KENTİN YENİ MİSAFİRLERİ SURİYELİLER (original) (raw)

YENİ MEDYANIN NEFRET DİLİ SURİYELİ MÜLTECİLERLE İLGİLİ EKŞİ SÖZLÜK ÖRNEĞİ

Global Media Journal TR Edition, 2016

Geçmişte geleneksel medya araçları içerisinde yaygınlaşan nefret söylemi günümüzde yeni iletişim teknolojileri ile birlikte farklı medya alanlarında da etkili olmaktadır. Daha kolay ulaşım ve erişim imkanı, denetimsiz ifade özgürlüğü ve iletişimin olanaklarının var olduğu yeni medya ortamlarında çok rahat üretilen nefret söylemleri bir çok konu ve kesimle ilgili yaygın şekilde üretilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, Türkiye’de sosyal medya araçları içerisinde etkin kullanım alanına sahip Ekşi Sözlük’te üretilen ve paylaşılan nefret söylemi ele alınmaktadır. Ekşi Sözlük’te “Türkiye'de Suriyeli İstemiyoruz” başlığıyla açılan kampanyada Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Ekşi Sözlük bağlamında yeni medyada gün geçtikçe yaygınlaşan nefret söylemine dikkat çekmek; ele alınan kampanyada kullanılan nefret söylemlerinde ayrımcılığı, ötekileştirmeyi ve yabancı düşmanlığını teşvik eden yorumların hangi biçimlerde ifade edildiğini ortaya koymaktır. Çalışmada, söz konusu kampanyanın bitiş tarihinden itibaren 17 Şubat 2014 - 7 Mart 2015 tarihleri arasında son bir yıl içerisinde yazılan yorumlar eleştirel söylem analizi yöntemiyle kategorize edilerek çözümlenmiştir.

SELF-ORYANTALİST SÖYLEMİN YENİ NESNESİ: SURİYELİLER

2023

Coğrafi ayrımdan ideolojik bir ayrıma giden tarihsel süreçte, Doğu-Batı ayrımı oryantalist söylemin ve akademik anlamda oryantalizmin merkezi iki unsuru olmuştur. Bu noktada oryantalizm, kabaca Batı'nın kendisini Doğu üzerinden tanımlaması ve Doğu'yu öteki olarak kurgulamasıdır. Meselenin kurgusal boyutu Doğu'yu Doğu(lu)dan bağımsız ele alması iken, gerçek boyutu ise Batı'nın Doğu hakkındaki düşünceleridir. Bu anlamda oryantalizmin temel koşulu Said'in belirttiği gibi dışsallaştırmadır. Dışsallaştırma, Şarkiyatçının Şark'ı konuşturması, Şark'ın gizemlerini Batı için, Batı'ya anlaşılır kılmasıdır. Şarkiyatçının söylediği, yazdığı, söyleniyor ve yazılıyor olmasından dolayı, onun, hem varlıksal hem de ahlaki olgu olarak Şark'ın dışında kaldığını gösterir (Said, 2021: 30). Söz konusu dışsallığın temsil biçimlerine, metinlerden, filolojik çalışmalara, sinemadan filmlere kadar her alanda rastlamak mümkündür. Bu alanlarda Doğu, her zaman öteki olarak tanımlanmıştır.

SURIYE KRIZINDE YENİ SAFHA İDLIB

2011’den bu yana devam etmekte olan ve yakın tarihte yaşanan en kanlı çatışmalardan birisi olan Suriye krizinde Esed rejiminin askeri kazanımlarının ardından İdlib bölgesi muhaliflerin son kalesi konumuna gelmiş durumdadır. İdlib’i yeniden kontrol etmek istediğini açık bir şekilde ifade eden Esed rejiminin şehre saldırma kararının Rusya ve İran’ın onayı ve desteği olmadan gerçekleşmeyeceği söylenebilir. Özellikle Rusya’nın artan nüfuzu İdlib gibi önemli bir meselede Esed rejiminin tek başına karar alma imkanını sınırlamaktadır. Diğer yandan yedi yıldır devam eden çatışma ve “yıpratma savaşı”ndan dolayı Esed rejiminin askeri gücü gittikçe aşınmış ve insan kaynakları tükenmiştir. Oldukça sınırlı bir mobilize güce sahip olan, hem insan kaynağı hem de askeri teçhizat açısından zayıf duruma düşen Esed rejiminin muhaliflerin son kalesi haline gelmiş, on binlerce savaşçının olduğu İdlib bölgesine yapacağı hamlenin kolay olmayacağı aşikardır. Bu hususlar dikkate alındığında Esed rejiminin İdlib’e saldırma kararının ancak Rusya’nın onayı ve kapsamlı desteği halinde gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. Ancak bu durum Esed rejiminin kendi imkanlarıyla Kuzey Hama ve Kuzeybatı Lazkiye’de sınırlı harekatlar düzenleyemeyeceği anlamına gelmeyecektir. Türkiye, Rusya ile yürüttüğü müzakereler neticesinde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları örneğinde olduğu gibi sahadaki varlığını ve etkinliğini artırarak Suriyeli muhaliflerin yanı sıra siviller için de bir yaşam alanı oluşturmuştur. Astana süreci ve çatışmasızlık anlaşmasının neticesinde İdlib bölgesinde on iki farklı gözlem noktası tesis eden Türkiye İdlib üzerinde Ruslarla yürüteceği müzakerelerle ve sahada muhalefeti birleştirecek ve radikal unsurları elimine edecek adımlarla yaklaşık 3 milyon sivilin yaşadığı bölgeyi büyük bir insani krizden kurtarabilir.

