Safvetü's-Safa Tercümesinin İki Müellif Nüshası Üzerine (original) (raw)
Related papers
Sühreverdî'nin Heyâkilü'n-Nûr Adlı Risalesi Üzerine Yazılan İki Şerhin Karşılaştırılması
Türkiye Lisans Üstü Çalışmalar Kongresi (8. Kongre/Bildiri Tarihi 2018), 2020
Bu makalede Sühreverdî el-Maktûl'ün (ö. 587/1191) Nur Heykelleri (Heyâkilü'n-nûr) risalesi üzerine yazılan iki şerh, içerik ve yöntem açısından karşılaştırılacaktır. Şerhlerden biri Celaleddîn ed-Devvânî'nin (ö. 908/1502) Şevâkilü'l-hûr fî şerhi heyâkili'n-nûr adlı eseri diğeri ise Devvânî'nin şerhine Gıyâseddîn Mansûr ed-Deştekî (ö. 949/1542) tarafından yazılan İşrâku heyâkili'n-nûr li keşfi zulumâti şevâkili'l-ğurûr adlı reddiyedir. Bu çalışmada yapılmak istenen iki şerh arasındaki farkları ve ortak noktaları belirlemektir. Buna ulaşmak için de şarihlerin yaşamlarına ve şerhlerin tarihsel arka planlarına değinmek gereklidir. İki şerhin içeriğinde bulunan bütün konuları incelemek uzun olacağından, şerhlerin içerik karşılaştırılması örnek kavram ve problem üzerinden yapılacaktır. Eserlerin içeriğinin bir bütün olarak karşılaştırması ise okuyucuya kolaylık olması açısından tablo halinde sunulacaktır.
Uluslararası Amasya Sempozyumu, 2017
Molla Abdurrahman Câmî, İran'da yetişmiş büyük bir sufi ve şairdir. Şiirin her alanında kaleme aldığı değerli eserlerinin yanında büyük sufilerin hayatını anlattığı Nefehatül-Üns isimli eseri de çok önemlidir. Bu kitap, İslâm dünyasında çok beğenilmiştir. Türkçeye de Lâmiî Çelebi tarafından tercüme edilen bu eserin sadece bu çevirinden haberimiz vardı. Lâmiî Çelebi, daha çok Mollâ Câmî'den yaptığı tercümelerle tanınmış olup Nefehatü'l-Üns'ü 927'de (1521) Fütûhu'l-Mücâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Müşâhidîn ismiyle Türkçeye çevirmiştir. Anadolu'da yetişmiş bazı sufileri de ekleyerek eserde hayatları anlatılan kişi sayısını toplam 646'ya ulaştırmıştır. Biz bu çalışmada Lâmiî Çelebi'nin yazdığı tercümeyle ilgili iki kitabı tanıtmaya çalışacağız. Şu ana kadar varlıklarından haberdar olmadığımız iki eser de 17. yüzyılda kaleme alınmıştır. Yazarların birinin ismi Hüseyin b. Mansur, diğerinin ise Kâtip Hacı Ali Efendi'dir. Hüseyin b. Mansur, tercümede yer alan bazı kişileri kendi eserine almamış ve eseri özetlemiştir. Hacı Ali Efendi ise, bu tercümeyi daha da genişletmiş ve kendi eserine başka sufilerin de hayat öykülerini eklemiştir. Bu çalışmada, elimizde tek nüshaları olan bu iki eseri ve yazarlarını tanıtmayı amaçlamaktayız.
Muhtelefü'r-rivâye ve İlişkili Bazı Eserlerin Nüshalarına Dair bir İnceleme
2021
İslam hukukunun çoğulcu karakterinin en belirgin görüldüğü <em>ihtil</em><em>â</em><em>f</em> ya da <em>hil</em><em>â</em><em>f</em> edebiyatının İslam tarihi boyunca hukuk eğitiminde önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Fakihlerin görüşlerinin bir arada verildiği ve görüş ayrılıklarının arkasında yatan gerekçelerin bazen kısaca ya da detaylı olarak ele alındığı bazen de sadece ihtilafların sayıldığı bu edebi türün pek çok şekli mevcuttur. Hanefi mezhebinde özel bir usul olarak gelişen bir türün çok yaygın bir kabule mazhar olduğu bilinmektedir. Nesefi'nin <em>el-Manzûme'si</em> ile başlayan bu türün en önemli temsilcilerinden biri Üsmendi'nin <em>Muhtelefü'r-rivâye</em> adlı çalışmasıdır. Bu çalışma her ne kadar Ebü'l-Leys es-Semerkandi'nin <em>Muhtelef</em> adıyla bilinen bir eserine dayandığı söylense de aslında o Nesefi'nin <em>el-Manzûme...
