"Klâsik Şerh Geleneğinde Üslûp Kasîde-i Bürde Örneği", Kenan Mermer, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 23/3 (Aralık 2019 Fuat Sezgin Anısına): 1431-1436. (original) (raw)

Klâsik Şerh Geleneğinde Üslûp Kasîde-i Bürde Örneği

Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2019

Öz: Türkçe tasavvufî şiirler dâhil olmak üzere Klasik Türk Edebiyatında genel hatlarıyla; Mesnevî ve Kasîde-i Bürde, Arapça ve Farsça gazel, kasîde, mesnevî vb. nazım şekliyle söylenmiş manzûmeler, lugazlar, özellikle Hâfız, Şevket-i Buhârî, Örfî-i Şirâzî gibi İranlı şairlerin Dîvân'ları gibi pek çok tür ve şekildeki kaynak metinlere şerhler yapılmıştır. Bunun yanı sıra özellikle XIX. yüzyıl ve sonrasında şerh olgusunun bazı problemli, tartışmalı ya da aydınlatılması gerekli yönleri ilmî/bilimsel olarak da ele alınmıştır. Bu bağlamda değerlendirmeye tabi tutulan eser, yazarının kendine has dil ve üslubuyla; Türk Edebiyatı Şerh Geleneğinin başat aktörü "şârih" ve belâğat ve fesâhat açısından onun "üslûbu" konusuna, Bûsîrî'nin defalarca şerh ve tercüme edilen Kasîde-i Bürde adlı na't-ı şerîfi örnekleminde ışık tutmaktadır.

Review of Style in Tradition of Classical Commenary Example of Qaṣīda-i Burda Klâsik Şerh Geleneğinde Üslûp Kasîde-i Bürde Örneği

23-3, 2019

Commentaries were written for master texts of Turkish Classical Literature (including Turkish Ṣūfī poetry) with various forms and genres such as Mat̲hnawī and Qaṣīda-i Burda, Arabic and Persian poetry with styles of ghazal, qaṣīda, mathnawī and other poetic forms, lughzes, especially Dīwāns of Persian poets such as Ḥāfiẓ, Shevket-i Bukhārī, ‘Orfì-i Shirāzī. In addition, the problems and contested aspects of the genre of commentary especially in the 19th century and afterwards are scientifically examined. In this context, the literary work with its author’s unique language and style examined in this article sheds light on the predominant actor, the commentator and his/her style by using al-Būṣīrī’s na‘at titled Qaṣīda-i Burda that was repeatedly commented and translated.

Klâsik Türk Edebiyatında Şerh Geleneğine Dâir Notlar

Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018

Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz “şerh” kavramı ve onun etrâfında gelişen gelenek hakkında son yıllarda bir hayli mâlumât edinmiş vaziyetteyiz. 12-13 Nisan 2007’de İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu’nda “Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi” başlığı altında sunduğumuz tebliğ ardından sahada yeni yeni yayınlar, yüksek lisans, doktora ve doçentlik takdim tezi tarzında akademik çalışmalar yapıldı veya yaptırıldı. Biz bu tebliğ çerçevesinde, esâsında “bir metni daha iyi anlama gayreti” olarak görebileceğimiz, bir nev’i tefsir olan şerhler hakkında, örneklerle derleyici bilgiler vermek niyetindeyiz. Böylece, hem yapmış ve yaptırmış olduğumuz çalışmalara şöyle bir temas etmiş olacağız, hem de yaklaşık 10 yıldır önemli sayıda yayının yapıldığı bu alandaki mevcut inceleme konularına da işaret etmiş olacağız. Sadece, yapmış olduğumuz tasnife ve eklemelere bile bakıldığında, bu alandaki daha pek çok eser ve konunun ehlini beklediğini söylememiz mümkündür. Belli bir birikime ulaşmadan, bu alanda çalışmanın ne kadar zor olduğu da ayrıca erbâbına malumdur.

Bâcûrî’nin Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd) Hâşiyesi ve Yekgûş’un Bu Hâşiyeye Dair Hulâsası

ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2024

Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını derinden etkileyen kurucu manzumelerinden biridir. Farklı dönemlerde hakkında şerh, hulâsa/muhtasar, hâşiye, nazire ve tahmisler yazılan bu kasidenin Osmanlı sahasında da büyük bir önemi vardır. Ulema ve üdeba sınıfına mensup olanlardan tutun din ve devlet adamlarına varıncaya kadar farklı konumlardaki birçok şahıs, Kaside-i Bürde ile ilgili eserler kaleme almıştır. Hakkında çoğunlukla şerhlerin yazıldığı Kaside-i Bürde için hulâsa/muhtasar ve hâşiye türünden müstakil eserler de yazılmıştır. Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hulâsa-i Hâşiye-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki Hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır. Eserdeki Hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen Hulâsa-i Hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada Hulâsa-i Hâşiye’nin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümleri transkripsiyon yoluyla verilmiş ve müellifler tanıtılarak eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.

