Yöresel Mimarinin ve Kırsal Dokunun Korunması; Artvin Şavşat Balıklı Mahallesi Örneği (original) (raw)

Tarsus Bölgesi'nde Geleneksel Kırsal Mimari ve Yaşam

Tüba-Ked, 2015

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Tarsus, elverişli arazileri ile tarih boyunca Anadolu'nun önemli tarımsal üretim merkezlerinden biri olmuştur. Ancak, endüstri devrimi ile tarımdaki makineleşme ve sonrasında devletin tarımı destekleme politikalarını geri çekmesiyle tarım sektörü giderek önemini kaybetmiştir. Osmanlı'da başlayıp Cumhuriyet döneminde devam eden, özellikle 1950'lerden sonra daha etkili olan bu durum, birçok üretim merkezinde olduğu gibi Tarsus ve çevresinde de tarımsal üretimi güçleştirmiş, büyük bir çoğunluğu kırsal alanlarda yaşayan köylü, kent merkezlerine göç etmiştir. Böylece, bir yandan kırsal alanlardaki yaşam yok olurken, bir yanda da köylünün bulunduğu bölgeye ait yerel kimliğini yansıtan geleneksel mimari / kırsal yapılar terk edilmeye başlanmıştır.

Yok Olan Kırsal Mirasın İzinde: Barak Kırsal Mimarisi-Gaziantep/ Oğuzeli/ Tüzel Köyü Örneği

Turkish Studies, 2024

The studies on the Barak culture in Gaziantep are mostly conducted on the “intangible heritage of rural areas”. In addition, although there are studies on rural architectural heritage, they are few and not in detail to reveal the "Gaziantep Barak architectural space". In this context, the Tüzel Neighborhood (Village) was chosen among the Oğuzeli villages. Another reason for studying the Tüzel Neighborhood is that there are houses in the masonry adobe construction system that continue to survive without collapsing. This study aims to document and analyse the rural architecture and pattern characteristics of "Tüzel Village", where Barak rural architecture can be seen. In addition, it aims to answer the following questions to contribute to documentation studies of the "Barak rural architectural heritage”: How is the rural house architecture specialized in the settlements where the Barak culture is kept alive? Can a "Barak house" be defined? The study was conducted in four stages: on-site identification of rural settlement patterns, completion of inventory forms for 8 masonry adobe construction systems houses, rural architectural analysis of Tüzel Village, and interviews on the conservation problems of Tüzel Village and its rural architectural heritage. Ethics committee permission was obtained for the study according to the decision of Kocaeli University Rectorate Science and Engineering Sciences Ethics Committee dated 14/03/2024 and numbered E-20189260-100-566427.In the rural settlement pattern analysis conducted in Tüzel Neighbourhood (Tüzel + Küçük Tüzel/Darıca Village), it was observed that there are 26 masonry adobe construction system houses (24 Tüzel + 2 Küçük Tüzel/ Darıca). Among these, single-story houses built using the Adobe construction system are the majority. Because of the findings obtained, the "rural pattern and architectural characteristics of Gaziantep / Oğuzeli / Tüzel Village where Barak rural architecture can be seen" were revealed. The questions asked at the beginning of the study were answered by comparing the studies on the rural architectural heritage of Gaziantep and the houses built using the masonry adobe construction system in Anatolian villages with the "Tüzel Village houses". In addition, suggestions been developed for the protection of the rural architectural heritage of Tüzel Village based on the identified problems.

Alevi-Bektaşi Kültüründe Kırsal Dini Mimarinin Mekânsal Özellikleri: Seyitgazi Örneği

Turk Kulturu Ve Haci Bektas Veli-arastirma Dergisi, 2021

Selçuklu döneminden itibaren kırsal kesimde kurulmaya başlayan dini yapıların anıtsal boyutta örneğini oluşturan Seyitgazi'deki tekkeler toplumsal ve mimari etkilenmeler çerçevesinde, farklı örneklerin kıyaslanmasıyla işlevsel ihtiyaçlar, tasarım özellikleri ve sembolik anlamlar karşılaştırılarak incelenmiştir. 13. yüzyılda Selçuklu devleti sınırları içinde Velî, Alp-eren Gazi kimliği etrafında kurulmaya başlayan söz konusu anıtsal dini yapılar klasik Osmanlı döneminden itibaren Alevi ve Bektaşi inancına bağlı dini bir merkez olarak kullanılmaya devam etmektedir. Çalışma kapsamında uzun geçmişi içinde bazı ek ve onarımlarla değişen yapıların mekânsal gelişimi, toplumsal ve mimari etkilenmeler çerçevesinde işlevsel ihtiyaçlar, tasarım özellikleri ve sembolik anlamlar karşılaştırılarak incelenmiştir. Bu araştırmanın odak noktası, yapılar topluluğunun mekân organizasyonunu ve dini mimarinin sembolik bağlamını ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla öncelikle, dini ritüeller ve yapılardaki fiziksel biçimleniş, 13. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıl sonuna kadar yapılan ek ve değişimler ayrıntılı olarak ele alınmış, Anadolu'da kurulan öncü örneklerle yapılan karşılaştırmalı değerlendirme sonucu ortak mimari öğeler tespit edilmiştir. Yapıların konumlandırılmasında birincil veri kaynağı olarak tarihi harita ve çizimlerden yararlanılmıştır. Tespit edilen yapıların mimari analizi çalışmanın ikinci adımını oluşturmuştur. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi'nde bulunan kayıtlarla, Avrupalı bilim insanları ve gezginlerin mekânsal kuruluş ve sosyo-ekonomik yaşama ilişkin çalışmaları ve yerinde yapılan gözlemler yüzyıllara göre değişen özelliklerin tespit edilmesine olanak vermiştir. Genel değerlendirme sonunda, Seyitgazi'de kurulan dini yapıların mimari tanımlamalarına ulaşılırken aynı zamanda belirgin ortak mekânsal özellikler ortaya çıkarılmıştır.

