BURSALI MEHMED TAHİR’İN “OSMANLI MÜELLİFLERİ” ESERİNE GÖRE BAYRAMİYYE-İ MELAMİYYE’YE MENSUP SUFİLER (original) (raw)
Related papers
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E AYASOFYA-İ KEBÎR CÂMİİ’NDE OKUNAN MEVLİDLERİN SEMBOLİK DEĞERİ
Aysafya-i Kebir Cami-i Şerifi Sempozyumu Kitabı, 2021
Sözlükte doğum, doğum yeri, doğum zamanı gibi anlamlara gelen mevlid, zamanla Hz. Peygamber’in doğumunu, hayatını, mucizelerini vb. anlatan edebî bir tür hâline dönüşmüş bir kavramdır. Henüz Hz. Peygamber zamanında kendisine övgü dolu şiirler yazma geleneği başlamış, bu gelenek önce Araplar daha sonra da Türkler arasında inkişâf etmiş ve gelişmiştir. Bilindiği gibi Türk kültüründe en meşhur mevlid, on beşinci asırda Süleyman Çelebi (ö. 825/1422) tarafından kaleme alınan Vesîletü’n-necât’tır. Süleyman Çelebi’den sonra da bu türde eserler yazılmaya devam etmiştir. Türk kültüründe mevlid aynı zamanda bir ritüel ya da merasim kabilinden bir manzaraya dönüşmüştür. Nitekim halk, yöneticiler ya da ileri gelenler, geleneksel olarak düğün, cenaze, bebek doğumu, vefat yıldönümü gibi vesilelerle böylesi günlerde Peygamberimiz’i anmak ve onun rûhâniyetinden nasiplenmek adına teberrüken mevlid okutur ve birbirlerine ikramda bulunurlardı. Osmanlı Dönemi’nde mevlidler, mevlidhânlar tarafından selâtîn câmi tabir edilen önemli merkez câmilerde çeşitli sebeplerle okunmuş ve kaynaklarda, kültür tarihinde anlatılagelen anekdotlara dönüşmüştür. O dönemde mevlidin yapılış keyfiyeti yanında, nerede yapıldığı da önemlidir. Zira bu durum, kendi içinde bazı anlamlar taşımaktadır. İşte söz konusu mevlitlere mekân olmuş câmilerden biri de Büyük Ayasofya Câmii’dir. Bilhassa Hz. Muhammed’in doğum günü olan Mevlid Kandili’nde okutulan mevlidlere ev sahipliği yapmış olan Ayasofya’da, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ise İslâm’ın bekāsına ve bu toprakların ilelebet Müslüman kalacağına işaret etmek maksadıyla mevlidler okunmuş, on binlerce kişi bu sâikle orada toplanmıştır. Örneğin İzmir’in işgali sırasında Sultan Vahdettin’in Ayasofya’da okuttuğu mevlid ve o gecenin mânevî atmosferi, yerli ve yabancı kaynaklarda muazzam bir şekilde anlatılmıştır. Benzer şekilde Ayasofya’da okutulan mevlidlerle ilgili birçok anlatı ve ambiyans, bunları idrak etmiş kişilerce kaydedilmiştir. Mezkûr anlatılar ise tarihsel bir hikâye olmaktan çok, Ayasofya Câmii’nin Türk ve Osmanlı kültüründeki anlamını yansıtmakta ve o rûhu bugün de diri tutmaktadır. Bu tebliğin konusu, bir gelenek olarak Ayasofya Câmii’nde okutulan mevlidlerden bazı örneklerle, Türk-İslâm kültürü açısından fethin sembolü, büyük önemi ve remzi hâiz bu mekânın, bugüne de yansıyan tarihsel konumunu analiz etmek ve değerlendirmektir.