KENTSEL ULAŞIMIN YENİ DİNAMİKLERİ

arsiv.mmo.org.tr

ÖZET ikinci Dünya Savaşı sonrasında, A.B.D. ekonomisine ve uluslararası şirketlere çok yönlü çıkarlar sağlayan karayolu taşımacılık sistemi ulaşım alanında egemen olmuştur. Özellikle 1970'lerin ikinci yarısından itibaren egemen olan tüketim kültürü ise motorlu taşımacılığı ön plana çıkararak; kentiçi ulaşımı ve kentsel yaşam alanlarını çokuluslu şirketlerin rekabet sahası haline dönüştürmüştür. Bireysel kimliğin oluşumunda çok önemli bir yere sahip olan mekan örgütlenmesi ve iletişimi, metropollerde otomotiv endüstrisinin insafına terk edilmiş durumdadır. Bütün bu gelişmelere rağmen kentsel yaşamın niceliksel ve niteliksel açılardan kalitesinin artırılması, birey/yaya odaklı bir ulaşım sisteminin benimsenmesi halinde mümkündür. Kentiçi ulaşımın, yayalaştırma politikalarına bağlı olarak yeniden düzenlenmesi günlük pratiklerimizle ve insani değerlerle uyumlu bir anlayışın göstergesidir.