Kırsal Alanda Yöresel Mimari Kimlik Kayseri Fiziksel Çevre Raporu

2009

+ 90 312 410 24 44 + 90 312 231 58 14 FAKS Raporu Adresi -+ 90 212 243 08 95 Rapor Sunum Tarihi Karar No ve Tarihi(*) Resim 16. Tip 2 En sıcak gün 26 A ustos saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi Resim 17. Tip 2 En so uk gün 31 Ocak saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi Resim 18. Tip 3 En sıcak gün 26 A ustos saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi Resim 19. Tip 3 En so uk gün 31 Ocak saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi Resim 20. Tip 4 En sıcak gün 26 A ustos saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi Resim 21. Tip 4 En so uk gün 31 Ocak saat 09:00-16:00 saatleri arası gölge dola ım izi

İznik Hisardere Köyü'nde Kırsal Mimarinin Korunması ve Sürdürülebilirliği

Yüksek Lisans Tezi, 2019

Kültürel peyzaj alanları, dünyada kırsal alanlarda kısıtlı imkânlar ile ortaya çıkmış belirli bir yaşam kültürünü sunan alanlardır. Kaybolma riski altında bulunan kırsal alanlardaki tarihi yapıların için koruması çalışmaları 20. yüzyılda başlamıştır. Dünyada ve Türkiye’de kırsal mimarinin korunması ve sürdürülebilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. İznik, tarihi kent dokusunun yanı sıra kırsal alanlarında büyük ölçüde mimari mirasa sahip bir şehirdir. Yerlilerin ve göçmenlerin oluşturduğu kozmopolit nüfus dokusu, köylerde çok çeşitli yapıların inşa edilmesine ortam hazırlamıştır. Yaşam faaliyetlerinin ve üretimin kır dokusuna yansımalarını köylerde görülmektedir. Hisardere Köyü, ahşap ve kerpiç malzeme kullanımı ile geleneksel tekniklerle inşa edilen yapılardan meydana gelmektedir. Fakat günümüzde geleneksel dokusunu kaybetmek üzere olan bir kırsal yerleşimdir. Yapılan belgeleme ve analiz çalışmalarının verimli olabilmesi için Hisardere Köyü için koruma planı hazırlanması gerekmektedir. Bu plan için oluşturulan taslak, dünyada ve Türkiye'de uygulanan örneklerden yola çıkılarak, hibelerin sağlanmasına yönelik olmuştur. "Hisardere Köyü Koruma Derneği" isimli sivil toplum kuruluşunun, köyün ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğine katkı sağlaması hedeflenmiştir.

Çamlıhemşin Kırsalından Rusya’ya Uzanan Göç Sürecinin Mimari Dokuya Yansımaları: Ortan ve Yolkıyı Tarihi Kırsal Peyzajının Korunması İçin Potansiyelin İrdelenmesi