OSMANLI TAŞRASINDA MAARİF MÜDÜRLÜKLERİNİN KURULUŞU: MAMURETÜLAZİZ VİLAYETİ ÖRNEĞİ
DİYALEKTOLOG, 2022
Ordinance of Genaral Education (Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi), dated September 1, 1869, was one of the most important stages of the modernization process in Ottoman education. With the "Ordinance of Genaral Education", the foundations of the spread of educational administration in the Ottoman countryside were laid. According to the fifth article of the regulation, it was stated that the bureaucratic branches of the Ministry of Education should be established in the provinces, and in the one hundred and forty-third article, an education council would be established in each provincial center under the head of the education director. With some arrangements made during the Abdülhamid period, the bureaucratization process of the education organization in the provinces accelerated. In this period, educational councils and commissions started to be opened in the provinces. Later, the directors of education, who would preside over these assemblies and take place at the head of the provincial education 1 Bu makale Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde hazırlanan "Osmanlı Taşrasında Maarifin Bürokratikleşmesi (1881-1919)" isimli doktora tezinden üretilmiştir.
TÜRKÇE-FARSÇA MANZUM SÖZLÜKLERDEN TUHFE-İ ŞÂHİDÎ (METİN)
turkishstudies.net
A t a b e y K I L I Ç * ÖZET Klâsik Türk Edebiyatı sahasında manzum eserler arasında üzerinde çalışılmayı bekleyen alanlardan birisi de manzum sözlüklerdir. Manzum sözlükler son zamanlarda gerek kendilerini tanıtır nitelikte yazılar, gerekse metinlerinin neşri suretiyle dikkat çekmektedir. Bu eserlerin bir kısmı yazıldıkları dönemde sıbyan mekteplerinde ders kitabı olarak okutulmuş, bir kısmına ise daha sonraki yıllarda şerhler yapılmıştır. Hatta bu eserlerin önemli olanlarından bir kısmı bir mecmua içerisinde bir araya getirilmiştir. Bu mecmualardan biri de Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 4026 numarada kayıtlıdır. Bu çalışma çerçevesinde, daha önce bazı kaynaklarda hakkında belli ölçüde bilgi verilmiş bulunan Tuhfe-i Şahidî'nin metnini, Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 4026 numarada kayıtlı bulunan manzum sözlük mecmuasının 41b-72a varakları arasında yer alan nüshasından hareketle bilim dünyasının istifadesine sunmaya çalışacağız.
Doğu Araştırmaları, 2024
Nizâmî-i Gencevî, Fars edebiyatında hamse yazma geleneğinin öncüsü olarak kabul edilir. Şairin Penc Genc isimli hamsesini oluşturan eserler, yazıldığı coğrafyanın dışında da oldukça ilgi görmüş, hamseyi oluşturan mesnevilerin tümüne birçok nazire yazılmıştır. Bu hamseyi oluşturan mesnevilerden ilki olan Mahzenü'l esrâr, şairler tarafından adeta ulaşılması gereken bir mertebe olarak görülmüş ve bu esere nazire yazmak neredeyse bir gelenek halini almıştır. Osmanlı sahasında da birçok şairin ilgisini çeken bu esere hem Türkçe hem Farsça nazireler yazılmıştır. X/ XVI. yüzyılda, Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Bağdat'ta yaşayan Şemsî-i Bağdâdî de, Mahzenü'l esrâr'a nazire yazan o şairlerden biridir. Bu çalışmada Şemsî-i Bağdâdî'nin, Nizâmî'nin Mahzenü'l esrâr adlı eserine nazire olarak kaleme aldığı Manzar-i ebrâr mesnevisi incelenmiş ve çeşitli açılardan Mahzenü'l esrâr ile benzerlik ve farklılıkları ortaya koyulmaya gayret edilmiştir.
