Câmî-i Rûm-ili Kostendilli Süleyman Şeyhî (original) (raw)

Câmî-i Rûm-ili: Köstendilli Süleyman Şeyhî / Djāmī-i Rūm-ili: Kostendilli Suleymān Sheikhī

2020

Köstendilli Süleyman Şeyhî (ö. 1819-20), İslam’ın manevi fetihleriyle asırlar öncesinde Rumeli’de ekilen muhabbet ve marifet tohumlarının son meyvelerinden biri olarak, bugün Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan Köstendil beldesinde etkinliğini sürdürmüş ve Rumeli coğrafyasında ilmî-tasavvufi anlamda aktif bir rol üstlenmiş değerli bir mutasavvıf şahsiyettir. Tasavvuf cereyanının Osmanlı Rumelisinde etkin bir şekilde varlığını sürdürmesine katkıda bulunduğu gibi meşrebi olan Nakşibendîliğin bölgede intişar etmesine de vesile olan Süleyman Şeyhî, gerek tasavvuf tarihi gerekse edebiyat tarihi bakımından bölgenin merkezî isimlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Bu anlamda onu Câmî-i Rûm-ili, yani Rumeli’nin Molla Câmî’si olarak yad etmek de son derece isabetli bir benzetme olur. Aynı zamanda velud bir müellif olan Şeyhî’nin, her biri tasavvuf odaklı olmak üzere farklı konu ve türde otuz civarında eseri mevcuttur. Bu eserler, hem pratik hem de teorik anlamda müellifin düşünce dünyası ve uygulamalarına ışık tutan bir külliyatın mütemmim cüzleri mesabesindedir. Bu çalışma, söz konusu eserler üzerinden özelde Köstendilli ve çevresi, genelde ise XIX. yüzyıl Rumeli Nakşîliği ve Osmanlı tasavvuf tecrübesinin daha iyi anlaşılmasına akademik bir katkıda bulunmak; diğer yandan Bulgaristan’daki dinî ve tarihî figürlerden birini dikkatlere sunarak bu kıymetli şahsiyet ve temsil ettiği manevi değerleri elden geldiği nispette hatırlatmak amacıyla hazırlanmış ilmî araştırmalardan oluşmaktadır. Editörler: İsmail Güleç - Ömer Said Güler İstanbul: Vakıf Araştırmaları Merkezi, 2020.

Mârifetullahın İmkân ve İfadesi -Köstendilli Süleyman Şeyhî Örneği-

Câmî-i Rûm-ili: Köstendilli Süleyman Şeyhî, Ed. İsmail Güleç, Ömer Said Güler, Vakar Vakıf Araştırmaları Yayınları-3, İstanbul , 2020

Nihayeti acziyettir bu işin Ki bu acz kendisidir kemâlin 1 İbnü'l-Arabî Vahdet-i vücûd okulu içinde, mârifetullahın imkânı ve dile getirilişi meselesinin tansiyonu yüksek bir başlık olması, vahdet-i vücûd nokta-i nazarından, bilen ve bilinen arasındaki ayrımın mutlak bir ayrım olmamasıyla ilgilidir. Ayrıştırıcı olmak yerine her seferinde bütünleyici bir dünya ve varlık görüşünü inşa eden vahdet-i vücûd, bilen-bilinen, özne-nesne, halk-Hak arasındaki ayrımları bulanıklaştıran bir perspektif sunar. Bu inşanın, nice başlıkta kelâmî ve fıkhî tartışmaya kapı araladığını biliyoruz. Vahdet-i vücûdcuların, bu kelâmî ve fıkhî tartışmaları göğüslerken kullandıkları yöntem genellikle tedrîciliği, anlayış seviyelerini kollamayı, tasavvufî bilgilenmeyi bir sürece tâbi olarak tasavvur etmeyi önerir.

Köstendi̇lli̇ Süleyman Şeyhî’Ni̇n Bi̇r Gazeli̇nde Satranç Ve Satranç Teri̇mleri̇

Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 2023

Klâsik dönem Türk Ģairleri âdetler, gelenek ve görenekler, inanıĢlar, giyim kuĢam, av, spor, çeĢitli oyunlar gibi sosyal hayata dair pek çok unsuru Ģiirlerinde yansıtmıĢlardır. Bu bağlamda, sıklıkla zikredilen oyunlardan biri de zekâya dayanan ve aslında bir strateji oyunu olan satrançtır. Satranç terimleri farklı nazım Ģekillerinde, çeĢitli vesilelerle zikredilmiĢtir. ġairler; teĢbih, tevriye gibi edebî sanatlar baĢta olmak üzere satrançla ilgili terimleri Ģiirlerinde kullandıkları gibi, satranç-nâme adı verilen müstakil manzumelerde de söz konusu etmiĢlerdir. Satranç oyununa dair terimleri Ģiirinde konu edinen isimlerden biri de, XVIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIX. yüzyılın baĢlarında Balkan coğrafyasında yaĢamıĢ Klâsik dönem Ģairlerinden Köstendilli Süleyman ġeyhî"dir. Aynı zamanda bir NakĢibendî Ģeyhi olan Köstendilli"nin dinî-tasavvufî muhtevalı otuza yakın eserinin yanında, Türkçe bir

