II. Meşrutiyet Dönemi’nde Bitlis Vilayeti’nde Karayolları (original) (raw)
This article aims to reveal the state of the highways in Bitlis Province in the general state of the highways in the Ottoman Empire during the Second Constitutional Era (1908-1918). As is known, roads are the cornerstone of infrastructure services, and the most important indicators of a country’s level of development. The construction of roads in the Ottoman Empire was especially important since the middle of the 19th century, and a number of regulations were issued regarding the construction and repair of roads. This attitude continued during the Second Constitutional Era and efforts were made to build roads, but the extraordinary political conditions made it necessary to build roads within the framework of these conditions. Until World War I, it was mostly attempted to construct public roads, with the war, however, roads that were necessary for military purposes were constructed. This general situation was also reflected in the construction of roads in Bitlis Province, and priority was given to the construction of roads, of which construction was important from a military point of view. However, due to the fact that public works budgets were arranged according to the amount of each province’s own revenue and the scarcity of the province’s revenue, great difficulties were experienced in the construction of roads. The financial depression of World War I prevented the fund allocated by the central government from being sufficient for the construction of roads, and the efforts made in the construction of roads in Bitlis province were not able to achieve the desired level of road construction. Keywords: Bitlis, Highways, Road, Second Constitutional Era, Ottoman Empire.
Sign up for access to the world's latest research.
checkGet notified about relevant papers
checkSave papers to use in your research
checkJoin the discussion with peers
checkTrack your impact
Related papers
II. Meşruti̇yet Dönemi̇’Nde Antalya’Da Karayollarinin Durumu (1908-1918)
2020
Bu calisma, II. Mesrutiyet Donemi’nde (1908-1918) Osmanli Devleti’nin yollarin insasi ile ilgili genel politikalarini tespit etmeyi, bu politikalar icerisinde Antalya’da karayollarinin durumunu ortaya koymayi amaclamaktadir. Osmanli Devleti’nde yollar insan bedenindeki damarlar gibi gorulmus, nasil demi hayat uruklar (damarlar) vasitasiyla cereyan ederse, yollardan da servet-i memleket cereyan eder anlayisi ile yol yapimina imkânlar nisbetinde onem verilmistir. Bu nedenle Osmanli Devleti 19. yuzyil ortalarindan itibaren yol mevzuati ile ilgili onemli yasal duzenlemeler yapmis, ardindan II. Mesrutiyet Donemi’nde de yollarin insa edilmesi konusunda buyuk caba icerisinde olmustur. Bu maksatla 14 Aralik 1908 tarihinde kapsamli bir Nafia Programi hazirlanarak 30.044 kilometre yolun insa edilmesi kararlastirilmistir. 1908 Nafia Programi’nda insa edilmesi on gorulen yollar mali imkânlarin elverissizligi, gerekli sermayenin tedarik edilememesi gibi sebepler dolayisiyla uygulanamamistir. Bun...
II. Meşruti̇yet Dönemi̇ Batici Aydinlarin Tesettür Algisi
Journal of International Social Research
Öz Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılında ortaya çıkan reform hareketleri, devlet ve toplum içinde yaratılan çeşitli hareketlere ek olarak, bazı tepkilerle de karşılaştı. İkinci anayasa döneminde, yenilikçi ve muhalifler, farklı konularda entelektüel tartışmaların bir parçası oldular. Özgür basın ortamında, yeni fikirleri topluma basın yoluyla yaymak istedi. Batılılaşma ve entelektüel fikirlerini bir araya getiren İçtihad dergisiydi. İçtihad dergisi, toplumla yakından ilgili olaylarla çok ilgilendi. Bu özgürlük ve yenilik sürecinde kadınların örtünme şekilleri çarpıcı bir şekilde değişti ve kadın tesettürü ile ilgili tartışmalar başladı. İçtihad dergisi bu noktada tesettürün tartışılabileceğini ve kadının özgür olabileceğini savundu. Aksine, İslami kesimler toplumda ahlaki bir çöküşe neden olacağı için bu tartışmalardan rahatsız oldu. Öte yandan, muhafazakâr yazarlar, kadının tesettür ile serbest bırakıldığını iddia ederek, Batı yazarlarını eleştirmeye başladı. Böylece, Türkçü ve Osmanlıcı aydınların katılımıyla çok kutuplu bir tartışma ortamı ortaya çıktı. Tesettür tartışması ile kadınların toplumdaki durumu da tartışıldı. Bu çalışmada, tartışmaların merkezinde bulunan İçtihat dergisi ve örtüyle ilgili birkaç makale incelenmiştir. Ayrıca makalede, tesettür kavramı ve İçtihad dergisi yazarlarının tesettür algısı ve tesettür sorununa çözüm önerileri incelenmiştir.
