Demokritos ve Leukippos, Atomcu Felsefe Fragmanları. Çev. C. Cengiz Çevik. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019. (original) (raw)
Related papers
Physis'ten Natura'ya - İlk Çağda Doğa, 2021
Demokritos (Δημόκριτος, Dēmókritos), doğum ve ölüm yılına dair birçok spekülasyon bulunuyor olsa da yaklaşık olarak M.Ö. 460 ile MÖ 370 yılları arasında yaşamış ve hocası olarak bilinen Leukippos (Λεύκιππος) ile atom öğretisini geliştirmiş olan ve ismi aynı zamanda öğretisinin sürdürücüsü olduğu için Epikouros (Ἐπίκουρος) ile birlikte anılan bir Eskiçağ Yunan filozofudur. Düşünceleri ve çalışmaları Leukippos’unki ile çok yakın bir ilişki içinde oluştuğu için hangi düşüncenin ve eserin hangisine ait olduğunu ayırt etmek her zaman tam olarak mümkün olmayabiliyor. Zaten Leukippos’tan bize ulaşmış olan orijinal tek bir fragmandan başka birşey de bulunmamaktadır. Atomcu materyalist felsefenin sürdürücüsü olan Epikouros, Leukippos’un yaşamamış olduğunu ileri sürmüştür. Bu bakımdan Wilhelm Nestle gibi Eskiçağ felsefesi araştırmacıları Leukippos isminin Demokritos’un gençlik döneminde kullandığı bir isim olup olamayacağı sorusunu sormaya götürmüştür. Bu nedenle birçok çağdaş Eskiçağ felsefe tarihçisi genellikle Demokritos’u atomculuğun ve materyalizmin kurucusu olarak sunmayı tercih etmektedir. Buna karşın Wilhelm Capelle, Leukippos’u Demokritos’tan bağımsız atomculuğun ve materyalizmin kurucusu olarak ayrıca ortaya koymayı tercih etmektedir. Diogenes Leartius da Leukippos’a “atomu kökensel ilk olarak ortaya koydu” diye işaret ediyor. Platon’un, hiçbir zaman Demokritos’un adını anmasa da onun atom öğretisinden ve tin felsefesinden çok etkilendiği, ondan kaynak göstermeden birçok düşünceyi devraldığı ve kaynaklarını açık etmeden onun düşüncelerinin tam zıddını geliştirmeye çalıştığı da bilinmektedir. Bu nedenle Diogenes Laertius trafından Demokritos’un eserlerini ilk derleyen ve sınıflandıran olarak belirlenen Platoncu Thrasylos, Demokritos’u Platon’un eserlerinde ‘adlandırılmayan karşıt’ (ἀντεραστής) olarak tanımlamıştır. Bu bakımdan ‘Atina Okulu’nun oluşmasında alınan hareket noktası, ortaya koyduğu felsefesiyle kendi çağının tüm felsefesini ve bilgisini ansiklopedik bir kafayla derlemeye çalışmış olan Demokritos’tur.