Tasarım+Kuram, 2022

Historic rural landscapes and their bio-cultural heritage are rapidly transforming and being lost due to many different reasons such as depopulation, urbanization, environmental problems, and the climate crisis all around the world. Camlihemsin, which is located approximately 40 km away from Rize city center on the Eastern Black Sea coast, has also been negatively affected by this transformation process. Most of the rural settlements in the Eastern Black Sea region have lost their authenticity and integrity values, as is common in Turkey. Contrary to the general tendency in Turkey and World, the historic rural landscape of Ortan and Yolkıyı settlements, which have been comprised of traditional mansions, auxiliary buildings, croplands, orchards, religious buildings, historic paths, water mills, and bridges, have been preserved. The migration movement of the Hemshinians from the Çamlıhemşin countryside to Russia, which started in the second half of the 19th century, has directly affected the physical structure of the Ortan and Yolkıyı traditional settlements. This article approaches the tangible and intangible values of the historic rural settlements of Ortan and Yolkiyi, which have heritage values that can be considered important on a national scale, with a holistic view. It is possible to read the direct effects of the migration process of the Hemshinians to Russia, in order to make a living, through the traditional fabric that has survived to the present day. Understanding the genius loci of the settlements, comprised of single-story shelters in a forested area in the beginning and transformed by the building of grand mansions related to the income gained from the migration process, will only be possible with a holistic view that will also take into account the human stories and intangible elements in the background. The rural architecture of Ortan and Yolkıyı settlements is a part of the vernacular building culture in the Eastern Black Sea region. So differences in details such as the extraordinary dimensions of the mansions and high quality in wood and stone craftsmanship cannot be noticed at first glance. This study focuses, not only, on the tangible physical characteristics of the historic rural settlements of Ortan and Yolkiyi but also, on the human stories in its background and develops proposals for the sustainable conservation of the bio-cultural heritage of the region. It is known that the inhabitants of Ortan and Yolkıyı, who had limited arable land and could not earn enough income from agriculture or animal husbandry, migrated from their homeland as early as the second half of the 19th century. This migration, which was initially thought to be temporary and targeted at Russia, has turned to the big cities of Turkey after the First World War, and currently, Ortan and Yolkiyi have become largely depopulated except in the summer months. It is thought that the preservation of the historic landscapes of Yolkıyı and Ortan, which have survived to the present day by preserving their authentic character shaped jointly by humans and nature, depends on a sustainable rural economy and a continuous life. Ensuring the continuity of life in the region depends on increasing the welfare of the people of the region and improving their living conditions. In addition to the research carried out in the Directorate of State Archives Ottoman Archives to find historical documents, the last generation representatives of the mansion owners and historians who have been studying in this field were reached and numerous oral interviews were conducted in order to understand the human stories related to migration. Also, many field studies were carried out to define the cultural and natural heritage values of the site. Besides the inventory and survey studies for understanding the vernacular architectural character, historic landscape character assessment was carried out through high-resolution aerial photographs obtained by drone. Transformations in the historic rural landscape have been documented by comparing current analyzes with aerial photographs obtained from the General Directorate of Mapping, the oldest of which is from the 1970s. In order to preserve the “message” behind the cultural and natural heritage, or in other words, the “spirit of the place”, humanoriented studies are needed that will consider the tangible and intangible heritage holistically. In this context, it is hoped that this research will provide important data for future studies that will be carried out with a holistic perspective, not only on the physical remains but also on the intangible elements in the background, for the understanding and sustainable conservation of historical rural landscapes and their bio-cultural heritage.

Göçmen, D. ve D. Mazlum, 2011. “Artvin-Şavşat Kırsal Mimarisinin Özgün Bir Örneği: Zurabet Evi”, TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, 9/2011, Ekim 2011, s. 49-76.

Doğu Karadeniz'in, çok sayıda çalışmaya konu olmuş zengin doğası, kırsal kültürü ve mimarisi, günümüzde köy yaşamının ortadan kalkması ve hidroelektrik santral projeleri gibi nedenlerle yaşanan ekonomik ve kültürel değişim sonucu çeşitli baskı ve zorlamalarla karşı karşıyadır. Doğal çevre, kentleşme çabaları ve yerel dokuyu dikkate almayan kalkınma politikaları sonucunda, kimi zaman geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde hasar görmektedir. Kırsal alanların korunması ve geliştirilmesine dair mevzuattaki yetersizlik, yanlış politikalar, bilgisizlik, ilgisizlik ve değişen yaşam koşulları nedeniyle yöredeki mimari kültürün sürekliliğini sağlamak zorlaşmıştır. Bu makalede, Artvin-Şavşat'a bağlı Balıklı Köyü'ndeki Zurabet Evi tanıtılmaktadır. Bu yapı, malzeme ve yapım sistemi açısından yörenin en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Geniş bir bahçe içinde kendine ait samanlıkla birlikte yer alan yapı, ahır katı, yaşama hacimlerinin bulunduğu giriş katı ve ambar katından oluşmaktadır. Konut, büyük ölçüde "karaboğaz" adı verilen ahşap yığma tekniğiyle inşa edilmiştir. Yörede yıkanma yeri gibi mekanlar, kilit gibi yapı öğeleri de dahil olmak üzere herşeyin ahşaptan üretildiği, metal bağlantıların kullanılmadığı bir yapım geleneği bulunmaktadır. Balıklı'da 20. yüzyıl ortalarına kadar yerel malzeme, geleneksel yapım sistemi ve özgün detaylarla inşa edilen konutların ve ticari yapıların yerini günümüzde niteliksiz beton yapılaşma almaktadır. Yöredeki ahşap konut geleneğini devam ettirebilmek, gerek yeni yapım, gerek bakım-onarım aşamasında ahşap malzeme ve nitelikli usta sıkıntısı yaşandığı için zorlaşmakta, bu zorluk yöre halkının özgün mimari gelenekleri terk etmesini hızlandırmaktadır.