EBUBEKİR NUSRET'İN SÂİB-İ TEBRİZÎ ŞERHLER (original) (raw)

EBUBEKİR NUSRET'İN SÂİB-İ TEBRİZÎ ŞERHLERİ

ÖZET Sebk-i Hindî'nin en önemli temsilcilerinden biri olan Sâîb-i Tebrizî'nin Türk Edebiyatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu yazıda Sâib-i Tebrizî'nin divânına yapılan en önemli şerhler olmasına rağmen şimdiye kadar tam olarak ele alınmayan Ebubekir Nusret'in şerhleri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

HARPUTLU YÛSUF ŞÜKRÎ'NİN NESÂYİH (NASİHATLAR)İ

ÖZ Klasik Türk Edebiyatında 11. asırdan 20. asır başlarına kadar telif veya ter-cüme yoluyla onlarca nasihatname meydana getirildiği bilinmektedir. İfade biçimle-rine göre "manzum" ve "mensur" olarak ele alınabilecek bu tür eserler, muhtevaları yönünden ahlâk kitaplarımız arasında mütalâa edilir. Hemen hemen hepsi esas itibarıyla İslâm kültürü dairesinde ortaya konan nasihatnamelerde inanç, ibadet, ahlâk, âdâb konuları hakkında bilgi ve öğütler verilir; ilimler, sanatlar, meslekler hakkındaki düşünceler dile getirilir; kısacası hayata ve insana dair her mesele söz konusu edilebilir. 19. asır Osmanlı âlim ve sufîlerinden Harputlu müderris Yûsuf Şükrî'nin H. 1276/M. 1860 yılından sonra meydana getirdiği anlaşılan Nesâyih (Nasihatlar) da söz konusu eserlerin mensur olanları arasında yer alır. Yazar, eserinde Müslüman sultana itaatin gerekliliği, dine aykırı emirlere boyun eğilmeyeceği, adaletle hükmet-me mükellefiyeti, suçluların cezalandırılması, padişahın yardımcılarında ve diğer resmî işlerde istihdam edilecek kişilerde bulunması lüzumlu meziyetler, Emevî,-*

ALÂÎ B. MUHİBBÎ EŞ-ŞÎRÂZÎ'NİN "NETÎCETÜ'S-SÜLÛK FÎ TERCEME-İ NASÎHATİ'L- MÜLÛK" ADLI ESERİ VE SİYASET DÜŞÜNCESİ

2017

Bu tezde II. Selim (1566-1574) dönemi mesnevîhan ve siyâsetnâme müellifi olan Alâî b. Muhibbî eş-Şîrâzî’nin, (ö. 966/1559’dan sonra) Gazzâlî’ye (ö. 505/1111) ait olan Nasîhatü’l-mülûk adlı eserinin Türkçe tercümelerinden Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk adlı eserinin tanıtımı, kaynak ve içerik analizi ile siyaset düşüncesi ele alınmıştır. Eser Nasîhatü’l-mülûk çevirileri içinde yer yer şerhli ve mütercimin önemli ilavelerini hâvi olması bakımından önem arz ettiği gibi II. Selim’eşehzadeliği döneminde sunulması bakımından da kayda değerdir.Tezde ilk önce Nasîhatü’l-mülûk hakkındaki tartışmalar ve literatür, ayrıca eserin çevirileri üzerinde durulmuştur. İkinci olarak siyâsetnâme geleneği üzerinde durulmuş ve bir siyâsetnâme müellifi olarak Alâî b. Muhibbî hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk’un Muhibbî’ye aidiyeti, yazılış amacı ve tarihi, ayrıca nüshaları ve şerh tekniğine değinilmiştir. Son olarak Muhibbî’nin esere eklediği hususlar bağlamında eserin muhteva tahlili yapılmış ve Muhibbî’nin siyaset düşüncesinin ana hatları sunulmuştur.

ÂŞIK NURŞAH'IN ŞİİRLERİNDE GURBET

Gurbet, sözlüklerde doğup yaşanılan yerden uzak olma, gariplik, yabancılık anlamlarında tanımlanmıştır. Türkler tarihte varoluş sahnesinden günümüze kadar atlı-göçebe medeniyetinin yaşam kültürünü devam ettirmişlerdir. Bu yaşam tarzı gerek Türk edebiyatını gerek Türk kültüründe haberleşme araçlarını şekillendirmiştir. Türk halk edebiyatı ürünlerinde ve özellikle Türkülerde, halk hikâyelerinde, manilerde vd. çoğunlukla sılaya olan özlem ve gurbet temasıyla karşılaşmaktayız. Halk şairleri, halktan kişilerdir ve eserlerini gerçekle bağlantılı olarak icra ederler. Halk şairleri, eserlerinde doğup büyüdükleri coğrafya ve kültürün dilini kullanmışlardır. Gurbette olan kişi, memleketinden, sevdiğinden, ailesinden bir haber bekler. Halk şairlerinin şiirlerini incelediğimizde dağdan, taştan, gökten, ovadan, gölden, yağmurdan ve gökte uçan kuştan haber sorduklarını görürüz. Halk şairleri, şiirlerinde yine bu tabiat unsurları vasıtasıyla gurbette kalan sevdiklerine haber gönderirler. Gurbette kalan âşıklar aynı zamanda sevdiklerinden habersiz kaldıklarında yahut bekledikleri haber geciktiğinde şiirlerinde dağa, taşa, bülbüle, rüzgâra sitem ederler. Âşık şiirinde gurbet teması bütün âşıkların işlediği ortak bir tema olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanatını icra etmek için sazını alıp gurbete giden âşıklar gittikleri yerlerde yaşadıkları zorlukları, hissettikleri duyguları şiirlerinde dile getirmişlerdir. Gurbete giden âşıklar sevgilisine duyduğu aşkı, özlemi, hasreti ve döndüğünde sevdiğini bulamayacağı, gurbetten dönemeyeceği korkusunu şiirlerinde anlatmışlardır.

