TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ VE KOOPERATİFLERİN ROLÜ (original) (raw)

TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

An energy policy connected to sustainable development needs to be built upon three principles which cannot be applied without ensuring ecological carrying capacity, economic efficiency and social equality. Energy politics are related to many economic, environmental and social factors and the necessary policies need to be developed within such a framework first. In this sense, work on sustainable development and future sustainability of energy is still in progress in Turkey. Within this approach, field work testing the attitudes of regulatory bodies, the sectors, the users and the investors towards the effects of renewable energy on sustainable development in Turkey was done for the purposes of this dissertation. For this purpose, a survey prepared for the study was presented to 240 participants from different regions of Turkey. Among the most important findings of the fieldwork are the participants' attitudes concerning the definitions of renewable energy for sustainable development. In the survey, 70.9% percent of participants stated that renewable energy is a defining factor in sustainable development, 15.7% stated that it does not make much difference, and 13.4% percent stated that it is not important.

ENERJİ KAYNAKLARI, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE TÜRKİYE

Türkiye günümüz açısından değerlendirildiğinde dünyada enerji kaynakları bakımından çok şanslı sayılabilecek bir ülke değildir fakat geleceğe yönelik teknolojiler ve yeni enerji kaynakları bakımından günümüze göre daha şanslı olacağı öngörülmektedir. Ülkemizin genç bir coğrafyaya sahip olması fosil yakıtlar bakımından fakir olmasının ana sebeplerinden bir tanesidir. Çalışmada dünyadaki enerji kaynaklarına ve gelişmiş ülkelerin günümüzde genellikle hangi enerji kaynaklarını kullandıklarına değinildikten sonra ülkemizin bahsedilen enerji kaynağı bakımından durumu incelenmiştir. Hali hazırda dünyada fosil yakıtların yerine ikame edebilecek bir enerji kaynağı ortaya çıkmamıştır. Bu yüzden zaten bu konuda şanssız olan ülkemizin ithalat oranlarına ve yerli üretimine değinildikten sonra ülkemizin yakın gelecekteki sürdürülebilir enerji politikaları mercek altına alınmıştır. 2. ENERJİ KAYNAKLARI Enerji konusuyla ilgili tanımlamalara baktığımızda her disiplinin konuyu kendisine göre farklı tanımladığını görmekteyiz fakat tanımlamaları genel bir çerçeveye oturtmamız gerekirse: Enerji, bir sistemin iş yapma kapasitesidir. Fizikte iş, kuvvetin yer değişim yönündeki bileşeninin etkisinin yer değiştirmeyle çarpımı olarak tanımlanır ve enerji, iş ile aynı birimle ölçülür. Kaynaklara baktığımızda dünyada enerji dendiğinde; yeryüzünde mevcut olan tüm insanların tükettiği enerji kastedilmektedir. Genellikle dünyadaki tüm stratejik gelecek planlarının enerji sektörüyle iç içe olduğu görülmektedir. Dünyadaki enerji kullanımları ülkeler bazında ve küresel bazda her yıl ölçülüp ülkeler düzeyinde ve uluslararası düzeyde oturum ve konferanslarda gerek lokal gerekse de genel anlamda değerlendirilerek, dünyanın geleceği ile ilgili çeşitli senaryolar masaya yatırılır. Enerji politikası genel olarak teknoloji, ekonomi ve enerji ile ilgili kararların alındığı kurumsal yapıdan oluşmakta ve kısa dönemde arz talep yönetimi, uzun dönemde ise planlama faaliyetlerini içermektedir(Bayraç, H.N. 2009:118). Bugün dünyada tüketilen birincil enerjinin yaklaşık %90'ı, üç fosil yakıt (petrol,doğalgaz ve kömür) ile karşılanmaktadır(Pamir,N.2007:58).

