I. Dünya Savaşı'nda İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti'nin Faaliyetleri (original) (raw)

I. Dünya Savaşı’nda İstihlak-I Milli Kadınlar Cemiyeti’nin Faaliyetleri

Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları - Recent Period Turkish Studies, 2019

Osmanlı Devleti'nde kadın hareketi II. Meşrutiyet'in ilanının yarattığı özgürlük ortamında başlamıştır. Balkan Savaşları ile sosyal ve iktisadi yaşamda daha etkin bir şekilde yer alan kadınlar, cemiyetler etrafında örgütlenerek ülke sorunlarına çözüm aramışlardır. Bu cemiyetlerin önemli bir örneği olan İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti, Melek Hanım tarafından 1913 yılında İstanbul'da kurulmuştur. Terzihane açarak Osmanlı kadınlarına dikiş öğretmeyi, yerli üretim yapmayı ve yerli malı kullanımını özendirmeyi amaçlamıştır. "Milli iktisat" anlayışına uygun olarak yürüttüğü faaliyetlerle II. Meşrutiyet döneminin dikkat çeken kadın örgütlerinden birisi olmuştur. İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girişinden sonra gönüllü olarak ordu için yardım çalışmalarına yönelmiştir. İstanbul'da zor durumda kalan asker ailelerine nakdi yardım yapmış, cemiyet terzihanesinde askerin ihtiyaç duyduğu çorap, eldiven, çamaşır, gibi giyecekler hazırlamıştır. Ayrıca Çanakkale Savaşları'nda yaralanan askerlerin tedavisi için İstanbul Divanyolu'nda bir de hastane açmıştır. Çoğunluğu İstanbul'un önde gelen asker ve bürokrat ailelerine mensup eğitimli kadınlar olan cemiyet üyeleri, hem hastanenin ihtiyaçlarının karşılanması için para yardımında bulunmuş hem de nöbetleşe hastabakıcılık yapmışlardır. İhtiyaçları cemiyet tarafından karşılanan hastaneye müsamere, konser, piyango gibi etkinlikler organize edilerek gelir sağlanmıştır. Cemiyet yararına sinema işletilmiş ve halkın bilinçlenmesi için konferanslar düzenlenmiştir. Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde üretmeyi ve yerli malı kullanımını özendirmeyi amaç edinmiş İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti'nin savaş yıllarındaki faaliyetleri incelenmiştir. Cemiyetin, I. Dünya Savaşı'nda cephe gerisinde etkin bir şekilde çalışan kadın örgütleri içindeki yeri ve önemi tespit edilmiştir. I. Dünya Savaşı ile Osmanlı Devleti'nde kadının statüsünde başlayan değişimde İstihsal-i Milli Kadınlar Cemiyeti'nin rolü değerlendirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın Son Yılında Osmanlı Kadınları Arasında Yaşanan Ahlaki Çözülmenin Vakit Gazetesi'ne Yansımaları 1

Özet 28 Haziran 1914 tarihinde Avusturya-Macaristan veliahtı ve eşinin Saraybosna ziyareti sırasında öldürülmeleri ile başlayan Birinci Dünya Savaşı'na, Osmanlı Devleti de katılmak zorunda kalmıştır. Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da en olumsuz etki, kadın ve çocuklar üzerinde görülmüştür. Zira savaş, Osmanlı kadınını artık ailenin manevi sorumluluğunun yanı sıra, maddi sorumluluğunu da üstlenmeye mecbur bırakmıştır. Osmanlı kadını, dört yıldan uzun süren bu savaşta tüm iş sahasında erkeklerden boşalan yeri doldurmaya çalışmıştır. Kadınların çalışma hayatına dâhil olması Osmanlı kamuoyunun büyük bir kısmı tarafından da desteklenmiştir. Ancak savaşın sonlarına doğru Osmanlı toplumunda bir ahlaki çözülme süreci yaşanmaya başlamıştır. Özellikle savaşın son yılında ivme kazanan bu çözülme sürecine bazı Osmanlı kadınları da dâhil olmuştur. Bu çalışmada da söz konusu süreçte bazı Osmanlı kadınları arasında yaşanan ahlaki çözülmenin Vakit Gazetesi'ne yansımaları ele alınmıştır. Gazete; ahlaki çözülmeye temas etmiş çözülmenin sebepleri, sonuçlarını irdelemiş ve önlenmesi konusunda da bir takım öneriler sunmuştur.

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin İran'da Cihad-ı Ekber Faaliyetleri

