel anlam dünyasını ve nihayetinde özel mülkiyetin icra edilmesini mümkün kılan pratik ve temsilleri tartışmaya açmaya gayret ediyoruz. Özel mülkiyet ama "nasıl?" diye soruyoruz. Modern bir kavram ve kurum olarak mülkiyet 17. yüzyıl Avrupası'nda ortaya çıkar; bu dönemle birlikte mülkiyet nosyonu, hukuk kurallarıyla düzenlenen tasarruf, yararlanma, dışlama ve gerektiğinde bunu zorla dayatmayı da içeren, evrensel ve genelleşmiş özel mülkiyet hakkıyla özdeşleştirilmeye başlar. Rule of Experts kitabında Timothy Mitchell özel mülkiyetin tarihinin, bir mevzuat ya da soyutlamanın tarihi olarak sunulduğunu, ancak bu türden bir tarihin özel mülkiyetin belli bir yerde gerçekte nasıl oluştuğu hakkında söyleyecek çok az şeyi olduğunu iddia eder. Bu tarih anlatısı içerisinde özel mülkiyetin ortaya çıkışı bireysel temellükler, istisnai kararlar ya da şiddet eylemleriyle ilgili olsa bile bu eylemler şimdi'den koparılmış bir geçmişe aitmiş gibi görünür diye ekler. 1 Mitchell'ı takip ederek, "özel mülkiyet yasası"nın (law of private property) kendisinden önce gelen (ve bugün de var olan) farklı mülkiyet biçimlerini düzenleyen kesin, hukuki, standart, soyut bir ilke olarak değerlendirilmesine karşı çıkmak mümkün. Bunun yerine, özel mülkiyeti, farklı mülkiyet biçimlerini yeniden dağıtan, yoğunlaştıran ve onlara atfedilen negatif öğeleri gizleyerek içeren bir çatışma alanı olarak değerlendirmek daha yerinde olacaktır. Buradan hareketle bu dosyada özel mülkiyeti soyut, yasal ya da idari bir biçim ve kategori olarak değil, toplumsal ve kültürel pratiklerle inşa edilen politik bir çatışma alanı olarak anlamayı amaçlıyoruz. Dosyanın odağında bir kurum ve kavram olarak özel mülkiyet yer alsa da, onun "kurucu ötekisi" olarak devlet mülkiyeti her daim bir gölge gibi metinlerin içerisinde yer alıyor. Fakat mülkiyet ilişkilerini özel ve devlet mülkiyeti olarak ikiye ayırarak sabitlemek, diğer çok katmanlı ve kolektif mülkiyet iddialarının görünmez kılınmasına yol açar. Özel mülkiyet, bir bireyin (ya da tüzel kişiliğin), başkalarının söz konusu mülk üzerindeki her türlü tasarrufunu dışlama hakkı üzerine kuruludur. Öte yandan devlet mülkiyeti de (kamu taşınmazları, altyapı gibi alanlarda) kullanım ve tasarruf hakkını ve diğerlerini dışlama hakkını içerdiği ölçüde bir tüzel kişiliğin özel mülkiyetine benzer nitelikler taşır. 2 Halbuki bu iki mülkiyet biçiminin haricinde, yasal olarak tanımlanmamış bir dizi farklı ve muğlak mülkiyet ilişkisi ve iddiası bulunur. Bu nedenle, mülkiyeti fetişleşmiş, donuk bir hukuki manzume nesnesi olarak anlamaktansa, onu tarihselleştirmek ve kuruluşunun tekil ve istisnai görünen anlarına odaklanarak içerdiği toplumsal çatışmaları görünür kılmak gerekir. Zira farklı mülkiyet biçimleri, toplumsal güç ilişkileri alanında farklı aktörler arasında gerçekleşen bir dizi çatışma ile kurulur.