VECD METAFİZİĞİ: EBÛ NASR SERRÂC ET-TÛSÎ ÖRNEĞİ

2018

Öz Makalede vecd metafiziği ele alınmaktadır. Örnek olarak Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî'nin Kitâbu'l-Lüma'ı esas alınmaktadır. Vecd metafiziği 'vecd' temelli ontolojiyi (ilm-i vücûd) ifade etmektedir. Vecd, mevcûd-varlık kavramının bir türevidir ve isim-mastardır. Vecd metafiziği, mahiyet, iki uç (arke ve sınır), özne, yöntem, kaynak, tamlık, fiil ve infial meselelerini içine almaktadır. Vecd metafiziğinin kavramlarını, vecd, tevâcüd, vücûd, vâcid, mütevâcid, sâkin vâcid, müteharrik vâcid gibi kavramlar oluşturmaktadır. Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî (ö. 988) vecd metafiziğini Kitâbu'l-Lüma'da, Kitâbu'l-Vecd adı-nı verdiği bölümde ele almaktadır. Serrâc'ın ontolojisinin kaynağını Ebû Saîd Ahmed b. Muhammed b. Ziyâd el-Basrî (ö. 952) ve Kitâbu'l-Vecd adlı eseri oluşturmaktadır. Abstract In this paper, the metaphysic of vecd is dealt with. Also, this research is based on the Kitāb al-Luma of Abu Nasr Serrāc al-Tūsī as a sample. The metaphysic of vecd means vecd-based ontology. Vecd is a derivative of subsistence-existence concept and is a noun-infinitive word. The metaphysic of vecd consists of the issues including essence, two ends (archaea and border), subject, method, resource, completeness, the state of affecting and being affected. The concepts such as vecd, tevâcüd, vücûd, vâcid, mütevâ-cid, sâkin vâcid constitute the concepts of vecd metaphysic. Abū Nasr Serrāc al-Tūsī (d. 988) handle the vecd metaphysic in the part of Kitāb al-Luma which he titled as Kitāb al-Vecd. The roots of Serrâc's ontology are based on Abū Saīd Ahmed b. Muhammed b. Ziyād al-Basrī (d. 952) himself and his work titled as Kitāb al-vecd. Keywords: Islamic Philosophy, vecd metaphysic, Serrāc, the beginning of vecd, the end of vecd, subject of vecd.

TARİHSEL SÜREÇTE NUSAYBİN YAHUDİLERİ

Yahudiler, tarihsel süreçte birçok önemli bölgede var olageldiler. Yerleşik oldukları bölgenin aynı zamanda siyasi ve ekonomik dinamiklerini de ele geçirmeye çalıştıklarından çoğu zaman egemen güçler tarafından istenmeyen bir grup olarak tasfiye edildiler. Özellikle Roma egemenliği altında imparatorluğun çeşitli bölgelerine dağılmış olan Yahudiler, siyasi otoriteye karşı gerçekleşen isyanları kışkırttıkları, hatta bu isyanlarda bizzat rol aldıkları veya İranlılara karşı yürütülen savaşlarda Sasani tarafını destekledikleri iddiasıyla imparatorluk tarafından takibata uğradılar. Bu sıkı takibat döneminde Yahudilerin kendilerini güvende hissettikleri korunaklı şehirlerden biri de Nusaybin olmuştur. Nusaybin, tarihsel süreçte Yahudiler için farklı açılardan önem arz etmiştir. Şehirde bu dönemde hareketli olan doğu-batı merkezli sınır ticareti vesilesiyle zenginleşen Yahudi cemaati, şehrin yerlisi ve tannaitik geleneğin önemli isimlerinden biri olan Yahuda b. Bathyra’nın liderliğinde kurulan hukuk okulu sayesinde bölge Yahudileriyle sürekli irtibat halinde olmuşlardır. Bu makalede, kaynaklarda dağınık şekilde bahsedilen Nusaybin Yahudilerinin siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel faaliyetleri ile ilgili detaylar ortaya konmaya çalışılacaktır.