OSMANLI EDEBİYATINDA BİR EDEBÎ ELEŞTİRİ METNİ: ŞERH-İ CEDÎD Ü MUHTASAR-I MÜFÎD
ULUSLARARASI TOPLUM VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU (3-5 EKİM 2019), 2019
Edebiyatımızda Gülistan’ın tamamını veya sadece dibacesini konu alan birçok tercüme ve şerh yazılmıştır. Gülistan’ın dibacesine yapılan şerhlerin birincisi Lâmi’î Çelebi’ye, sonuncusu ise Safvet’e aittir. Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd adını taşıyan bu eser, 1200/1786’da yazılmaya başlanıp bir yılda tamamlanmıştır. Eserin giriş kısmında, Gülistan’ı şerh eden şârihlerden bahsedildikten sonra bunlar arasında en başarılısının Sûdî-i Bosnevî olduğu; ancak onun da iştikak yani kelime türetimi konusunda hatalar yaptığı belirtilmiştir. Safvet, eserini hazırlama sürecini detaylı bir şekilde açıklamıştır. Buna göre Safvet, Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd'i hocası Necib’in, Sûdî-i Bosnevî’nin şerhi üzerinde yaptığı düzeltmeler kaybolmasın diye kaleme almıştır; ancak bunu yaparken kendisi de epeyce ekleme ve düzeltmeler yapmıştır. Yani bu eser aslında Sûdî-i Bosnevî’nin Gülistan şerhinin dibace kısmına, Necib ve Safvet tarafından yapılan ekleme ve düzeltmeleri içeren bir eleştiridir. Safvet, bunları belirttikten sonra çalışmasını yeni bir eser olarak addedip ona Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd ismini vermiştir. Bilindiği üzere eski metinlere yönelik eleştiriler sayfa kenarlarına kaydedilen ve der-kenar tabir edilen notlar şeklinde dile getirilmektedir. Bildirimize konu olan Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd ise farklı olarak, bir metne yönelik eleştirileri içeren müstakil eser olması bakımından özgün bir mahiyet sergilemektedir. Bildiride Safvet’in, Sûdî’nin eseri üzerinde ne gibi tasarruflarda bulunduğu örnekleriyle irdelenecektir.
MENTEŞE BEYLİĞİ VE OSMANLI DÖNEMLERİNDE STROBİLOS
Özet Bodrum Yarımadası'nın güneybatısında yer alan ve günümüzde Aspat adıyla bilinen Strobilos, M.Ö. 7.yüzyıldan Osmanlı dönemine kadar kesintisiz olarak iskan görmüştür. 13. yüzyılın ikinci yarısında yöre ile birlikte Menteşe Beyliği egemenliğine giren kent, 16. yüzyıl başında " Sıravolos " adıyla yeni kurulan bir kazanın merkezi olmuştur. Özellikle ortaçağa ait bir çok kalıntı içeren ve gerek Antik çağda gerekse Bizans döneminde önemli bir liman kenti niteliği taşıdığı anlaşılan Strobilos'un Menteşe Beyliği ve Osmanlı dönemlerindeki durumu tartışmalıdır. Çeşitli belgeler, seyahatnameler ve kalıntılar, kentin 15. yüzyıldan itibaren olasılıkla güvenlik gerekçesiyle hızla küçüldüğünü düşündürmektedir. Abstract Strobilos in the Menteşe Emirate and Ottoman Eras Strobilos, known today as Aspat, which is situated in the southeastern part of the Bodrum peninsula faced a continuous habitation from the 7 th B.C. until the end of the Ottoman era. It came under the rule of the Menteşe Emirate in the 13 th century together with the region and in the 16 th century became the capital of the new province called " Sıravolos ". In the light of the remains especially from the Middle Ages, the city was an important center but its position in the Menteşe and the Ottoman eras was under discussion. Various document, travel books and the remains lead to a thought that the city for safety reasons started a decadence from 15 th century on.
Dtcf dergisi, 2015
Hesâb-ı Asgar-ı Nâmütenâhiyat adlı eserini Hendese-i Mülkiye-i Şâhâne talebesinin faydalanacağı bir ders kaynağı olarak yazmıştır. Fakat kitap sadece Hendese-i Mülkiye Şâhâne ile sınırlı kalmamış sonrasında muhtemelen Mekteb-i Harbiye ve Darülfünun'da da okutulmuştur. Diferansiyel hesaptan bahseden eser, içerdiği kısmi türevli denklemler ve kuaternion hesabı gibi konular açısından önemlidir. Osmanlı döneminde yazılan diferansiyel hesaptan bahseden kitaplar arasında (tespit edebildiğimiz kadarıyla) bu konulara değinen ilk eserdir.