Şiddet Tekelinin Tarihsel Gelişimi ve Bugüne Dair Notlar Historical Development of Monopoly of Violence and Notes for Today (original) (raw)
Related papers
Şiddet Tekelinin Tarihsel Gelişimi ve Bugüne Dair Notlar
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019
Devletin şiddet araçları üstündeki hakimiyetini ifade eden şiddet tekeli, modern devletin en belirleyici özelliği olarak görünmektedir. Tarihsel süreçte onun aldığı biçimler, üretim biçimlerine göre değişmiştir. Ortaçağ öncesi dönemde, farklı devlet biçimlerine göre şiddet araçları üstünde kurulan hakimiyet de değişmiştir. Ancak farklılıklara rağmen, bunun sınırlı bir hakimiyete karşılık geldiği söylenebilir. Feodal üretim ilişkilerinin hakim olduğu ve siyasi iktidarın bölündüğü Ortaçağsa, şiddet tekelinin zayıf olduğu bir dönemi işaret etmektedir. Feodal düzenin çöküşü ve yerini kapitalist üretim biçiminin almasıyla, siyasal yapı da dönüşmüştür. Modern devletin ortaya çıktığı bu yeni dönemde, siyasal iktidar merkezileşmiş ve şiddet araçları üstünde tekel kurulmuştur. Bu, zamana yayılan bir süreçte olmuştur. Çünkü şiddetin özel aktörlerce kullanımı, modern devletin doğuşuyla birlikte de devam etmiştir. Fakat devletin kendi şiddet araçlarını inşa etmesiyle birlikte şiddet tekeli kurulmuştur. Bugünse küreselleşme süreci ve onun etkileri tartışılmaktadır. Küreselleşme olarak isimlendirilen süreç, devletin yapısını ve işlevlerini değiştirmektedir. Bu değişimden, şiddet tekeli de etkilenmektedir. Süreçle birlikte, modern devlet öncesinde olduğu gibi şiddetin özel tedariki yine gündemdedir. Böyle bir değişimin nasıl okunması gerektiği konusuysa tartışmalıdır. Bu, şiddet tekelinde bir aşınma mıdır yoksa devlete destek ikincil bir güçle şiddet araçları daha mı güçlenmekte midir?
Şiddet içerikli Bazı Rivayetler/ A Critical Study of Some Riwâyât Concerning with Violence
This study examines three reports/riwâyât concerning with violence which were located in the earliest Islamic siyar and hadith books. Two of the riwâyât were attributed to the Prophet Muhammad, the last one was to Ali who was the fourth Khalifah and also son-in-law of the Prophet. All three reports generally speak of the both the Prophet Muhammad and Ali commanded his companions and his supporters in order to punish some people who committed a crime to burn them, as alive or death. But some commands were performed, some were not. These kind of riwâyât consequently causes some allegations against Islam and its Prophet Muhammad. So that, we focused on and scrutinized the three reports in aspect of the texts and their chains/isnad. We reached clearly a conclusion that sort of reports are not trustable and not acceptable as a Sahîh or sound riwâyâts.
Bu çalışma, liberalizmin zaman içinde çeşitlenen görünümünün ortaya çıkardığı yanılsamaları tartışma amacı gütmektedir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Fransa’da burjuvazinin gelişimi, Fransız devrimi ve bu süreçte Fransa’da açığa çıkan ‘liberal şiddet’ ele alınmaktadır. İkinci bölüm, İngiltere’de yaşanan sanayi devrimine, klasik politik ekonomiye ve ‘liberal şiddet’in bu coğrafya ve dönemdeki görünümüne ayrılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümü, yukarıda yaşanan süreçlere Karl Marx tarafından verilen yanıta ayrılırken, dördüncü bölümde ise ekonomi politik kavramından ekonomi kavramına geçişin arkasında yatan tarihsel nedenler ele alınmaktadır. Çalışmada, tarihsel bir perspektiften hareketle, liberalizmin siyasal neoliberalizmin ise iktisadi özgürlükleri imlediği algısının gerçeği yansıtmadığı, liberalizm-neoliberalizm ayrımının gerçek olmadığı, tersine, aynı paranın iki yüzü olduğu argümanı dile getirilmektedir.