SÖZLÜK BİLİMİ AÇISINDAN MEHMED SALÂHÎ BEY’İN KÂMÛS-I OSMÂNÎ’Sİ

One of the main veins forming and developing the character of our civilization is undoubtedly the works of science, art and literature produced within our cultural geography. In this enormous tradition, according to us literary works have a different place. At the rendezvous point of the history of science and our literary tradition, there are dictionaries which are memories of our culture. It requires no explanation to see that how important the dictionaries prepared by the expert people in terms of our culture and civilization. Within the scope of this study, the important dictionary of Mehmed Salahi Bey (d. 1910), who was known for his poetry and dictionary in the last period of the Ottoman empire, called Kamus-ı Osmani, will be evaluated. This dictionary is a bulky work compiled over a thousand pages of four volumes at the end of the nineteenth century. When the period conditions are taken into account, the essential feature of the dictionary, which is understood to have been prepared quite regularly, is that it contains the words in Arabic, Persian, and ‘Ecnebi/Foreign’ languages in Turkish at that time. The prominent character of the work in terms of lexicography is that as the occasion arises it is enriched with adage, concise words and poems the beginning of the matter that it deals with. This property of the dictionary which deserves to be evaluated in particular in literary terms is the focal point of our study.

Abdurrahman Sâmî Sarûhânî’Ni̇n Esmâ-İ Hüsnâ Kasi̇desi̇

Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature

İslami Türk edebiyatının en yaygın türlerinden biri doğrudan Allah’ı, isim ve sıfatları ile anlatan eserlerdir. Şairler, doğrudan Cenab-ı Hak ile ilgili herhangi bir türde eser yazmayı kendileri için şeref ve dua vesilesi olarak görmüşlerdir. Neredeyse tüm divan şairleri ve mutasavvıf şairler Yüce Allah’ı tanıtma, onun varlığı ve birliğini ifade etme, ona yalvarıp yakarma, dua etme amacıyla pek çok eser kaleme almışlardır. Özellikle tevhid, münâcât ve esmâ-i hüsnâ türünde karşımıza çıkan bu tür eserler, manzum ya da mensur olarak yazılabilirler. Bu tür eserler, genellikle divanların bir bölümünü teşkil etmekle birlikte müstakil bir eser olarak yazılanlar da vardır. Söz konusu türlerden biri de doğrudan Allah’ın isimlerini konu alan esmâ-i hüsnâlardır. Esmâ-i hüsnâ konusu çerçevesinde yazılan eserler esmâ-i hüsnâyı tek tek sayan eserler, esmâ-i hüsnâ şerhleri, esmâ-i hüsnâ muammaları, esmâ-i hüsnânın havassını anlatan eserler şeklinde tasnif edilebilir. Türk edebiyatında esmâ-i hüsnâ...

Şemsî-Sivâsî

Doğudan Batıya Düşüncenin Serüveni, 2015

da kapsayan geniş bir muhite yayıl mış ve zamanla en çok kol ve şûbeye sahip olan bir tarikat hüviyeti kazanmıştır.

Köstendilli Süleyman Şeyhî’nin Şerh-i Kelâm-ı Ca‘fer-i Sâdık'ı: Tahlil ve Transkripsiyon

İslami İlimler Araştırmaları Dergisi , 2021

Köstendilli Süleyman Şeyhî (ö. 1235/1819-20) 19. yüzyıl Osmanlı Döneminde Köstendil’de yaşamış olan velûd bir âlimdir. Kendisine otuzu aşkın eser nispet edilen Süleyman Şeyhî, şerh türünde altı risâle telif etmiştir. Şeyhî, söz konusu çalışmalarında tasavvuf tarihindeki önemli isimlere nispet edilen sözleri tasavvufî meselelerle ilintili olarak şerh etmiştir. Vahdet-i vücûd geleneğinin takipçisi olan Şeyhî’nin söz konusu şerhlerini bu meşreb üzere telif ettiği anlaşılmaktadır. Şeyhî’nin bu tür çalışmalarından biri de Şerh-i Kelâm-ı Ca‘fer-i Sâdık’tır. Bu risâlede Ca‘fer es-Sâdık’a (ö. 148/765) nispet edilen “kim vasldan faslı ve sükûndan hareketi ayırırsa tevhidde karar mahalline ulaşır.” şeklindeki söz şerh edilmiştir. Şeyhî, bu risâlede “fasl”, “vasl”, “hareket” ve “sükûn” kavramlarını Ekberî geleneğin bakış açısıyla değerlendirmiştir. Ayrıca bu konuyla bağdaştırdığı “vâsılîn”, “mukarrebîn” ve “erenler” gibi kavramları da ele alarak izah etmeye çalışmıştır. Makalenin ilk kısmında Süleyman Şeyhî’nin hayatı ve eserleri hakkındaki bilgilere kısaca değinildikten sonra Şerh-i Kelâm-ı Ca‘fer-i Sâdık incelenmiş ve ilgili risâlenin muhtevası hakkında genel hatlarıyla bir değerlendirme yapılmıştır. İkinci kısımda ise yazma halinde bulunan risâle, tespit edilen üç nüshasıyla mukayese edilerek transkripsiyon alfabesi ile neşredilmiştir. Anahtar Kelimeler