Karşılaştırmalı Olarak İhvan-ı Safâ ve İsmâilîler'de Nübüvvet ve Vahiy
Ikhwān al-Ṣafā is the name of the community that lived in Basra in the tenth century and came together for philosophical, religious, scientific and political purposes. We have very little information about this community, which conducts its activities in secret. Ikhwān al-Ṣafā who left us only a number of encyclopedic treatises, did not explicitly mention themselves in these epistles, and preferred to keep both their identities and activities secret. Due to this privacy policy they created, this community has been associated with many sects throughout history and it has been claimed that they reflect the views of those sects. This identity confidentiality, which has occupied both eastern and western researchers for many years, is still not clear. Based on their discourses in the treatises and a few historical data, they are called Nusairiyya, Durziyya, Ismāʿīliyya etc. What the researchers generally associate with the sects is the possibility of their belonging to the Ismāʿīliyya sect. Our study aims to reveal the discourses and data on the relationship of the two groups and to compare the two groups in terms of thought. Since a comparison to be made in every aspect will exceed the scope of the master's study, only the views of prophethood and revelation were compared and similarities and common aspects were revealed.
Te'vîlâtü'l-Kur'ân ile Keşşâf Tefsirlerinin Nesh Açısından Mukayesesi
Öz: Kur'ân-ı Kerîm'in muhafazasına, tefsir ve teviline yönelik oluşturulan Ulûmü'l-Kur'ân'ın en önemlilerinden biri nesihtir. Birçok akademik çalışmaya konu olan ve hemen her bir müfessirin dikkate aldığı nesh, aynı zamanda İslamî ilimlerin de ortak kadim meselelerindendir. Bu makalede, Mâtürîdî'nin (ö. 333/944) Te'vîlâtü'l-Kur'ân'ı ile Zemahşerî'nin (ö. 538/1144) Keşşâf'ında, nesh meselesini ele alış biçimleri mukayese edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışma sonucu iki eserde de nesh konusuna yeterince yer verildiği, meselenin genel yönleriyle ele alınıp irdelendiği görülmüştür. İki müfessir de bir taraftan konuyla ilgili geleneksel ilmî mirası dikkate alırken diğer taraftan konu hakkındaki dirayetlerini ortaya koymuşlardır. Neshe dair genel anlamda yakın bir duruş sergilemekle beraber iki müfessirin rivayetleri değerlendirme ve özellikle neshe dayanak teşkil eden kaynaklar hususunda birbirinden farklı ve iç bütünlüklü bir bakış açısı ortaya koydukları görülmüştür.
Müellifi Meçhul Bir Şurûtü's-Salât Mesnevisi
eskidergi.cumhuriyet.edu.tr
Divan literature, ie, Classical Ottoman Poetry, is a literature which takes Islam as a reference. In this literature, the poem is not written for the purpose of the art. Many religious themes were written in the form of the poem to instruct the people. Within this style, there were ...