Walter Benjamin'in Şiddet Sorununa Çözümü: Yeni Tarih Anlayışı
Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları, 2021
Tarihin savaşsız yıllarının savaşlı yıllarından ne kadar az olduğu bilinir. Bu ol¬gunun da etkisiyle şiddet ve tarih hep neredeyse özdeş olarak görülmüştür. Bu perspektif şiddet ve tarihi bir gören geleneksel tarih anlayışına aittir. Bunun yanı sıra günümüze kadar şiddet konusunda birçok eser verilmiştir. Fakat aralarında şiddet ve tarihi ilişkilendiren kapsamlı bir esere rastlanmaz. Var olan eserler ise geleneksel tarih anlayışının perspektifinden yazılmış, şiddet ve tarihi neredeyse eşitlemiş eserlerdir. Geleneksel tarih anlayışının hegemonik karakteri farklı pers¬pektiflerin var olma ihtimalinin bile düşünülmesine fırsat vermemiştir. Herkesin bir gözlük gibi gözüne taktığı bu anlayış zamanla göze dönüşmüştür. Bu nedenle tarih demek şiddetin tarihi demek olmuştur. Oysa bu iki kavramın kesiştiği nokta aynı zamanda siyaset, hukuk ve tarih felsefesinin kesiştiği, tek bir perspektife hapsedilmemesi gereken kritik bir noktadır. Walter Benjamin’in tarih anlayışı geleneksel tarih anlayışına bir başkaldırı niteliğindedir. Bu nedenle, farklı bir yaklaşım sunmayı amaçlayan bu çalışmada Benjamin’in Şiddetin Eleştirisi Üze¬rine ve Tarih Kavramı Üzerine adlı metinleri temel alınarak düşünürün şiddet sorununun çözümü olarak sunduğu, geleneksel tarih anlayışıyla taban tabana zıt, bu anlayışı ters yüz eden tarih anlayışı çözümlenmektedir. Analitik kurgu ve ters piramit teknikleri kullanılarak yapılandırılan bu çalışmada ayrıca şiddetsizliğin olanağına bir ışık tutmak umuduyla Benjamin’in şiddet sorunu kavramsallaştır¬ması ve şiddet-tarih ilişkisi görüşü tartışılarak ortaya konulmaktadır. Bütün bu açımlama çabası sonucunda varılan sonuç; Benjamin’in şiddet sorununu başarılı bir biçimde kavramsallaştırdığı ve soruna etkili bir çözüm sunduğudur. Benja¬min bu yolla aynı zamanda geleneksel tarih anlayışına alternatif, şiddet içerme¬yen bir tarih anlayışı yapılandırmış, tarih alanına metodoloji bakımından güçlü bir katkıda bulunmuştur.
Modern ve Modern Sonrası Metinlerde Şiddetin Tiyatral İfadesi
DergiPark (Istanbul University), 2016
Toplumsal ve kültürel özelliklerin sistemleşmiş yapıları içinde insanlık binlerce yıldır uygarlık tarihinin en büyük çelişkisi olan şiddet sorunsalıyla baş etmeye çalışmaktadır. Geleneksel toplum yapılarına nazaran modern ve çağdaş toplumlarda şiddet, giderek çeşitlenen, insanın bütün yaşam alanlarını kuşatan bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Tiyatro sanatı tarihinin başlangıcından beri, kendine özgü canlandırma ve iletişim özelliğiyle şiddetin görünür kılınmasında, sorgulanmasında sosyal, moral, estetik bir işlev üstlenmiştir. Bu makale, geleneksel toplum yapılarıyla karşılaştırıldığında modern ve modern sonrası toplumlarda niteliği farklılaşan şiddetin tiyatro metinlerindeki görünüşünü genel bir bakışla sunmayı amaçlamaktadır..