KÜRESEL ISINMA, ENERJİ SENARYOLARI VE TÜRKİYE'NİN ROLÜ

Ekonomi başta olmak üzere politika, toplum, tarih, kültür vb. alanlarda yaşanan değişim ve dönüşümler küreselleşme kavramıyla kodlanmıştır. Gelinen noktada küreselleşme referanslı değişim ve dönüşümler pek çok alanda paradigma değişikliğine yol açarken enerji ve çevre temelli politika ve stratejiler fazlasıyla ön plana çıkar. Ülkelerin bu anlamda enerji politikalarına yönelmeleri beraberinde pek çok senaryoyu getirmiştir. Küreselleşmeyle birlikte kapitalizmin tüketim argümanı temelinde şekillenen bir toplum biçimi/modeli ortaya çıkmıştır. Oluşan bu toplum şekli, doğasında barındırdığı tüketim ve sömürü mantığı doğrultusunda önemli bir problem alanı olarak “Küresel Isınma’’ olgusunu karşımıza çıkarmıştır. Dünyadaki enerji kaynaklarının temelden bir dönüşüm geçirdiği bu süreçte bazı kaynaklar önemini yitirken bazılarıysa hayli önem kazanmıştır. Bu bağlamda konunun önemine paralel olarak uluslar arası arenada yakın gelecekte enerji savaşlarının yaşanacağına dair çeşitli/muhtemel senaryolar ortaya atılmaktadır. Dünya politik arenasının önemli küresel güçleri olan ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler geliştirdikleri enerji politikaları çerçevesinde yeni petrol yatakları ve kömür yataklarına yönelmişlerdir. Bu bağlamda kilit konumda olan Türkiye ise söz konusu güçler için hem Ortadoğu’ya yönelme açısından hem de var olan zengin enerji yatakları/kaynakları açısından kilit konuma gelmiştir. Türkiye’de de bu gelişmeler ışığında çeşitli senaryolar ve stratejiler geliştirilmiştir. Bu çalışmada, küresel güçlerin geliştirdikleri enerji senaryolarına değinilmekte ve yaşananlar karşısında Türkiye’nin muhtemel stratejileri ve politika alanları üzerinde durulmaktadır.

DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE YENİLENEBİLİR ENERJİ

Yenilenebilir enerji, ülkelerin enerji ihtiyaçlarını yerli kaynaklarla karşılayarak dışa bağımlılıklarının azaltılması, kaynakları çeşitlendirerek sürdürülebilir enerji kullanımının sağlanması ve enerji tüketimi neticesinde çevreye verilen zararların en aza indirilmesi açılarından son derece önemli bir yere sahiptir. Bugün dünya genelinde tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 20’si yenilenebilir kaynaklardan elde edilmektedir. Mevcut durumda fosil yakıtlara olan bağımlılık yüksek düzeyde olmasına rağmen yıllar itibarıyla yenilenebilir enerjinin kullanım oranları giderek artmaktadır. Son yıllarda global trende ayak uyduran Türkiye’de de yenilenebilir enerji alanında önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. 2016 yılsonu itibarıyla Türkiye’nin yenilenebilir enerji toplam kurulu gücü yaklaşık 35 GW olarak hesaplanırken, toplam elektrik üretiminin ise yüzde 35’i yenilenebilir kaynaklar tarafından karşılanmaktadır. Bu kurulu gücün büyük çoğunluğunu hidrolik enerji oluşturmaktadır. Rüzgar ve güneş gibi modern yenilenebilir enerji çeşitleri olarak tanımlanan kaynakların oranları ise yıllar içerisinde artmasına rağmen henüz tatmin edici seviyelerde değildir. Türkiye bulunduğu coğrafi konumu ve jeopolitik yapısı nedeniyle bütün yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanma imkanına sahiptir. Özellikle hidrolik, jeotermal, rüzgar ve güneş enerjisi potansiyelleri bakımından AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin son derece elverişli bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Ancak bu kaynaklardan yararlanma oranı düşük seviyelerdedir. Bu durumun önünde birtakım ekonomik ve hukuki kısıtlar olsa da gelişmeler memnuniyet vericidir. Türkiye’nin gelecek planlamaları ve özellikle 2023 hedefleri kapsamında yenilenebilir enerji konusuna ayrı bir önem vermesi bunu kanıtlar niteliktedir. Bu doğrultuda atılan adımlar neticesinde Türkiye mevcut yenilenebilir enerji potansiyelini değerlendirmeye öncelik vermektedir. 2023 yılında elektrik tüketiminin bugüne oranla yaklaşık iki kat artacağı tahmin edilmekte ve elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerji payının (hidroelektrik dahil) ise en az yüzde 30 olması hedeflenmektedir. Türkiye’nin elinde bulunan yenilenebilir enerji potansiyelini daha etkin ve verimli bir şekilde kullanması adına özellikle son dönemde yaşanan olumlu gelişmeler, gelecek hedeflerin gerçekleştirilmesi anlamında katkı sağlamaktadır. Uzun vadede Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı ve enerji faturasını önemli ölçüde azaltacak olan yenilenebilir enerji, milli gelirden istihdama, yatırım alanlarından çevresel faktörlere, enerji arz güvenliğinden kaynak çeşitlendirmesine kadar birçok alanda da son derece önemli faydalar sağlayacaktır. Bu sayede Türkiye enerji ticaretinde merkez ülke olmanın yanında enerjide kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna gelebilecektir.