Otori̇te Meşrui̇yet İli̇şki̇si̇ Bağlaminda Türki̇ye’De Cumhuri̇yet Dönemi̇
Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, 2024
Siyasal iktidarın meşruiyetini nereden aldığı sorusu bir anlamda bizi otoritenin ne olduğu sorusu ile karşı karşıya getirmektedir. Modern öncesi dönemde çoğunlukla din gibi aşkın öğelere dayandırılan siyasal meşruiyet, modern dönemde yerini halk-ulusa bırakmıştır. Machiavelli ile başlatılan devletin aşkın normatif dayanaklarının yerini içkin olana bırakması, hümanizmin insan merkezliliği, aydınlanmanın aklı ve bilimi dolayısıyla daha somut ve dünyevi olanı merkeze koyması elbette meşruiyet ve otorite değişiminin temel parametreleri olarak sunulabilir. Nitekim devrimler ve akabinde ulus devletler bu değişimin tecessüm etmiş hali olarak görülebilir. Bununla birlikte meşruiyetin de yönetilenlere dayandırılması, kıymeti kendinden menkul bir otorite anlayışına tekabül etmektedir. Bu durum, modern devlette otorite boşluğu tartışmasının temel tezini oluşturmaktadır. Demokrasinin temsili olması, yöneten yönetilen ayrımının devam ediyor olması gibi demokrasi bağlamında tezler ile otoritenin ve devletin bizatihi kendisini sorunsallaştıran Marksist tezler meşruiyet krizini anımsatmaktadır. Ancak burada sözü edilen kriz, meşruiyet ve otoritenin aynı şeyde-yerde toplanmasını sorunsallaştırmaktadır. Bu bağlamda, çalışma Arendt'in meşruiyet ve otoritenin vatandaşta-ulusta birleşmesi krizi ve krizi aşmak için ulus devletlerin aşkın olandan vazgeçemediği tezine dayanmaktadır. Makalede Türkiye'de Meclisin kurulmasıyla yeni devletin meşruiyetinin akıbeti ve otoritenin tesisi incelenecektir.
19. yüzyıl ikinci yarısında Bitlis ve tütün
2013
Anahtar Kelimeler : Tütün, Bitlis, Muş, Reji, Vilayet, Ticari Tarım, 19. yy. 19. YÜZYIL İKİNCİ YARISINDA BİTLİS VE TÜTÜN Bu çalışmada, Bitlis’in iktisadi ve idari yapısının tarihi arka planı, tütünün Osmanlı’ya gelişi ve bir gelir kaynağı olarak kabul edilmesinden sonra işletilmesi için yapılan kurumsal düzenlemeler ile Bitlis tütününün Bitlis vilayetindeki konumu anlatılmaktadır. Tütünün Dünya’ya yayılması ve gelir getirici bir unsur olarak yarattığı etkinin tarihsel sürecine de değinilmiştir. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin finansman ihtiyacını karşılamak için yaptığı kurumsal düzenlemelerde tütüne atfettiği önem, Reji Şirketi üzerinden analiz edilmiştir. Bitlis’in stratejik konumundan dolayı vilayete dönüşmesi ile 19. yüzyıl ikinci yarısında bu durumun meydana getirdiği iktisadi ve idari değişimin ayrıntıları aktarılmıştır. Bölgenin coğrafi şartlarının üretim için yeterli düzeyde olmamasının yarattığı negatif görünüme karşılık, Bitlis’in ticaret kervanlarının geçiş güzergâhında ...
Osmanli’Dan Cumhuri̇yet’E Deni̇z Yollari Taşimaciliği Ve Nakli̇yati (1923-1932)
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2021
Osmanlı Devleti, zaman içerisinde giderek güç kaybetmiş ve bu kayba paralel olarak da her alanda her şeyin kontrolünü yabancılara kaptırmış bir devlet hâline gelmiştir. Bu alanlardan bir tanesi de deniz yolu nakliyatı ve taşımacılığıdır. Yaşanan savaşlar ve bu savaşlarda güvenliğin sağlanamaması nedeniyle birçok vasıtanın kaybedildiği görülmektedir. Bu kayıpların fazlalığı ve içinde bulunulan ekonomik sıkıntılar sebebiyle devlet bu alandaki yetkilerini özel şahıslara ve özellikle de gayrimüslimlere kaptırmıştır. Dış destekli olan gayrimüslimler de millî olmaktan uzak hain plan ve stratejilere yönelmiştir. Özellikle savaş yıllarında ihtiyaç duyulan bu alanda devlete türlü bahanelerle destek olunmamış, âdeta aleyhte birtakım çalışmalara girişmişlerdir. Genel olarak da nakliyenin uzun sürelere yayılması sağlanarak zararın artmasına yol açmıştır. Bu durum devletin yıkılışına kadar devam etmiştir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti de bu durumdan olumsuz yönde etkilenmiş ve bir süre mevcut...
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.