İbrahim Halil TUĞLUK, Özkan CİĞA (2018). Değerler Eğitimi Yönünden Klâsik Hikâyelerimizin Önemi: Kıssa-i Seyyid Cüneyd ve Reşîde-i Arab Örneği. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(21), 18-29.

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018

Özet Eğitimde, bireye toplumsal değerleri kazandırmak ve bu değerleri sonraki nesillere ulaştırmak adına uygulanan birden çok yöntemden bahsetmek mümkündür. Değerler eğitiminde edebî eserlerden faydalanma yöntemi de bunlardan biridir. Klâsik eserlerimiz arasında değerler eğitimini doğrudan ilgilendiren pendnameler veya nasihat içeren eserlerin yanı sıra farklı konularda kaleme alınan mesneviler, manzumeler ve mensur olarak yazılan hikâyeler de mevcuttur. Bu eserlerin büyük bir kısmının, değerler eğitimi bağlamındaki ideal insan tipinin gelişiminde ortak bir paydada birleştiği görülür. Bu eserler arasında yer alan hikâyelerden biri de Kıssa-i Seyyid Cüneyd ve Reşîde-i Arab'dır. XVI. yüzyılda Farsçadan Türkçeye tercüme edilen hikâye, Seyyid Cüneyd ile Reşîde-i Arab'ın arasındaki aşkı, onların başından geçen olayları ve onları bulmaya çalışan şahısların macerasını içermektedir. Toplumsal değerlerin ve ahlakî düşüncelerin de yer aldığı bu hikâyede, İslâmiyet'i yayma, Hz. Muhammed'in dinî öğretilerini benimsetme ve Hz. Ali, Hz. Hamza gibi dinî şahsiyetlerin yaşam tarzlarını anlatma adına pek çok şeye temas edildiği görülür. Hikâyede nasihat, hikmet, cömertlik, vefa, tevazu, muhabbet, dostluk, sadakat, yardımlaşma, aile birliği, dinî değerler, merhamet, onurlu olma, kanaat, sabır, saygı gibi pek çok toplumsal değer de yer alır. Bu çalışmada, değerler eğitimi açısından klâsik hikâyelerimizin önemi üzerinde durulacak ve ardından Kıssa-i Seyyid Cüneyd ve Reşîde-i Arab adlı eser, değerler bağlamında incelenecektir.

Klasi̇k Şerh Geleneği̇: Yûnus Edîb Ve Şerh-İ Dîvân-I Şevket İsi̇mli̇ Eseri̇ Üzeri̇ne Bi̇r İnceleme

2020

Öz: Klasik Türk edebiyatında şerh, literatürü oldukça zengin, müstakil bir telif türüdür. Edebiyatımızda Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç farklı dilde yazılmış eserlere şerhler kaleme alınmıştır. Farsça eserlere yazılmış şerhlerde daha çok o dilde kalem oynatmış büyük ediplerin sanat anlayışlarını, eserlerindeki derin manaları ve mazmunları okuyucuya bildirme, açma kaygısı olduğu görülmektedir. XVIII. yüzyıl şarihlerinden Yûnus Edîb'in Şerh-i Dîvân-ı Şevket isimli eseri de bu kaygıyla kaleme alınmıştır. Tek nüsha ve 373 varak olan eserin, yazı biçimi taliktir. Müellif hattı olduğunu düşündüğümüz nüsha, Şevket-i Buhârî gazellerinin şerhinden oluşmaktadır. Makalenin birinci bölümünde "şerh" mefhumunun tarifi, şerh metinlerinin amacı ve yazım sebebi, Türk edebiyatında şerh ve şerh metinlerinin neşri gibi genel konular ele alınmıştır. İkinci bölümde kaynaklarda hakkında hiçbir bilgiye tesadüf edemediğimiz şarih Yûnus Edîb'in hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri, Şerh-i Dîvân-ı Şevket'ten istihraç edilerek yazılmaya çalışılmıştır. Şerh-i Dîvân-ı Şevket'in incelemesine ayırdığımız üçuncü bölümde eser ayrıntılı bir şekilde tahlile tabi tutulmuştur. Şerhin sebeb-i teşrihi, metodu ve yaklaşımı izah edildi, şerhte geçen ayet ve hadis iktibasları, atasözü ve deyimler, tazminler ve şerhin birtakım imla hususiyetleri metinden örneklerle ele alınıp değerlendirilmiştir.

Klâsik Türk Şiirinde "Ashâb-ı Kehf": İslâmî'nin Mesnevisi Örneği

Özet-Ashāb-ı Kehf kutsal kitaplarda, bazı dinì metinlerde ve mitoslarda anlatıla gelmiştir. Konuyla ilgili yaptığımız araştırmalar neticesinde kanaatimizce, geçmişi yüzlerce yıl geriye giden "Ashāb-ı Kehf" kıssası, Divān Şiirinde, çoğu kez beyitlerde telmih yoluyla, kimi kez de müstakil bir eserde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim XV. yy. şairlerinden İslāmì'nin yazdığı bir mesnevide kıssa bütünüyle anlatılmıştır. Söz konusu metin, kıssanın Türk kültürü ve edebiyatında aldığı biçimi yansıtmaktadır.