TÜRKİYE"DE RÜZGÂR ENERJİSİ

2019

Energy, which is the basic input of development, is an indispensable element for all production systems as well as yesterday. With the Industrial Revolution, interest in energy demand and its types has been broken; A system has also emerged that affects our modern life. Production opportunities and population growth experienced by technological development have created an inevitable energy demand. Coal consumption increased due to the conditions of the post-Industrial Revolution period. After two centuries of coal sovereignty, the commercial use of oil increased in the 19th century. Transportation vehicles, industrial production and technological development are of great importance in this increase. But unlike coal, the uneven distribution of oil reserves around the world; caused political and economic crises and increased environmental concerns. This situation has increased the importance of hydraulic power, natural gas and nuclear energy in the second half of the 20th century and has led countries to increase their share in energy demands.

TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE YEŞİL EKONOMİ AÇISINDAN YENİLENEBİLİR ENERJİ: AMPİRİK BİR ÇALIŞMA

Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 2021

Yeşil ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma özellikle 1980’li yıllardan sonra literatüre kazandırılan ve günümüzde dikkat çeken konular arasında yer almaktadır. Bu çalışmanın temel amacı Türkiye ekonomisinde yenilenebilir enerji ve ekolojik ayak izinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi uzun dönemde tespit etmektir. Bu nedenle çalışmada Türkiye’de 1961-2015 yılları arası uzun dönemli veriler kullanılmıştır. Bu amaç doğrultusunda Eşikli Otoregresif (TAR) modeli ile farklı rejim dönemlerinde değişkenlerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi uzun dönemli olarak tespit edilmiştir. Çalışmada kişi başı reel gayri safi yurt içi hasıla, kişi başı ekolojik ayak izi ve kişi başı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrik enerjisi üretimi verileri yıllık olarak kullanılmıştır. Sonuçlar birinci ve ikinci rejim dönemlerinde ekolojik ayak izinin ekonomik büyümeyi pozitif etkilediğini gösterirken, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrik enerjisi üretiminin ekonomik büyümeyi birinci rejim döneminde negatif, ikinci rejim döneminde ise pozitif etkilediğini göstermektedir. Bu bulgular dikkate alındığında, politika yapımcılarının alacağı yenilenebilir enerji üretiminin artırılmasına yönelik kararların, ekonomik büyümeyi artıracağını ve çevresel bozulmalarda azalışların görüleceği dolayısıyla sürdürülebilir kalkınmanın sağlanacağı düşünülmektedir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM KAPSAMINDA SERTİFİKASYON VE EKOETİKETLER

Ekonomik, kültürel ve sosyal kalkınma araçlarından biri olan turizm sektörünün karşılaştığı en önemli sorunlar çevresel sorunlardır. Bu sorunların önlenebilmesi ve var olan kaynak değerlerinin etkin kullanılabilmesi için sürdürülebilir turizm kavramı gelişmiştir. 20. yüzyılın sonlarına doğru turizmde daha çok kullanılmaya başlanan kavram gün geçtikçe turistlerin, yerel halkın ve otoritelerin öncelik verdiği bir öge haline gelmiştir. Son yıllarda artan çevre duyarlı ve doğaya dost turizm aktivite talepleri turizm alanlarında bazı önlemlerin alınmasını beraberinde getirmiştir. Bu anlamda turizm aktivitelerinin daha iyi uygulanması, dikkat çekmesi ve gerekli farkındalığı yaratması için harekete geçilmiştir. Bu amaçla, hem ulusal hem de uluslararası çeşitli ölçütler içeren, gönüllülük esasına dayanan birçok sertifikasyon uygulaması ve eko-etiket bulunmaktadır. Bu sertifikasyonlar ve eko-etiketler, koruma yasa ve yönetmeliklerini destekleyen etkili araçlar haline gelmişlerdir. Çalışmada; Blue Flag, GreenKey, Yeşil Yıldız gibi yaygın olarak kullanılan ulusal ve uluslararası sertifikasyonlar ile ekoetiketlerin amaçları, uygulama alanları, getirdiği etkiler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ POLİTİKASI VE TERÖR TEHDİDİ