Nizâmî ve Fuzûlî'nin Leylâ vü Mecnûn'unda "Nevfel" ve "Nevfel"li Sahnelerin Mukayesesi
Doğu edebiyatlarının yaygın bir anlatısı olan Leylâ ile Mecnûn hikâyesi, mesnevi nazım şekliyle birçok şâir tara-fından kaleme alınmıştır. Özellikle, Klasik Fars edebiya-tında Nizâmî ve Klasik Türk edebiyatında ise Fuzûlî, bu meşhur aşk hikâyesini kendi coğrafyalarında, kendi kül-türleriyle ve kendilerine has üslûplarıyla nazma çekerek adlarından söz ettirmişlerdir. Söz konusu iki şâirin, aynı hikâyeyi kurgulayıp kaleme almasıyla tabii olarak birtakım farklılıklar ve benzerlikler ortaya çıkmıştır. Bu farklılık ve benzerliklerin dikey karşılaştırma yöntemiyle tespit edil-mesi şüphesiz günümüz Klasik edebiyat çalışmaları bakı-mından önem arz etmektedir. Nizâmî ve Fuzûlî'nin Leylâ vü Mecnûn adlı mesnevile-rinde Nevfel adlı karakterin yer aldığı sahneler, beş adet başlık etrafında şekillenmiştir. Söz konusu mukayese ise bu beş başlığın ihtiva ettiği olay örgüleri çerçevesinde gerçek-leştirilmiştir. Her iki şâirin eserinde yer alan Nevfelli olay örgüleri, genel anlamda paralellik arz etmesine rağmen ayrıntıya inilip dikey mukayese yapıldığında birtakım farklılıklar tespit edilmiştir. Bu tespitler neticesinde, Nizâmî ve Fuzûlî gibi iki büyük şâirin hikâye etme, kur-gulama, kahramanını hayâlî ve hakikî dünyaya adapte etme vb. gibi hususlarda ortaya çıkan tavrı gözler önüne serilmiştir. Fuzûlî, metnini kurarken, olay örgüsü itibâriyle, Nizâmî'den faydalanmıştır. Ancak, Nizâmî, metnini kur-mada, daha çok hikâyeden haberdar etme yöntemini kulla-nırken, Fuzûlî, gerek hikâye kurgusu ve gerekse Nevfel'in şahsiyet özelliklerini tavsif etmede, daha çok " hikâyeci " dir. Nizâmî'nin tavsif ettiği Nevfel, sadece yardımcı bir rol üstlenen kişidir ama Fuzûlî'nin tavsif ettiği Nevfel, daha etkili ve irade sahibi biridir. A B S T R A C T The story of Leyla and Mecnun which is commonly used as narrative in Eastern Literature, was also scripted by many poet in mathenawi poetry style. Especially, Nizami in Classical Persian Literature and Fuzûli in Classical Turkish Literature are mentioned most often by inflecting this popular love story according to their culture and their own tones in their geography. Some similarities and differences are shown up by poets' constructing the story in their ways. It is very important to determine the similarities and differences by vertical compherison technique for daily Classical Literature studies. The scenes of character named as Nevfel in both meth-nawies of Nizami and Fuzûli are shaped under the five headings. Subject comparison was performed in the perspective of those five headings' construct. Some differences were determined in both poets' productions which include Nevfel by doing vertical compherison technique. According to those determinations, two poets' Fuzuli and Nizami's perspective of making story, constructing and adapting the hero to both real and imaginary world were demonstrated. Fuzûli utilized from Nizami according to story line. However, while Nizami was using infroming from story technique, Fuzûli is more fabulator by both in story construct and portreying the characteristic of Nefvel. Nevfel which described by Nizami is only a supporting role, however Nevfel which decsribed by Fuzûli is more effective and strong-willed person.
Kitâbu’t-Tevhîd’in Tahkikli Neşri ve Açıklamalı Tercümesi’ne Dair Bazı Mülâhazalar
Mütefekkir, 2016
Kitâbu’t-Tevhîd genel İslam düşüncesi ve özelde Mâturîdî kelam geleneği içindeki büyük önemine rağmen şimdiye kadar tek bir yazma nüshası tespit edilebilmiş ve Fethullâh Huleyf bu nüshaya dayanarak eseri 1970 yılında neşretmiştir. Baskının içerdiği çeşitli eksiklikleri gidermek amacıyla Bekir Topaloğlu ve Muhammed Aruçi eseri yeniden tahkik etmiş ve 2003 yılında yayınlamış; Topaloğlu bu baskıyı esas alarak eseri Türkçeye çevirmiş ve 2002 yılında yayınlamıştır. İmâm Mâturîdî’nin âlemin hudûsu-kıdemi tartışmaları bağlamında filozoflara yönelttiği eleştiriler hakkındaki çalışmamız sırasında biz de bu Kitâbu’t-Tevhîd nüshası ve çevirisini kullandık. Okumalarımız sırasında eserin hem Arapça metninde hem de Türkçe çevirisinde, ilahiyyât bölümüyle sınırlı olmak üzere, okuma ve anlamayla ilgili problemli olduğunu düşündüğümüz bazı noktaları tespit ettik. Bu hususları, daha kâmil bir Kitâbu’t-Tevhîd metni ve çevirisi oluşması adına araştırmacıların dikkatlerine sunuyoruz.