2502110377 Tez Danışmanı: DOÇ.DR. İLYAS TOPSAKAL İSTANBUL 2016 III ÖZ BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA OSMANLI DEVLETİ'NİN İRAN'DA CİHAD-I EKBER FAALİYETLERİ RIDVAN AYAYDIN Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletleri'ne karşı Avrupa cephelerinde savaşa tutuşan Almanya, Fransa cephesindeki Marne'de durdurulduktan sonra, 2 Ağustos 1914'te yaptığı gizli anlaşma ile yedeğe aldığı Osmanlı'yı müttefiki olarak savaşa sokmaya karar vermişti. Osmanlı, dönemin en güçlü Müslüman devleti olması hasebiyle Halifeliği elinde bulundurduğundan, İtilaf Devletleri'nin sömürgelerindeki Müslümanlar, halifenin çağrısı ile cihada davet edilerek ayaklandırılmak istendi. Böylece İtilaf devletleri Avrupa cephelerine sömürgelerinden asker takviyesi yapamayacak ya da Avrupa cephelerindeki askerlerini sömürgelerinde çıkan isyanları bastırmak üzere oralara kaydırarak, Almanlara Avrupa'da kilitlenen cepheleri kendi lehlerine açma imkânı vereceklerdi. Osmanlı da İtilaf Devletleri'ne ittifak teklif etmesine rağmen aldığı olumsuz cevabı, İtilaf Devletleri'nin kendisini aralarında savaş sonrası paylaşacakları şeklinde yorumlayarak, Almanya'nın yanında savaşa dâhil olmuştu. Kaybettiği toprakları da geri alabilme ümidiyle Cihad-ı Ekber ilan etti. Cihad-ı Ekber'in asıl hedeflerinden birisi İngiliz sömürgesindeki Hindistan Müslümanlarını ayaklandırmak olduğundan, oraya ulaşabilmek için İran'a girmek bir zaruret olmuştu. Osmanlı ve Almanya etkili kuvvetlerle İran'ı geçememesine rağmen karadan ulaşabildiği tek müslüman komşusu olması, diğer Müslüman ülkelere ulaşım için gerekli olan donanmasının da zayıf olması ve sahada aktif olarak, sefir başta olmak üzere ataşemiliteri ve subayları ile çalışabilme imkânı bulduğu için Cihad-ı Ekber faaliyetleri İran'da yoğun olarak etkin oldu. Osmanlı sınırına yakın Kürt ve Türk aşiretlerinden mücahid topladı ve Ruslara karşı küçük müfrezelerle zaman zaman etkili savaşlar verdi. Halife ve cihad gibi İslam dinine ait kavramları dünya çapında siyaseten kullanıp, dünyanın en güçlü ordularına sahip Almanya ile müttefik olarak ondan destek alsa bile, müslim ve gayrimüslim bütün insanoğlunun eylemlerinin altında yatan sonsuzluk ve ebedi iktidar iddiasına Allah dışındaki bütün varlıklar gibi Osmanlı Devleti de yenik düştü.

Millî Mücadele’nin Güney Cephesi’nde İaşe ve İkmâl Faaliyetleri

Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2023

Savaşların insanlık üzerinde ki yıkıcı etkilerinin en bariz gözlendiği ve sonuçlarıyla yüzyıl boyunca etkisini hissettiren I. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından yeni bir mücadele dönemini ortaya çıkarmıştır. Uzun süren savaş boyunca maddi ve manevi olarak güç kaybeden ve yokluk içine giren devletin yanı sıra halkta yetersiz kaynaklarla baş başa kalmıştır. Millî Mücadele Döneminde Güney Cephesinde iaşe ve ikmal çalışmalarını mücadelenin seyrine etkisi yönünden ele alan bu çalışmada Adana, Antep, Urfa ve Maraş bölgelerindeki insan, silah ve cephane, iaşe ve çeşitli sıhhi ihtiyaçların sağlanmasındaki idari ve ekonomik yapılanma incelenmektedir. Bir halk savaşı olması nedeniyle tüm kaynakların da yerinden ve halktan karşılandığı bu savaşta Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye'nin hızlı ve yerinde müdahaleleri ise mücadeleyi millî ve topyekûn bir hareket konuma getirmiştir. Çalışmanın temel varsayımı savaş öncesi ve savaş sırasında bu birliklerin ve cephe gerisinde kalan halkın kontrollü ve sistematik iaşe faaliyetlerinin Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye'nin öncülüğünde yerel güçler tarafından idare edildiği üzerinedir. Çalışmanın temel dayanağını arşiv belgeleri, yerel kaynaklar, anı ve hatıralar, resmi kaynakların yanında yabancı kaynaklar ve konu ile ilgili yazılmış araştırma inceleme eserleri oluşturmaktadır.

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ'NDE (1918-1923) GÜNEYDOĞU ANADOLU'DA KADINLAR

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ’NDE GÜNEYDOĞU ANADOLU'DA KADINLAR, 2021

Türk kadını, Millî Mücadele süresince ülkenin dört bir tarafında erkeklerden geri kalmayarak önemli uğraşlarda bulundu. Demokrasi ve huzur getirme adına Batılı emperyal güçlerin yaptığı haksızlıkları dünyaya duyurmak için tertip edilen mitinglere katıldı. Yaşanılan zulümlere dikkat çekmek için ilgili makamlara protesto telgrafları çekti. Cepheye çeşitli malzemeler taşıyarak ordunun lojistik ihtiyaçlarını karşıladı. Hatta bazı zamanlar düşmanla yüz yüze geldi. Buradan hareketle, söz konusu evrede Güneydoğu Anadolu’daki kadınların bir bölümü de Müdafaa-i Hukuk ruhuna yakışır biçimde vatanın bağımsızlığı için ciddi anlamda gayret gösterdi. Diyarbakır, Kilis, Siirt, Antep ve Urfa’da binlerce kadın, işgallerin kınandığı mitinglerde saf tuttu. Urfa-Viranşehir ve Diyarbakır-Silvan’dan kadınların yolladığı telgraflar bölgedeki milliyetçi kitlenin hissiyatlarına tercüman oldu. Bu sırada Antep’ten Van’a kadar uzanan alanda kadınlara yapılan işkence ve tecavüzler, Batı Anadolu’daki hemcinslerinin yaşadıklarından pek farklı değildi. Bütün bu olup bitenler esnasında gözünü budaktan sakınmayan kimi kadınlar doğrudan cepheye yardıma koştu. Onların bu cesareti erkeklere de örnek teşkil etti. Ulusal direniş yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadın gayretinin ilk defa bir bütün halinde irdelendiği bu araştırmada, hiç gündeme getirilmemiş veya çok az dillendirilen şahsiyetlere değinildi.