The Journal of Academic Social Science Studies , 2015

Enerji kaynakları günümüz dünyasında çok önemli bir role sahiptir. Dünyada vuku bulan savaşların ve siyasi anlaşmazlıkların çoğunun altında yatan en önemli etken-lerden bir tanesini enerji kaynaklarını ele geçirme mücadelesi oluşturmaktadır. Nitekim dünyada son dönemlerde gerçeklemiş savaşların zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerin topraklarında meydana gelmesi ilginç değildir. Enerji politikaları sadece gelişmiş ülkelerin değil, Türkiye’de de çokça önemli bir yere sahiptir. Hızlı kentleşme ve sanayileşme sürecinin birer neticesi olarak enerji ihtiyacı da paralel bir şekilde artan Tü-rkiye’nin son dönemlerde izlediği enerji politikaları çok fazla tartışılır olmuştur. Özel-likle artan enerji ihtiyacını karşılama noktasında uygulanmak istenen nükleer enerji poli-tikaları bu tartışmaların merkezinde bulunmaktadır. Bir kısım nükleer enerjinin neden olabileceği çevresel sorunların tüm insanlık için büyük bir tehdit olduğunu savunurken diğer bir kesim ise Çin ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ekonomileri hızla büyüyen ülkelerin artan enerji ihtiyaçlarını nükleer enerji ile karşıladıklarını ve bunun tek çözüm noktası olduğunu iddia etmektedir. Birbirine taban tabana zıt olan bu iki görüş ülkemizde vuku bulan ve büyük bir tehdit olma özelliğine sahip terör örgütlerinin nükleer santraller gibi stratejik yapılara verebilecekleri zararları ve bunların doğuracağı çevresel, ekonomik, sosyolojik ve siyasi etkileri göz ardı etmektedirler. Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye sınırları içerisinde kurulması planlanan ve altyapı çalışmaları devam edilen nükleer santrallerin ülkede varlığını devam ettiren terör örgütlerinin olası saldırıları açısından doğurabileceği güvenlik risklerini tartışmaktır.

DUNYADA_VE_TURKIYEDE_ENERJI_GORUNUMU_HEDEFLER_VE_YAPILMASI_GEREKENLER

ÖZET Enerji verimliliği ülkemiz için olmazsa olmazdır. Enerji güvenliği de verimliğini tamamlayan bir parçadır. Enerji yoğunluğunda dünyada çok gerilerde olmasak da, OECD ve AB ülkeleri ortalamalarından daha iyi durumda değiliz. Dünyada enerji verimliliğini kısaca inceleyecek, gelişmiş ülkelerin ilgili kurumlarını tablolayacağım. Türkiye’de enerji verimliliği için ETKB’nin çalışmaları da çok önemlidir. Sanayide, ulaşımda ve evlerde yapılan / yapılması gerekenler de değerlendirme konumdur. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı hedefine ulaşmayı da irdeleyeceğim.

BÜYÜYEN BİR ÜLKE: TÜRKİYE VE TÜRK ENERJİ POLİTİKALARI

IMF in 2011 yılında yaptığı değerlendirmelere göre gayrisafi yurtiçi hasıla bazında dünyanın en büyük 18. ekonomisi olan Türkiye 'nin enerji üretimi 1998' den 2009' a; 23,354 MV' den 44,766 MV' ye kadar yükselmiştir. (Turkish Energy Industry Report, para.3 ) Öyle ki, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü [OECD] ülkeleri içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke Türkiye' dir. (Enerji, 2010,