KENT KÜLTÜRÜNÜ YENİ BOYUTLARIYLA DÜŞÜNMEK

Bugün kent sakinleri arasında yaygın biçimde gözlemlenen “kent krizi”, kent ile kentte yaşayanların karşılıklı etkileşiminin bir ürünüdür. Şüphesiz ki kent krizinin kırsal yerleşimlerle ilgili boyutu da vardır; ancak bu sorun esas olarak kentlilerin sorunudur. Bugün kentleri bir yerleşim yeri olmanın ötesinde, siyasal ve sosyal bouyutuylla algılama eğilimi azalmaktadır. Öte yandan kent yönetimleri, iş ve çalışma olanakları, sağlık, eğitim, alt yapı ve üst yapı sorunlarını çözmek için ürettikleri makro ve mikro ölçekli planların halk tarafından kolayca benimsenmemesi ve hatta zaman zaman direnç göstermesi gibi sorunlarla karşı karşıyadırlar. Kentsel yerel yönetimlerin demokrasi yanında hizmetle ilgili de bir işlevi olduğu düşünüldüğünde, kentlerin aynı zamanda kente özgü mal ve hizmetlerin üretildiği ve dolayısıyla tüketildiği mekanlar olduğu ortaya çıkar. Nitekim kentlerde barınma, konut, ulaşım, toprak, su, kanalizasyon, çevre, göç, imar gibi sorunlar, doğrudan bu tür üretim ve tüketim faaliyetlerinin konularıdır. Buradan hareketle kentlileri aynı zamanda “kentli tüketiciler”dir. Dolayısıyla, kentsel krizin önemli bir boyutu, devasa nitelikli bu tüketiciler topluluğunun hak ve sorumluluklarıyla ilgilidir. Kentsel krizin çözümü, birey tarafından “yaşanılan mekanın anlamlı ve algılanabilir” oluşuna bağlıdır. Coğrafyacılara ve çevre psikologlarına göre “biz kimiz ?” sorusu “neredeyiz biz ?” sorusuyla yakından ilişkilidir. Esasen sosyal psikologlar tarafından rutin olarak araştırılan birçok sosyal kategori (grup, toplum, etnik kent ya da ulus-devlet gibi), kaçınılmaz biçimde “yer”le ilişkilidir. Buradan hareketle, “yerlerin anlamları”, “yer kimliği”, “yere bağlılık” ve “kültür” olguları, kent sorunsalında önemli yer tutmaktadır. Söz konusu olguları içeren “kentli kimlik” oluşturma çabaları ve bu kimliğe uygun davranışları sergileyen bireylerin çoğalması, kentlerin daha yaşanabilir mekanlara dönüşmesini hızlandıracaktır. Kent ortamından kaynaklanan olumsuzluklara karşı örgütlenebilen, kolektif bilinç oluşturabilen toplumların ve kentlerin, yasal yollarla sorunlarını çözebildikleri, kent mekânlarını ve yaşam biçimlerini sahiplenebildikleri tespit edilmiştir. Aksi durumda, kente gelen kırsal birey “kentli kimliği”ne kavuşamamakta, kentler de “tanımsız”, “kimliksiz” ve “güvensiz” mekânlara dönüşmektedir. Böyle bir kent ortamı, göçle gelenleri kentlileştiremeyeceği gibi yerleşik kentlilerde de “kenti umursamama”, “kendini kentle bütünleyememe” ve “kente aidiyet duymama” gibi duygular yaratmakta ve sonuçta “sahipsiz kentler” ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan “kent sakinleri”nin aynı zamanda “kentin sahipleri” olması, kent kültürünü yaygınlaştırmak ve kentlilik bilincini geliştirmekle mümkündür. Bu çalışmada kent kültürü ve kentlilik bilinci ile bu olguların somut gerçekleşme aracı olarak kentli/tüketici hakları ele alınacaktır. Bu çerçevede önce kent kültürü ve kentlilik bilinciyle ilgili içerik analizi yapılacaktır. Kentte yaşamak bir yandan hak ve sorumluluklarla ilgili iken bir yandan da özel ve kamusal nitelikli kentsel mallar/hizmetlerle ilgilidir. Dolayısıyla ülkemizde kentsel krizin çok önemli bir boyutu, söz konusu kentsel mal ve hizmetlerin kullanımıyla ilgili sorunlardan oluşmaktadır. Nitekim bu çalışmada da genel olarak ve kentsel nitelikli mal ve hizmetlere bağlı kentsel krizin aşılabilmesine yönelik olarak, kentli haklarına yönelik irdeleme yapılacaktır.

KENT(Lİ)LEŞME PRATİĞİNDE YENİ BİR OLGU: TAZİYE EVLERİ ve FARKLILAŞAN SOSYO-KÜLTÜREL PRATİKLER

_______________________________________________________________________________ ÖZET Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kentleşme süreciyle birlikte toplumsal yaşamın birçok alanında yapısal farklılaşmalar gerçekleşmektedir. Modernleşmenin belirgin bir yüzünü temsil eden kentleşme dinamiği, kırsal yaşamın aurasında şekillenen yaşam pratiklerini kendine özgü normlar çerçevesinde yeniden biçimlendirmektedir. Kente taş(ın)an nüfus, kentin normatif düzeni içinde ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel ve dinsel alanlarda kente tutunma anlamında farklı stratejiler geliştirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda ekonomik yaşam, siyasal tercih, sosyalleşme biçimi, kadın-erkek ilişkileri, aidiyetler, dinsel tutum ve pratikler gibi birçok alanda belirgin bir biçimde yeni tarzlar oluşmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde geleneksel yaşam kalıpları içinde yerleşik bir karakter kazanmış bir sosyo-dinsel ritüelde, taziye geleneğinde, kentleşme süreciyle birlikte gerçekleşen aşınmaları ve yine kentleşme mantığının bir sonucu olarak ortaya çıkan " taziye evleri " oluşumunu sosyolojik açıdan analiz etmektir.

CEVŞENÜ'L-KEBİRDEN MARİFETULLAH NÜKTELERİ

2019

Cevşenü'l-Kebir, Dua, Marifet, Hadis, Sened, Metin Tenkidi, Ehl-i Beyt, Esmaü'l-Hüsna, İsm-i A'zam, Kur'an, Peygamberler, Makbul Dua, Âhiret Delili, Tevhid, Ehadiyet, Vahdet, Vahidiyet, Vahdaniyet, Celal, Cemal, Kemal, Kibriya, Kainat, İnsan, Fıtrat.