Demokritos’un Euthumiê Anlayışı
Temaşa Felsefe Dergisi , 2023
Her ne kadar çağdaş antik etik literatüründe çok fazla üzerinde durulmamış olsa da, Demokritos’un ahlakla ilgili görüşleri, kendisinden sonraki bazı filozofları etkilemiş görünmektedir. Onun ahlak görüşleri bağlamında süregiden temel bir tartışma, ahlak anlayışının atomculuğu ile bağlantılı olup olmadığıdır. Az sayıda akademisyen atomcu sistemiyle uyumlu bir ahlak teorisi ortaya koyduğunu iddia ederken çoğu akademisyen, onun etiği ile atomculuğunun birbiriyle ilişkilendirilemeyeceğini, onun ahlakla ilgili görüşlerinin atomcu sistemiyle tutarlı bir teori olarak görülemeyeceğini düşünür. Konuyla ilgili diğer bir tartışma, onun ahlakla ilgili görüşlerinin kendi içinde sistematik olup olmadığıdır. Bazı akademisyenler onun görüşlerinin bütünlükten yoksun, o döneme ait yaygın ve sıradan deyişlerden oluştuğunu ve bir ahlak teorisi sayılamayacağını ileri sürerken; diğer bazıları da onun ahlak teorisinin felsefi ve sistematik olduğunu ileri sürer. Biz bu çalışmamızda Demokritos’un atomculuğuyla etik görüşleri arasındaki bağlantı konusunda yeterli kanıt olmasa da, onun etik görüşlerinin euthumiê kavramı merkezinde kendi içinde tutarlı bir yapı oluşturduğunu; bunun ondan kalan fragmanlardan çıkartılabileceğini iddia edecek ve göstermeye çalışacağız. İncelememiz sonucunda Demokritos’a göre euthumiênin temel olarak ruhun hazlarına ve para ile bedensel hazlar konusunda ölçülü olmaya dayandığını ileri süreceğiz.
Doğrucan M.F., "Rorty’nin Çok Kültürlülük ve Birey Dengesine Koyduğu Dinamit", 9. Mantık Matematik Felsefe Sempozyumu, İZMİR, TÜRKIYE, 7-10 Eylül 2011, ss.315-324, 2011
*Mehmet Fatih DOĞRUCAN ÖZET Modern olguların 20. yüzyılın şafağında en çok düşündüğü mesele olarak karşımıza dil ve mantık kavramsalı çıkar. Dil ve Mantık daim biçimde kendi kavramsalı ile ele alınmış, arada oluşturduğu köprü ve mantık bir episteme meselesi biçiminde hep akıl-nesne şeklinde alınmıştır. Halbuki bu iki kavram aynı zamanda akıl-akıl ilişkisinin de bir dışa vurumudur. Bu sebep ile dil ve mantık arasındaki iddialar, mantığın bir metodoloji olduğu felsefe disiplini yerine dilin bir metodoloji olduğu edebiyat disiplini ile insanları karşı karşıya bırakmış, böylece felsefenin iflası Richard RORTY’nin iddia eksenine yerleşmiştir. Bu durum ise birbirine belirli mantık silsilesi bağlanan bireylerin oluşturduğu toplum olgusu yerine, birbirine dilsel ifadelerle bağlanan topluluk olgusunu yerleştirmiş ve mantığın evrensel kadim değerleri yerine dilin edebi metaforları, bağlayıcı haline dönüşmeye başlamıştır. Böylece bireyler arası, toplumlar arası ilişkilerde mantığın temel bağlamları ile hareket eden felsefi düşünce, mantık ve dilin aynılaşması sorunsalı yüzünden edebi düşünceye dönüşmüştür. Bu durum mantıklı ve olgusal düşünce düzlemi olarak tarif edebileceğimiz objektivizm ilkesini, zamanla daha duygusal olarak tarif edebileceğimiz ideolojik ve taraflı düşünce zeminine çekmiş, tarafsızlık ilkesini kaybetmek istemeyen özneler zeminini ise, ilgisizlik çukuruna itmiştir. Böylece bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde düşünceden uzaklaşma günümüz dünyasının bir önerisi, bir reçetesi olarak tezahür etmiştir. Burada ele alacağımız konu, böylece, 20. yy’ın tüm rengini belirleyen ve toplumsallığın temeline evrenselmiş gibi oturan, bütün olguların birbirleri