Çağımızda Şiddet ve Şiddet Felsefesi
Şiddet Arapça bir kelimedir, fakat Tarihte, çağımızda kullandığımız manada kullanılmıyordu. Daha çok, dağınık şeyleri birbirine bağlamak mesela araca yük bağlamak, ip bağlamak gibi bir manada kullanılıyordu. Onun için, çağdaş Araplar bizim kullandığımız manada bu kelimeyi kullanmaz. Onun yerine unf kelimesini kullanıyorlar. Bu unf kelimesi ise fonetik ve etimolojik olarak, tiksindirici ve kötü kokan saldırı manasına geliyor. Arapçada bu gibi manaları veren tuğyan (azgınlık), zulüm (karşı tarafa dengesizce davranmak) ve başka kelimeler var. İngilizcede tam 56 adet, bu gibi manaları taşıyan kelime var. Mesela: severity (şiddet ve sertlik), rigor (saldırıya varan titizlik) violence (saldırgan güç), force (güç kullanmak.) Peki bu şiddet neden var. İşte tarihî ve felsefî cevabı: Allah, kâinatı bir makine gibi yaratıyor. Onun motoru ise diyalektik süreçtir. Allah bu süreçte zıtları birbirine saldırtarak tabir yerinde ise gübrede güller bitiriyor. Çünkü ilk insanlar tam birer hayvan idiler. Birbirinin etini yiyorlardı. Sonra içlerinden Âdem olanlar (dilleri ve soyut değerleri bilenler, nice veli, peygamber ve kanun adamları) çıktı. O hayvan sürüsü gibi olan diğer insanları, güç kullanarak zapturapt altına aldılar. İşte şiddet kelimesinin asıl manası budur. Bu manadaki bağlanmaya İngilizler best kelimesini kullanıyorlar.
Journal of Social & Humanities Sciences Research, 2020
Şiddet tanımını farklı biçim ve içeriklerde yapmak mümkündür. Dünya Sağlık Örgütü şiddeti “sahip olunan fiziksel güç ya da kudretin, tehdit yoluyla ya da doğrudan, kendine, bir başka insana, bir gruba ya da topluma karşı yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, gelişme bozukluğu ile sonuçlanan ya da sonuçlanma olasılığı yüksek bir biçimde uygulanması” olarak tanımlamaktadır. İş yerinde şiddet ise “çalışanların işle ilgili ortamlarda saldırı, istismar, tehdit ve diğer şiddet davranışlarına maruz kalmalarıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Sosyolojik açıdan şiddet olgusu çok sayıda değişken tarafından çözümlenmektedir. Şiddet olgusu, günümüzde en çok ilgi gösterilen konulardan biri haline gelmiştir. Şiddetin çeşitli sınıflamaları yapılmaktadır. Şiddet çok yönlü bir olgu olup, değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Şiddet, fiziksel, ekonomik, cinsel, kültürel ve psikolojik biçimleriyle karşımıza çıkmaktadır. Şiddetin sosyal ve ekonomik maliyeti büyüktür. Şiddet, değişik yaklaşımlarla ele alınabilmektedir. Bu çalışma, gerçekleşen şiddet pratiklerinin büyük ölçüde, sosyo-kültürel ve toplumsal kaynaklarını kuramsal açıdan irdelemeyi hedeflemektedir. There are many possible ways to define violence. The World Health Organization defines violence as the intentional use of physical force or power, threatened or actual, against oneself, another person, or against a group or community, that either result in or has a high likelihood of resulting in injury, death, psychological harm, maldevelopment or deprivation. The violence phenomena are sociologically analyzed by many variables. Violence as one of the research areas in sociology has recently attracted great interest among sociologists and also some other researches in social sciences. There is a close connection between the actions accepted as violence in society and the structure of the society. Violence is a multidimensional event and it is classified in various forms. Violence can be dealt with by means of different approaches. This study aims at emphasizing greatly the socio-cultural and social-related sources of the violence applications mostly with a theoretical viewpoint.