ilişkileri olacaktır. Şaşılacak nokta, Bu olguların hangi tarzda nasıl kullanılarak birbiri ilişkilendirildiğini gösterdiğimiz oranda, ortaya çıkan sistemin artık TOPLUM yerine TOPLULUK’un oluştuğunu göstermek olacaktır. Simulasyonların, göreceliliklerin aklın özgürlük alanına ilişkin tasarlanım ve düşünümlerin, ne şekilde toplum mühendisliğine dönüştüğünü görmek için, çağımızın felsefecilerinden olan Richard RORTY’nin düşünce sistematiğini merkeze alıp, ona itiraz ederek bu bildiriyi oluşturmuş oluyorum. Çünkü Rorty, açıklamadığı sistematik itibarı ile hepimizin bildiği Amerikan Rüyası kavramsalının felsefi öncüllerini bize sunuyor ve bu kavramın dönüştüğü muhafazakar demokrasi yapısının öncülleri ise, neo-liberal tavrı ile yine bu sistematiğin içerisinde yer tutuyor. Bu bildiri ile, masum ve entelektüel edebiyatın düşüncenin aracı olmaktan çıkarak amaca dönüşmesini, böylece düşünce dünyasına yaptığı müdahale ve çözülmeleri analiz ederek, Toplum Mühendisliğini, yapısal olarak kendine aykırı Pozitivizmin elinden nasıl aldığını anlamaya çalışacağız. *Uşak Üniversitesi MYO- Radyo-TV Programcılığı Öğretim Görevlisi
Teos Antik Kenti ve Leukippos Atom Teorisi.pdf
Journal of Social & Humanities Sciences Research, 2018
Teos Boiotia'daki Orkhomenos'tan gelen Minyas halkı tarafından kurulmuştur. Teos antik kenti, Ionia kentlerinin en zenginlerinden, en güçlülerinden biri olmasına rağmen Batı Anadolu bölgesinin genel özelliklerini taşımaktadır. Kentin zenginleşmesi kuruluşunun ilk zamanlarında başlamış, denizaşırı ülkelere kolonistler göndermiştir. Bu kolonilerle ilgili ise pek fazla bilgi yoktur. Alışılan şehir planı dışında bir şehir planı kullanmışlardır. Panionion Birliği'nin bir üyesi olan ve iyi bir coğrafi konumda bulunan Teos edebiyat ve felsefe alanında ilerlemiş ve değerli isimler yetiştirmiştir. Örneğin; Anakreon Teos’lu olup Aiollerin Melos türü lyrik şiirini Ionia'ya sokan ozandır. Protogoras, Demokritos ve Leukippos Teos’lu filozoflardır. Leukippos, Protogoras ve Demokritos’un hocasıdır. Düşünce ve eserleri birbirinden ayrılmayan Leukippos ve Demokritos’un öğretileri, günümüzde atom kuramı olarak anılmakta ve felsefe tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Leukippos, Yunan dünyasında ilk kez atom ve boşluk kuramını ortaya atan ve nedensellik ilkesini formüle eden filozoftur. Yunanistan’da birlik ile çokluk arasındaki ilişkinin neden meydana geldiği ve neyin gerçekten var olduğu sorunu üzerine yoğunlaşmış olan Atomcu Okul’u kurmuştur. Çalışmada Teos antik kentinin tarihsel süreçleri anlatılmış olup Teos’un yetiştirdiği ve felsefe alanında önemli bir filozof olan Leukippos’un hayatına değinilmiştir.
Temel felsefî unsurları Grek olmakla beraber ilk kez Müslüman filozoflar tarafından detaylı ve bütüncül bir şekilde ortaya konan bir teoridir. Bu teoriye göre belli bir yetkinliğe ulaşmış insan nefsi metafizik âlemle irtibat kurarak Tanrı’dan sudûr eden bilgiye muhatap olur ve bu bilgiyi topluma sunar, toplumun yetkinleşmesinde rol oynar. Genel olarak din ile felsefeyi uzlaştırmayı, bu bağlamda nübüvveti, özel olarak da Hz. Muhammed’in nübüvvetini inkâr eden akımlara karşı nübüvvetin felsefî olarak imkânını ortaya koymayı amaçlar. Bu teori belli açılardan eleştirilse de müteahhirûn döneminde bir kısım kelâmcılar ve sûfiler gibi İslam geleneğinin diğer ekolleri tarafından da benimsenmiştir.